HDP'den 'Şengal' raporu: DAİŞ en büyük desteği Türkiye'den alıyor

HDP'nin Şengal'e ilişkin raporunda, "Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesi koca bir yalandır; IŞİD en fazla Türkiye’den destek alıyor. IŞİD eliyle Kürtlerin kazanımları yok edilmek isteniyor" denildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Eşsözcüsü Feleknas Uca, milletvekilleri Murat Çepni, Hasan Özgüneş ve Hüda Kaya’dan oluşan heyet, Şengal ziyaretinin ardından partinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Raporun Türkçesini Çepni, Kürtçesini ise Uca açıkladı.

Raporda, Türk devletinin DAİŞ çeteleri ile mücadele ettiğinin gerçeği yansıtmadığı vurgulanırken, "DAİŞ en fazla desteği Türkiye'den alıyor" denildi. DAİŞ üzerinden Kürtlerin kazanımlarının hedeflendiğinin belirtildiği raporda, "9 Ekim’de imzalanan Şengal anlaşması ile saldırılar artmaya başladı" diye belirtildi.

"Sivil yerleşimler bombalanıyor, siviller yaşamını yitiriyor" bilgilerinin yer aldığı raporda, MİT'in Şengal halkını tehdit ettiğine de dikkat çekildi.

'IŞİD'LE MÜCADELE KOCA BİR YALAN'

HDP'nin Şengal raporunun tamamı şöyle:

"AKP iktidarı; içeride ve dışarıda gerilim ve savaş politikalarında ısrar ederken, eşi benzeri az görülebilecek siyasal, ekonomik, sosyolojik ve ekolojik yıkımın yarattığı sonuçlar ise gün geçtikçe derinleşiyor.

İktidarın, doğrudan sebebi olduğu bu yıkıma yönelik tek çözümü ise daha çok savaş, daha çok güvenlikçi politikalar, daha çok cezaevi, daha çok ırkçılık ve Kürt düşmanlığıdır. Bu politikalar, Saray'ı ve yandaşlarını zenginleştirirken milyonlarca emekçiyi açlığa, halkları ise geleceksizliğe mahkûm ediyor. Bölgesel istikrarsızlığı derinleştiriyor. HDP olarak varlık sebebimiz; ezilen halklar adına bu sistemin karşısında durmak; eşit, özgür, demokratik, insan onuruna yaraşır yeni bir yaşamı inşa etmektir. Yalan perdesini kaldırmak, hakikati açığa çıkartmak, sorunların çözümünde inisiyatif almak bizim görevimizdir. Çünkü bu siyaset ilk önce gerçeklere savaş açar. Gerçek hapsedilebilirse her türden kötülüğün ve zulmün önü açılmış olur. HDP’nin bu mücadeleyi yürütürken maruz kaldığı saldırı ve linç kampanyalarının sebebi de budur.

Şengal ve Mexmûr gezilerimiz de bu kapsamda planlandı. HDP heyeti olarak 8-12 Şubat tarihleri arasında Türkiye tarafından bombalanan Şengal ve Mexmûr Kampı’na bir inceleme ziyareti gerçekleştirdik. Ziyaretimiz Bağdat’tan başladı. Heyetimizde Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Feleknas Uca, İstanbul Milletvekilimiz Hüda Kaya, Şırnak Milletvekilimiz Hasan Özgüneş ve İzmir Milletvekilimiz Murat Çepni yer aldı.

Ziyaretimiz sonrası raporumuzu Ankara’da kamuoyuna açıklayacağımızı duyurmuştuk. Heyetimizin karşılaştığı en çarpıcı gerçek; Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesinin koca bir yalan olduğu ve uluslararası toplumun bu kritik meseleye karşı yetersiz kaldığıdır. Açıkça ifade etmek isteriz ki; artık dünyanın da bildiği üzere, IŞİD’in en fazla güç aldığı, güç topladığı, lojistik temin ettiği ülke, ne yazık ki Türkiye’dir. En son, basına da yansıdığı üzere, kendisini İŞİD’in Türkiye emiri olarak tanıtan bir şahıs, ülkede pek çok şehre silah gömdüklerini, yeni üs bölgelerinin Türkiye olduğunu açıkça ifade etmişti.

