Êlih’te "Ekmek ve Adalet" buluşması: Bıçak kemiği kesti

Êlih’te emekçilerle gerçekleştirilen buluşmada, Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük, yoksulluk iklimine karşı emeğin mücadelesini yükselteceklerini vurgularken, Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, hak arayışında olan emekçilerin kazanacağını kaydetti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Ekmek ve Adalet" kampanyası kapsamında Êlih'te işçileri ziyaret etti. Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası (Petrol-İş) Êlih Şubesi’nde gerçekleşen buluşmaya, DEM Parti Milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki, Zeynep Oduncu, Êlih Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Barış Anneleri Meclisi ile Êlih Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin yanı sıra çok sayıda işçi katıldı. 

Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, “Berxwedan xweş doz e” şarkısı ile “Direne direne kazanacağız”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganları ve zılgıtlar eşliğinde karşılandı. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi şehitleri anısına saygı duruşu sonrası konuşan DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanları, gerçekleştirdikleri toplantılarla işçilerin talep ve önerilerinin alındığına dikkati çekti. 

‘EMEĞİN MÜCADELESİNİ YÜKSELTECEĞİZ’

Êlih Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ise, iktidarın yarattığı yoksulluk iklimine karşı emeğin mücadelesini yükselteceklerini vurgulayarak, dayanışma çağrısında bulundu. Kayyumun belediyelerde büyük bir tahribat yarattığını kaydeden Sönük, “Yaşamın her alanında 8 yıl içinde tahribat yaptılar. Hasankeyf’ten tutun bir çok alanda Kürt kimliğini ve dilini yok etmeye çalıştılar. İşsizlik alanında da büyük sıkıntılar var; bunun için de çalışmalarımız olacak. Bugün kent lokantaları açtık. Bu lokantalarımız da şehrin hizmetine girecek. Belediye olarak kooperatifler kuracağız. Tekstil kooperatifleri de buna dahil. Anadilde eğitim için de çalışmalar başladı” diyerek bilgiler verdi.  

 ‘BIÇAK KEMİĞE DAYANMADI, KESTİ’

Buluşmaya katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, hak arayışında olan emekçilerin kazanacağını kaydetti. Êlih’te 90’lı yıllarda katledilen Petrol İş emekçilerini ve işçi cinayetlerinde yaşamını yitirenleri anan Tülay Hatimoğulları, şöyle konuştu: “Bütün işçi ve emekçi kardeşlerimi de saygıyla anıyorum. Bizler ekmek ve adalet kampanyasını bir süredir başlatmış durumdayız. Startımızı Mêrdîn’de çiftçi kardeşlerimizle mitingde bir araya gelerek verdik. Bazîd’de özellikle sınır kapısında yaşanan hak ihlalleri, Kürt halkını ekonomik ambargo ile cezalandırmak isteyen anlayışa karşı değerli halkımızla buluştuk. Bu ülke 90’lı yılları yaşadı. Bu ülke darbeler sürecinden geçti. Bu ülke şimdi 40 yılı aşkın süredir devam eden Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinden imtina eden bir yönetim anlayışının ağır baskıcı şartlarını yaşıyor. 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi’nden sonra Türkiye bambaşka bir iklime uyandı. Türkiye’de zamana yayılmış bir siyasi darbeyle karşı karşıyayız. Bu siyasi darbede kadınlar, Kürtler, Aleviler etkilendi, farklı halklar ve inançlardan insanların hakları gasp edildi. Aynı zamanda bu darbede işçi ve emekçiler yoğun hak gasplarıyla karşı karşıya kaldı.”

Artan yoksulluğa karşı “Bıçak kemiğe dayandı” sözünün dahi artık yeterli olmadığının altını çizen Tülay Hatimoğulları, “Şu anda ülkemizin içinden geçtiği ağır ekonomik kriz nedeniyle çok ağır bir yoksulluk var. Zaten her birimiz evinde, hanesinin içinde bunları yaşıyor. İnsanlar özellikle asgari ücret alanlar, emekliler, asgari ücretin altında bir ücretle çalışmak zorunda kalanlar, bugün Türkiye’de ev kirası ödeyemiyor. Bu ülkede artık işsizlik, yoksulluk, açlık, hayat pahalılığı o kadar derinleşti ki bıçak kemiğe dayandı sözü kafi gelmez. Bıçak, şu anda kemiği kesmiş ve iliklerimize kadar bu yoksulluğu hissediyoruz” dedi. 

