Cenazeye bile düşmanlık sürdürülüyor

Gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın cenazelerine izin vermeyen Türk hükümetinin, resmi bir işlemden sakındığını belirten avukat Resul Temur, “Ölüye düşmanlığını sürdürüyor” dedi.

CİHAN BİLGİN - NAZIM DAŞTAN

Katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın cenazelerine bile düşmanlık yapılarak, getirilmesi engellendi. Avukat Resul Temur, bunun hukuki bir temeli olmadığını söyledi. 

Rojava’da katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın cenazelerinin memleketlerine getirilmesine izin verilmemesi üzerine cenazelerin Rojava’da defnedileceği açıklandı. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık 2024’te bulundukları araç, Türk SİHA’sı tarafından hedef alınarak katledildiler. Aileleri, cenazeleri almak için tüm girişimleri sonuçsuz kaldı; Türk iktidarı izin vermedi. Daha önce Nazım Daştan’ın avukatlığını da yapmış olan ÖHD’den Resul Temur, cenazelerin Türkiye’ye alınmamasının hiçbir hukuki dayanağı olmadığını söyledi. Avukat Temur, “Bu engellemeyi, yasal bir çerçevede belgelendiremiyor. Cenazeleri fiili olarak almıyor ve bu durum resmi bir işleme dönüşmüyor. Her insanın kendi topraklarında yakınları tarafından defnedilme imkânı, hak olarak tüm dinlerde ve toplumsal kabullerde yer bulmuştur. Benzer durumlardaki defin işlemlerine izin verilmemesi nedeniyle yürütülen hukuki süreçlerde AİHM, gömme hakkına yönelik müdahaleyi özel hayat ve aile hayatına yönelik saygı ilkelerine aykırı kabul ederek bu tür engellemeleri ihlal olarak kayda geçmiştir. Yakınlarımızı gömme ve sonrasında başlayacak olan yas süreçleri toplum için bir vedalaşma ritüelidir. Devlet, bu vedalaşmayı önleyerek ölüye karşı düşmanlığını sürdürüyor.”

MEŞRUİYET KAZANDIRILAMAZ

Avukat Temur, katledilen gazeteciler hakkında Türkiye tarafından yapılan “dosyaları vardı” açıklamalarına da şöyle cevap verdi: “Bu düşmanlaştırma hali, gazetecilerin daha önce yargılanmış oldukları iddiasıyla da gündeme getirilmişti. Özellikle yargısız infazdan sonra dosyalarının ve yargılamalarının olduğu savı ile ölümlerini meşrulaştırmanın, hiçbir hukuki karşılığı yok. Yargılama, hukuki düzlemde gerçekleşir ve hüküm de bu düzlemde karşılık bulur. Yargılanmalarının varlığını, sivillerin öldürülmesine gerekçe göstererek çok büyük bir risk alanı yaratılıyor. Benzer durumda olan ve yargılaması olan kişilerin öldürülme ihtimali doğuyor.”

NAZIM, ZATEN BERAAT ETMİŞTİ

Avukat Temur, Nazım Daştan’ın bahsedilen dosyadan ise beraat ettiğini hatırlatarak, şöyle devam etti: “Cihan’a ilişkin bir dosya takibi yapmadım fakat Nazım, 2016’da Antep’te gözaltına alınıp tutuklandı ve yaklaşık 6 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Sonrasında devam eden yargılamada beraat etti. Yargılamaya konu olan temel iddialar, Nazım’ın sosyal medya hesaplarından paylaştığı haberler ve görüşleriydi. O dönem çalıştığı Dicle Haber Ajansı’nın haberlerini paylaşmış olması, kendi haberlerini paylaşması ve gazetecilik refleksi ile güncele dair yorumları yan yana konularak ‘örgüt üyesi’ olduğu ve ‘örgüt propagandası yaptığı’ iddiasıyla yargılandı. Bu dosya kapsamında herhangi bir şekilde örgütsel bir faaliyet ya da örgüt propagandası olabilecek bir suç unsuru bulunmadığı için hakkında beraat kararı verildi. Cezalandırılmış olsaydı bile Nazım’ın gazeteci olduğu ve çatışmalı alanda korunması gereken bir mesleği icra ettiği gerçeğini değiştirmeyecekti. Uluslararası hukuk normları, bu anlamda açık ve ilgili tüm hukuk kurallarında gazetecilerin çatışmalı alanda korunması gereken kişiler olduğunu ortaya koymaktadır.”