Cumartesi Anneleri: Para pul değil, kemiklerimizi istiyoruz!

Cumartesi Anneleri, AKP ablukasına  rağmen 712’nci  kez bir araya gelerek; 30 Kasım 1994 tarihinde gözaltına kaybedilen Nihat Aydoğan’ın akıbetini sordu. 

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle 712’nci  buluşmasını düzenledi. Bu hafta da Galatasaray Meydanı’na gitmeleri engellenen kayıp yakınları, açıklamalarını polis ablukası altındaki  Çukur Çeşme Sokağı’nda bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi binası önünde yaptı. 

'HUKUK DÜZENİ OLMADIĞI İÇİN CUMARTESİ ANNELERİ VAR'

Mardin Midyat’ta 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Nihat Aydoğan’ın akıbetinin sorulduğu bu haftaki eylemde, açıklamayı gözaltında kaybedilenlerin simge ismi Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Demokratik bir hukuk düzeninin ancak insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına  alınmasıyla mümkün olduğunu söyleyen Ocak, Türkiye’de demokratik, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir hukuk düzeni olmadığı için Cumartesi Anneleri’nin var olduğunun altını çizdi. 2.5 aydır devam eden devlet ablukasına tepki gösteren Ocak, hiç kimsenin gözaltında kaybedilmediği bir hukuk devleti istedikleri için bugün engellendiklerini,  suçlandıklarını; şiddete uğrayıp gözaltına alındıklarını vurguladı. 

'AKP İNSANLIĞI İNKÂR EDİYOR!'

Siyasal iktidarın kayıp yakınlarının adalet talebini ve sesini engellemesinin, insanlığa karşı işlenen gözaltında kaybetme suçunun resmi olarak inkârı anlamına geldiğini kaydeden Ocak, “Bu inkâr insanlığın inkârıdır. Unutulmasın ki her insan tüm insanlıktır" dedi. Ocak, “Kaybedenlerden adil bir yargı önünde hesap sormadan yani hak yerini bulmadan hiçbir güç meşru mücadelemizi durduramaz." vurgusunu yaptı. 

AYDOĞAN'IN HİKÂYESİ

Ocak, 30 Kasım 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Nihat Aydoğan’ın akıbetini sorarak, Aydoğan’ın hikâyesini şöyle anlattı:

"39 yaşındaki Nihat Aydoğan, 4 çocuk babasıydı. Midyat/ Doğançay köyünde yaşıyordu. Gönüllü korucu olmayı istemeyen Doğançaylılar üzerinde yoğun bir baskı vardı. Bu baskı ortamında Nihat Aydoğan’ın evi de sık sık basılıyor, gözaltına alınan Aydoğan günlerce işkence görüyordu. 30 Kasım 1994 tarihinde saat 05.00 sularında, çok sayıda özel tim, asker ve korucu tarafından Aydoğan Ailesi’nin evine yine bir baskın düzenledi. Kapıyı kırarak içeri giren asker ve korucular, Nihat Aydoğan’ı dipçikle döverek yatağından çıkarttı. Ellerini ve gözlerini bağlayıp kanlar içinde önce Midyat Jandarma Karakolu’na, daha sonra da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı’na götürdüler. Ardından Nihat Aydoğan’dan bir daha haber alınamadı.”

JANDARMA ZORUYLA ÖLÜM BİLDİRİMİ 

Uzun yıllar sonra Aydoğan için nüfus kütüğüne ölüm kaydı düşüldüğünün açığa çıktığına dikkat çeken Ocak, ölüm bildiriminde bulunan köy muhtarının, jandarma komutanının baskısı sonucunda böyle bir girişimde bulunmak zorunda kaldığını itiraf ettiğini aktardı. 

AYDOĞAN: PARA PUL DEĞİL, EŞİMİN KEMİKLERİNİ İSTİYORUM !

Açıklamanın ardından söz alan Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan, tam  24 senedir eşini aradığını ve ölene kadar da kemiklerini arayacağını kaydetti. Aydoğan, "Nereye koydularsa oradan çıkartıp kemiklerimi bana versinler. Bizi bu hale sokmayın artık, yeter" ifadesini kullandı. 

Galatasaray Meydanı’nın 'yasaklanmasına' atıfta bulunan Aydoğan, şunları dile getirdi: "Kimse buraya boşuna gelmiyor. Kiminin eşi, kiminin oğlu-kızı, kiminin babası, herkesin bir kaybı var burada. Yazık günah bu insanlara. Biz de bu ülkenin insanıyız. Biz başka bir yerden gelmedik, böyle ayrımcılık yapmasınlar. Evet, benim eşim kayıp. Arıyorum, aramaktan da vazgeçmiyorum. Devletten para pul istemiyorum; kemik istiyorum, kemik."

TEPE: OĞLUMUN KATİLİ RAHATÇA DOLAŞIYOR

Özgür Gündem Muhabiri Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe ise, oğlunun 1993 yılında Korkmaz Tağma tarafından kaçırıldığını, ağır işkencelerden geçirildiğini; cansız bedeninin Hazar Gölü'nde bulunduğunu anlattı. Oğlunun katillerinin yargılanmasını isteyen acılı Anne Tepe, şunları kaydetti: “Korkmaz Tağma hâlâ yargılanmadı, istediği gibi rahatça dolaşıyor. Ondan hiçbir zaman hesap sorulmadı. Biz çocuklarımıza yapılanların hesabını sormak istiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi  Emine Erdoğan'a da sesleniyorum; o da bir anne, onun oğlu hiç kayboldu mu? Oğlu günlerce işkencedeyken o onu görmeden acısını hiç hissetti mi? Çocuklarımızın katillerini adalet önüne getirsinler artık. Biz yalnızca adalet istiyoruz."