Drone Savaşları’nın yazarı: Artık uluslararası hukuk yok, kaos var

Türk devletinin gücünü NATO'dan aldığını belirten Frantzman, "Drone teknolojisi bu işleri daha gizli yapmalarına imkan veriyor ve herhangi bir riskle karşı karşıya kalmıyorlar. Türkiye bunları kullanabileceğini anladı ve kullanıyor" diyor.

Son yıllarda devletlerin ve devlet-dışı örgütlerin artan oranda silahlı-silahsız insansız hava aracı drone’lara yatırım yaptığına, Libya, Ukrayna, Kafkasya ülkelerindeki çatışmalarda drone’ların sonuç tayin edici rol oynadığına tanık oluyoruz.

Kürt halkına karşı kirli savaş yürüten Türk devleti de, son olarak ürettiği 'yerli ve milli' olarak adlandırdığı silahlı drone sistemini, yani bomba atarı Kürt halkına karşı kullanıyor. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye, Şengal, Maxmûr’da sivil yerleşim yerlerini drone’larla bombalayarak Kürtlere yönelik tehdit ve saldırılarını sürdürüyor.

Drone teknolojini ve bu savaş yönteminin uluslararası hukuktaki yerini, Türkiye gibi güçlerin onu edinme ve kullanma biçimini; Drone Wars: Pioneers, Killing Machines, Artificial Intelligence, and the Battle for the Future (Drone Savaşları: Akıncılar, Ölüm Makineleri, Yapay Zeka ve Gelecek İçin Savaş) ve After ISIS: America, Iran and the Struggle for the Middle East (DAİŞ Sonrası: Amerika, İran ve Ortadoğu için Mücadele) kitaplarının yazarı İsrailli Seth J. Frantzman ile konuştuk.

Seth J. Frantzman, Kudüs Hebrew Üniversitesinden Tarih Ve Coğrafya alanında doktora derecesine sahip Kudüs merkezli bir gazeteci. Ağırlıklı çatışma, dış politika, göçmen politikası ve güvenlik politikaları alanında yazılar yazan Frantzman, Middle East Center of Reporting and Analysis (Ortadoğu Raporlama ve Analiz Merkezi'nin) yönetici direktörü ve Orta Doğu Forum yazarı.

"Drone Wars" kitabınızdan yola çıkarak, ilk sorum drone teknolojisi ile ilgili olacak. Bir yandan İsrail'den İran'a, ABD’den Pakistan'a ve Türkiye'ye devletler ve diğer taraftan DAİŞ gibi bazı terör örgütleri bu teknolojiyi kullanıyor. Drone teknolojisini kim kontrol ediyor ya da rekabet eden ülkeler hangileri?

Aslında İnsansız Hava Aracı çok yeni bir olgu değil. Küçük bir model uçak yapıyorsunuz ve uzaktan kumanda ile kullanıyorsunuz. Hatta bazen kumanda olmadan sadece jiroskopla bir şeyi havaya fırlatıp bir yere gitmesini sağlıyorsunuz. Yani teknoloji çok da karmaşık değil ama bence son 30 yılda gördüğümüz fark şu: Bu bahsettiğim basit düzeneğe yeni teknolojiler eklendi, örneğin gerçek zamanlı video ve fotoğraf çekebiliyor, füze gönderebiliyor. Mesela şimdi de kamikaze drone’lar görüyoruz; yani geri dönmek üzere tasarlanmamış, hedefle birlikte kendisini de imha eden insansız hava araçları.

Bu gelişmelerle birlikte onların çok çeşitli yeni uygulamalarda kullanıldığını görmeye başladık. Bence gerçek bir devrim sayılması gereken nokta, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail gibi ülkelerin bunları gözetleme için kullanmaya başlaması.