KADINLARLA BULUŞULACAK

Türkiye ve Kurdistan’da bütün kadınlarla buluşmayı hedeflediklerini aktaran Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız. ‘Örgütleniyoruz’ şiarıyla kadın kampanyamızı da eş zamanlı yürüteceğiz. Bu buluşmalardaki en büyük muradımız buluşmalarımızda sadece sorunlarımızı konuşmak değil, çözüm önerilerimizi de konuşmak. Güçlü bir örgütlülükle nasıl tutum sergileyebileceğimizi açığa çıkarmak istiyoruz. Bu nedenle bu kampanyayı bu çalışmayı yürütmüş bulunmaktayız. Bugün de Êlih’teyiz. Êlih’te tekstil işçiliğinin çok yoğun olduğunu biliyoruz. Tekstil iş kolunda Êlih’in teşvik aldığını biliyoruz. Bu nedenle burada bir dönem çok sayıda atölyenin fabrikanın açıldığını da biliyoruz. Sizler buranın insanları olarak kapanan atölyeleri biliyorsunuz. Çünkü malzemelerin maliyeti o kadar yüksek ki, hepsinin birbiriyle bağlantıları var. 

 ‘İTHAL EDER HALE GELDİK’

AKP iktidara geldiği gün uyguladığı tarım politikaları ile bizleri dışarıya mahkum etmiştir. İğneden ipliğe kadar -ki biliyorsunuz- pamuk üretimine kota getirdi, teşvik etmeyerek pamuk üretimini azalttı. Bu da doğrudan tekstil üretimini etkiledi. Dolayısıyla her şeyde kendine ‘yerli ve milli’ diyen iktidar ülkenin bütün varlıklarını ve kaynaklarını dışarıya sattığı gibi iğneden ipliğe kadar tekstil üretiminde kullanılan her şeyin neredeyse ithal edilmesine yol veren bir politika izledi. Tekstil sektöründe maliyetler çok yüksek olduğu için Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi burada da sekteye uğramış durumdadır. Türkiye bir dönem tekstil ihracatında önemli bir ülke iken malzemesi ithal eden bir ülke konumuna düştük. Bir kez daha buradan ifade etmek isteriz ki; tekstil işçilerinin örgütlülüğü, her sektörde olduğu gibi özel olarak Êlih’te hak talepli örgütlenmelerin önemi çok büyüktür. Bunu sizler bizlerden çok daha iyi biliyorsunuz. 

Yine burada en önemli üretim ve geçim kaynağı petroldür. Petrol zengini bir bölge ancak bu kadar yoksul olabilir. Bakın tipik Ortadoğu ülkesi karakterini biz Êlih’te de görüyoruz. Petrol zengini olan ülkelerin nasıl yoksulluk içinde yaşadıklarını, nasıl şeyhlerin, kralların o pastayı ve kaymağı kendilerinin yediğini görüyoruz. Aynı şey Êlih’te de geçerli. Bunu modernize edince bir şey değişmiş olmuyor. Burada da Türkiye’de en fazla petrolün çıkarıldığı bir bölge olarak Êlih, şu an Türkiye’nin en yoksul illeri kategorisinde yer alıyor. Maden sektöründen sonra en fazla can kaybının yaşandığı diğer bir tabirle en ağır sektörlerinden biri olan petrol işçiliği ne yazık ki Türkiye'de bu bölgede iş güvenliği ve işçi sağlığı hiçbir şekilde kayda alınmadan üretim yapılıyor. Buradaki üretimden en büyük payı yerel almalıdır. Biz bunu hep savunduk. Yerel yönetim anlayışımızı ve yerinde yerel yönetimleri güçlendirme anlayışımızı savunurken, bir yandan demokratik işleyiş bakımından bunu savunduk ama öte yandan bütçeleme bakımından da bunu bu şekilde savunduk. Savunmaya da devam edeceğiz. 

GÜVENLİKÇİ POLTİKALARA YATIRIM YAPIYORLAR

Türkiye’de fabrika kurmaya ihtiyaç var bugün. Êlih’te mesela fabrika kurulmalıdır. Ama güvenlikçi politikalar adı altında Kürt sorunuyla mücadele edeceklerini zannedip güvenlikçi politikalara yatırım yapıyorlar. Oya Kürt halkı ve Kurdistan’ın ihtiyacı olan fabrikadır. İnsanlar açlık ve yoksulluktan kırılıyor. Ama onlar özel harp politikalarına, güvenlikçi politikalara, sınır ötesi operasyonlara ve silahlara para ayırmayı daha elzem görüyorlar ve ekonomiyi böyle düzelteceklerini zannediyorlar. Bakın yine en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. İktidar tarım ve hayvancılığı 2002’de iktidara geldiği günden bu yana tamamen bitirdi. Daha önceki halk buluşmalarımızda Kars’taydı. Hayvancılık yapan insanlarla buluştuk. Diyorlar ki; hayvanlarımız satıp, işimizi tasfiye ediyoruz. Çünkü ‘Samanı ithal etmek zorundayız’ diyorlar. Türkiye samanı ithal edecek bir ülke midir? Türkiye’de bu iktidar gelmeden önce kendine tarımda yetebilen, ihracat yapabilen dünyadaki 9 ülkeden biriydi. Onu bu hale getiren bu iktidardır. Bu iktidar her şeyi özelleştirdi. Suriye’de savaş devam ettiği dönemde Suriye'den patates ithal etti. Bizi bu hale getiren iktidarın ta kendisidir. 

