DİAYDER davası 21 Şubat’ta devam edecek

DİAYDER davasında yargılanan imamlar, 10 milyon kişiye hizmet eden derneğin faaliyetlerinin yasa dışı olmadığını belirterek, “DİAYDER’in kurban seçilmesini kabul etmiyoruz” dedi.

İstanbul'da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişinin tutsak edildiği, 23 imamın yargılandığı davanın ilk duruşması, Çağlayan’da bulunan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya, Silivri Cezaevi Kampüsü’nde rehin alınan DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, Hafit Tunç, Nezir Erdemci,  Mehmet Emin Aslan, Sefa Mehmetoğlu, Aydın Ayhan, Mehmet İnan katıldı. Diğer tutsaklar ise bulundukları Silivri Cezaevi Kampus Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bileşim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Ev hapsinde olan DİAYDER’li imamlar da salonda hazır bulundu.

Duruşmaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Hüda Kaya, Züleyha Gülüm, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ali Kenanoğlu, Necdet İpekyüz ile HDP İl Eşbaşkanı Ferhat Encü, Barış Anneleri İnisiyatif üyeleri ve DİAYDER üyelerinin aile ve yakınlar yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Duruşma salonunda yer olmadığı için çok sayıda kişi de dışarıda bekledi. 

 Duruşmada savunmalar yapıldı. Savunma yapan DİAYDER üyeleri, Kürtçe hutbe, vaaz ve katıldıkları eylem ve etkinliklerin hiçbirinin suç olmadığını ancak bundan dolayı tutuklandıklarını dile getirdi.

DİAYDER 10 MİLYON İNSANA HİZMET EDİYOR

Tutsaklardan Mehmet Emin Aslan, DİYADER’in iddia edildiği gibi yasa dışı uygulama ve faaliyetlere imza atmadığını ifade etti. DİAYDER’in 10 milyon insana hizmet ettiğini ancak herhangi bir örgüte bağlı olmadığını dile getiren Aslan, “İBB seçimin kaybından dolayı DİAYDER’in kurban seçilmesini kabul etmiyoruz. Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Her yerde çalışma hakkına sahibiyiz” dedi.

İBB’nin İnanç Komisyonu kurduğunu ve bu komisyonda birçok dine ve mezhebe ait insanların yer aldığını dile getiren Aslan, DİAYDER olarak kendilerinin de başvurduklarını paylaştı. Müracaat etme aşamasında evraklarını teslim ettiklerini, çalışmalarında bir sakınca görülmediğini kaydetti.

 

İddianame daha çıkmadan kendilerinin “terörist” olarak lanse edildiklerini paylaşan Aslan, “10 yıl boyunca neden kolumuzdan tutup yargıyla teslim etmedi?” diye sordu. Aslan, “Masum karinesi dahi göz önünde bulundurulmadı. Hiçbir insan mezhebinden ve inancından yargılanmamalı” diye konuştu.  Mehmet Akif Ersoy’un, “Kim beni vatanımdan edecek beni cüda” cümlesindeki “Cuda” kelimesine dikkat çeken Aslan, bu kelimenin Kürtçe de var olduğunu, aynı şeklide Ersoy’un da kullandığını ancak bu ve benzer kelimelerin PKK ile ilişkilendirildiğini söyledi. Aslan, aynı kelimelerin Kürtçe yayın yapan TRT 6’te ve Kürtçe eğitim veren üniversitelerde de öğretildiğini anlattı. Aslan, “Bu kelimeler PKK’nin TRT 6’in ve o üniversitelerin tarihinden de daha eskidir” diye konuştu. 

‘HALKLARIN KARDEŞLİĞİNİ İSTİYORUZ’

“Eğer Ortadoğu’da Saddam’ın anlayışını sürdürmek isteyenler varsa bu sevdadan vazgeçmeleri gerekiyor” diyerek, sözlerini sürdüren Aslan, “Bizim söylediğimiz Kuran’ın doğrularıdır. Ayrıca biz bu ülkede halkların kardeşliğini istiyoruz. İslam duvarının üzerine sevgi harcını da koymamız gerekiyor. Cennetin yolu halkın yanından geçiyor. Halktan biri olacaksın” diye belirtti. Kendilerine dönük suçlama konusu yapılan ifadelerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alınması gerektiğini ifade eden Aslan, tahliyesini talep etti.

Avukatların savunmalarıyla yargılama devam etti. Savunmaların ardından mahkeme, duruşmaya 21 Şubat’ta devam edeceğine karar verdi.

Mahkeme, Pazartesi günü, tahliye taleplerine dair iddia makamından mütalaa isteyeceğine de karar verdi.