Ve sonra ABD, “terörizme karşı savaş” sırasında drone kullanmaya başladı. Örneğin ABD'nin Kasım Süleymani'yi drone saldırılarıyla öldürdüğünü biliyoruz. Bu şekilde insanları hedef almak için kullanmaya başladı. Bir defa değil, ABD çok hata yaptı. Bir sürü masum insanı da öldürdü. Madalyonun diğer tarafında, aynı teknolojinin Çin'de, biraz Rusya'da, Türkiye'de, İran'da geliştirildiğini ve tüm dünyada kullanıldığını görmeye başladık. Şimdi temelde birçok küçük bölgesel güç sayılabilecek ülkeyi görüyorsunuz, hepsi insansız hava araçları satın alıyor. Dolayısıyla bence, burada ölçüt, bu alandaki teknolojide çok başarılı olup olmadıklarıdır.

Demek istediğim, çoğunlukla şurada burada birkaç drone ediniyorlar ve bunların nasıl kullanılacağına dair sistematik bir konsepte veya doktrine sahip çok fazla ülke yok. Sadece bir araç olarak kullanıyorlar, silahlı kuvvetlerini drone veya otonom sistemler fikri etrafında köklü bir şekilde yeniden örgütlüyor değiller. Çünkü otonom sistemleri, insansız hava araçlarını denizde de kullanabilirsiniz, robotları karada da kullanabilirsiniz. Yani aslında henüz sonunu görmedik ve bahsettiğimiz şey, bu gelişmelerin nasıl bir gelecek şekillendireceği.

Drone gibi ürünlerin üreticileri hangi ülkeler veya hangi şirketler? Bu teknolojik transferle ilgili üreticilerin herhangi bir kontrol mekanizması var mı?

Sanmıyorum. Çünkü bakın, teknolojinin kendisi o kadar karmaşık değil. Bir uçak inşa edebilirsiniz ve bunu İranlılar yapıyor, hatta DAİŞ bile yaptı. Her şeyden önce, ticari bir drone satın alabilir ve üzerine bir silah ekleyebilir veya uyuşturucu taşımak için kullanabilirsiniz. Yani öncelikle çok basit bir ticari drone kullanabilirsiniz. Büyük drone’lardan bahsediyorsanız, temelde havacılık veya uçaklarla ilgili herhangi bir endüstriye sahip herhangi bir ülkeden bahsediyorsunuz demektir. Çünkü küçük bir uçak inşa edebilen herkes bir drone yapabilir.

Bir anlamda modern bir ekonomiye sahip herhangi bir ülkeden bahsediyorsunuz. Bunların hepsi drone üretebilir. Bu demek oluyor ki, çoğu Batı Avrupa ülkesi, Rusya, Çin ve Türkiye ve bugünlerde elbette İran. Yani bunlar drone inşa eden ülkeler. Ayrıca Güney Afrika, Körfez, İsrail var.

Büyük drone süper güçlerine satış açısından baktığımızda, İsrail çok uzun bir süre boyunca bu pazarda büyük oyuncu konumundaydı.

Bugünlerde ise Çin'in askeri ve sivil İnsansız Hava Aracı (İHA) satıcısı ve ihracatçısı olarak lider rolünü üstlendiğini görüyoruz ve bu pazarda yüz milyonlarca dolar, belki de milyarlarca dolara ulaşması söz konusu. Yani bu tür sistemlerde çok para var.

ABD'nin de çok sayıda büyük askeri İnsansız Hava Aracı var, ancak ABD bunları satmaktan hoşlanmıyor. Bu yüzden drone işine Türkiye’nin, İran’ın ve Körfez'in girdiğini görüyoruz. Bu yüzden giderek daha fazla ülkenin bu teknolojiyi ürettiğini görüyoruz.

