Zamanda yolculuk mümkün mü?
Zamanda yolculuk fikri bir çok filme ve kitaba konu oldu. Geçmiş ve gelecek arasındaki yolculuk konsepti bir asır önce ortaya atıldı. Bu konuda çok sayıda teori hazırlandı, tartışmalar yürütüldü.
Zamanda yolculuk fikri bir çok filme ve kitaba konu oldu. Geçmiş ve gelecek arasındaki yolculuk konsepti bir asır önce ortaya atıldı. Bu konuda çok sayıda teori hazırlandı, tartışmalar yürütüldü.
Massachussetts Üniversitesi’nde doktora sahibi Caroline Mallary, zamanda yolculuğa ilişkin yeni bir model geliştirdi.
Teorik olarak ele alındığında, zamanda yolculuk mümkün. Geçen her saniye geleceği doğru ilerleyişimiz, öncelikli gerekçe olarak bu olasılığa işaret ediyor. Daha derinlikli ele alındığında, Einstein’a göre gereken tek şey, zamanın genişlemesi ve şimdiki zamandan ayrışması için bir kara deliğe yaklaşmak veya ışık hızına yakın hızla yolculuk etmek.
Diğer bir ifadeyle, Einstein’ın kuramında ele aldığı uzay-zaman yapısı, evrenin başka yerlerinde zamanın farklı akıyor olabileceğine işaret ediyor. Bu durumda, ne kadar hızlı hareket edersek, zaman da o ölçüde yavaşlıyor. Işık hızına ulaştığımızda ise zamanın akışı durmuş oluyor. Gerekli koşullar sağlandığında zaman yolculuğu da mümkün olabiliyor.
Ancak geriye gitmek çok daha karmaşık bir durum ortaya çıkarıyor. Bunun için zamansal deformasyonun, kapalı bir uzay-zaman aralığı oluşturarak büzüşmesini sağlayacak yüksek bir seviyeye ulaşması gerekiyor. Böylece yolculuğumuz bu kıvrım boyunca sürerek, bize aynı tecrübeleri yeniden ve yeniden yaşatabilecek. Geçmişte yolculuk bir “solucandeliği” (yada Einstein-Rosen köprüsü) bulmayı gerektiriyor. Yani, geçmişteki olaylara doğru bir kestirme yoldan geçmeyi sağlayan bu uzay-zaman kıvrımının iki noktasını birleştirebilecek uzay-zaman tüneline ihtiyaç var.
Mevcut teorilere göre, böyle kıvrımların ortaya çıkması, fizik dünyasında mümkün değil. Bu kıvrımlar, şimdiki zamanı değiştirmeye yol açabilecek doğa paradokslarını müdahil edebilir. Kıvrımlar ayrıca, zadece kara deliklerde bulunabilen egzotik bir maddenin varlığını gerektiriyor.
Caroline Mallary’nin modeline göre, paralel olarak yerleştirilen iki uzun otomobil, kendi aralarında bir uzay-zaman kıvrımı oluşturabilir. Bunun için, her bir aracın sonsuz yoğunlukta bir merkeze sahip olması gerekiyor. Bu da şu anlama geliyor; araçlar sonsuz nesnelere sahip olmalı. Ama sorun şu ki, bu nesneler doğada bulunmuyor. Buna rağmen, Mallary’nin modeli, kapalı uzay-zaman aralıklarının imkansız olduğuna dair bugüne kadarki fikirleri yeniden tartışmaya açma niteliği taşıyor.