Çağlayan: Anadil insanların gelişim ve varoluş alanıdır

Anadilin insanların gelişim ve varoluş alanı olduğunu vurgulayan HDK Ankara Eşsözcüsü Fikret Çağlayan, Türkiye’de yok sayılan dillerin ciddi kriz içinde olduğuna dikkat çekti.

Resmi dili, egemenler için hegemonik ilişkiyi yürütme aracı olarak tanımlayan HDK Ankara Eşsözcüsü Fikret Çağlayan, bu hegemonik ilişki karşısında tavır almak gerektiğini ifade etti.

HDK olarak uzun süredir anadil anlamında çalışma yürüttüklerini de kaydeden Çağlayan, anadil haktır tartışmasını geride bıraktıklarını, yerine ise 'neyi gerçekleştirebiliriz'i tartıştıklarını söyledi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara İl Eşsözcüsü Fikret Çağlayan, 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla egemenlerin dil üzerinden uyguladığı politikalara ilişkin ANF’ye konuştu.

Dünyada ve Türkiye'deki egemenlerin resmi dil dayatmalarına değinen Çağlayan, "Temel cümlemiz ‘halklar anadilleriyle var, insanlar ana dilleriyle var’dır. Anadil, insanın düşünme biçimidir, insanın kendini var etme, kendini gerçekleştirme alanıdır. Sonuçta insan sürekli bir oluşum, gelişim halindedir. Bu, ancak insanın kendisinin varlık ögeleriyle olur. Bu varlık öğelerinden en önemlisi anadildir. Bu ortadan kaldırıldığında ya da her vuruş, her engel, aynı zamanda bu oluş sürecini engellemedir. Hem toplumsal olarak, hem birey olarak... Bu sadece Türkiye’de böyle değil. Mesela bir etnik dilin egemen dil olarak tanımlanması, o etnik kimliğe de bir şey kazandırmıyor. Çünkü orada da bir resmi dil tartışması var. 

Türkiye’yi ele aldığımızda, İstanbul Türkçesi dayatılıyor. Ama biliniyor ki Türkçenin çok farklı ağızları konuşuluyor. Farklı coğrafyalarda farklı ilişkiler yürütülüyor. Dayatılan şey, aynı zamanda bir toplumsallığın, toplumsal var olma halinin, insanın o doğayla, toplumla, kendi geçmişiyle kurduğu ilişkiyi bir anda tüketmedir. Zaten Türkiye'de, ötekileştirilen ve yok sayılan dillere mensup olan halklar, ciddi anlamda bir kriz yaşıyor ama aynı zamanda Türkçenin farklı ağızlarını kullananlar açısından da bir yıkım var" diye konuştu. 

KÜRTÇE ÖZGÜRLEŞİRSE TÜRKÇE DE ÖZGÜRLEŞİR

Türkiye’de bugün anadil mücadelesini en güçlü şekilde Kürt halkının yürüttüğünü ifade eden Çağlayan, bunun bugün yok sayılan halkların dillerinin mücadelesini de güçlendirdiğini belirtti. 
"Bu mücadele başarıya ulaşırsa, egemenlerin dayattığı dil bertaraf edilirse, Türkiye halkı açısından da güçlendirici bir şey olacak" diyen Çağlayan, şöyle devam etti: "Bugün farklı coğrafyalarda kullanılan Türkçe lehçelerinin bazılarında, Türkçenin de özgürleşmesi sağlanır. Bir başka dilin üzerinden egemenlik ilişkisi kuran dil özgür değildir, topluluk özgür değildir. Bir insan bir başkasını eziyorsa o insan özgür değildir. Özgürlük ilişkisinin karşılığı budur. Bu anlamda kendini gerçekleştirmenin, oluş sürecinin önemli bir öğesi olduğu için anadil vazgeçilmezdir."

BİZ DEĞİL ONLAR BÖLÜCÜ 

Resmi dillerin aynı zamanda egemenlik ilişkisini sürdürme aracı olduğuna dikkat çeken Çağlayan, iktidarların diller üzerindeki politikalarını da şu sözlerle değerlendirdi: "Bugün neden bir resmi dilde ısrar, bir bakışta ısrar hatta yazılı dilde niye bu kadar ısrar edilir? Halbuki yazılı dilin tarihi kaç yıl ki? Öyle bir şey olmuş ki artık birbirimize ket vurmaya başlıyoruz. Bu bir egemenlik, iktidar, hegemonya ilişkisidir. Bu hegemonya ilişkisine karşı tutum almak aynı zamanda egemenlik ilişkilerini sınırlandırır. Bu da egemenlerin hoşuna gitmez. Biz de onların alanını sınırlandırarak, toplum alanını genişleten bir ilişki tanımlıyoruz. Her konuşulan cümle, her farklı konuşulan şey dil üzerinden kurulan egemenlik ilişkilerini parçalamaktır. Bölücü olan biz değiliz, onlardır."

İNSAN KENDİNİ EN İYİ ANADİLİYLE İFADE EDER

Fikret Çağlayan, HDK olarak anadil ile ilgili yürüttükleri çalışmanın amacına ilişkin de şöyle dedi: "HDK, halkların buluşma alanıdır. Halklar tartışması yürütüyorsak da burada anadil önemlidir. Biz de bu konuda çaba harcıyoruz. Uzun süreli bir çalışma yürüttük. Bu coğrafyada kullanılan farklı dillerdeki insanlarla bir araya gelmeye çalıştık. ‘Anadil haktır’ tartışması çok kabul ettiğimiz birşey değil, bu bizim geride bıraktığımız bir şey, bizi dışsallaştıran bir şey. Biz neyi gerçekleştirebilirizi tartışmalıyız. Herkes kendi diliyle konuştuğunda birbirini daha çok anlar diye düşünüyoruz. Hep ‘farklı dillerde konuştuğumuzda birbirimizi anlamıyoruz’ denilir ya bizce tam tersidir. Çünkü insan kendisini en iyi kendi diliyle ifade eder. Kendini iyi ifade etmeyen kimse anlaşılmaz."