İranlılar da yaptırımlar nedeniyle savaş uçağı alamadıkları için İnsansız Hava Aracı yapıyorlar. Yani ucuza, bir tür anlık hava kuvveti kuruyorlar. Çünkü drone’lar F-35'ten daha ucuz. Yani, binlerce İnsansız Hava Aracı üretebiliyorsanız neden F-35'i alasınız ki? Bence bu yüzden Azerbaycan gibi birçok ülkenin çok sayıda drone edindiğini görüyorsunuz. Çünkü drone satın alabilecekken neden ABD'den bir F-16 almak için 20 yıl bekleyesiniz? Demek istediğim, birçok ülkenin çok pahalı savaş uçaklarının tedarik sürecinin çok uzun olduğunu anladığını düşünüyorum.

İHA'ları ise sadece birkaç hafta veya birkaç ay içinde edinebilir ve pilotu da bir video oyunu gibi onu uçurması için eğitebilirsiniz. Ve onu, Ukraynalıların şimdi Donbass'a karşı kullandığı gibi kullanabilirsiniz.

Peki Türkiye bu fırsatı nasıl değerlendirdi? Türkiye hangi devlet ve şirketlerle işbirliği yaptı? Ve şimdi Kafkasya ve Afrika'ya devrediyor, orada nasıl bir ticaret var?

Türkiye'nin mevcut bir havacılık endüstrisi vardı. 1990'larda veya 2000'lerin başında İsrail ile müttefik oldukları eski günlerde, İsrail'den birkaç gözetleme, İHA satın aldılar. Sanırım bunlar Heron sistemleriydi. Ama unutmamalısınız ki Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri 2009-2010'larda dağıldı. Aslında Türkiye’nin ABD ve İsrail ile ilişkilerinin düşüşe geçtiği döneme bakarsanız, örtüşme olduğunu görürsünüz. Türkiye, F-35’leri almadıkları gerçeği karşısında, droneların harika bir yol olduğunu gördü.

Erdoğan'ın damadı Bayraktar’ın şirketinin inşa ettiği çeşitli tipte dronelar var. Çok büyük değiller, çok hızlı değiller ama Türkiye bunları kullanabileceğini ve çatışma içindeki ülkelere, devlet dışı aktörlere ve askeri gruplara satabileceğini anladı. Çünkü Bayraktar drone’ları, süper güçlerle savaşmak için tasarlanmadı. Amerikalılar veya Fransa ile savaşmak için tasarlanmadı; Körfez ülkeleri, Suriye gibi bir yerde veya Donbass ve Libya'da savaşmak için tasarlandı. Yani bu savaş alanları için mükemmel bir makine. Ve bence Türkler, üzerine füzeler yerleştirmek ve ihraç edilebilecek nispeten ucuz bir makine yapmak konusunda çok akıllıydılar. Çünkü bu oldukça iyi iş görüyor. Ayrıca Suriye ve Libya’daki Rus radarları tarafından pek sık düşürülmüyor. Ve bence Türkiye'ye, ABD'nin F-16'sı gibi batılı silah sistemlerine bel bağlamak zorunda olmadığı, sevdiği türden bir çatışmayı sürdürme olanağı veriyor.

Türkiye Kobanê’yi hedef alıyor. Libya'da ve Güney Kürdistan'ın Süleymaniye ve Şengal gibi kentlerinde  sivilleri vurmak için İHA’ları kullanıyor. Acaba uluslararası kamuoyu Türkiye’nin saldırılarına nasıl tepki veriyor?

Uluslararası toplumun umursadığını sanmıyorum. Yani, somut delillere bakarsak, Türkiye'nin ne yaptığının kimsenin umurunda olmadığını görebiliriz. Anladığım kadarıyla Türkiye'ye karşı bir tür cezasızlık var. Ve bence bunun nedeni kısmen Türkiye'nin NATO üyesi olması ve eğer bir NATO ülkesiyseniz, o zaman bu, bir tür kardeşlik. Yani onlar için sorun yok. Diğer NATO üyelerine saldırmadığınız sürece yapmak istediğiniz her şeyi, yapmak istediğiniz her yerde yapabilirsiniz.

