Köln’de yeniden tarih yazmak

Köln’de ortaya konacak güçlü bir irade ve tutum, Önder Apo’nun yüz binler tarafından coşkuyla sahiplenilmesi, bir bakmışsınız İmralı’da yeni görüşmelerin önünü de açabilir. Hatta Önder Apo’nun fiziki özgürlük sürecini bile başlatabilir.

KÖLN YÜRÜYÜŞÜ

Açığa çıktı ki, 1 Ekim günü Devlet Bahçeli’nin Meclis’te el sıkma gösterisi yeni bir oyunun başlangıcıymış. Fakat bu sefer maske erken düştü. Her şey Ekim ayı içinde olup tamamlandı. Kasım ayına bile sarkmadı. 13 Ekim günü Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü talebiyle Amed’te yapılmak istenen kitle eyleminin yasaklanması ve eylemcilere polisin vahşice saldırması, Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim seremonisini tuzla buz etmeye yetti. 23 Ekim günü Önder Apo ile 43 ay sonra yaptırılan aile görüşünden yararlanma planlarını da “Tecrit devam ediyor” diyerek Önder Apo boşa çıkardı. Zaten Şehit Zilan Ölümsüzler Taburu Fedaileri Asya Ali ile Rojger Hêlîn’in Ankara yakınlarındaki TUSAŞ baskını sadece oyunları bozmakla kalmamış, aynı zamanda AKP-MHP faşist yönetimini temellerinden de sarsmayı başarmıştı.

Bu olayların ardından, Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin yaptığı yeni açıklamaları, Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti belediye eşbaşkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanması olayının izlemesi, AKP-MHP faşist yönetiminin gerçek niyetini ve amacını net bir biçimde ortaya koydu. Bunlardan kısa bir süre önce İstanbul-Esenyurt belediyesine de kayyum atanarak CHP ile DEM Parti arasındaki ittifak bozulmak istendi.

Şimdi Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim seremonisi ile başlayan sözde süreç tartışmalarının özünde yeni bir AKP-MHP oyunu olduğundan hemen hiç kimse kuşku duymuyor. Oysa Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim günü Meclis’te DEM Parti sıralarına doğru yürüyüşü ne kadar da çok heyecan yaratmıştı. Kimi insanlar heyecandan şaşırmış, kimileri de etrafa gülücükler dağıtmıştı. Bu olayla başlayan ve benzer biçimde devam eden söz konusu olaylar üzerine ne kadar da çok şey söylenmiş ve de yazılmıştı! Dahası 26 yıllık İmralı tecrit ve işkencesi ile on binlerce Kürt insanının katledilip bir o kadarının da zindanlara doldurulmuş olması bir anda unutularak, faşist-soykırımcı şefler tarafından bile Kürtlerle Türklerin kardeşliği birden hatırlanıvermişti.

Şimdi Kasım ayının ortasına doğru gidilirken, kuşkusuz tüm bunlar unutulup gitti. Bunların yerine, belleklere, gasp edilen belediyelere atanan kayyumlar ve bunlara karşı Batman, Mardin, Halfeti ve Esenyurt halklarının geliştirdiği direnişler yerleşti. Öyle ki, söz konusu kayyum atamaları sanki Kürdistan’da yeni bir serhildan dalgasının başlangıcı oldu. Ana sokaklarda kadınlar ve halklar yürüyor, arka sokaklarda ise gençler polisle kavga ediyor. Kürdistan kentleri aktif hak arama serhildanıyla yeniden güzelleşiyor. Görünüşe göre DEM Parti yönetimi ve belediye eşbaşkanlarından sokaktaki gence kadar herkes kararlı. Belli ki kayyumu gönderip belediyeyi işgalden kurtarana kadar söz konusu serhildan durmayacak.

Kuşkusuz böyle de olsa, 1 Ekim el sıkma seremonisiyle başlayan sürecin yeni bir oyun olduğu açığa çıkıp hilekârların maskesi erkenden düşmüş de bulunsa, böyle bir oyuna başvurmuş olması bile AKP-MHP faşizminin ne kadar zor ve çaresiz bir durumda olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle ya, böylesi bir hilekârlık durup dururken akla gelmedi ve ortaya çıkmadı. Tersine 30 Ekim 2014 tarihinde kabul edilen “Çöktürme Eylem Planı"nın on yıllık saldırı sonunda boşa çıkıp yenilmesi sonucunda gerçekleşti. Yani Önder Apo’nun tarihi İmralı Direnişi, Kürdistan Özgürlük Gerillasının kahramanca direnişi ve 10 Ekim 2023 günü ilan edilen Küresel Özgürlük Hamlesi’nin bir yıllık pratiğinin gelişim düzeyi AKP-MHP faşist yönetimini böyle bir oyun arayışına yönelmek zorunda bıraktı. Yani mücadele ve direniş kazandı. Bunun da altını kalın çizgilerle çizmek gerekiyor.

