Katliam yargılaması başından beri ikiyüzlü yürütülüyor

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Sivas katliamının faillerinden Hayrettin Gül’ün serbest bırakılmasına tepki göstererek katliam yargılamasının başından beri ikiyüzlü yürütüldüğünü belirtti.

Sivas Katliamı sorumlularından Hayrettin Gül'ün cumhurbaşkanı kararı ile tahliye edilmesine tepkiler büyüyor. Katliamdan kısa bir süre sonra yakalanıp tutuklanan Hayrettin Gül, 26 Aralık 1994 tarihinde tahliye edildi. Yapılan yeniden yargılama sonrası 14 Mayıs 1997 tarihinde hakkında arama kararı çıkartılan ve "Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmak"la yargılanıp idam cezası alan Hayrettin Gül, cezası kesinleştiğinde Almanya'ya iltica etmişti. 2003 yılında Almanya, Hayrettin Gül'ü Türkiye'ye teslim etti. İdamın kaldırılması ile hakkındaki ceza ağırlaştırılmış müebbette çevrildi. Hayrettin Gül 2003 yılından beridir cezaevinde hükümlü olarak bulunuyordu.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Hayrettin Gül'ün cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile tahliye edilmesini ve Türkiye'de seçimler sonrası oluşan siyasi iklimde Alevi toplumunun karşı karşıya kaldığı tehlikeleri ANF'ye değerlendirdi.

TC TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu itibarıyla Sünni bir Türk devleti olduğunu ve kurulduğu günden bu yana yapısını korumak için Sünni ve Türk olmayan diğer kesimlere asimilasyonu dayattığını söyleyen Demokratik Alevi Dernekleri Eş Başkanı Kadriye Doğan, cumhuriyet tarihinin aynı zamanda bir katliamlar tarihi olarak okunması gerektiğini belirtti.

Sivas Katliamı'na dair yargılamanın başından beri büyük bir ikiyüzlülük içerisinde yürütüldüğünü vurgulayan Doğan, devletin yargılamaya dair tavrına şu sözlerle dikkat çekti: "2 Temmuz 1993'te Madımak'ta dünyanın gözü önünde, canlı yayında izlettirerek 33 canımızı yaktılar. Devlet, Sivas Katliamı davasında hükmünü 'anayasa düzeni değiştirmeye teşebbüs' maddesi ile kurdu. Yani şunu söyledi, 'Aleviler yakıldı ve bu bana karşı işlenmiş bir suçtur.' Bu, öyle büyük bir çarpıtmadır ki... Katliamı gerçekleştirenlerin ilk günden beri arkasında duran, bu devletin kendisidir. Görünürde Aleviye yapılanın ötesinde kendisine yapılan yargılıyor ama kendisine karşı suç işlemiş insanları yargılamanın başından beri koruyor. Katillerin avukatları bu ülkede meclis başkanı dahi oldular. Başından beri tüm yargılama süreci bu ikiyüzlülük eksenindedir. Devlete karşı işlenen bir suçun Cumhurbaşkanı kararıyla salınması bu riyakarlığın zirvesidir. "

MADIMAK KATİLLERİNİ YARGILAMAK DEVLETE BAŞINDAN BERİ ZUL GELDİ

Hayrettin Gül'ün adeta yurt dışına kaçabilmesi için tutuklandıktan bir buçuk yıl sonra tahliye edildiğini, tahliye edilebilecek denli 'suçsuz' bulunan bir insanın idam cezası almasının akıl ve mantıkla izah edilebilir hiçbir yanı olmadığını vurgulayan Doğan, Sivas Katliamı davasında daha önce de Cumhurbaşkanlığı kararı ile faillerden birinin tahliye edildiğini, davanın bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak'ın kırmızı bültenle arandığı halde katliamın yapıldığı yere yakın bir mesafede yaşayıp öldüğünü hatırlattı.

Doğan sözlerine şöyle devam etti: "Madımak katillerini yargılamak bu devlete başından beri zül geldi. Katillerin avukatları belediye başkanı oldular, milletvekili oldular hatta meclis başkanlığına kadar yükseldiler. Bugün de aynı güç ve gövde gösterisi ile karşı karşıyayız. 'Sizin adalet talebiniz olabilir, ama biz sizi yakanları da onları savunanları da bu şekilde ödüllendiriyoruz, onlara daha iyi bir hayatı layık görüyoruz' diyorlar. İçerde yüzlerce hasta tutsak var. Adli Tıp'tan 'Cezaevinde kalamaz' raporu aldığı halde içeride tutuluyor bu insanlar. 'Devlete karşı işlenen suçlar bağışlanmaz' diyorlar. Sivas Katliamı davasında yargılananlar da devlete karşı suç işlemişti. Ancak özel kararnamelerle hapisten çıkartılıyorlar. Emsal teşkil etmesin diye bir yasal düzenleme ile değil, cumhurbaşkanlığı affıyla çıkıyorlar."

EKSİK KALINAN HER NOKTA DEVLETİ CESARETLENDİRİYOR

Seçimler sonrasında ortaya çıkan tablonun tüm muhalif kesimlere karşı yürütülen sindirme politikalarının zirveye taşınacağının göstergesi olduğuna işaret eden Kadriye Doğan, hak ve özgürlük mücadelesi veren tüm kesimlerin direnişi ve dayanışmayı yükselmesinin sorumluluktan ziyade bir zorunluluk haline geldiğini belirtti. Mücadelede eksik kalınan her noktanın iktidarı cesaretlendirdiğini vurgulayan Doğan, Sivas Katliamı faillerinden birinin tahliye edilmesinin sadece katliamda yakınlarını kaybedenlerin ve Alevi toplumunun meselesi olamayacağını, hak ve özgürlük mücadelesi veren tüm kesimlerin tutarlı olabilmek adına Alevilerin yanında durması gerektiğini söyledi.

Doğan sözlerini şöyle tamamladı: "Eksik kaldığımız her noktada devlet cesaretlendi. Aleviler kendileri gibi yok sayılan, ezilen kesimlerle bir olmak zorunda. Hak ve özgürlük mücadelesi veren tüm kesimler de tutarlı olabilmek adına Alevilerin yanında olmak zorunda. Ancak söz konusu Aleviler olduğunda içselleştirilmiş bir tutumdan bahsetmek maalesef mümkün değil. Eğitimde dinselleşme sadece bizim problemimiz olamaz. Kültür Bakanlığı bünyesinde oluşturdukları Alevi Bektaşi Daire Başkanlığı tam anlamıyla bir Alevi diyaneti olarak organize edildi ve devlet Aleviliği kendi oluşturduğu bu yapı ile eritmeye yönelmiş durumda. Görünen tabloda saray rejiminde bir padişaha, diyanet işleri adı altında bir şeyhülislama, adalet adı altında kadılara mahkûm edilmek isteniyoruz. Yeniden Refah Partisi ve Hüda-Par'ın meclise taşınmasının anlamı açıktır. Tehlike gerçekten büyük. Bizler için reva gördükleri dünya ne kadınlar için, ne emekçiler için ne de Kürtler için yaşanılabilecek bir dünyadır. Bu devletten mağdur olan bütün kesimlerin ortak hareket etme konusunda çok büyük sorumlulukları hatta zorunlulukları var."