Kemal Pir’in sözleri ölçüdür
Kemal Pir’in şehadetinin 41’inci yıl dönümünde konuşan HDP eski Amed Milletvekili Ziya Pir, siyaset yapan herkesin Kemal Pir’in yaşamı ve sözlerini ölçü alması gerektiğini söyledi.
Kemal Pir’in şehadetinin 41’inci yıl dönümünde konuşan HDP eski Amed Milletvekili Ziya Pir, siyaset yapan herkesin Kemal Pir’in yaşamı ve sözlerini ölçü alması gerektiğini söyledi.
PKK’nin öncülüğünde başlayan Kürt Özgürlük Mücadelesinin öncü kadrolarından Kemal Pir’in şehadetinin üzerinden 41 yıl geçti.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenciyken, devrimci duruşuyla dikkatleri çeken Kemal Pir, bu yıllarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanışarak PKK’nin oluşum yıllarındaki çekirdek grubun içinde yer alan Karadenizli bir devrimciydi.
Haki Karer ile birlikte Abdullah Öcalan’ın ilk yol arkadaşlarından olan Pir, PKK’nin ideolojik, siyasi ve askeri olarak gelişmesinde ortaya koyduğu fedakârlık ve yürüttüğü çalışmalarda gösterdiği öncelikle öne çıktı. Esir düşmesinin ardından Diyarbakır zindanına getirilen Kemal Pir, burada 12 Eylül faşist cuntasına karşı gösterilen direnişin sembol isimlerinden biri oldu. İşkencelere karşı büyük bir irade ortaya koyan devrimciler 14 Temmuz 1982 günü PKK’nin öncü kadrolarından Mehmet Hayri Durmuş tarafından duyurulan Büyük Ölüm Orucu direnişini başlattı. Kurdistan Özgürlük Mücadele tarihinde bir dönüm noktası olan bu direnişte Kemal Pir de yer aldı.
PKK'nin öncü komutanlarından Kemal Pir, 7 Eylül 1982 tarihinde ölüm orucunun 56’ncı gününde şehit düştü. HDP Amed Eski Milletvekili Ziya Pir, Kemal Pir’in şehadet yıl dönümünde ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
YOKSUL BİR AİLENİN ÇOCUĞU OLARAK DÜNYAYA GELDİ
Kemal Pir, 1952 yılında Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Güzeloluk köyünde tarım ve hayvancılık ile uğraşan yoksul bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelir. Babası aile geçimini sağlamak için İstanbul ve Ege illerinde mevsimlik inşaat işlerinde çalışmak için sık sık gurbete çıkar. Kemal Pir, ilkokul eğitimini köyünde tamamlar. Orta ve lise eğitimini ise Ordu’da görür.
Ziya Pir, Kemal Pir’in doğduğu köyü ailenin sosyal durumunu ve eğitimini şöyle anlattı: “Köyümüz o zaman bütün Anadolu köylerinde olduğu gibi elektrik, su ve yol gibi alt yapı hizmetleri bulunmayan bir köy. Kemal Pir, yoksul bir köylü ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Babası aile geçimini sağlamak için Türkiye’nin batı illerine gidip inşaatlarda çalışıyor. O yıllarda köyümüzden sezonluk iş göçü oluyordu. Yazları Gümüşhane, Tirebolu ve Ordu’ya çalışmak için insanlar gidiyordu. Kemal Pir, okul çağına gelince bizim köyde okul yok. İlk öğrenimine başlamak için abisinin eşinin köyüne gidiyor. 2 saatlik yürüme mesafesinde bir köy. Her gün gidip geliyor. Birinci sınıfı orada okuyor. Orada akrabamızda da kalıyor bazı zamanlar. İkinci sınıfa geçince köyümüzde okul yapılıyor. Eğitimine köyünde devam ediyor.”