Maskenin düşüp kelin görünmesi, yani AKP-MHP faşizminin yeni oyun planının daha ilk andan itibaren ölü doğması, dahası bir de belediyelere yeni kayyum atamalarının yapılması her alandaki Kürtleri ve dostlarını iyice öfkelendirmiş bulunuyor. Bunu, en bariz bir biçimde ‘Eylemleri zayıf olmakla’ eleştirilen Bakur kitlesinin geliştirdiği serhildan dalgasında görüyoruz. Yine Kuzey ve Doğu Suriye halklarının hiç durmayan yürüyüşlerinde görüyoruz. Tabii en açık bir biçimde de yurtdışındaki Kürtlerin ve dostlarının eksilmeyen eylemlerinde görüyoruz. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’ni daha etkili geliştirebilmek ve her alana yayabilmek için adeta tam bir seferberlik yürütülüyor.

Geçen cumartesi günü Marsilya’da on binler sokakları doldurarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü talebini haykırdı. Pazar günü ise İngiltere’deki Kürtler ve dostları aynı sloganlarla sokakları doldurdu. Başka birçok alanda da irili ufaklı benzer eylemler haber bültenlerine yansıdı. Şimdi Avrupa genelindeki Kürtler ve dostları 16 Kasım Cumartesi günü Köln sokaklarını ve meydanlarını doldurmaya hazırlanıyor. 17 Şubat günü Köln’de tarih yazan Kürtler ve dostları, 16 Kasım’da da Köln’de yeniden tarih yazmak için seferberlik halinde çalışıyor. 17 Şubat eylemiyle Köln’de Küresel Özgürlük Hamlesi’ne zirve yaptırılmış, birinci aşama bu biçimde tamamlanmıştı. Şimdi 16 Kasım eylemiyle Köln yeniden Küresel Özgürlük Hamlesi’ne zirve yaptıracak ve ikinci aşamanın zafer çizgisinde yürüdüğünü dost-düşman herkese gösterecek.

Herkes biliyor ki, Avrupa’daki Kürtler ve dostları çok bilinçli ve de örgütlüdür. Dahası bunun bir gereği ve sonucu olarak çok fazla olarak da Önder Apo’ya bağlıdır. Şimdiye kadar Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’ne her bakımdan öncülük etmiştir. Şimdi de bu öncülük misyonunun gereğini 16 Kasım günü Köln sokaklarını doldurarak bir kez daha yerine getirecektir. Böylece Küresel Özgürlük Hamlesi’nde zafere doğru giden süreci başlatacaktır. Herkes, hepimiz buna yürükten inanıyoruz. Böyle bir inançla da yediden yetmişe Avrupa’da yaşayan tüm Kürtleri ve dostlarını 16 Kasım günü Köln’e çağırıyoruz. Önder Apo’nun selamını bu biçimde karşılayacaklarına ve kendi selamlarını kitlesel olarak göndereceklerine inanıyoruz.

Hem belli de olmaz. Köln’de ortaya konacak güçlü bir irade ve tutum, Önder Apo’nun yüz binler tarafından coşkuyla sahiplenilmesi, bir bakmışsınız İmralı’da yeni görüşmelerin önünü de açabilir. Hatta Önder Apo’nun fiziki özgürlük sürecini bile başlatabilir. Neden olmasın? Eğer böyle yapılmazsa, yani Önder Apo’nun rol oynayabilmesi için uygun koşullar yaratılmazsa, o zaman Türkiye’nin daha büyük felâketlere sürükleneceği açık değil mi? Bölgede yoğunlaşan ve yayılan savaş durumu, Üçüncü Dünya Savaşı’nın geldiği düzey bu durumu çok net bir biçimde göstermiyor mu? Bu durumda Türkiye’yi kurtaracak tek kişinin Önder Apo olduğu ortada değil mi? Bu gerçeği Türkiye’de yaşayan herkesin giderek daha fazla anlamaya başladığı açıkça görülmüyor mu?

Zira 1 Ekim günü Devlet Bahçeli’yi de Meclis’te DEM Parti sıralarına yönelten ve ellerini sıkmak zorunda bırakan gerçeklik buydu. Artık ya Önder Apo’ya rol tanınarak Kürtlerin desteği alınıp Türkiye mevcut felaketten kurtarılacak ya da Kürt düşmanı zihniyet ve siyaset Türkiye’yi daha büyük felaketler içine sürükleyecek! Türkiye için bunlardan başka bir yol yoktur. Mevcut yönetim Türkiye’yi içine sürüklediği felaketi görür hale gelmiştir. Yanlış anlaşılmasın, öyle pek kolay olacağı kanaatinde değiliz; fakat ne bilelim, bakarsınız felaketin yaratıcıları imana gelip daha fazla kötülük işlemekten uzak durmaya yönelir! Tabii böyle bir şeyin kendiliğinden gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu tür şeyleri ancak halkların mücadele gücü yaratır. O halde Köln’de toplanacak halkların gücü neden böyle gelişmeler doğurmasın? Neden sen de böyle tarih yapanlardan biri olmayasın? O halde tarihi doğru oku, güncel durumu iyi gör ve tarih yazmak için 16 Kasım Köln mitingine katıl!

Kaynak: Yeni Özgür Politika