Eren: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü kritik önemde
Amed Milletvekili Serhat Eren, Önder Apo’nun özgürlüğünün kritik bir önemde olduğunu ifade etti.
Amed Milletvekili Serhat Eren, Önder Apo’nun özgürlüğünün kritik bir önemde olduğunu ifade etti.
DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün, Kürt sorununun çözümü ve toplumsal barış için kritik bir adım olacağının altını çizdi.
ANF’ye konuşan DEM Parti’nin hukukçu milletvekillerinden Serhat Eren, Önder Apo’ya yönelik hukukun evrensel standartlarda işlemesi ve fiziki özgürlüğünün sağlanmasının Kürt sorunu ve bölgesel istikrar için şart olduğunu kaydetti. Eren, Önder Apo’nun Kürt sorunun çözümünde tarihsel ve politik olarak merkezi bir role sahip olduğunu belirterek, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bölgesel istikrar için stratejik bir aktör olduğunu vurguladı. Önder Apo’nun, dünyanın dört bir yanında yaşayan Kürtler tarafından irade olarak kabul edildiğini hatırlatan Serhat Eren, “Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü, sürecin hızlı, etkili ve sağlıklı ilerleyebilmesi ve toplumun geniş kesimlerinde güven ve umut oluşturulabilmesi açısından kritik önemdedir. Başta ‘umut hakkı’ ihlali olmak üzere, ağırlaştırılmış tecrit koşullarında en temel hukuki ve insan haklarının ihlal edildiği bu şartlarda, sağlıklı bir sürecin yürütülemeyeceği geçmiş tecrübelerle sabittir. Süreç, çözüm ve benzeri tüm tartışmalardan bağımsız olarak Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda atılması gereken ilk adım, hukukun evrensel standartlara uygun işlemesinin sağlanması, İmralı’daki tecridin kaldırılması ve düzenli aile ile avukat görüşmelerinin eksiksiz gerçekleştirilmesidir. İkinci olarak da ‘umut hakkı’ çerçevesinde, AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararları ışığında, hukuki ve insani bir hak olan ve artık zamanı gelmiş fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekmektedir” dedi.
DEVLETİN CİDDİYETİNİN GÖSTERGESİ OLACAK
Bu temel hakkın hayata geçirilmesinin, başlayacak ya da yürütülecek herhangi bir sürece dair taraflardan biri olan iktidarın/devletin de samimiyet ve ciddiyetinin göstergelerinden biri olacağını kaydeden Eren, şunları söyledi: “Sayın Öcalan, çok net bir şekilde ‘bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ dedi. Bu konudaki samimiyet, kararlılık ve etkisini, toplumdaki karşılığını en net şekilde 2013-2015 sürecinde yaşadık ve tanıklık ettik. Bu bağlamda, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü, esasen onun etkinliği ve toplumda karşılığından ziyade, devletin bu sorunu çözme konusundaki samimiyet ve ciddiyetinin göstergesidir. Kürt halkının bu konudaki hassasiyeti ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü konusundaki ısrarı, gecen yıl başlatılan ‘Özgürlük Hamlesi’yle bir kez daha gösterilmiştir.”
ÖNDER APO’NUN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Önder Apo’nun ‘Benim özgürlüğüm Kürt halkının özgürlüğüne bağlı, özgürleşeceksek birlikte özgürleşeceğiz’ sözünü hatırlatan Amed Milletvekili Serhat Eren, “Sayın Öcalan, yine bir başka görüşmede ‘dışardakilerden daha özgürüm, önemli olan benim özgürlüğüm değil, halkların özgürlüğüdür’ demişti. Özgürlüğe çok önemli değerler atfettiğini biliyoruz Sayın Öcalan’ın. Ancak bu özgürlük, bir tasfiye siyasetine dönüşecekse ya da Kürt halkının kimliğine yönelik bir inkara dönüşecekse, özgür olmasının bir öneminin olmadığını yaklaşımlarından ve aktarımlarından biliyoruz. Dolayısıyla hukuki düzenlemelerden önce barışa dair güçlü bir inanç ve kararlılık olmalı” diye konuştu.
FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN ADIMLAR ATILMALI
Serhat Eren, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanabilmesi için mevcut düzenlemelerin ve uluslararası kararların dikkate alınarak, kısa sürede adımlar atılması gerektiğini belirtti. AİHM’in Önder Apo’ya yönelik verdiği iki kararın Türkiye için bağlayıcı olduğunu ve Bakanlar Komitesi’nin denetiminde bulunduğunu vurgulayan Eren, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış tutsakların, 25 yılını doldurduğunda şartlı tahliye imkanının sağlanması gerektiğini ifade etti. Bunun için yeni bir yasal düzenleme gerekmediğini, AİHM kararının uygulanmasının yeterli olduğunu belirten Eren, ancak mahkemeler ve idari yapıların, ‘düşman hukuku’ uygulamamaları gerektiğini söyledi.
TÜM SİYASİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILMALI
“Mesele sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis veya Sayın Öcalan’ın şahsında sıkıştırılan teknik bir hukuki değişiklik olarak ele alınamaz” diyen Eren, şöyle devam etti: “Gerçek bir çözüm ortaya konulacaksa, Kürt sorunu tüm sebepleriyle ele alınacaksa tüm siyasi tutsakların özgürlüğünün sağlanması gerekir. Bugün binlerce insan, Kürt Özgürlük Hareketi’nin ideolojisi doğrultusunda siyasi mücadele yürüttüğü için yargılanıyor ve hapishanelerde tutsak ediliyor. Bunun en iyi örneği Kobanê Kumpas Davası’dır. Arkadaşlarımız yıllardır ne için içeride? Yapılması gereken, adil yargılanmayan, rehin siyasetiyle yargılanan ve tutsak edilen tüm siyasi tutsaklar için yargılamaların son bulması ve toplumsal barış kanunu benzeri düzenlemelerle ‘genel af’ çıkarılmasıdır. Bu düzenlemeler, toplumsal barışın inşası açısından temel bir ihtiyaçtır. Kürt halkının ve demokratik çevrelerin uzun süredir dile getirdiği talepler, toplumsal bir uzlaşı ve kalıcı barış için dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda bu adımlar, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda uluslararası itibarını da artıracaktır.
MEVCUT YASALARA UYULMASI BİLE ÖNEMLİ
İktidar, hukuku ve yasaları özel savaş politikalarının bir enstrümanı olarak kullanmaktadır. Öncelikle bu politikadan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Mevcut yasalara uyulması bile başlı başına çok önemli bir adım olacaktır. KCK davaları, parti kapatma, Kobanê, Gezi davaları ve kayyum siyaseti; bunlar, iktidarın kendi ajandası için yargıyı bir hukuksuzluk aracı olarak kullandığı durumlar. Tek tek yasalarla ya da yargı paketlerinin ötesinde, bağımsız bir yargıya ve hukuka ihtiyaç var. Yargının bağımsızlığını yitirdiği bu dönemde, mevcut yasaların bile tarafsız ve adil bir şekilde uygulanması durumunda, şu anda karşı karşıya kaldığımız bu tablo söz konusu olmazdı. Türk Ceza Kanunu’ndan Terörle Mücadele Kanunu’na, Anayasa’dan Ceza ve İnfaz Kanunu’na varan birtakım değişiklikler gerekiyor. Ancak barışta kararlı olanlar için bu düzenlemeler çok kısa sürede yapılabilir. DEM Parti olarak, bu konuda hazırda kanun tekliflerimiz var. Meclis isterse bir haftada bu teklifleri görüşüp yasallaştırabilir.
