YENİLENDİ

Özel savaş politikası: Kürt gençleri, çetelerin kıskacında

Türkiye'deki ekonomik ve siyasi kriz, devletin baskıları ve çetelerin “koruyucu” rolü geleceksiz Kürt gençlerini yoksul mahallelerde uyuşturucu çeteleriyle ilişkilenmeye zorluyor.

GAZİ'DE ÇETE FAALİYETLERİ

Türk devletinin giderek hem ekonomik hem de siyasi bir krize sürüklenmesi halkın üzerinde de etkisini derinden hissettiriyor. Krizin derinleşmesiyle birlikte, özellikle gençler arasında gelecek kaygısı artmaya başladı. Yoksulluk seviyesinin yükselmesi ve gelecek kaygısıyla bunalım içinde olan halka yönelik iktidarın "güvenlik" adı altında baskıları, kriz ile orantılı bir şekilde arttı. Bu baskılar en çok yoksul mahallelerde hissediliyor. Devletin özel savaş politikalarının uygulandığı ve pilot bölge olarak kullandığı yoksul mahallelerde, çözümsüzlük ve umutsuzluk içindeki gençler daha da büyük bir batağa sürükleniyor.

KÜRT GENÇLERİ CENDERE ALTINA ALINIYOR

Özellikle Kürtlerin yaşadığı mahallelere yönelik uygulanan özel savaş politikaları, son dönemde giderek artan çete faaliyetleri üzerinden kendini gösteriyor. Türkiye metropollerinde yaşam mücadelesi veren Kürt gençleri üzerinde özel bir yöntem uygulayan devlet, yaşanan ekonomik krizi de kullanarak gençlerin devrimcilerle ilişkisini kesmek için özel politikalar geliştiriyor.

Son yıllarda, İstanbul’da Kürt gençlerinin yoğun yaşadığı Okmeydanı, Gazi Mahallesi, Tarlabaşı, Kanarya Mahallesi, 1 Mayıs Mahallesi ve Esenyurt gibi bölgelerde artan çeteleşme ve beraberinde gelen yozlaşma, Kürt gençlerinin nasıl bir cendere içerisinde olduğunu gösteriyor. İstanbul’un yoksul ve dezavantajlı mahallelerinde uzun süredir varlık gösteren çeteler, özellikle 15 Temmuz’daki iktidar içi çatışmalardan sonra, devrimcilerin ve Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelere yönelik baskıların artmasıyla daha da görünür hale geldiler. Daha önce de var olan ve birçok olayda adı geçen çeteler, devrimciler ve Kürt gençlerini karşılarında bulduklarından dolayı mahallelerde ciddi bir varlık gösteremiyor, örgütsüz mahallelere yoğunlaşıyorlardı.

ÇETELER 'MAHALLENİN KORUYUCUSUYUZ' DİYEREK ORTAYA ÇIKTI

2015’ten sonra mahallelere yönelik polis operasyonları ve devrimcilere uygulanan tutuklama furyası sonrasında çete faaliyetleri yeniden aktif hale geldi. Çetelerin mahallelerde güçlenmesinin önü, bu kişilerin kendilerini “mahallenin koruyucusu” olarak adlandırmalarıyla açıldı. Devrimcilere yönelik kara propaganda, tutuklamalar ve iktidarın, insanları “mahalle abisi” olarak nitelendirdiği kişilere yönlendirmesi sonrası, özellikle Kürtlerin ve Alevilerin yoğun olduğu mahallelerde çeteler güç kazanmaya başladı.

Halkın, devrimcilere ve onların tavırlarına yönelik ilgisini kendi yanlarına çekmek isteyen çeteler, uzun bir süre “mahallenin koruyucuları” olarak kendilerini tanıttılar. Bu süreçte bulundukları mahallelerde uyuşturucu sattırmayacaklarını, gençleri işsiz bırakmayacaklarını, fuhuş yaptırmayacaklarını iddia eden çeteler, iktidarın devrimciler üzerindeki baskısından da yararlanarak mahallelerde güç kazandı. Kendi çete faaliyetlerini bulundukları mahallelerin dışında sürdüren gruplar, mahallelerde güçlendiklerini, karşılarında bir güç kalmadığını anladıklarında mahalle halkı üzerinde baskılarını artırmaya başladılar.

