AKP iktidarı hem siyasette hem de ticarette dolandırıcıdır

Tayyip Erdoğan dört bir taraftan kuşatılmıştır. Türkiye’yi pazarlayarak Türkiye’yi bir şantaj kozu olarak kullanıp ayakta kalmaya çalışsa da bu zordur.

AKP iktidarının nasıl kirli işlerle uğraştığı bir daha görülmüştür. ABD, Reza Zarrab ve Halk Bankası yöneticisini tutukladığı gibi, şimdi de uzun süre AKP iktidarının Ekonomi Bakanı olan Zafer Çağlayan için de tutuklama kararı almıştır. Anlaşılıyor ki AKP iktidarı ekonomik imkanlara kavuşarak iktidarda kalmak için her türlü kirli ya da uluslararası anlaşmalara aykırı yol ve yöntemlere başvurmuştur. 1990’lı yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen kirli savaşta Tansu Çiller hükümeti eroin ticareti yapmıştı. İnsanları zehirleyen eroin parasıyla Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen kirli savaşı finanse etmiştir. Kirli parayla kirli savaş finanse edilmiştir. Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti de Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçlerine karşı yürüttüğü savaşı da kirli paralarla finanse etmektedir. Türkiye, Katar parasıyla Suriye’deki çeteleri besleyerek Suriye’yi yakıp yıkmıştır. Yine DAİŞ’lilerin petrolünü alarak insanlık dışı bir örgütü finanse etmiştir.

AKP iktidarı İran’a yönelik kirli ticaretle sadece ABD’yi karşısına almamıştır, İran’ı da bu ticaretle dolandırmıştır. Nitekim İran, Türkiye ile ticaret yapan bir işadamını yargılamış ve idam cezası vermiştir. AKP iktidarı hem ticarette, hem siyasette dolandırıcı bir karaktere sahiptir. Nitekim Avrupa da, ABD de, Suudi Arabistan da Türkiye’nin kendilerini siyasi olarak dolandırdığını söylemektedirler. En iyi dostu olan Suudi Arabistan nasıl oldu da şu anda Türkiye karşıtı hale geldi? Çünkü Suudi’yi de hem para olarak, hem de siyasi olarak dolandırmıştır. Türkiye defalarca Avrupa’ya sözler vermiş ama yerine getirmemiştir. Sözde uluslararası koalisyonda yer almış, ama DAİŞ’le ilişkisini sürdürmüştür. Hatta DAİŞ üzerinden Suriye ve Ortadoğu’da etkili olmak istemiştir. Bu politika Türkiye ile ABD arasında da sorunlar yaşanmasına neden olmuştur.

Kuşkusuz ABD’nin Zarrab’ı ve Halk Bankası yöneticisini tutuklaması, Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı alması ticari nedenlerle ilgilidir; ticari nedenleri vardır. Uluslararası ticari sözleşmelere göre suç işlemişlerdir. Bu kesindir. Bu yönlü belgeler vardır. Yoksa bu tutuklama kararları olmazdı. Ancak bu tutuklamaların siyasi yanı vardır. Ticari olarak işlenen bu suçlar bir siyasi amaç için kullanılmaktadır. Bu tutum açıkça Tayyip Erdoğan’ın izlediği politikalar konusundaki rahatsızlığın dışa vurumu olmaktadır. Eğer böyle olmasaydı bu suçların örtülmesinin bir yolu bulunurdu. Kapitalist dünyada esas ilke çıkardır. Diğer etkenler çıkara hizmet ediyorsa anlamlıdır. ABD şimdi böyle adımlar atarak Tayyip Erdoğan’ı kendi politikalarına uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Eğer Tayyip Erdoğan bu uyarıları dikkate almazsa yakın zamanda Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan ve AKP iktidarının DAİŞ’le ilişkileri gündeme gelecektir. Şu anda ABD’nin elinde Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının DAİŞ’le işbirliğine dair yüklü bir dosya var. Bunlar el altında tutuluyor. Açıklandığında etkisi daha büyük olsun ve Erdoğan’ı yargılama meşruiyeti artsın diye tüm kozlar ileri sürülmüyor. Şimdi bazı ticari olaylar üzerinden Tayyip Erdoğan ve çevresini yargılamanın altyapısı hazırlanıyor. Tayyip Erdoğan DAİŞ ilişkisi açıklandığında bunu boşa çıkaracak bir hamle yapmaması için adım adım ilerleniyor.