LİSE EĞİTİMİ VE HAKİ KARER İLE TANIŞMASI
Kemal Pir, Ordu’da Haki Karer ile tanışır. Pir, haksızlığa karşı duruşu, okumaya ve öğrenmeye düşkünlüğü ile tüm dikkatleri üzerine çeker. Lise eğitiminde Haki Karer ondan bir yıl öndedir. Ancak toplumsal sorunlara eğilimleri onları birbirine yakınlaştırır. Burada başlayan arkadaşlık daha sonra üniversite eğitimi ve devrimcilik mücadelesinde de devam eder.
Ziya Pir, o dönem ile ilgili anımsadıklarını şu sözlerle aktardı: “Ordu’da tanıştığım bir köfteci vardı. Kemal ve Haki’yi lise yıllarında iyi tanıyan biriydi. Onunla sohbetimizde iki devrimcinin o yıllardaki yaşamlarından hep bahsederdi. Okudukları dergiler, kitaplar gibi şeyleri anlatıyordu. Sürekli kitap, dergi ve gazete okuduklarını anlatırdı. Özelikle insan hakları ve sosyalizm konusundaki fikirlerini ve tartışmalarını sık sık anlatırdı. Kemal ve Haki’nin fikirsel gelişimi daha lisedeyken Ordu’da başlıyor. Burada kendilerini geliştirip yetkinleştiriyorlar.”
YAŞADIĞI HER ALANDA SAYGINLIK UYANDIRAN BİR KİŞİLİĞE SAHİPTİ
Ziya Pir, amcası Kemal Pir’in gençliğinde köyde ve yaşadığı alanlarda insanlara yönelik yardımseverliği haksızlığı gelmeyen karakteri ile çevresinde saygı uyandırdığını söyledi. Pir, “O dönem bizim köyde pek üniversite okuyan yok. Okuma yazma bilen pek yoktu. Kemal Pir’in dayı çocukları okumuştu. Onlar memurluk yapıyorlardı. Onlar da solcuydular. Kemal Pir’in daha çok irtibatı onlarla vardı. Kemal Pir’in ideolojik gelişimi daha çok Ordu’da lise yıllarında gelişti. Bizim köyde Kemal Pir, çocukluğundan itibaren haksızlığa gelmeyen karakteri ile anılır. Haksızlıkları bertaraf etmek isteyen bir kişiliğe sahiptir. Bu yönlü köyümüzde ve bölgemizde bir saygınlığa sahiptir. İnsanları barıştıran ve insanlara karşı anlayış gösteren bir kişiliği vardır. Onun kişiliğine dair şöyle bir olay anlatılır. Köylüler odun ihtiyacını karşılamak için başka köylerin ormanlık alanına girerler. Başka bir köyden bir kişi, bizim köyün ormanlık alanına girip odun topluyor. Yakalanıyor ve kavga çıkıyor. Yabancıyı linç etmek istiyorlar. İşte insanlar araya giriyor. Orada olayı yatıştıran kişi Kemal Pir oluyor. Kemal Pir’in o yaşlarda olaya müdahil olma şekli ve durumu sakinleştirme davranışı ise nasıl bir yolda olduğunun ipuçları olarak köyde iz bırakıyor. Yoksul bir köylünün odun ihtiyacını karşılama ihtiyacı olduğunu köylülere hatırlatarak, ormanı katledenlere tepki gösterilmediğini ancak ihtiyacını karşılamak için iki odun götüren bir yoksula bu şekilde tepki gösterilmemesi gerektiğini söylüyor. Eğer yoksul bir köylü, çocuklarının ısınması, ocağını yakmak ve çorbasını kaynatmak için odun alıyorsa buna izin verilmesi gerektiğini köylülere söylüyor. Ve ikna ediyor herkesi. Burada Kemal Pir’in nasıl bir yolda olduğunun ve kendisinde gelişen anlayışın ipuçlarını bulmak mümkün. Bu yönüyle ile bölgede iz bırakan bir kişiliğe sahiptir.”