Kendilerine karşı çıkabilecek devrimcilerin olmadığını, iktidarın devrimcilere yönelik baskı rejiminin sürdüğünü bilen çeteler, artık “mahallenin koruyucu abiliği” maskesini atıp, gerçek yüzlerini göstermeye başladılar. Mahallelere göre farklılık gösteren çete faaliyetlerinin en belirgin yanları, bulundukları alana göre pozisyon almaları. Alevi mahallelerinde kendilerinin de Alevi olduğunu, Alevi inancına yönelik baskılara karşı çıktıkları imajı veren bu gruplar, Kürtlerin yoğun olduğu mahallelerde ise Kürt simgelerini kullanmaktan geri durmuyorlar.

ALEVİLERİN, KÜRTLERİN DEĞERLERİNİ KULLANIYORLAR

Özellikle Okmeydanı, Gazi ve 1 Mayıs Mahallesi gibi yerlerde çetelerin elinde olan, aslında pavyon olarak işletilen, ancak "Türkü Bar" adı altındaki yerlerde, mahalle nüfusuna uygun müzikler çalınıyor. Bazı yerlerde Alevi deyişler, bazı yerlerde Kürtçe parçalar, hatta Kürt Özgürlük Hareketi ile özdeşleşmiş ezgilere yer veriliyor. Bu tip yerlerde dikkat çeken ilk şey ise, Kürtler ve Aleviler için önemli olan bazı tarihi kişiliklerin fotoğraflarının yer alması; Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, Seyid Rıza ve Alişer gibi tarihi Kürt kişiliklerinin fotoğraflarının duvarlarda bulunması dikkat çekici. Ancak, sokakta Kürtçe parça çalınmasına müdahale eden polisin, bu tip yerlerde Kürtçe ezgilerin çalınmasına müdahale etmemesi, iktidarın özel savaş politikasının nasıl işlediğini gösteriyor.

Mahallelerde yaşayan Alevi ve Kürt gençlerini kendi aralarına çekmek için bu mekanları kullanan çeteler; kendilerini temiz, dürüst, yaşadıkları mahalleyi korumaya çalışan kişiler olarak gösteriyorlar. Yaptıkları her şeyi, işledikleri her suçu mahalleyi korumak için yaptıklarını iddia ediyorlar. Son dönemde uyuşturucu ve haraç çeteleri içerisinde yer almış Kürt gençleri, çetelerle nasıl ilişkilendiklerini, nasıl içlerine girdiklerini, neden çıkmak istemediklerini ANF’ye anlattı. Özellikle Gazi Mahallesi'nde yoğunlaşan çete faaliyetlerinde yer alan bazı Kürt gençlerinin anlattıkları, devletin özel savaş politikasının yöntemlerini açığa çıkarıyor. Çetelerle ilişkilerini kesmiş olsalar bile halen aynı mahallelerde yaşıyor olmalarından kaynaklı isimlerini yazmamızı istemeyen, fotoğraf çektirmek istemeyen gençlerin anlattıkları, yozlaşmanın boyutlarını ve nedenlerini ortaya koymak açısından önemli veriler gösteriyor.