Rusya bile Türkiye’nin DAİŞ’le ilişkilerini açıkladı, bazı belgeler ortaya koydu. ABD’nin elinde bunun yüz katı vardır. Zaten böyle olmasaydı, sadece ticari dolandırıcılık nedeniyle AKP’nin üzerine gidemezdi. Aslında ABD Tayyip’i ümüğünden yakalamış. AKP bu nedenle çırpınıyor. Ya da en iyi savunma saldırıdır diyerek karşı suçlamalar yapıyor. Ancak Tayyip Erdoğan ABD’nin eline o kadar bilgi vermiştir ki, ne kadar çırpınsa o kadar batacaktır. Erdoğan, siyasi durumun bu noktaya gelmeyeceğini sanarak DAİŞ’le çok sıkı ilişki içinde olmuştur. Rahat davranarak çok belge sunmuştur. Öyle ki, Suriyelilerin yerleştirildiği kamplarda MİT’in nasıl çalıştığı bile ABD’nin ayrıntılı bilgisi dahilindedir. Bu suçlara Tayyip Erdoğan kadar Hakan Fidan da ortaktır. Bu nedenle 2015 seçimlerinde Hakan Fidan’ın milletvekili olmasına izin verilmemiştir. Hakan Fidan daha fazla suça ortak olmamak için MİT müsteşarlığından kaçmak istemiş ama başaramamıştır. Sadece bu gerçek bile Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan’ın ne düzeyde kirli işler ortaklığı yaptığını gözler önüne sermektedir.

Tayyip Erdoğan dört bir taraftan kuşatılmıştır. Türkiye’yi pazarlayarak Türkiye’yi bir şantaj kozu olarak kullanıp ayakta kalmaya çalışsa da bu zordur. Tayyip Erdoğan’ın kendisini kurtarmak için Türkiye’yi bu kadar zora sokması da bir yargılama konusu olacaktır. Tayyip Erdoğan’ı ve etrafındaki ekibi sadece şimdiye kadarki müttefikleri olan Avrupa, ABD, Suudi Arabistan ve diğer ülkeler değil, Türkiye halkları da yargılayacaktır. Çünkü şu anda Türkiye’ye karşı en ağır suçu Tayyip Erdoğan işlemektedir.

Tayyip Erdoğan özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra DAİŞ’e ve El Kaide’ye ne kadar karşı olduğunu her fırsatta dile getirmektedir. Korku bacayı o kadar sarmıştır ki, kendisinin DAİŞ’e karşı olduğunu göstermek için kırk takla atmaktadır. Kuşkusuz son zamanlarda DAİŞ’le ilişkisini sınırlamıştır. Çünkü DAİŞ yenilmiştir, baş aşağı gitmektedir. Suriye ve Irak’ta baş aşağı gidişi durdurulamıyor. Özellikle DAİŞ’in artık Suriye’ye tutunması mümkün değildir. Tayyip Erdoğan esas olarak Suriye’de DAİŞ’e önemli roller vermişti. Hatta öyle ki, siyasette kullanılan deyimle tüm yumurtaları bir sepete, yani DAİŞ’in sepetine koymuştu. DAİŞ kaybedince Erdoğan telaşa düştü. Bir taraftan DAİŞ karşıtı olduğunu göstermeye çalışırken, diğer taraftan yine eski Kürt karşıtı politikaya yöneldi. DAİŞ’le iş tutarak İran, Suriye ve Irak’la kavga yürüten Tayyip Erdoğan, DAİŞ baş aşağı gidince, Suriye’de yenilgi yaşayınca yeniden İran, Irak ve Suriye’ye yöneldi. Ancak bunları da o kadar dolandırmıştır ki, bu politika istediği düzeyde tutmuyor. Böyle olunca Erdoğan şu anda dışarıda politikasız kalmıştır. Bu politikasız kalmayı Katar ve KDP’ye sarılarak doldurmak istese de olmamaktadır. Katar ve KDP de bir süre sonra bu kadar dışlanan bir ülke ile yan yana gözükmeyi kendileri için tehlike göreceklerdir. Türkiye KDP ve Katar ile birlikte ortak düşmanlar üzerinden birlikte yürüse de bu ilişkinin temeli çürüktür. Her an kırılarak Tayyip Erdoğan’ın kıç üstü düşmesiyle sonuçlanabilecektir.

ABD’deki yargılamalar siyasi nedenlerle gündemdedir. Tayyip Erdoğan ‘pis koku geliyor’ derken başına gelecekleri ifade ediyor. Korkunun ecele faydası yoktur. Dünya da Türkiye halkları da Hitler gibi Tayip Erdoğan ve çevresinden kurtulacak; Tayyip Erdoğan’ın insanlık ve Türkiye halkları için yarattığı tehlikeler bertaraf edilecektir.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA