Anket şirketleri de manipüle ediyor

SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, Türkiye'de verileri doğru okumada sorunlar olduğu için anket şirketlerinin de kolay bir şekilde manipülasyona başvurduğunu söyledi.

SAMER Koordinatörü Genç, AKP-MHP iktidarının ciddi oy kaybettiğini, ancak muhalefetin de henüz kalıcı bir başarı için yeterli rolü üstlenemediğini kaydetti. HDP Seçim İşleri Komisyonundan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı İlknur Birol, anketlerin gerçekten yapılıp yapılmadığına dair uç soruların bile yöneltilebileceğini belirtirken, kendi hedeflerinin yüzde 20'ler olduğunu vurguladı.

Türkiye gibi antidemokratik ülkelerde araştırma şirketlerinin seçim anketleri, halkın siyasal eğilimlerini yansıtmaktan çok -genellikle- iktidarın beklentisine karşılık olmayı hedefliyor ya da bununla ünleniyor. Seçmenin tercihlerini ölçmesi beklenen şirketlerin çoğuna güvenilirlik düşük seviyede. Bilhassa AKP-MHP iktidarının kutuplaştırma, hedef gösterme, baskı gibi yöntemleri seçmenin gerçek eğilimini yansıtmasının da önüne geçiyor. İktidara yakın olmayan az sayıdaki şirketin muhalefet oylarını 'abartması' da muhalif seçmende rehavete yol açtığı için eleştiriliyor.

Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER) Koordinatörü Yüksel Genç ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Seçim İşleri Komisyonundan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı İlknur Birol, anket şirketlerinin rolüne ve güvenilirliğine ilişkin ANF'ye konuştu.

KAMUOYU ARAŞTIRMALARI ÖNEMLİ BİR ALAN

SAMER Koordinatörü Genç, kamuoyu araştırmalarının son yıllarda politik, ekonomik, kültürel, ahlaki açılardan sürekli değişim içinde devinen topluma dair çok değerli verileri güncellemesi; üstelik bu dönüşüm sürecinin parçası ve etkileyicisi olması itibarıyla oldukça önemli bir alan olduğunu vurguladı.

Siyasal ve sivil toplum alanının, karar süreçlerini, tercih ve pratiklerini belirlerken kullandıkları bu verilerin, kamuoyu araştırmalarını sanılandan daha önemli bir yere koyduğuna dikkat çeken Genç, "Kişisel bilginin total içindeki konumunu görünür kılan bu tür çalışmalar, salt tipik bir eğilim ve tercihleri ölçme alanları değildir. Aynı zamanda eğilimi, tercihi ölçülen toplumsal kategorinin ilgili konuya dair karar ve dönüşüm süreçlerine katılımını da sağlar. Anket şirketleri eliyle yapılan saha araştırmaları/kamuoyu yoklamaları, toplumun kendini ilgilendiren süreçlere bir tür katılım mekanizması işlevi de görür. Katılımcı toplum haline dair bir olanaktır" dedi.

TÜRKİYE'DE CİDDİ BİR VERİ OKUMA PROBLEMİ VAR

"Elbette pozitivist bilim metotlarından faydalanır. Bununla birlikte çalışma evreni, örneklem alanı, soru dili, konu bağlamını sunma biçimi ile cevapların birbirinden farklı veriler kurmasını sağlama gücüne de sahiptir" diye Genç, şöyle devam etti: "Hani A merkezinin aynı konuda ortaya çıkardığı veri ile B merkezinin verileri neden farklı' diye yer yer sorularla karşılaşırız ya; işte bunun nedenlerinden biri yukarıda saydığımız farklar. O yüzden bir veriyi değerlendirirken; o verinin hangi evren alanına, nasıl bir örnek dağılımına ve yapılış metoduna bakmak, soru içeriklerini takip etmek gerekecektir. Örneğin İç Anadolu ağırlıklı bir politik anket çalışmasında AKP’yi tercih edenlerin, Kürt illeri veya Ege kentleri ağırlıklı bir örneklemi tercih edenlerden daha fazla olması oldukça mümkün. Örneklemin hata payları ve güven aralığı hesaplarını da ayrıca takip etmek gerekecektir. Tüm bu unsurlarla beraber çalışmanın verilerini değerlendirmek gerekecektir. Burada aslında yanlış veri yoktur, farklı bir örneklem dağılımı ya da soru dili veya yöntem, bağlam farkı söz konusudur. Türkiye'de bir veri açıklanırken insanlar bu yönteme dair teknik bağlamları gözden kaçırır, ilgilenmez o kısımla. Yine örneğin, Kürt sorununun çözümüne ilişkin Kürtlerle yapacağınız bir çalışmada dahi tercih ettiğiniz yöntem ve bağlamlar sonuçları etkileyebilir. Bu konu, aynı zamanda çoğunluk verisini, kimi zaman da azınlık verisini manipüle etme riski de taşır. Tavsiyem; bir araştırma sonucu takip edilirken, araştırmanın meramı ile yöntem, metot ve bağlamlarının da ne olduğuna bakılması. Buradan düşününce Türkiye'de ciddi bir veri okuma problemi var aslında, manipülasyonlar da, algı yönetimleri de bu nedenle nispeten kolay olabiliyor maalesef."

DOĞRU VERİ, DOĞRU POLİTİKANIN CAN SİMİDİDİR

Bu denli her şeyin kutuplaştığı bir ülkede çalışma sahalarının da kimi çıkarlara hizmet etmesinin mümkün olabildiğini kaydeden Genç, şöyle konuştu: "İktidara yakın olanlar, muhalefete yakın olanlar, sağ muhafazakar değerleri gözeten çalışma anlayışları ya da sol, demokratik değerleri gözeten çalışma anlayışları taşıyanlar veya bu farklı anlayışlara hizmet etme gayesiyle yol alanlar olabilir. Burada sorun, politik dünya görüşünüzün ne olduğu değil, toplumdaki veriye bilimsel ölçütleri kullanarak erişmektir. En nihayetinde hangi anlayışa sahip olursanız olun doğru veri, doğru politikanın can simididir. Türkiye gibi kırılganlığı artmış, değişken bir toplumsal görünümde algılara hitap edip değişimi yönetmek isteyebilir; boşlukları, kararsızlıkları bu biçimde netleştirip doldurmayı hedefleyebilirsiniz. Bir politik, ekonomik güç lehine bir algı yönetimi içinde çalışma sahasına yönelebilirsiniz. Yarattığınız ya da yaratılmasına hizmet ettiğiniz algı bir süre için işe yarayabilir ama doğru veri kendini bir süre sonra mutlaka dayatacaktır. Toplum mühendistik bir harika değildir, kendine has bir dinamiği vardır."

SAMER'İN ÇALIŞMA YÖNTEMİ VE HEDEFİ

SAMER olarak değişik konularda araştırma yaptıklarını; politik gündem araştırmaları, kadına ve çocuğa dair şiddet araştırmaları, mülteciliğe, anadil ve ayrımcılığa, ekonomiye dair araştırmalar vs. yaptıklarını hatırlatan Genç, şunları paylaştı: "Ağırlıklı olarak kandidatif (nicel) çalışmalar yürütsek de yer yer kalitatif çalışmalar da yapıyoruz. Bu araştırma konularına dair araştırmalarımızda Türkiye geneli çalışmalar yapmakla birlikte, Kürt illerini ağırlıklı olarak sistematik çalışıyoruz. Tüm çalışma raporlarımızda en başta çalışmanın amacına, örneklem hesabına, dağılım alanına, kullanılan araştırma metoduna, güven aralığı ve yanılgı paylarına dair bilgileri veriyoruz. Çalışma esnasında saha gözlemlerimizi ayrıca oluşturuyoruz. Verilerimizin doğru okunması ve doğru politikaların konusu olmasını arzuluyoruz."  

