HDP, Demokratik Ekonomi Programını açıkladı
HDP Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, Meclis'te Demokratik Ekonomi Programını açıkladı.
HDP Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, Meclis'te Demokratik Ekonomi Programını açıkladı.
HDP Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
Demokratik Ekonomi Programını açıklayan Turan'ın konuşması şöyle:
"Alışılagelmişin dışında bir ekonomi programı olan HDP Ekonomi Programı’nı sizlere sunacağım. Alışılagelmişin dışında diyorum zira bütün ekonomi programları, sermaye birikim rejimini adeta kendi Kâbe’si olarak gören, verimliliğin artmasının olmazsa olmaz olduğunu düşünen, kârların restorasyonunu temel alan bir niteliğe sahiptir. Teknoloji 4.0’lar, üçüncü sanayi devrimleri, yüksek verimlilik ve benzeri şeyler bütün ana akım siyasetin ekonomi programlarının temelini oluşturdu. Çünkü onlar açısından varsayım şöyleydi; eğer verimlilik artarsa ve sermaye birikimi hızlanırsa, buna paralel olarak da alt sınıfların iş bulması, aş bulması, barınabilmesi, karnını doyurabilmesi mümkün olacaktır. Yani aslında alt sınıfların refahını, egemen sınıfların refahına bağlı olarak gören ve onların sermaye birikimi arttığı ölçüde damladığı kadarıyla yoksulların işe, aşa, iaşeye sahip olabileceğini varsayan bir akıl yürütme söz konusuydu.
'YÜZDE 1'İN DEĞİL YÜZDE 99'UN ÖNCELİKLERİ...'
Biz HDP olarak bunun tam tersini söylüyoruz. Halkçı ve demokratik bir ekonomi programının öncelikle toplumun en mağdur kesimlerinden başlayarak, işçilerden, emekçilerden, yoksullardan, kadınlardan, gençlerden, engellilerden başlayarak, bir kaynak tahsisi yapması gerektiğini, onların insan onuruna yaraşır bir biçimde eşit vatandaş olarak hayatını sürdürmesini teminat altına alması gerektiğini temel olarak öneriyoruz. Anlatılageldiği gibi sermayenin ve yüzde 1’in öncelikleri değil, halkın yani yüzde 99’un öncelikleridir bizim ekonomi programımızın temeli. Biz bu sebeple ekonomi programımıza Demokratik Ekonomi Programı diyoruz. Bu programın gerek felsefesinden, gerek politikalarından çok az miktarda söz etmeye çalışacağım. Bugün ana metnimizi paylaşacağız.
'HALKIN İHTİYAÇLARINI TEMEL ALIYORUZ'
Demokratik Ekonomi Programımız; doğadaki sınırlı kaynakların ve varlıkların gerçek anlamda etkin ve verimli kullanımını, emekten yana adaletli bir gelir bölüşümünü, toplumsal barışı, doğa ile uyumlu kalkınma ve büyümeyi, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve eşit yurttaşlığın tesisini, çocukların ve engellilerin haklarını korumayı temel alır. Bir yandan geniş toplumsal kesimlerin enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, yoksulluk, barınma sorunu gibi acil ihtiyaçlarına çözümler üretirken, diğer yandan bu sorunların bir daha yaşanmaması için kapitalizmin sınırlarını aşan, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerini de sunar. Bu yönüyle Demokratik Ekonomi Programımız gerçekten halkın ihtiyaçlarını temel alan bir niteliğe sahiptir. Halkın en acil sorunlarını çözmek için bir ayağı bugüne, diğer ayağı ise savaşların, sömürünün olmadığı bir dünya idealine bağlı olarak, geleceğin toplumuna ulaşmayı hedef alan bir geçiş programıdır. Bu ikili görevi birlikte ele almayı ve gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
'RADİKAL DEMOKRASİNİN EKONOMİ PROGRAMI'
Demokratik Ekonomik Programı, var olan kaynakların herkes için eşit ve adil bir biçimde maddi refah ve manevi zenginlik sağlamak için kullanılması suretiyle adil paylaşımını temel alır. Ekosistemin korunmasını ve biyosferin kapasitesinin artırılmasını savunur. Ekonominin ve siyasetin demokratikleştirilmesini, eşit yurttaşlık temelinde söz ve örgütlenme hakkını, böylece toplumsal, siyasal, ekonomik sorunların barış içinde müzakereler vasıtasıyla şiddetsiz ve adaletli bir şekilde çözümlenmesini temel alır. Programımız düzenin iki ana eğiliminin ekonomi politikalarından temelden farklıdır. Dolayısıyla 3’üncü yol olarak felsefesini kurmuş olduğumuz radikal demokrasinin ekonomi programıdır. Düzenin iki eğilimden farklı dedim. Esas olarak bu iki eğilim de kârların temerküzünü, verimliliğin artışını, üçüncü sanayi devrimini, teknoloji 4.0’ı, yani aslında bir avucun daha fazla zenginleşmesini temel alan bir ekonomi programına sahip. Bugün iki farklı ittifak olarak kendisini ifade eden güçler, özü itibariyle ekonomi programları açısından birbirinden ne yazık ki farklı şeyler söylemiyorlar. Ekonomi programımız, özü itibariyle antikapitalist bir programıdır. Bir geçiş programı niteliğinde olan Demokratik Ekonomi Programı, yaşamakta olduğumuz yakıcı aktüel sorunlara, yani yüksek enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği gibi tüm emekçilerin, ezilenlerin ve dışlananların yararına acil çözümler önerme iddiasına sahiptir.
