Halkına bağlı bir fedai: Rêzan Erzurum

Şehadet yıl dönümü vesilesiyle oğlu Rêzan Erzurum’u anlatan babası Rasim İpek, “Rêzan’ın defnedildiği gün şehirde adeta kimse kalmadı, herkes cenaze törenine akın etti. Dünya var oldukça Rêzan’ı yüreğimizde yaşatacağız” dedi.

Rêzan Erzurum (Rıdvan İpek), Brûsk Dersim ile birlikte 4 Eylül 2015 yılında Dersim’de Nafi Karabulut Polis Karakoluna yönelik fedai eylem gerçekleştirerek şehitler kervanına katıldı. Şehadet yıl dönümünde oğlu Rêzan Erzurum’u anlatan baba Rasim İpek, “Heval Rêzan benim ikinci oğlumdu. Ailede de herkesin nazlısıydı. Tüm aile onu severdi. Ben de onu çok severdim. Benim en sevdiğimdi. Heval Rêzan halkına bağlıydı. Yani halkının başına bir şey gelsin istemezdi. Rêzan ailede kardeşleriyle, çocuklarla kavga edecek bir çocuk değildi. Ben ve kardeşim birlikteydik. Benim 4 çocuğum vardı, kardeşimin 6 çocuğu vardı. Rêzan kardeşleriyle, amca çocuklarıyla, hepsiyle iyi geçinirdi. Okula gider gelirdi. Kardeşiyle arası çok iyiydi. Tüm kardeşlerini, amca çocuklarını çok severdi” diye konuştu.

Rêzan Erzurum 1992’de Qereçoban'a (Karaçoban) bağlı Qirimkaya köyünde dünyaya gelir. Orada ilköğretime başlar. Liseyi  Qereçoban’da okurken öğretmenlerinden bazıları Kürtler aleyhine konuşur. Baba Rasim İpek, o günlere ilişkin şunları anlattı: “Orada öğretmenleriyle anlaşamadı. Öğretmenlerinin söylediklerini kabul etmedi. Bu nedenle okulu terk etti. Daha sonra İstanbul’a gitti.”

İstanbul’da kardeşi Okan ile beraber kot taşlama atölyesinde çalışır. Bir yandan çalışır bir yandan da halkına olan sevdası nedeniyle siyasi çalışmalara katılır. Orada polis baskısına uğrar. Baba Rasim İpek, polislerin oğluna işkence ettiğini belirterek, “Polis neden partiye gidiyorsun diyordu. Neden Kürt halkının içinde bulunuyorsun diye sorardı. O da kabul etmiyordu. Gideceğim diyordu. Kaç defa alıp işkence ettiler. Ama o kararlıydı. Polisin işkencelerinden sonra dağa gitti. Son dönemlerde gençlik çalışmalarında yer alıyordu. Biz buradaydık. Açıkçası bilmiyorduk. Ben o dönem buradaydım. Dedik, buraya gel ama o gelmeyeceğim, dedi” şeklinde konuştu.

CENAZE TÖRENİNDE İNSAN SELİ OLDU

Oğlunun kendisi ve annesi ile ilişkisini anlatan baba Rasim İpek, “Bizim ilişkimiz çok güzeldi. Yani biz baba-oğul ilişkisine sahip değildik; iki arkadaş ilişkisi vardı aramızda. Bir şarkısı vardı. Sürekli onu söylerdi. Annesine de o şarkıyı söylerdi. “Dil dixwaze here cengê” şarkısıydı” dedi.

Oğlunun şehadet haberini herkes gibi haberlerden gündüz ortası yaşanan çatışmayı izleyerek öğrendiğini kaydeden baba Rasim İpek, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “9. ayın 4’üydü. Sabah erkenden uyandım. Ama içimde bir korku vardı. Sanki bir şey olacakmış gibi. Bremen kent merkezinde işim vardı. Oraya gittim. Bir baktım küçük oğlum Memo telefon açtı. “Baba Dersim şehir merkezinde çatışma çıkmış. Acaba sen bir şey duydun mu?” dedi. Ben de, “Evet, internetten okudum ama tamamını okuyamadım” dedim. “Ben izledim; biri abime benziyor” dedi. Eve geldim. Televizyonu açtım, bir baktım ki Rêzan’dır. Kendi gözlerimizle gördük. Olay gözlerimizin önünde yaşandı.”

Almanya’da oğlunun şehadet haberini alır almaz soluğu ülkede alan baba Rasim İpek, cenazeyi alırken yaşadıkları zorlukları şu şekilde anlattı: “Malatya’ya gittik. Cenazeyi 10-12 gün boyunca bize vermediler. Sonra bir gece yarısı teslim ettiler. Cenazeyi aldık, Elazığ, Bingöl üzeri Varto’ya geldik. O gece Varto’da kaldık. Asker geçişimize izin vermedi. Sabah erkenden cenazemizi aldık. Tabii Kürt halkı tüm yolları kapatmıştı. Varto’dan Hınıs’a, Karaçoban’a kadar tüm yolları kapatmıştı halk. Türk askeri de polisle beraber zırhlı araçlarla arkamızdan geliyordu. Öğlene doğru cenazeyi köye getirdik. Halk çoktu. Merasimine çok insan katıldı. Orada defnettik. O zamanlar babam yaşıyordu. Rêzan sabahtan akşama kadar babamın yanındaydı. Babam da onu çok severdi. Doğrusu tüm aile onu severdi. O da kendini sevdirmişti. Zaten Rêzan’ın cenazesinin defnedildiği gün şehirlerde adeta kimse kalmadı, herkes cenaze törenine akın etti. Sadece akrabalarımız, komşularımız değil, tanıdık tanımadık kim varsa gelmişti.”

Oğlunun şehadet yıl dönümü vesilesiyle üzgün olduklarını söyleyen baba Rasim İpek, “Elbette çok üzgünüz. 8. şehadet yıl dönümüdür. Hiçbir zaman pişman olmadık. Dünya var oldukça biz onu gönlümüzde yaşatacağız. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.