AKP-MHP DÜZENLİ OLARAK SEÇMEN KAYBEDİYOR

Uzun zamandır düzenli olarak gündeme dair araştırmalar gerçekleştirdiklerini; ilgili araştırmalarda AKP-MHP ittifakının düzenli biçimde seçmen kaybettiğini ölçtüklerini belirten Genç, şöyle devam etti: "Son ölçümlerimize göre iktidar bloku 12-14 bandında seçmen kaybı yaşarken, oy arttırmış görünen muhalefetin seçmen arttırma oranını aynı yüksek oranda henüz ölçemiyoruz. Cumhur İttifakı 12 puan kaybederken Millet İttifakı ve geriye kalan muhalefet 12 puan artışa sahip, diyemiyoruz. Kararsız seçmen ölçümleri yanında sandığı bir değişim sahası olarak değerlendirmekte güçlük çeken geniş bir kesimle de karşılaşıyoruz. Siyasetin yeniden kendini alternatif haline getirmesi ile ilgili sorunlar olduğunu görüyoruz. Seçmenin uzun süre muhalefet partilerinin mevcut iktidardan farklı ne sunduğunu, çözüm olarak ne söylediğini takip ettiğini biliyoruz.

SEÇMEN MUHALEFETE YÖNELİYOR

Özellikle yapısallaşmaya yüz tutmuş çoklu kriz hallerine ve temel sorunlara dair farklı ve çözümleyici ne sunduğu seçmen için oldukça önemliydi. Bu farkı ortaya koyma, seçmende umut kurma ve bu umudu yönetme noktasında muhalefet uzun süre çok da başarılı olamadı. O yüzden kararsız seçmen oranları hep yüksek oldu. Artık seçmen de adres belirme isteği/ihtiyacı var; çünkü içinde olunan durumu sürdürülebilir görmüyor. Öte yandan seçmen muhalefette ihtiyaç duyduğu çözüm ve fark dilini, politik program ve söylemi henüz bulamamış olsa da 'Farkınız ne olacak, sorunlara çözüm politikanız ne ortaya koyun' demekten, 'Mevcut iktidardan daha kötü olabilirler mi' demeye geldi. Bu nedenle de muhalefete kulak kesiyor ve yönelim gösteriyor. Seçmeni bir tür ehven-i şer içinde tutmak başarı olamaz."      

İKTİDARDAN KOPAN SEÇMEN GERİ DÖNMEZ

İktidardan kopan seçmenin kolay kolay iktidara dönemeyeceğini söyleyen Genç, "Kürt sorununda dönülen güvenlikçi, kutuplaştırıcı ve gerilim odaklı siyasetle beraber iktidar ilk önce ve yoğun biçimde Kürt seçmen kaybetti. Bu seçmeni geri dönüşsüz kılan ve kaybı Türkiye kentlerine yayan sürecin içinde ekonomik kriz, yoksulluk ve işsizlik oldukça belirleyici bir rol oynadı. Bu kaybediş hali, ne yapılırsa yapılsın örtülebilecek bir durum değil" dedi.

ENDİŞELİ TOPLUM ÇOK FAZLA ŞEYE GEBE

Mevcut durumda her 5 seçmenden dördünün geleceğe dair endişeli olduğuna işaret eden SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, şunları ekledi: "Bu denli endişeli bir toplum çok fazla şeye gebedir aslında. Muhalefetin geleceğe dair umut inşa etmesi ve çözüme dair somut kimi şeyler söylemesi ve bu söylemi sürekli kılması gerekiyor. Bölünmüş toplum halinin ortadan kaldırılması ve temel sorunların çözümüne dair daha cesur ve somut yapıcı bir söylem benimsemesi beklenen. Bu da aslında mevcut muhalefet partilerinin de eski kodlarından uzaklaşmasını, dönüşmesini ve toplumu belki de yeni bir toplum sözleşmesinde yeniden birleştirmesini gerektiriyor gibi. Seçmenin 'daha kötüsü olamazlar' söyleminin getirdiği onaya değil; farkını, değiştirmeyi taahhüt ettiği yeni toplum ve ülke formundan neyi kastettiğini ortaya koymuş bir muhalefet ve siyaset gücüne ihtiyaç var. Eğer muhalefet temel sorunlarda inandırıcı, güven verici politikalar üretemez, seçmen için hiç değilse 'iktidardan daha kötü olamayacağını' gösteremezse kararsız seçmen geleneksel veya eski oy davranışına dönebilir. Bu unutulmamalı. Mevcut durumda sonucu belirleyecek düzlemde bir Kürt seçmen var, bir de henüz hiçbir partide sabitlenememiş hatırı sayılır hareketli bir seçmen kategorisi var."