'SAVAŞA YAPILAN HARCAMALARIN DURDURULMASINI HEDEFLİYORUZ'
Bizim açımızdan ekonomik süreçler ve ekonomik araçlar, mücadele biçimleri, sömürü ilişkilerinden arındırılmış bir ekonomiyi inşa etmek üzerine tasarlanır. Kapitalist özel mülkiyetin yerine komünal, müşterek, kolektif mülkiyet biçimlerinin ikame edilmesini temel alır. Ekolojik yıkımı, sömürü, adaletsizlik ve istikrarsızlığın önlenmesinin son tahlilde kapitalizme son vermekle mümkün olabileceğinin bilincinde olarak ve bugünden başlayarak, alternatif üretim ve bölüşüm ilişkilerinin sağlanmasını ve kurumsallaşmasını savunur. Bu sebeple ekonomideki üretim ve dağıtım örgütlenmesinin mutlak suretle demokratik sosyal kooperatifler, kolektifler, komünler, platformlar, meclisler, dayanışma ekonomileri, demokratik kooperatifleri gibi kolektif mülkiyet biçimleri altında yapılmasını savunur. Rekabetin ekonomide gelişmenin temeli olduğu kapitalist tezine şiddetle karşı çıkarak, rekabet yerine sosyal dayanışmayı koyar. İşçilerin işyerlerinde demokratik işçi meclisleri biçiminde örgütlenmesinin ve sınıf kitle sendikacılığının demokratik ekonominin olmazsa olmaz paydaşları olduğunu vurgular. Ekonomide halkın kemer sıkmasına ve sosyal harcamaların kısılmasına sebep olan politikalara kökten karşı çıkar. Militarizme ve savaşlara yapılan harcamaların durdurulmasını hedefler. Özelleştirmelere karşı gerçek anlamda bir toplumsallaşmayı, demokratik denetimi içeren yeniden kamulaştırmayı savunur.
'YAŞAM MALİYETİ KRİZİ...'
Bu genel felsefelerden sonra Demokratik Ekonomi Programımızın “Acil Eylem” kısmına göz atmakta fayda var. Başta da söylediğim gibi bir ekonomi programının en olmazsa olmaz sorunu, şu anda yaşanmakta olan yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk ve barınma kriziyle mücadeledir. Şu bilinmelidir ki enflasyonun esas sebebi, Türkiye’de gerek reel sektörün gerek bankaların, finans sektörünün olağanüstü kârlarıdır. Başta bunları vurgulamak gerekir. Bunlarla beraber spekülatif sermaye hareketlerinin enflasyonun artışında çok büyük etkisi olduğuna vurgu yapmak gerekir. Yine yüksek düzeyde ithalata bağlı dış ticaret mantığının ve yanlış faiz politikalarının birer sonucu olarak enflasyonun yükseldiğini görüyoruz. Artık sadece bir enflasyondan bahsedemiyoruz, bir yaşam maliyeti krizinden bahsediyoruz.