'DAİŞ ELİYLE KÜRTLERİN KAZANIMLARI HEDEFLENİYOR'

Kürtlerin elde ettiği ya da edebileceği tüm kazanımlar bu taşeron örgüt tarafından yok edilmek isteniyor. Kuzey Suriye-Rojava’da büyük halk direnişiyle yenilgiye uğratılan İŞİD, yeniden işgal hazırlıkları yapabilmekte ve kapasitesini artırmaktadır. Hasekê Cezaevine yapılan ve 121 Rojavalı insanın yaşamını yitirdiği saldırıyı tüm uluslararası güçler, Türkiye, Irak ve Suriye’nin gözü önünde gerçekleştirebilmiştir.

Tarih boyunca 74 fermana (katliama) maruz bırakılan Êzidî halkı, 3 Ağustos 2014’te IŞİD barbarlarının Şengal’e saldırmasıyla tarihin en büyük soykırımlarından birine daha maruz kaldı. Bu kıyım sonrası binlerce Êzidî öldürülmüş, yüz binlercesi topraklarından edilmiş, en az 7 bin kadın ve çocuk, IŞİD tarafından kaçırılmış ve köle pazarlarında satılmıştır. Bugün halen 2 bin 800 Êzidî kadın ve çocuğun akıbeti bilinmemektedir. Öte yandan; Şengal’de açığa çıkarılmamış toplu mezarlar bulunmaktadır. Bu kıyımdan sonra yeniden yaşamlarını kurmak için topraklarına geri dönen Êzidî halkı, şimdi de uluslararası toplumun gözü önünde Saray rejiminin hava bombardımanlarına maruz kalması, son derece çarpıcıdır.

'9 EKİM ANLAŞMASI İLE SALDIRILAR ARTTI'

Hatırlatmak isteriz ki, Bağdat ile Erbil arasında 9 Ekim 2020'de BM, ABD ve Türkiye'nin de desteğiyle “Şengal Anlaşması" imzalandı. Anlaşmadan sonra ise Şengal ve Êzidî halkı üzerindeki baskılar ve saldırılar artmaya başladı. Tüm bunların neticesinde heyetimiz, Şengal bölgesinde gözlemlerde bulundu. Şengal Özerk Demokratik Yönetimi, Şengal Özgür Kadın Hareketi, Kadın Meclisi, Şengal ŞİA halkı temsilcisi Seyid Mahmud, Êzidî Aşiret Meclisi, IŞİD’in işgal saldırısı sonrası halkın sığındığı Serdeştî alanı, Şubat ayı başında Türkiye tarafından havadan bombalanan Xanesor Halk Meclisi binası, PADÊ (Demokratik Özgür Êzidî Partisi) ve IŞİD’İN katlettiği 400 Êzidî’nin gömüldüğü toplu mezar ziyaret edildi.

'MİT ŞENGAL HALKINI ARAYIP TEHDİT EDİYOR'

Yaptığımız görüşmelerde ulaşılan sonuçlar şöyledir:

Şengal’de 200 bin insan yaşıyor. Bir o kadar insan da Avustralya, Amerika, Kanada’nın da içinde bulunduğu onlarca farklı ülkeye göç etmiş durumda. Bir kısmı da BM’nin denetiminde KDP’ye bağlı kamplarda yaşamaya mecbur bırakılıyor. Toplamda 13 kamp bulunmaktadır. Şengal halkının beyanına göre; İnsanların kamplardan ayrılmaları engelleniyor, dini ve kültürel açıdan yoğun bir asimilasyon politikasına maruz bırakılıyorlar. Ailelerin bir araya gelmesi zorlaştırılmakta ve aileler parçalanmış durumdadırlar.

Yaptığımız görüşmelerde bize iletilen en dikkat çekici bilgilerden biri de; MİT adına insanların telefonla arandığı, ajanlık dayatmasında bulunulduğu, yapmamaları halinde de öldürüleceklerinin söylendiği bilgisi oldu.

Edindiğimiz bir diğer önemli bilgi de; Şengal Savunma Güçleri’nin Türkiye tarafından  “terörist” olarak görülmesine karşın, Irak Devleti tarafından 80. Tugay olarak resmî bir güç kabul edilmesi ve tüm ihtiyaç ve teçhizatlarının da devletçe karşılanıyor olması oldu.

'ÖZ SAVUNMA ZORUNLU'

Irak Hükümeti’nin ve Irak Kürdistan Federal Hükümeti’nin IŞİD saldırılarından koruyamadığı Şengal halkı IŞİD’in olası bir saldırısından korunmak ve tekrar bir kıyıma maruz kalmamak için kendi öz savunmasını oluşturmak zorunda kalmıştır.