BİROL: ANKETLER GERÇEKTEN YAPILIYOR MU?

Yılın son günlerinden itibaren İstanbul İş Eşbaşkanlığı görevini üstlenen HDP Seçim İşleri Komisyonundan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı İlknur Birol ise "Kamuoyu araştırma şirketlerinin görüşme formları/anketler yoluyla çeşitli başlıklarda toplumun eğilimlerini, tutumlarını, davranışlarını ölçmesi ve bundan çeşitli sonuçlar çıkarması, üzerinde tartışmayı hak eden bir meseledir" diyerek, şunları söyledi: "Elbette bu şirketler tüketim eğilimlerinden yaşam tarzlarına, eğitimden siyasete birçok farklı başlıkta araştırmalar yapıyor ve ilgilileriyle sonuçları paylaşıyorlar. Anket şirketlerinin kamuoyu araştırmalarının güvenilirliğini etkileyen onlarca faktör vardır. 'Anketler gerçekten yapılmakta mıdır' gibi uç bir sorudan tutalım, 'görüşmeciler sorulara rahat, samimi ve doğru cevaplar vermekte ya da verebilmekte midir'e kadar uzanabilecek onlarca soru sorulabilir. Bu bağlamda, anket şirketlerinin paylaştıkları sonuçlar ne olursa olsun, yani örneğin zaman zaman sizin partinizin oyunun hızla yükselmekte olduğu gibi 'hoşunuza' gidebilecek sonuçlar da açıklasa, bu sonuçların her biri teyide muhtaçtır. Netice itibarıyla siyasi partiler kamuoyu araştırmaları sonuçlarına dikkat kabartabilirler ancak politikalarının esasın, temelini genellikle bunun üzerine kurmazlar."

ANKET ŞİRKETLERİNDEN HABERİ ALMIYORUZ

Birol, bazı anket şirketlerinin de iktidarın baskısından korktuğuna ve buna göre 'veri' oluşturduğuna dikkat çekerek, "Mevcut iktidarın yönetme biçimine gayet uygun bir iddia olduğu için kesinlikle katılıyoruz" dedi. "Elbette her siyasi parti gibi biz de zaman zaman bu tip araştırmalar yaptırabiliyoruz" diyen Birol, "Ancak esasen bizim toplum eğilimlerini görme, hissetme, kavrama yöntemlerimiz farklıdır. HDP halkın içinde en fazla olan partidir. Bu temelde halkın nabzını sokakta veya evine misafir olarak tutabilen bir partiyiz biz. 'Anket şirketinden al haberi' gibi bir yaklaşımımız hiç olmamıştır" şeklinde konuştu.

HDP'NİN HEDEFİ YÜZDE 20'LER

HDP'nin kurulduğu günkü iddiasını, 'önce barajı geçmek, sonraki seçimde ana muhalefet partisi olmak, sonraki seçimlerde de iktidara yürümek' şeklinde özetleyen Birol, şunları ifade etti: "Bu anlamda HDP misyonunun ve sorumluluklarının her an farkında bir parti olarak hedeflerini örgütlemeye devam ediyor. Rakamsal telaffuz şartsa şu aralar oyumuzun yüzde 15'i rahatlıkla bulabileceği görüşünü aktaran kamuoyu araştırma şirketlerinde bir adım daha ileri giderek hedefimiz yüzde 20’leri yakalamaktır."

HDP'li İlknur Birol, baskı yapmasına rağmen iktidarın çoğu anket şirketinde oy kaybı yaşadığına ilişkin ise "İktidarın ülkeyi yönetme biçimine dair toplumsal rıza en dip noktalara gelmiş durumdadır. Buradan çıkış da kolay olamayacaktır. Anketlere de yansıyan esasen toplumun, yurttaşların mutsuzluğu ve umutsuzluğudur. Bunun için araştırma şirketlerinin sonuçlarına bakmadan, bir otobüs durağında 5 dakika bekleyerek dahi kavrayabilirsiniz" dedi.