Özgür: Sur'da yapılanlar için devlet mahkûm olacak

Sur’la Dayanışma Platformu üyesi Deniz Özgür, Sur’daki yıkımlar konusunda devletin tarih önünde ve uluslararası kurumlar nezdinde mahkûm olacağını vurguladı.

Tarihi Sur mahallelerinde devam eden yıkımları ANF’ye değerlendiren İstanbul Kent Savunması ve Sur’la Dayanışma Platformu Üyesi Deniz Özgür, devletin bu yıkımlardan ötürü mahkûm edileceğini kaydetti. Amed Büyükşehir Belediyesi eş başkanlarının tutuklanmasıyla yarıda kalan uluslararası kurumlarla bağlantıların tekrar olumlu bir şekilde devam ettiğini aktaran Özgür, “Orada yaşatılan katliamlar ve yıkımlar elbette bedelsiz kalmayacak” dedi.

‘KAMPANYA İNSANLARDA FARKINDALIK YARATTI’

Deniz Özgür, Temmuz ayında Sur’da Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde yıkımın önüne geçmek için Amed’de Sur Platformu tarafından başlatılan kampanya kapsamında İstanbul’da faaliyet gösteriyor. İstanbul’da kentsel dönüşüm adı altında yapılan mahalle yıkımlarına karşı verdiği mücadeleyle tanınan Özgür, kampanyayı İstanbul’a taşıma amaçlarının, Sur’da yaşanan hukuksuz süreci özellikle Türkiye’nin batısına anlatmak olduğunu ifade etti. Özgür, “Biz Sur’da yaşananların savaşla hiçbir alakası olmadığını anlatmayı amaçladık” dedi. Kadıköy, Beşiktaş, Avcılar, Beyoğlu’nda açtıkları stantlara halkın büyük ilgi gösterdiğini dile getiren Özgür, kampanya kapsamında binlerce insana ulaştıklarını ve bu sayede Sur konusunda duyarlılığın arttığını vurguladı. Türkiye’nin batısında çoğu insanın Sur gibi kültürel bir mirasın yıkıldığından, böylesi vahşi bir müdahale yaşandığından habersiz olduğunu aktaran Özgür, kampanyanın insanlarda farkındalık yarattığını ifade etti.

'HALKIN PÜSKÜRTTÜĞÜ PROJE SAVAŞLA HIZ KAZANDI'

Sur’daki son durumu aktaran Özgür, Alipaşa Mahallesi'ndeki neredeyse tüm hanelerin yıkıldığını, şimdi hedefte Lalebey Mahallesi olduğunu söyledi. Alipaşa ve Lalebey mahallelerindeki yıkımların 2009 yılında Büyükşehir Belediyesi-Sur Belediyesi-TOKİ arasında yapılan ve Sur dibindeki mahallelerin turizme açılmasını hedefleyen bir protokole dayandırıldığını anlatan Özgür, 2013 yılında Afet Yasası kapsamında iki mahallenin de olduğu birçok mahalle için riskli alan ilan edilerek, yıkım kararı verildiğini belirtti. Özgür, ancak bu karara karşı belediyeler ve meslek örgütleri tarafından dava açılmadığı için bugün yapılan yıkımın o sürecin devamı olarak gösterildiğini, ama yıkımın protokoldekinden çok daha geniş bir alanı kapsadığını söyledi. Alipaşa ve Lalebey’de yıkımın aslında 2013 yılında başlatılmak istendiğini, ancak bu karara direnen mahalle sakinlerinin projeyi geri püskürttüğünü vurgulayan Özgür, Alipaşa’da sadece parça parça anlaşma yapılan evlerin yıkıldığını ve hafriyatın ortada bırakıldığını, böylece 3 yıl boyunca mahalle sakinlerine karşı psikolojik bir baskı uygulandığını anlattı.

'KÜRT HALKINI YERİNDEN ETMEK İSTİYORLAR'

Özgür, 2015 Temmuz’dan sonra, savaş politikalarının etkisiyle insanların direncinin topyekun kırılmak istendiğini belirterek, “Yeni bir Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) ile Sur için acil kamulaştırma kararı çıkartıldı ve bu kararnameye, ‘kamu güvenliğinin sağlanmadığı yerlerde devlet kamulaştırma yapabilir’ şeklinde bir madde eklendi” diye konuştu. Böylelikle Kürt halkını kriminalize ederek yerinden etmenin hedeflendiğini vurgulayan Özgür, hükûmetin daha önce kentsel dönüşüm adı altında hukuken yapamadığını, OHAL ve savaş politikalarına yaslanarak yapmaya çalıştığını vurguladı. Özgür, 2016 Mart’ında Sur’da çatışmalar bittikten sonra sokağa çıkma yasaklarının uzatılıp evlerin ve tescilli yapıların yerle bir edildiğini kaydederek, “Bu durum aslında Sur’a yönelik çok ciddi bir rant iştahı olduğunun göstergesi” dedi.