GENÇLER, ÇETELERLE İLK TANIŞMALARINI ANLATIYOR

Çeteler ile ilk ilişkilenmeler çoğunlukla ekonomik sebeplerden dolayı oluyor. Zaten sınıfsal açıdan en alt tabakada olan ve istediği hiçbir şeyi alamayan, istediği hiçbir yere gidemeyen gençler için maddi bir kazanç kapısı her şeyin önüne geçiyor. Hayal ettikleri yaşamı kuramayan, çaresizlik ve ümitsizlik içerisinde olan gençler için paraya ulaşma yöntemleri değişiyor. Çalışarak para kazanmak yerine, özellikle son dönemde artan ve mahallelerde yaşanan çeteleşmeleri güzellemeler eşliğinde yapılan dizilerin de etkisiyle, ahlaki olmayan yollara meyli artan gençler için çeteler, kelimenin tam anlamıyla bir cazibe merkezi haline geldi. Devrimcilere yönelik cadı avının hiç bitmemesi, çözüm olabilecek bütün kanalların giderek azalması ve eskiden devrimci olduğunu bildikleri bazı kişilerin çete faaliyetleri içerisinde olduğunu görmek, gençler arasında ahlaki yıkımı iyice hızlandırdı. Bütün dünyaları yaşadıkları mahalleden ibaret olan, çocukluklarında her gün gördükleri devrimcilerin çoğunun tutuklandığını, öldüğünü, kaçanların da çete faaliyetleri içerisinde yer aldığına tanık olan gençler için gelecek kaygısı ve çaresizlik duygusu giderek artmaya başladı. Bu da gençlerin çeteler ile ilişkisinin önünü açan faktörlerden biri oldu.

'POLİS, ÇETEYE GİRDİĞİMDE BENİ DURDURMADI BİLE'

Gazi Mahallesi'nde bir dönem çetelerle ilişkilenen E. M. o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı: “Genç olmak, işsiz olmak, ekonomik kriz içerisinde yaşamak kolay değil. Ailemizin hiçbir şekilde durumu yok, ben okumak istiyorum, kardeşlerim okusun istiyorum. Ancak her şey para, ne yaparsak yapalım para kazanamıyoruz. Bir şekilde devrimcilerle de ilişkilenemiyoruz. Onlar da kendi içlerinde, ne yaptıklarını biz bilmiyoruz. Bir mahallede ne olup bittiğini öğrenmenin en hızlı yolu mahalledeki abiler, ablalar. Benim de öyle oldu. Mahalleden sürekli önümüzü kesen, sigara içiyor musunuz, yapacak bir şeyiniz var mı diye soran birileri vardı. Sonrasında o mahallede ne kadar abla, abi varsa beni de o ortama dahil etmeye çalıştı. Benim gibiler zaten bir süre sonra o ortamlara girmeye başlıyor. Hepimizin ekonomik durumu aynı, birbirimize yardım ederiz, kimseye muhtaç olmayız diye diye bizleri çeteye soktular. Çeteye girdikten sonra ne okulumuz kaldı ne işimiz. Sürekli onlarla olmak zorundasın. Yoksa hemen tehdit ediliyorsun. Ben, çeteye girdikten sonra bir şekilde daha fazla duramayacağımı anlayıp çıkmak istedim. İlk iş beni polise şikâyet ettiler. Benim çeteyle ilişkilenmemin tek nedeni para kazanmaktı, bunu da söyledim. Polis, ben çeteye girdiğimde beni durdurmadı bile. Bir gün karakolda, bana bu çeteyi tamamen dağıtırsan seni bırakırız, bize çalış dediklerinde ben çeteyle olan ilişkimi tamamen kestim.”

POLİS TACİZLERİ

Çetelerin faaliyetlerinin giderek arttığı Okmeydanı'nda yaşayan ve çete içerisinde olan A. çeteye girmeden önce polisin kendisini sürekli taciz ettiğini ancak çeteye katıldıktan sonra ise artık kendisine hiçbir şekilde karışmadıklarını söylüyor. A., polisin mahalle gençlerini çetelerle birlikte hareket etmeye zorladığını belirtiyor. Çetelerle ilişkilenen A. ise bir süre sonra içinde bulunduğu durumdan çıkmak istemiş ancak her defasında tehdit edilmiş. Çeteye nasıl katıldığını anlatan A., şunları söylüyor: “Benim mahallemin abileri olan kişiler sürekli bir yolunu bulup bana geliyorlardı. Polislerin onlara hiçbir şey yapmadığını görüyordum. Oysa biz polislerden çok çekiyoruz. Çetelerle içli dışlı olan abilerimiz var hem onlar gibi rahat yaşayıp hem de ekonomik olarak ailemizi kurtarabiliriz diye düşündüm. Çeteye katıldıktan sonra mahallede başımıza bir şey gelmediği doğruydu. Ancak çetenin her dediğini yapmak zorundasınız. Yoksa zaten polisin de yardımıyla hemen işten el çektiriliyorsunuz. Ben bir süre o mahalle abileriyle takıldım ancak sonrasında onlara katılmadım, katılamadım.”