16 Ağustos 2021’de Irak Başbakanı Kazımi ve Şengal Özerk Yönetimi arasında resmi bir görüşme gerçekleşecekti. Ön görüşmelerden sonra Başbakan Kazımi’nin içinde olduğu heyetle buluşmaya gidilirken Şengal halkı adına görüşmeye giden heyet, TSK’ya ait hava güçlerince vurularak, heyetin sorumlusu Said Hesen ve şoförü katledilmişti.

17 Ağustos 2021’de öğle saatlerinde Skeniye köyünde hastane bombalanmıştı. Êzidî ve Arap olmak üzere 4 sağlıkçı ile 4 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmişti.

Aralık ayında Şengal Demokratik Özerk Yönetimi Eş Başkanı Mervan Bedel’in aracı evinin yakınında, kent merkezinde bombalandı. Bedel hayatını kaybetti. Araçta bulunan iki çocuğu ise yaralandı.

Xanesor Halk Meclisi binası 11 Aralık 2021’de bombalandı.

1-2 Şubat 2022 gecesi 21 nokta saatlerce bombalandı. Bombalanan yerler içerisinde Êzidîler açısından kutsal görülen Çilmere bölgesi de vardı. Bu saldırılar sonucu 3 kişi yaşamını yitirmişti.

Sonuç olarak, Şengal’e yönelik tüm saldırılarda siviller yaşamını yitirmekte ve halk zarar görmektedir.

Êzidîler bir taraftan IŞİD tehdidi altında yaşamaya çalışırken, diğer taraftan da Türkiye’nin bombalamalarına maruz kalmaktadır. Êzidîsiz bir yaşam dayatılmaktadır. Fermanlar üzerinden gerçekleştirilemeyen kırımlar, siyaset ve kirli anlaşmalar üzerinden yapılmaya çalışılmaktadır.

ŞENGAL HALKININ TALEPLERİ

Şengal halkı, Şengal üzerindeki savaş uçaklarının ve SİHA’ların uçuşlarının yasaklanmasını istiyor.

Şengal’in tüm dünyaya çağrısı, bu zulmün son bulması için harekete geçilmesidir.

Bombalar ve abluka altında yaşamaya çalışan Şengal halkı, Türkiye ve tüm dünya halklarından destek beklemektedir.

Demokrasi güçlerini, kadın örgütlerini, siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, ekoloji örgütlerini, aydın ve sanatçıları Şengal’i ziyaret etmeye davet ediyorlar.

Şengal halkı, Êzidî soykırımının tüm devletlerce tanınmasını talep ediyor.

Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası ilgili güçlerin duruma dair söz kurmasını, saldırıları engellemede inisiyatif almalarını talep ediyorlar.

Tamamı 93’lerde köyleri yakılan ve göçe zorlanan Türkiye vatandaşı köylülerimizin göç etmek zorunda kaldıkları ve yaşamlarını son derece ağır koşullarda sürdürmek zorunda oldukları Mexmûr Kampı’na yaptığımız ziyarette; Genel Halk Meclisini, İŞTAR Kadın Meclisini, Gençlik Meclisini ve Yerel Belediyeyi ziyaret ettik, gözlemlerde bulunduk ve halkı dinledik.

MAXMÛR KAMPI HAKİKATİ

Heyetimiz Şengal sonrası Mexmûr Kampı'nı bu perspektifle ziyaret etti ve gözlemlerini ortaya koydu. Mexmûr Kampı, 93-94 yıllarında Kürt illerinde yaşanan gözaltında kayıplar, 4 bin köyün katliamlarla, işkencelerle boşaltılması sonrasında binlerce Kürt köylüsünün sığındığı BM sorumluluğunda kurulan bir kamptır.

27 yıl içinde bu kamp insanların el emekleriyle yaşanabilir bir alana dönüştürüldü.

Kampta yaklaşık 13 bin insan yaşamaktadır.

Kamp, en az 5 anaokulu, 4 İlkokul, 1 lise, 1 down sendromlu çocuk okulu, sağlık ocağı ve sivil yerel yönetim-belediyesi olan, sivil bir yaşam alanıdır.

 2018’den beri halk, çalışmak için Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) kentlerine sokulmuyor. Hatta hastalar hastaneye bile gidemiyor.  Hastanelere ulaşamayan birçok kadının da düşük yaptığı bilgisi iletildi.