Ziya Pir, amcasının eğitim yıllarında köye gelişlerini ise şöyle anlatıyor: “İki-üç defa köye gelişinde bizimle oynamasından ya da davranışlarından farklı bir insan olduğunu anlıyorduk. Geldiğinde odasından pek dışarı çıkmazdı. Sürekli kitap okurdu. Köyün gençleri top oynardı. O çok gitmezdi. Sürekli kitap okumaya ayırırdı zamanını. Şehirde geldiği zamanlar bir sürü kitap getirirdi. Bir tomar eski gazete getirirdi. Gazete bulunmazdı o zamanlar. Eski gazeteleri köylülere verirdi. Onlara okumayı telkin ederdi.”
'TÜRKİYE’DE EŞİTSİZLİK DEVAM ETTİKÇE BEN KAVGAMDAN VAZGEÇMEM'
Kemal Pir’in devrimcilik yılları Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanışma yıllarına dair ise ailesinden edindiği izlenimlerini şöyle ifade ediyor: “Amcamı o yönüyle tanıyanlar dayısının çocuklarıdır. Onların hepsi hayatta. Ali dayım iyi tanır. O da Ankara’da üniversite okuyordu. Dayıları hem Ordu’da hem de Ankara’da Kemal Pir’i en iyi tanıyanlardır. 70’li yıllarda olup bitenleri, hele heke ağır işkencelerden geçen insanları anlatmazlar. Ne dönemi ne de sonrasını. Belki geride kalanları korumak için anlatmazlardı. Gençleri korumak adı altında çok şey anlatılmazdı. Babam da amcam da Kemal Pir’in gençlik yılları ile ilgili fazla konuşmazdı. Sadece babam Kemal Pir’in gençlik yılları ile ilgili bazı anıları anlatırdı. Babam Ankara’da Kemal Pir’i ziyaret ediyor. Babam ona, kendisiyle Almanya’ya gelmesini istiyor. Orada daha rahat yaşayacağı ve bir düzen kuracağı telkininde bulunuyor. Bunun üzerine babamı almış, iki farklı okula götürmüş. Biri devlet okulu diğeri ise özel okul. Devlet okuluna yoksul halk çocukları gidiyor. Onların hali ortada. Özel okulun ise önü asfaltlı özel arabalar bekliyor. Babamın deyimiyle ‘cicili elbiselerle’ gelen çocuklar. Amcam Kemal Pir, babama ‘Türkiye’de bu eşitsizlik ve haksızlık devam ettiği müddetçe ben bu davamdan ve kavgamdan vazgeçmem. Hiçbir yere gitmem’ diyor. Ailede babam daha çok amcamla görüşüyor. Ordu'da, Ankara’da görüşüyor. Mektuplaşıyorlar. Meşhur bir fotosu var; Urfa cezaevinden onu babam getiriyor.”
ANARŞİST YEĞENİ OLARAK KÖYDEN AYRILDIM
Ziya Pir amcasının politik kimliğinin yaşadığı yöreye yansımasını ise şöyle tarif ediyor: “Ben o zaman yedi yaşındaydım. Askerler sürekli köye gelip onu soruyorlardı. Büyüklerimiz onun ne yaptığını biliyordu. Ancak biz çocuktuk, bilmiyorduk. Askerler sürekli arama yapıyordu. Korkardık. Bu şekliyle bir travmadır. Son gelişini hatırlıyorum. Bir geceliğine kaldı. Ertesi sabah ise dağ yolundan yürüyerek gitti. Bizim köyde 'Kemal anarşist olmuş' derlerdi. Bize yansıması da anarşist yeğeni derlerdi. 1979 yılında babam Almanya’ya yerleşti. Baskılar çoktu. Köy yaşanır olmaktan çıkmıştı. Babam bizi de Almanya’ya getirdi. 'Anarşist yeğeni' olarak köyden ayrıldık.
Biz Almanya’ya Gümüşhane’den, Karadeniz yolu üzerinden gidiyorduk. Babam durduğu her yerde kahvehanelerin önünde durup televizyonlardan haberlere bakardı. Haberlerde Apoculardan bahsedilirdi. İşte ben o zaman Apocuları tanıdım. Amcam onlarla anılıyordu. Babam korkarak, tedirgin bir şekilde bakıyordu haberlere. Çocuk olarak anlayabiliyorsunuz. Almanya’ya geldikten sonra 11 yaşlarında amcamı daha çok arar oldum. Diğer amcalarımı görebiliyordum. Halamın köyde olduğunu biliyorum. Bu noktada, diğer amcam nerede sorusu artık daha belirginleşiyor.