Milyonlarca insan, yani nüfusun yüzde 75’nin asgari ücret sınırında yaşadığı, yani açlık sınırının altında ücret aldığı düşünülürse, nüfusun çok çok büyük bir kısmı enflasyon, yoksulluk, işsizlik ve barınamama kriziyle karşı karşıya. Biz HDP olarak, ekonomi programımızda ilk olarak acil eylemler planımıza enflasyonu ele almış durumdayız. Bu sebeple öncelikle zaruri malların fiyatlarının geçici olarak dondurulmasını savunuyoruz. Fiyat kontrollerinin ve piyasa regülasyonlarının yapılması savunuyoruz. Gıda, ulaşım, haberleşme gibi sektörlerde tekellerin sebep olduğu finans spekülasyonunu önlemek ve fiyat istikrarını sağlamak için piyasalarda denetim yapmak için özel komitelerin kurulmasını öneriyoruz.
'TEMEL GELİR GÜVENCESİNİ SAVUNUYORUZ'
Enflasyonun bir diğer sebebi olarak, özellikle enerji gibi stratejik alanların özelleştirilmiş olmasının önemine vurgu yapıyoruz. Enflasyonla nihai bir mücadelenin ancak ve ancak özelleştirilmiş olan bu kamu kaynaklarının tekrar başka bir perspektifle kamulaştırılmasından geçtiğini düşünüyoruz. İhtiyacı olanların ihtiyacından daha fazla piyasadan mal çekmesi ve böylece fiyatların artmasını engellemek için bu alışveriş süreçlerine dijital alışveriş takibi yapılmasını savunuyoruz. Yoksul hanelere mutlaka temel gelir güvencesinin uygulamasının başlatılmasından yanayız. Yani toplumun en yoksulları hedef kitle seçilmek ve kadınlara öncelik verilmek suretiyle, düzenli gelirinin olup olmadığına bakılmaksızın, her haneden 18 yaşını dolmuş olan en az 1 kişiye asgari ücretin 3/2 tutarında bir ücreti temel gelir güvencesi olarak vermeyi savunuyoruz.
Yoksul ailelerin bütün okul giderlerinin kamuca karşılanması gerekir. Bugünlerde yoğun biçimde tartışılan okullarda okul yemeği uygulamasının bu biçimiyle yeterli olmayacağını, bütün devlet okullarında en az iki öğün sağlıklı besleyici yemeğin kamu tarafından sunulmasını öneriyoruz. Bunun da imalatının kooperatifler tarafından yapılmasını, yemek kooperatiflerinin de ham maddeyi tarım kooperatiflerinden tedarik etmesini sağlamak suretiyle hem fiyatları düşürmeyi hem de çocuklarımıza ve gençlerimize sağlıklı besin ulaştırmayı temel bir görev olarak görüyoruz.
Kadın istihdamındaki cinsiyet temelli ayrımcılığı ortadan kaldıracak olan politikaları esas alırken, altını özellikle kalın çizgilerle çizmek istiyorum ki, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının iptal edilmesini ve bu hükümlerin titizlikle uygulanmasını savunuyoruz.
'ENERJİ ALANI KAMULAŞTIRILMALI'
Tüm çalışanlara yaşanılabilir bir ücret sağlamak yine ekonomi programımızın temelinde. En düşük emekli maaşının asgari ücret düzeyine çekilmesi ve yılda iki defa güncellenmesi Demokratik Ekonomi Programımızın olmazsa olmazıdır. Enerji fiyatlarındaki artışın düşürülmesini ve bu alanların acilen kamulaştırılmasını savunuyoruz. Özellikle enerjiyle beraber iletişim, gıda, sağlık, ilaç, eğitim gibi stratejik bütün alanlardaki mülkiyet biçiminin kamusal mülkiyete, yani kamusal toplumsal denetime devredilmesini savunuyoruz. Yaşam için olmazsa olmaz olan suyun, herkese ihtiyacı oranında ve ücretsiz olarak sağlanmasını savunuyoruz.
Şimdi bütün ana akım iktisat projelerinin ya da programlarının akıllarının alamayacağı bir başka önerimiz var. Kârlara üst sınır getirmek. Olağanüstü aşırı kazanç elde eden tekellerin kârlarına üst sınır getireceğiz. Aşırı kredi hacminin daralmasının ve piyasada dolanan enflasyonun en önemli sebeplerinden biri olan aşırı kredi miktarını kontrol altında tutacağız. Enflasyonu dizginlemek için kredi akışını sınırlandırmaya dönük kredi kontrollerini hayata geçireceğiz. Şirketlerin borçlanmalarının sınırlandırılması konusunda etkili tedbirler alacağız. ve anti-enflasyonist vergi politikaları uygulayacağız.
