HDK: Mülteciler için acil dayanışma örgütlenmeli

HDK, mültecilere dönük insanlık dışı uygulamaları kınayarak, dayanışmaya çağırdı. HDK, "AKP halk çocuklarını ölüme gönderiyor; İdlib’de terör örgütlerini desteklemek için" dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDP) Yürütme Kurulu, sınır kapılarında yaşanan insanlık dışı uygulamalara dair bugün yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, "AKP-MHP rejimi Türkiye’deki sığınmacıları Edirne, Çanakkale, İzmir gibi sınır bölgelerine taşıdı. Bunun üzerine, Türkiye'nin çeşitli illerinden binlerce sığınmacı ve mülteci de içinde bulundukları insanlık dışı koşullardan bir nebze olsun kurtulabilecekleri umuduyla Pazarkule Sınır Kapısına gelmeye başladı. Ana akım medya ve İçişleri Bakanı, göçmenlerin sınıra yığılmasını arttırmak için gerçek dışı rakamlar verirken hükümet de Pazarkule’de Türkiye ve Yunanistan sınırındaki tampon bölgeden çıkıp Türkiye’ye geri dönmek isteyen mültecileri kabul etmiyor" denildi.

'NEDEN TÜRKİYE'DEN KAÇMAK İSTİYORLAR?'

"Savaştan, ölümden, yoksulluktan kaçarak Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan mülteciler neden Türkiye’den kaçmak istiyor" sorusunun yöneltildiği açıklamada, şunlar ifade edildi:
"Çünkü sağlık, eğitim, çalışma gibi en temel haklarına erişemeyen, eriştiği durumda dahi dışlanma, ötekileştirilme, yoksulluk gibi sorunlar yaşayan; temel ihtiyaçlarını zar zor temin eden ya da ihtiyaçlarına erişemeyen göçmenler ve mülteciler için 'Avrupa'ya gitmek,' ne getireceği netleşmemiş olsa da 'parlak bir düş'. Türkiye’ye sığınan göçmenler, uluslararası hukukta tanımlanmış olan mülteci statüsünü bile alabilmiş değiller. İnsan onuruna yaraşır barınma olanakları yok. 3-4 aile, 15-20 kişi tek bir dairede yaşamak zorunda kalıyor. En temel sağlık hizmetlerinden bile yararlanamaz durumdalar. İlaçlarını alamıyorlar, kimisi göz göre göre ölümü bekliyor. Çalışma izinleri olmadığı için patronlar tarafından asgari ücretin çok altında, sigortasız ve güvencesiz bir biçimde çalıştırılıyorlar. Kayıtları olmadığı için çalıştıkları 'sömürühane'lerde hiçbir haksızlığa itiraz edemedikleri gibi sürekli olarak ırkçı ve faşist söylemlerin ve saldırıların tehdidi altındalar. Gece gündüz ağır koşullarda çalışıp hiçbir insani olanaktan yararlanamayan modern köle durumundalar. İşte mülteciler, bu insanlık dışı koşullardan kurtulmak için; Ege Denizi ya da Meriç Nehri’ni geçmek isterken hayatlarını kaybetme, sınır geçişi yapmaya çalışırken güvenlik güçleri tarafından vurulma, soğuk hava dolayısıyla donma gibi riskleri göze alıp canları pahasına Türkiye’den kaçmaya çalışıyorlar."

'TÜRKİYE'NİN YAYILMACI POLİTİKALARI YÜZÜNDEN...'

İdlib’de Türkiye’nin yayılmacı ve savaşçı politikaları yüzünden devam eden çatışmalarda sivil ölümlerin yaşandığı, hastaneler dahi hedef alındığının belirtildiği açıklamada, "Türkiye’nin bizzat payı bulunan İdlib’deki çatışmalar nedeniyle Türkiye-Suriye sınırında bekleyen 800 bin Suriyeli sivil savaş mağduruna da Türkiye sınırını açmıyor. Ne Türk askerlerinin hayatını kaybetmesinden ne de İdlib’deki yerel halkın katledilmesinden ve göçe zorlanmasından herhangi bir sorumluluk duymuyor" diye kaydedildi.
AKP'nin yoksul halk çocuklarını ölüme gönderdiğine dikkat çeken HDK, "Ne için? Suriye topraklarının ortasında, İdlib’de cihatçı terör örgütlerini desteklemek için" diye ekledi.
Açıklamada, sınıra gelen mültecilerin günlerdir Yunanistan polisi tarafından da çeşitli şekillerde engellendiğine dikkat çekildi.

'ERDOĞAN ÖLÜM VADEDİYOR'

Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Şehitler Tepesi boş kalmayacak' diyerek halklara ölüm vadetmeyi sürdürüyor. Üstelik, bu vaadini, faili meçhul cinayetlerle, Kürt illerindeki köy yakmalarla, katliamlarla geçen '90'lı yılların mimarlarından Tansu Çiller’e tekrarlatıyor. Bu vaat Suriye’de her gün yaşanan ve giderek artan asker ölümleri ile gerçek oluyor. Toplumun, demokratik muhalefetin 'ne işimiz var orada' tepkisi ve öfkesi karşısında hükümetin cevabı ise baskılar, yasaklar ve tutuklamalar oluyor.

'EN TEMEL İNSANİ İHTİYAÇLARI KARŞILANMALI'

Hiçbir mültecinin geri dönüşe zorlanmamasını, haklarına erişiminin garanti altına alınmasını ve dolayısıyla göçmen haklarının her yerde ve her koşulda geçerli olmasını talep ediyoruz.
Öncelikle sınırdaki mültecilerin en temel insani ihtiyaçları karşılanmalıdır. Türkiye’de mültecilerin, mültecilik hukuku kapsamında hakları tanınmalıdır. Eğitim, sağlık, barınma ve çalışma gibi en temel hakları güvence altına alınmalıdır. Ölümden kaçan mültecilere Avrupa Birliği ve Yunanistan tarafından kapatılan kapılar derhal açılmalıdır. Mülteciler bir siyasi pazarlık aracı olmaktan çıkarılmalı, yaşanan insani krize çözüm getirilmelidir.

'MUHALEFETE SORUMLULUK DÜŞÜYOR'

Halkların ulusötesi iradesinin ortaya çıkması, acil dayanışma örgütlenmesi için demokratik muhalefete sorumluluk düştüğünün, sorumluluğumuzun farkındayız. Kuşkusuz, göçmen ve mültecilerin yaşamı devletlerin vicdanına ve pazarlıklarına bırakılamaz. Ya onurlu bir dayanışmayı öreceğiz ya da insanlığın mücadelesini vererek bugünlere taşıdığı tüm değerlerini bugün hemen şimdi Pazarkule sınırında çöpe atacağız."