Almanya’da Köln Radyosu vardı; Türkçe yayın yapıyordu. Babam sürekli dinlerdi. Sürekli Apoculardan bahsedilirdi. Kemal Pir ve arkadaşlarının isimleri geçerdi. Artık bu yaşta bununla ilgileniyorsun. Kürt nedir, sorusu oluşuyor. Okulda Kürt çocuklar vardı. Amcamın durumu ortada, daha çok Kürt nedir sorusu ile ilgileniyorsun. Ben Kürtlerin kim olduğunu babamdan öğrendim. Babam da Kemal amcamdan öğrenmiş olmalı ki bize anlatabildi.”
KEMAL PİR’İN SİYASİ YAŞAMINI DEĞERLENDİRMESİ
Ziya Pir amcasının kendi açısından değerlendirilmesinin zor olduğunu belirterek, Kemal Pir’in hapishanedeki duruşu ve direnişi hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: “Kemal Pir’i aile olarak değerlendirmek biraz zor. Bir tarafta o sizin kardeşiniz, evladınız, amcanız... Ailevi yönden duygusal tarafı var. Bir tarafta politik kişilik olarak Kemal Pir var. Bunların ikisini birbirinden ayırmak lazım. 40 yıl sonra dönüp bakıldığında; evet, o dönem için önemliydi, doğruydu belki ama insan olarak ben amcamın hayatta olmasını isterdim. Bu insanidir. Bir de politik bir yönü vardır. Politik yönden bakınca doğru karar vermiştir diyebiliriz. Çünkü ne dedi Kemal Pir, ‘Kürtlerin uyanması için benim ölmem gerekiyor’. Bu benim için belirleyici bir cümledir. Benim ölçüm de o cümledir. Benim yaptığım çalışmalar, kendime verdiğim görevleri o çerçevede değerlendiririm. Yoldaşlarımdan da bunu beklerim.
İnsanlar uyanıyor mu? Bir tek Kemal Pir değil binlerce, on binlerce şehidimiz var. Bu insanlar kendilerini feda etti. Niye? Kürtlerin uyanması için. Kürtler uyandı mı? Kürtlerin uyanması için aynı çizgide devam ediyor mu insanlar? Biri, ben Kürt aktivistiyim, Kürtlerin hakları için mücadele ediyorum diyorsa, ben onu o cümle ile değerlendiririm. Biraz sert ama öyledir. İnsanlar ölüyor. İnsanlar ölürken siyaset yapmak bir hobi değildir. Biz CHP, AKP değiliz. Bizim davranışlarımızdan, eksiklerimizden dolayı insanlar ölüyor. O yüzden onun ağırlığını herkesin üzerinde hissetmesi gerekiyor. Kemal Pir ve arkadaşları Kürtlerin uyanması için kendilerini feda etti. Bugün gereği yapılıyor mu, ben ona bakıyorum.
