Brezilya’da Rousseff’e değil geleceğe olan güven kırıldı

Brezilya’da Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in görevden alınmasına Senato’dan da onay çıkmasıyla ülkede aylardır süren kriz yeni bir aşamaya girdi.

Brezilya’da Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in görevden alınmasına Senato’dan da onay çıkmasıyla ülkede aylardır süren kriz yeni bir aşamaya girdi. Latin Amerika’nın en büyük ülkesinde yaşanan bu gelişmelerle birlikte toplumda ciddi bir güvensizlik ve kırılma yaşanırken, son 25 yılda Brezilya’nın özellikle yoksul halk yığınlarının sorunlarının çözümünde sağlanan ilerlemeler de tehlikeye girmiş oldu.

Dilma Rousseff’in bütçe hesaplarında ‘makyajlama’ yaptığı gerekçesiyle hakkındaki görevden alma sürecindeki son aşamada 81 senatörden 55’inin onayıyla bu sabah görevden alınmış ve yerine yardımcısı Michel Temer’in görevi devralması kesinleşmişti.  

Sürecin bundan sonraki süreçte ise Federal Yüksek Mahkeme’nin Eylül ayına kadar bir sürede yürüteceği bir dava söz konusu. Görevden almanın kesinleşmesine ilişkin bu sürecin 5-21 Ağustos arasında Rio de Janerio’da yapılacak olimpiyatlardan önce sonuçlanmayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Rousseff’in görevden alınması son 25 yılda bir yandan demokrasiyi geliştirerek diğer yandan ekonomik alanda güçlenen Latin Amerika imajına vurulan son darbe olarak nitelendiriliyor. Ülkede iktidarda olan İşçi Partisi (PT) ile diğer birçok muhalif siyasetçiyi de kapsayan rüşvet, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma gibi suçlamaların halkta da ciddi bir travma yarattığı gözleniyor.

DEMOKRASİYE GEÇİŞTEN BU YANA GÖREVDEN ALINAN İKİNCİ BAŞKAN

1985’te askeri diktatörlüğün son bulduğu ülkede 1992 yılından bu yana ikinci kez yaşanan bu görevden almalar, daha önce askeri darbelerle gerçekleşenin günümüzde yasal imkanlar kullanılarak yapıldığı hissini güçlendiriyor. 1992’de de dönemin Devlet Başkanı Fernando Collor da yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınmış, o dönemde Collor’a yönelik suçlamalar nedeniyle prosedür bu denli tartışmalı bir hal almamıştı. 8 yıllık bir süre için görevlerinden alınan Collor da istifa etmişti.

GÖREVDEN ALANLARIN ÜÇTE İKİSİ DE SORUŞTURMALIK SEÇİLMİŞLER

PT’li siyasetçilerin yolsuzluk soruşturmalarını ‘sivil darbe’ olarak nitelemeleri ve milyonlarca taraftarın buna inanıyor olması da yapılanların toplum içinde en azından ciddi bir kesim tarafından ‘haksızlık’ olarak görülmesini beraberinde getiriyor.

Yine Rousseff’in görevden alınması yönünde oy kullanan senatörlerin üçte ikisinin de önemli bir kısmı yolsuzluk ve rüşvet olmak üzere birçok soruşturmayla karşı karşıya olmaları dikkat çekiyor. Daha önce Rousseff’in görevden alınması yönünde oy kullanan Temsilciler Meclisi üyeleirnin de üçte ikisi hakkında benzer soruşturmalar bulunuyor.

Rousseff’e karşı muhalefette son aylardaki tutum değişikliğiyle dikkat çeken Brezilya Demokratik Hareket Partisi (PMDB) üyesi Meclis Başkanı Eduardo Cunha da yolsuzluk suçlamasıyla görevi askıya alınmış. Ayrıca 2014 seçimlerinde Rousseff’e karşı kaybeden Aecio Neves ve partisinin de benzer suçlamalarda adlarının daha çok geçtiği biliniyor. Rousseff’in görevden alınması bir manada ‘2014 yenilgisinin intikamı’ olarak da yorumlanıyor.

Zaten Mart ayına kadar Rousseff’in destekçileri arasında yer alan ve sonrasında pozisyon değiştiren yardımcısı Michel Temer de yolsuzlukla suçlanıyor. Şimdi aynı Temer, adı yolsuzluktan ziyade ‘bütçe verilerini makyajlamakla’ suçlanan Rousseff’in yerine görevi 6 aylığına devralıyor.

ROUSSEFF’İN HATALARI  

Brezilya’nın 1985’deki diktatörlük sonrasında demokratik seçimlerle iş başına gelen devlet başkanları Dilma Rousseff ve selefi Lula da Silva döneminde ülkenin işsizlik ve yoksulluk gibi temel sorunlarını çözme konusundaki başarıları tartışma götürmüyor. 205 milyon nüfusu, yılda 2 trilyon doları aşan milli geliriyle Brezilya aynı zamanda ‘yükselen ekonomiler’ içerisinde Rusya, Çin ve Hindistan ile anılıyordu.

Sadece 2002’den 2014’e kadarki dönemde ülkedeki yoksulların sayısı 35 milyon kadar azaltılmış ve bunda Rousseff’in aynı zamanda akıl hocası olarak görülen Lula da Silva’nın politikaları etkili olmuştu.

Ancak Rousseff’in özellikle 2014 seçimleri öncesinde alarm vermeye başlayan ekonomiyi olduğundan daha iyiymiş gibi göstermesi büyük bir hataydı.

Devlete ait büyük işletmelere ciddi miktarlarda paralar aktarılması, vergi indirimlerinin yanı sıra kırsal kesimdeki milyonlarca kişiyi etkileyen ve sınır tanımayan baraj inşaatları Rousseff’in hatalarından sadece birkaçı. Özellikle baraj inşaatlarıyla daha önce Da Silva’nın sempatisini kazanan kırsal seçmene karşı ‘Rousseff’in kibirli’ yaklaştığı yorumları yapılıyor.

Brezilya’da bundan sonra kesin olan tek şey ise, ülkenin son 30 yılında sağladığı özgüveni ve siyasete olan inancın bir daha kolay kolay tamir edilemeyeceği.