KÜRT MESELESİ, BİR GÜVENLİK SORUNU DEĞİL
Bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için öncelikle toplumda diyalog ve uzlaşı kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir. Farklı siyasi çevrelerin, demokratik güçlerin ve sivil toplumun bu meseleye taraf olması önemlidir. İlk adım olarak; Türkiye’deki siyaset kurumları, Kürt meselesini bir güvenlik sorunu olarak değil, bir demokratikleşme ve insan hakları sorunu olarak ele almalıdır. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, yalnızca bir kişiyle ilgili bir talep değil, tüm Türkiye’nin barış ve demokrasi arayışının bir yansımasıdır. Bu bağlamda, toplumsal kesimler arasında güven tesis edecek adımlar ve siyasi reformlar öncelik taşımalıdır. Sayın Öcalan’ın ‘Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır’ değerlendirmesi çok kıymetlidir. Partiler ve kişiler üstü bir konuda toplumun tüm kesimlerine, partilere, sivil toplum kuruluşlarına, derneklere ve barolara uzanan geniş bir toplumsal mutabakata ihtiyaç var. Geçmişte sınırlı heyetler tarafından yürütülen ve akamete uğrayan süreçlerin bir daha yaşanmaması adına, toplumun farklı kesimlerinin de içerisinde yer aldığı, sorunun çözümünde rol alabilecek aktörlerin katılımı çok önemlidir.
TESPİTLERİ BÖLGE BARIŞI İÇİN YOL GÖSTERİCİDİR
Sayın Öcalan, çözümün en önemli anahtarı ve stratejik olarak en önemli aktörüdür. Dolayısıyla sorunun çözümü noktasında cezaevinde bir rehine olarak değil, fiziki özgürlüğünün olduğu bir mekândan söz kurmalıdır. Daha rahat koşullarda, muhataplarıyla herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan görüşmeleri gerçekleştirmesi, bu süreci diğerlerinden farklı bir noktaya taşıyabilir. Kürt sorunu, çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine ancak bu şekilde taşınabilir. Sayın Öcalan’ın tespitleri, bölgedeki barış için önemli bir yol göstericidir ve bu düşüncelere daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Sayın Öcalan, sürece tamamen hazırdır, ancak devletin ve siyasetin bu sürece ne kadar hazır olduğu, pratikte ortaya çıkacaktır.”
SURİYE VE ORTADOĞU İÇİN DE ÇÖZÜM GETİRİR
Suriye’deki gelişmelere; özelikle Türkiye’nin desteklediği çetelerin Rojava’ya yönelik saldırıları ve sivil katliamlarının, bölgedeki tüm halkların geleceğini tehdit ettiğini dile getiren Serhat Eren, şunları söyledi: “Şüphesiz ki, içinden geçtiğimiz dönemde yaşanan her olayın birbiriyle çok sıkı ve tarihsel bir bağı var. Yaşanan gelişmeler, bu sürecin çözümünü dayatmaktadır. Rojava’ya yönelik saldırılar ve sivil katliamlar, yalnızca Kürt halkını değil, bölgedeki tüm halkların geleceğini tehdit eden bir tablo yaratmaktadır. Devlet ya da devletin içerisindeki bazı yapılar, ‘Kürtlere saldıralım, zarar verelim, boğazını sıkıp, kolunu kırıp öyle anlaşalım’ diye düşünüyorsa büyük bir yanılgı içerisindedir. Bu tür saldırılar, barış süreçlerini zehirleme potansiyeli nedeniyle çok tehlikelidir. Aynı zamanda, uluslararası hukuk açısından insanlık suçu niteliği taşımaktadır. Sayın Öcalan’ın diyalog ve çözüm önerilerinin devreye sokulması, bu tür saldırgan politikaların son bulması için bir fırsat sunabilir. İmralı’da yapılacak görüşmelerin, Türkiye’nin yalnızca kendi Kürt meselesini değil, aynı zamanda Rojava ve Ortadoğu’nun tamamında barış ve istikrarı hedefleyen bir politika geliştirmesi açısından da kritik öneme sahip olduğu unutulmamalıdır. Saldırgan politikalar yerine diyalog ve diplomasiye dayalı bir yaklaşım benimsenmelidir.”