ÇETELER, KÜRT GENÇLERİNE YÖNELDİ

Çetelerin, Kürt gençleri ile ilişkilenme boyutları ise giderek artıyor. Özellikle 90’lı yıllarda Kurdistan’da yaşanan köy boşaltmaları ve köy yakmalar sonrası İstanbul’a, İzmir’e, Bursa’ya göç etmek zorunda kalmış, yurtsever geçmişi olan Kürt ailelerin gençlerine yönelen çeteler, son 5 yılda büyük bir hamle yaptı. Polis operasyonlarında yakalanan kişilerin çoğunluğunun Kürt gençleri olması, dikkat çekiyor. Çetelerle ilişkilenen Kürt gençlerinin sayısında artış yaşanmasının başlıca sebebi ise iktidarın yürüttüğü özel savaş politikaları. Ailelerinin içinde bulunmuş olduğu ekonomik durumun giderek daha da kötüleşmesinden kaynaklı Kürt gençleri bir çıkış yolu arıyorlar. Çeteler de Kürt gençlerini kendilerine çekmek için her yolu deniyorlar.

Kürt gençleri ile ilişkilenmenin yollarını arayan çeteler, uzun bir süre özellikle HDP ile ilişkili olan veya devrimci mahallelerde bir şekilde sosyalistlerle ilişkilenmiş Kürt gençlerine yöneldi. Polislerin devrimcilerle ilişkili olan Kürt gençlerini gözaltına almasının ardından gençlerle ilk ilişkilerini kurdular. Devrimcilerle ilişkilenmiş gençlerin polisin elinden “kurtarılması” için her yolu deneyen çeteler, bir süre sonra bu gençlerin güvenlerini kazandı. Bu gençler arasında güven kazanan çetelerin, özellikle politik çevrelerde kendisini göstermiş olan Kürt gençlerine yönelik yaklaşımları, tamamen güven kazanmak üzerine kurulu. Uzun bir süre kendisini devrimci mahallelerde güvenilir, mahallenin abisi, mahallenin ablası gibi lanse eden çeteler, bu süreçte kendileriyle yakınlaşan Kürt gençlerine her türlü kirli işi yaptırdılar.

Özellikle çeteler, kadın ve erkek gençlere yönelik farklı yöntemler geliştirdiler. Bir süre kendisini mahallede çok iyi bir insan olarak gösteren çeteler, özellikle kadın gençlere yönelik çok fazla saldırıda bulundular. Kürt gençleri, özellikle bağımlılık üzerinden çetelerle olan ilişkilerinden kurtulamadılar. 

RENGİN'İN ANLATIMLARI

Bir dönem HDP’ye giden sonrasında çeteler içerisinde yer alan ve halen çeteler ile bağı olan Rengin’in anlattıkları aslında çetenin politik Kürt gençlerine yönelimini de gözler önüne seriyor. Colemerg doğumlu olan Rengin, “Bulunduğum ilçede HDP’ye gidip geliyordum. Orada adının Ahmet olduğunu öğrendiğim bir genç ile tanıştım. O da partiye yeni yeni geliyordu. Bir süre sonra aramızda bir ilişki başladı ancak ben partinin bu durumlara nasıl baktığını bilmediğim için nasıl davranacağımı bilmiyordum. Ahmet, ilişkimizi partiye söylemememiz gerektiğini, partinin bu tip ilişkilere karşı çıktığını söylediği için bende söylemedim. Bir süre sonra Ahmet beni evine çağırdı, orada esrar içiyordu, benimde içmemi söyledi, bende içtim. Saatler sonra ise ben kendime geldiğimde bana bir video izletti. Bana hem kendi hem de iki arkadaşı tecavüz ediyordu. Bu videoyu izlettikten sonra kendi istediklerini yapmazsam bu videoyu yayınlayacaklarını söylediler. Bir süre bana kuryelik yaptırdılar. Kuryelik karşılığında bana para veriyorlardı. Ahmet ile ilişkimiz ise devam etti. Bu olaylar olduktan birkaç ay sonra bir gün eve giderken polis tarafından gözaltına alındım. Polisler bana videoyu gösterip, yeniden partiye gitmem gerektiğini, parti de onlar için muhbirlik yapmamı istediler. Videoyu nasıl aldıklarını sorduğumda ise, Ahmet’ten aldıklarını, onlarla ilişkilerinin iyi olduğunu söylediler. Ahmet’e durumu anlattığımda ise, polisin onları koruduğunu, onların da polise bazı bilgiler verdiğini, benim de partiye gidip, yalan bile olsa birkaç bilgiyi polise vermemin normal olduğunu söyledi” dedi.