‘SOPA GÖSTERİP ANLAŞMA DAYATIYORLAR’

Yasaklı olan 6 mahallede yapılan yıkımın akabinde Alipaşa ve Lalebey mahalleleri için de karar çıkartıldığına işaret eden Özgür, Alipaşa’da sağlam evlerin de eşyalarıyla birlikte yıkıldığına ve mahalle sakinlerine yönelik çok ciddi saldırıların yaşandığına dikkat çekti. Alipaşa’da bu yıkımlar sürerken, TOKİ elemanlarının orta yerde masa kurup insanlara anlaşma dayattığını belirten Özgür, “Bir yandan sopa gösterip, diğer yandan masada anlaşma dayatıyorlar. Konuşmaya değmeyecek fiyatlarla insanları uzaklara, şehir dışına yaptıkları o kötü TOKİ evlerine yerleştirmek istiyorlar; insanlar da buna karşı direnerek tarihe not düşüyorlar” dedi.

‘DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLİYOR’

Sur’da yaşayanlar için bir dönüşüm hedeflenmediğinin aşikar olduğunun altını çizen Özgür, benzer durumların İstanbul’un tarihi ve gecekondu bölgelerindeki kentsel dönüşümlerde de karşılarına çıktığını söyledi. “Sur’daki insanlar yerlerinden edilmek isteniyor” diyen Özgür, 7 bin yıllık bir tarihe sahip olan Sur’un devletin gözünde korunması gereken bir alandan ziyade, çok iyi pazarlanabilecek bir rant alanı olarak görüldüğünü dile getirdi. Sulukule örneğini veren Özgür, orada da insanların yerlerinden edilerek, yapılan yeni konutların AKP’nin yeni zenginlerine satılmak istendiğini kaydetti. Sur’da da aynı şeyin hedeflendiğine dikkat çeken Özgür, Sur’da farklı olarak aynı zamanda siyasal ve kültürel açıdan demografik yapının da değiştirilmek istendiğine işaret etti. Özgür, “Sur’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu HDP seçmeni, o nedenle önce insanların gitmesi hedefleniyor; ikinci olarak da Sur çok özel bir kentsel dokuya sahip. Dar sokaklar, bir evde 15 kişinin yaşayabileceği alanlar mevcut. Bu durum devletin güvenlik anlayışına göre büyük bir problem oluşturuyor. Çünkü devlet oraya kendi TOMA’sını, Akrep'ini sokamıyor; alana hakim olamıyor. Paris Komünü’nden sonra şehir plancısı Haussmann’dan, barikat savaşlarının önüne geçmek için, insanların birikmeyeceği, devlet araçlarının çok rahat geçebileceği büyük bulvarları, geniş caddeleri olan bir kent planlaması yapması istenmişti. Sur’da da yapılan yıkımın bir gerekçesi bu” diye konuştu.

‘UNESCO SUÇA ORTAK OLDU!'

Sur konusunda uluslararası kuruluşları da eleştiren Özgür, yazışmaların olumlu bir şekilde seyrettiğini, ancak UNESCO’nun bu sürece adeta göz yumduğunu, hükûmetin suçuna ortak olduğunu vurguladı. Sur’la Dayanışma Platformu olarak sadece UNESCO ile değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) Zorla Tahliyeler raportörü ile de yazıştıklarını aktaran Özgür, “BM’nin zorla tahliyelerle ilgili bir birimi var; biz Sur hakkında o birimin raportörü ile yazışıyoruz. Bu yazışmalar olumlu bir şeklide devam ediyor” dedi. Özgür, yazıştıkları raportörün aslında Amed Büyükşehir Belediye eş başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı tutuklanmadan önce Sur’da incelemelerde bulunmayı planladığını, ancak tutuklamalar sonrası kayyımın atanmasıyla bu sürecin koptuğunu söyledi.

Sur yıkımları için devletin tarih önünde ve uluslararası kurumlar nezdinde mahkum olacağını vurgulayan Sur’la Dayanışma Platformu Üyesi Deniz Özgür, “Oradaki katliamlar ve yıkımlar elbette bedelsiz kalmayacak” dedi.