Öte yandan Suriye, bir tür hükümetsiz ülke durumunda. Yani herhangi bir ülkenin istediğini yapabileceği bir yer olarak görülüyor. ABD, Türkiye, Rusya, İran orada. Uluslararası düzende artık herkes için serbest.

Kuzey Irak; Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne gelirsek ve yine Şengal’e ve bunun gibi yerlere bakınca, Türkiye bu çok garip kavramı (terörle mücadeleyi) diğer ülkelerle olan ilişkilerinde kullanmayı başardı.

Terörle mücadele bahanesi, Türkiye'nin bombalama ve istediğini yapma izni olduğu anlamına geliyor. Türkiye, Irak sınırları içinde belirli bir kilometreye kadar inmiş durumda ve Irak hükümeti zayıf. Türkler bundan faydalanıyor. Libya'da, Kafkaslarda, yine Türklerin başarısız bir devletten yararlandığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin temelde bu ülkeleri, bu teknoloji için bir test alanı olarak kullandığını düşünüyorum. Ve evet, sivil alanları bombalıyorlar. Yani, bazen sivilleri öldürüyorlar ama militanları ya da 'teröristleri' ya da her neyse öldürdüklerini iddia ediyorlar. Ve bu durum görünüşe göre kimsenin umurunda değil.

Çünkü 10 yıl boyunca Amerikalılar İHA’ları kullandılar. İnsanlar bu konuda pek çok rapor yazdılar ve pek bir şey değişmedi. Demek istediğim, örneğin Amerikalılar yanlışlıkla drone kullanarak, geri çekilirken bir Afrikalı aileyi öldürdüler ve kimse bu konuda bir şey yapmadı. Yani gerçek bir uluslararası hukukun olmadığı, kaosun olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Öte yandan Türkiye gibi her şeyin yanına kar kalmasına izin verilen, yükselen otoriter rejimler var.

Ve bence bugün dünya böyle işliyor. 1990'larda dünyanın çalışma şekli bu değildi. En azından daha fazla hukuk devleti ya da ona benzer bir şey vardı.

Son olarak demek istediğim; bakın, drone’lar bizim yeni teknolojimiz. Bence günün sonunda asıl mesele, bir sivili, bir evi bombalamak için İHA veya bir F-16 kullanmanız ya da topçu kullanmanız fark etmiyor; neticede aynı mühimmat. Yani, sadece farklı silah kullanıyorsunuz ama aynı şeyi yapıyorsunuz. Bu mutlaka farklı olduğu anlamına gelmez. Bence drone teknolojisi, ülkelerin bu işleri daha gizli yapmalarına imkan veriyor ve herhangi bir riskle karşı karşıya kalmıyorlar. Çünkü bir drone kullanırsanız, İran veya Türkiye olsun ya da kim olursa olsun, dronelar caydırıcı.

Yani sadece bir makine parçası. İçinde kullanan bir pilot yok. Böylece ülkeler teknoloji sayesinde daha fazlasını yapabilir, daha fazla risk alabilir. Ve bence bu yüzden, özellikle droneları içeren bu uluslararası düzende giderek daha fazla bozulma görüyoruz.

Ve şunu da belirtmek isterim ki, bunu sadece Türkiye gibi ülkeler suistimal ediyor. ABD'nin tüm dünyada drone kullandığını düşünüyorum. Bence bu diğer ülkelere de yeşil ışık yaktı. Mesela Türkiye veya İran da, 'biz de aynısını yapacağız' dediler. Örneğin İran bunu İsrail'e karşı insansız hava araçları kullanarak ya da Körfez'de falan yapıyor. Bu yüzden giderek daha fazlasını göreceğiz. Ve bu, diğer ülkeleri daha iyi hava savunmaları inşa etmeye zorlayacak ki bunun da gerçekleştiğini görüyoruz.