'TEMEL MALLARDAKİ KDV VE ÖTV'Yİ SIFIRLAYACAĞIZ'
Şu anda dolaylı vergilerle KDV ve ÖTV’yle vergi gelirlerinin çok büyük kısmı yoksullardan toplanıyor. Neredeyse verginin yüzde 70 kadar bir miktarı yoksulların cebinden çıkıyor ve bu çıkan vergi dolaylı olarak sermayenin cebine giriyor. İşte biz anti-enflasyonist vergi politikalarıyla bu denklemi tam tersine çevireceğiz. Zenginlere zenginliklerine paralel olarak artan oranda bir biçimde servet vergisi uygulayacağız. Bununla birlikte temel zaruri mallardaki KDV ve ÖTV’yi sıfırlayacağız. Gelir vergisi oranları en zenginleri daha fazla vergilendirecek şekilde dik ve artan oranlı olarak yeniden düzenlenecek. En alttaki oran yüzde 10’a düşürürken, en üstteki oran yüzde 60’a yükseltilecek. Böylece vergi toplamanın esasen mantığı değişmiş olacak.
Tüm halka istihdam garantileri sunacağız. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri, Kobileri desteklemek suretiyle -ki onların işçi hakları ve sendikal hakları korumaları temelinde- istihdam garantileri sağlayacağız. Büyük çapta kamusal yatırımlar yapacağız. Bunların yaptığı gibi yol, tünel, köprü biçiminde değil; halkla faydalı olan aynı zamanda ekolojiyle uyumlu olan tarım, enerji, sosyal konut, eğitim, sağlık gibi topluma yararlı işlerde büyük ölçekli kamusal yatırımlar yapmak suretiyle istihdamı artıracağız.
'HAFTADA DÖRT GÜN, GÜNDE 7 SAAT ÇALIŞMA'
Toplum ve doğa için zararlı olan üretim faaliyetlerinin tümüne son vereceğiz. Nükleer termik santraller, Kanal İstanbul, Balıkesir-Çanakkale Sahil Yolu projesi gibi projeleri iptal edeceğiz. Tekellere karşı mutlak düzenlemeler geliştireceğiz. Piyasadaki fiyatların artışına sebep olan tekelci gücü kırmak için tedbirler alacağız. Bunlar içinde birinci planda kamu iktisadi teşekküllerinin başka bir kamusal perspektifle yeniden kurulmasını sağlayacağız. İstihdamı artırmak için haftalık çalışma sürelerini 4 güne ve günlük 7 saate düşüreceğiz. Kamu garantili istihdam programları uygulamak suretiyle istihdamı daha da fazla artıracağız. Kürt illeri başta olmak üzere işsizlik ve yoksulluğun çok çok yüksek olduğu illerde istihdamı artırmak ve yoksulluğu azaltmak için pozitif ayrımcı politikalar oluşturacağız.
GREV VE SENDİKA HAKKI
Çalışma hayatını baştan sona kadar yeniden kurgulayacağız. Grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını olmazsa olmaz olarak alacak, buradan devamla taşeron çalıştırma, geçici çalıştırma, sözleşmeli çalıştırma gibi bütün çalışma biçimlerini ortadan kaldıracağız. Güvenceli çalışma biçimlerini onların yerine ikame edeceğiz.
TARIMSAL ÜRETİM
Kamu sözleşmeli üretici kooperatifleri, işçi ve çiftçi kooperatifleri kuracağız. Eğer bunlar çiftçi ise ürünü bizatihi kendisi kolektif biçimde üretecek ve tüketici kooperatiflerine ulaştırılacak. Bu sayede vurgun yapan ve enflasyonun artmasına neden olan kesimleri de dolaylı olarak tasfiye etmiş olacağız. Aynı zamanda kurduğumuz işçi kooperatiflerinde üretilen mallara kamu tarafından alım garantisi verilmek suretiyle, bu alanda dayanışmacı üretim ilişkilerini egemen kılacak, hem fiyatların daha düşük olmasını sağlayacağız hem de istihdamı bu biçimiyle artıracağız. Tarımsal üretimi baştan sona kamucu ve demokratik planlamacı bir biçimde yeniden ele alacağız. Küçük ve orta ölçekli çiftçilerden başlayarak güçlü destek paketleri oluşturacağız.