‘YERLİ TOHUMA DÖNÜLMELİ’

Ekonominin düzelmesi için atılacak en önemli adımlardan biri, halihazırda iklim müsait, altyapısı varken tarımı güçlendirmek. Bunun için somut olarak talebimiz neydi? Biz olsaydık yönetimde ne yapardık? Biz yerli tohuma dönmek zorundayız. Yerli tohuma dönmek için elimizden gelen her türlü çabayı vermek durumundayız. Biliyorsunuz çiftçinin en fazla mustarip olduğu konu, pahalı mazot, pahalı elektrik ve sulamaya yeterince erişememek. Türkiye’de gerekirse tarıma elverişli olan arazilerin mutlaka devlet teşvikiyle tarıma açılması lazım ki tekrar bu ülke ayağı kalksın. 

GENÇLER GÖÇ EDİYOR

Bugün Türkiye’de başta Êlih olmak üzere Kurdistan’ın birçok ilinden yoğun gençlik göçü var. En çok göç eden kesim okul bitirmiş ama burada atanmamış gençler, özellikle sağlıkçılar Almanya’ya, diğer gençlerimizin çoğu Kanada’ya yelken açmış durumdalar. Emin olun ki bizler 10-15 sene sonra hastanelerde doktor bile bulamayabiliriz. Bunu yine bu iktidar yaptı. Bu gençler neden gidiyor? 1980 askeri darbesinde çok ciddi siyasi göç olmuştu. Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya ama şimdi yaşanan göç onu bile katlayacak düzeyde. Bu göçün iki nedeni var. Gençler işsiz ve yoksul. İkinci nedeni ise gençler mutsuz. 

AKP YANDAŞI ŞİRKETLER VERGİ KAÇIRIYOR

Bugün vergiyle ilgili yeni düzenleme parlamentodan geçti. Bugün Türkiye kadar adaletsiz vergi sistemi başka ülkede yoktur. En zengin içinde AKP milletvekillerinin şirketleri olduğu da teşhir edildi. Bugün de Hazine ve Maliye Bakanı; ‘Böyle şirketler var’ dedi. Kabul etti, ‘Düzenlemeler yapacağız’ dedi. Çünkü toplum her şeyi gördü. Bugün AKP yandaşı olan büyük şirketler vergi kaçırıyor. Ama şimdi yeni düzenlemeyle yoksuldan vergi almak, yoksulun vergi yükünü artırmak gibi bir dertleri var. Servet vergisi getirilmelidir. Azdan az çoktan çok vergi alınacak bir sistem kurulmalıdır. Ama onlar emeklinin maaşından vergi almayı emeklinin maaşına göz dikmeyi kendilerine hak olarak görüyorlar. 

‘ASGARİ ÜCRET 32 BİN 500 TL OLMALI’

DEM parti olarak diyoruz ki asgari ücret 32 bin 500 TL olmalıdır. TÜİK, enflasyon rakamlarını saraydan açıkladığı için yaşanan ortaya koydukları rakamlar gerçekçi değil. Mesela asgari ücrete ara zam Temmuz ayında yapılacaktı yapılmadı. Bunu da şiddetle eleştirdik. Karşısında durduk. Vergi adalet sağlanmalıdır. İstanbul, Kocaeli'ye yapılan yatırım ile Êlih’e yapılan yatırım aynı değil. O nedenle bizler bölgesel ayrımcılığı, eşitsizliği ortadan kaldırmak için belli başlı kentlere mutlaka istihdam alanları yaratmak için pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız. Bölge illerinde ve işsizliğin yüksek olduğu illerde esnafın SGK primi desteklenmelidir. Aynı şekilde biliyorsunuz esnaf üretici çiftçi çok ciddi kredilere başvurdu. Bu krediler yeni faizlerde bindi bu faizlerin tamamının silinmesi ve 250 bin TL’ye kadarki üretici borçlarının silinmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” 

Buluşma işçilerin sorunlarının ve taleplerinin dinlenmesiyle sona erdi.