IKBY yönetimi tarafından Mexmûr'a ambargo uygulanıyor. Sadece Bağdat’a gidebiliyorlar. Oradan da geri dönmekte sıkıntı yaşıyorlar.

Gençler, 2018’e kadar BM’nin de onayıyla, tüm üniversitelere ve Erbil’e de kabul ediliyorken, son üç yıldır üniversite sınavlarına kabul edildikleri ve iyi dereceler aldıkları halde, hak ettikleri üniversitelere kabul edilmiyorlar. Binlerce genç üniversite eğitimi haklarından mahrum durumda ve çözüm arıyorlar. Erbil’e gidebilen gençler ise Mexmûr’a tekrar dönemiyorlar. Bir kısmı iki senedir ailelerini görmediklerini beyan ettiler.

'BOMBALANAN ALANLAR YERLEŞİM YERLERİDİR'

Kamp IŞİD saldırılarına maruz kalmaya devam ediyor. Halk tümüyle kendi imkânlarıyla güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Neredeyse her aşiretin silahlı gücünün olduğu, IŞİD saldırılarının sürdüğü bölgede, kampta yaşayan Kürtler yirmi dört saat tehdit altındadırlar.

Kamp aynı zamanda Türkiye’nin de hava saldırılarına maruz kalıyor. “Terör noktaları” vuruluyor diye açıklanan noktaların yerleşim yerleri olduğunu bu ziyaretimizle bir kez daha gözlemledik.

Mexmûr halkından gelen talepler;

Bombalamalar son bulmalı.

Uygulanan ambargo kaldırılmalı.

Seyahat ve çalışma yasakları kaldırılmalı.

Üniversite eğitimi önündeki engeller kaldırılmalı.

Kamp üzerinde askeri uçuşlara izin verilmemeli.

BM’nin kampta kalan insanların temel haklarının korunmasına karşı harekete geçmesi ve saldırıların engellenmesine yönelik çalışmaların yapılması.

Son olarak heyetimiz; IŞİD’in  Hasekê cezaevi baskını sonucunda  yaşamını yitiren 121 insan için Süleymaniye’de bulunan Özerk Yerel Yönetim Ofisi’ne taziye ziyaretinde bulundu. Ardından da yine Süleymaniye’de Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi (YNK) milletvekillerini ziyaret ettik. Milletvekili heyetine de gözlemlerimizi ve taleplerimizi ilettik.

'ZİYARETİMİZ ÇARPITILDI'

Sonuç olarak, bazı medya kuruluşlarınca ve sosyal medyada parlamenterlerden oluşan heyetimizin Şengal, Mexmûr ve Süleymaniye ziyaretleri "PKK kampı ziyareti" biçiminde yansıtılmaya çalışılmıştır. Kullanılan görseller, heyet temsilcilerimizin Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi'nin Süleymaniye'deki temsilciliğine yapılan taziye ziyaretinden alınmış ve kamuoyuna açık biçimde zaten tarafımızca paylaşılmıştır.

Irkçı ve IŞİD yanlısı hesaplardan bu görseller tekrar dolaşıma sokularak IŞİD'e karşı çatışmalarda hayatını kaybeden SDG üyelerinin fotoğrafları "PKK kampı ziyareti" şeklinde çarpıtılmıştır. IŞİD'e karşı dış destekli Hasekê saldırısı nedeniyle 121 Kuzey Suriyelinin hayatını kaybetmesinden dolayı gerçekleştirilen taziye ziyaretimiz, insani ve vicdani sorumluluğumuzun bir gereği olarak yapılmıştır.

Başta IŞİD'e karşı koalisyon güçleri olmak üzere uluslararası toplumun başsağlığı mesajlarını ilettiği bir süreçte, Türkiye'deki ırkçı ve IŞİD yanlısı hesaplardan çarpıtma haberlerinin yapılmasını son derece manidar bulmaktayız. Sözde IŞİD’e karşı büyük mücadele verenlerin, IŞİD’in nasıl oluyor da bu saldırıyı yapabildiğini ve 121 insanı katlettiğini sormak yerine, cani sürüsünün propaganda organı gibi çalışmasını da kınıyoruz.

Tüm uluslararası kamuoyunun bu raporu dikkate alarak gereğini yapmasını talep ediyoruz."