BARINMA SORUNU
Küçük ve orta ölçekli çiftçilerin borçlarını kamu borcu olarak kabul edeceğiz ve ödemesi kamu tarafından yapılacak. Girdilerde şu andakilerden çok daha fazla sübvansiyonlar oluşturacağız. Daha da önemlisi kırsal alanda çalışan bütün kesimlerin mutlak suretle tarım kooperatiflerinde sosyal ve dayanışmacı bir biçimde örgütlenmelerinin önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Barınma krizini yine kamucu politikalarla çözeceğiz. Ev ve konut sahibi olmanın spekülasyon aracına dönmesinin ve para kazanmanın yöntemi haline gelmesinin önüne geçmenin tek yolu belediyeler, kooperatifler, komünler, yerel yönetimler vasıtasıyla üretilmesi ve ihtiyacı olanlara bedelsiz bir biçimde ya da düşük fiyatlarla verilmesidir. Bu temelde kamucu politikalarla barınma krizini çözeceğiz. Çok sayıda ev sahibi olanların da artan oranlı vergilendirmeyle, yani rant vergisi uygulamasıyla spekülasyonlar geliştirmesini ve kara delikler oluşturmasını engelleyeceğiz. Aynı zamanda insanların barınma haklarını da bu biçimde iade edeceğiz.
'SADECE ROJAVA'YA SALDIRILARIN MALİYETİ YILLIK 2 MİLYAR DOLAR'
Doğayı tahakküm altına alan bütün imar faaliyetlerini iptal edeceğiz. Sağlık hizmetlerini ve eğitimi toptan yeniden kamulaştıracağız. Bu alanda özel faaliyetlere izin vermeyeceğiz. İnsanların ihtiyacı ne ise bu ihtiyaçların bedelsiz biçimde kamu tarafından karşılanmasını sağlayacağız. Burada özelleştirmeci bütün politikaları tarihin çöp sepetine göndereceğiz. Şehir Hastanelerini kamulaştırmak suretiyle bu konuda önemli bir adım atacağız. Barış politikalarıyla olağanüstü bir tasarruf sağlayacağız. Yalnızca AKP iktidarının şu anki Rojava siyasetinin bu ülkeye maliyeti yıllık 2 milyar dolardır. Barışçıl ve demokratik bir biçimde çözülmemesi, inkar ve imha politikaları nedeniyle trilyonlarca dolarlık kaynak heba edilmiştir. Aynı zamanda barışımızın ve huzurumuzun dinamitlendiği bir süreçle karşı karşıyayız. Olağanüstü can kayıpları, ekolojinin tahribatı, demografinin değişimi ve buna benzer pek çok şeyle karşı karşıya kaldık.
Demokratik bir ekonominin olmazsa olmazı, bu gider kalemini ortadan kaldırmak; barış ve demokrasi içerisinde, emek ve özgürlük temelinde bütün farklılıkların yan yana yaşayabileceği bir Türkiye’yi inşa etmektir. İşte ekonomi programımızın en önemli temel direklerinden biri de Kürt sorununda barışçıl politikaların savunulması ve bu suretle kaynak israfının sona erdirilmesidir. Biliyor ve inanıyoruz ki dünyada kamucu bir akıl gelişiyor, neoliberalizm giderek zayıflıyor. Biz de tam da böyle bir dönemde açın ve yoksulun kalmaması için, barınamayanın kalmaması için, bu ülkede insanların insan olmaktan kaynaklı haklarını sonuna kadar kullanabilmeleri için, barış ve demokrasi içerisinde yaşayabilmeleri için yapılması gereken şeyin çok açık olduğunu biliyoruz ve bunları Demokratik Ekonomi Programımız başlığı altında sizinle paylaştık. Kısa süre sonra gerçekleşecek seçimlerle ekonomi programımızı adım adım hayata geçireceğimiz bir siyasi konjonktürle, bir ekonomik ve sosyal konjonktürle karşı karşıya kalacağız. Ülkenin sorunlarını bugün olduğu gibi, o gün de çözecek yegane perspektifin, sermayenin ve paranın gözünden değil emeğin, barışın, kardeşliğin ve ekosistemin gözünden bakan bir ekonomi programıyla olacağını bir kez daha vurguluyorum."