Rengin ile görüşmemizden sonra ne yapacağını sorduğumuzda Türkiye’den ayrılmak istediğini, başka türlü bunlardan kurtulamayacağını söyledi. Görüşmemizden birkaç gün sonra da kaçak yollarla Türkiye’den ayrıldığını öğrendik.

‘ÇETEDEN ÇIKINCA POLİS TEHDİT ETTİ’

Bu şekilde Okmeydanı’nda çeteler içerisinde giren Kürt gençlerinden biri de Mêrdînli Şoreş. Özellikle Barış Boyun ile birlikte anılan ‘Motorsiklet çeteleri’ içerisinde yer aldığını belirten Şoreş, eline verilen bir silah ile Okmeydanı’nda kendilerine haraç vermeyen bir esnafın dükkanını basıyor. Sonrasında da buna benzer çok sayıda suç işleyen Şoreş, çete üyelerine yönelik yapılan bir polis operasyonunda yakalanıp cezaevine gönderildi. Cezaevinden kısa bir süre önce çıkan Şoreş, artık çete ile bir ilişkisinin olmadığını, kendine yeni bir yaşam kurmaya çalıştığını belirtse de bu sefer de çete üyelerinden çok polis tarafından rahatsız edildiğini söylüyor.

Şoreş, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çete içerisinde iken çok sayıda suça karıştım. İnsanları dövdük, dükkanlarını bastık, silahla taradık, yaraladığımız insanlar oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra bu şekilde yaşanmayacağına karar verip, kendime bir hayat kurmak istedim. Halen de bir yerde maaşlı olarak çalışıyorum ama bu sefer de polis sık sık beni taciz etmeye başladı. 2023 yılında Okmeydanı’nda Kürt gençleri iki uyuşturucu satıcısını öldürdüler. Bu olaydan kısa bir süre sonra kendilerinin polis olduğunu, hatta TEM Şubede çalıştığını bildiğim kişiler eve giderken yolumu kestiler ve bana olayı kimlerin yaptığını sordular. Bilmediğimi söylediğimde de, isimleri bulmam gerektiğini yoksa beni tutuklayacaklarını söylediler. Benimle konuşan polislerden biri, ‘Sen niye çeteden ayrıldın ki, orada dursan şimdi seninle yemek yiyor olurduk, çok yanlış yaptın, cezanı çekeceksin’ diye tehdit etti. Sonrasında bir süre bana dokunmasalar da halen ara sıra önümü kesip GBT yapacağız diye saatlerce tutuyorlar. Bir yolunu bulsam yurtdışına gideceğim, buralarda bize yaşam hakkı vermiyorlar.”

KÜRT GENÇLERİNİN TEK ÇIKIŞ YOLU MÜCADELE

Türkiye metropollerinde, devletin özel savaş politikaları sonucu çözümsüzlük içerisinde bırakılan Kürt gençlerinin çetelerle olan ilişkisini kesmek ve bu bataklıktan kurtulmaları için toplumsal çözümlerin üretilmesi gerekiyor. Ekonomik krizin en çok vurduğu kesimlerin başında gelen Kürt gençlerinin, çetelerle olan ilişkilerini kesmesi için ekonomik ve sosyal desteklerin arttırılması, gençlerin çetelere yönelmesinin önünü kesebilir. Kürt gençlerinin bu cendereden kurtulmasının tek yolu, devrimci bir mücadeleye katılmak ve toplumsal dayanışmayı arttırmaktan geçiyor.