‘SENİN CESARETİN BENİ AİLEMLE GÖRÜŞTÜRMEYE YETMEZ’
Kemal Pir’in daha önceki cezaevleri süreçlerinde babası tarafından sık sık ziyaret edildiğini söyleyen Pir, o gün hatırladıklarını şöyle aktardı: “Babam kendisini Urfa cezaevinde ziyaret etmişti. Tanınan ve bilinen bir fotosu var. Babam o fotoğrafını getirmişti. Babam amcamı daha sık ziyaret ediyordu. Kemal Pir ile ilgili köye çok haber gelmiyordu. Almanya’ya gitmeden önce babam iki defa Ankara’ya onu görmeye gidiyor. Ancak göremiyor. Biz yıllar sonra öğreniyoruz. Kurdistan’a gitmiş. O dönem Kurdistan’da örgütleme çalışması yapıyor. O dönem gizliliğe önem veriyorlar. Yakalanan arkadaşları bile kim olduklarını bilmiyor. Kemal Pir ile ilgili bir bilgi verilmiyor. Arkadaşları bile sonradan kim olduğunu öğreniyor. Diyarbakır cezaevinde olduğunu çok geç öğrendik. Ölüm orucuna girdiğinden ailenin haberi olmadı. 1981 yılında kışın ilk defa ziyaretine gidiliyor. Büyükbabam ve halam gidiyor. Kısa bir görüşme yapıyorlar. Halam, Kemal Pir ile büyük zorluklar altında görüştüklerini söyledi. Dar bir pencerede kısa bir an görüyorlar. Bir dakika bile sürmüyor. Kemal Pir onlara, ‘Doğru ya da yanlış, bunu böyle kabul edin’ diyor. Bir daha görüşme olmuyor. 1982 yılında aile olarak Türkiye’ye ilk defa gittik. Ölüm orucunda olduğunu aile bilmiyordu. Amcamı ziyaret etmek için bir hazırlık vardı. Büyükbabam, büyükannem, babam Ankara’ya, oradan da Diyarbakır’a gidiyorlar. Cezaevine gidip görüşmeden geliyorlar. Ziyaret mümkün olmuyor. Yıllar sonra Kemal Pir ile cezaevinde yatan bir arkadaş ile tanıştım. 10 yıl önce bir arkadaş ile tanıştım. Kemal Pir ile o dönem cezaevinde olan bir arkadaş şöyle tanıklık ediyor. Esat Oktay Yıldıran gelip Kemal Pir'e, ailesinin geldiğini haber veriyor ve 'görüştüreyim mi' diye soruyor. Kemal Pir de, “Senin cesaretin beni ailemle görüştürmeye yetmez” diyor ve görüşme olmuyor. Aile geri geldi."
Ailesi ile Türkiye’den Almanya’ya geldikten 2 ay sonra Kemal Pir’in şehadet haberini aldıklarını söyleyen Ziya Pir, o süreç hakkında şu bilgileri veriyor: “Kemal Pir’in şehadet haberi köye geldikten sonra iki amcası, köyün muhtarı ve köyden uzak bir akrabamız cenazeyi almak için hareket ediyorlar. Köylüler araç vermiyorlar. 'Biz anarşistin cenazesini getirmeyiz' diyerek araçlarını vermiyorlar. Bir de darbe olmuş. Bir korku iklimi hâkim. Zor bela başka bir minibüs buluyorlar. Diyarbakır’a gitmişler. Önce avukatına gitmişler. Dedem avukatın bürosuna gittiklerini söyledi. Avukat başına gelenleri anlatmış. Dişlerini falan göstermiş. İşkence görmüş. Sıkıntı çekmiş bayağı. Fazla kalmamışlar orada, baskın falan olabilir diye. Korku sinmiş her tarafa.
Daha sonra tanıştığım Hayri Durmuş’un ablası da aynı durumu anlattı. O gün o da avukatın bürosundaymış. Sonra cenazeyi alıp köye getirmişler. Köyün imamı ve diğerleri 'anarşisttir, dinsizdir cenazesi kılınmaz' demiş. Dayısının küçük oğlu imam hatip okulunda okuyor; onu getiriyorlar. Cenazeyi yıkıyor ve namazını kıldırıyor. Babaannem ve halam cenazeyi bir beninden tanıyorlar. İşkencelerden geçmiş... 56 gün ölüm orucu... Tanımak mümkün değilmiş.
Almanya’da ise ilk olarak ben haberi aldım. Almanya’da kaldığımız köyde bir komşumuzun evinde telefon vardı. Köyden aradılar. Ben gidip görüştüm. Yengem bana Kemal amcamın ölüm haberini söyledi. Tabii o dönem köyden bir haber almak bayağı zaman alıyordu. O an babama söylemekte zorlandım. Yolumu uzattım, diğer amcama gittim. Ölüm orucunda olduğunu o ana kadar bilmiyorduk. Beni etkiledi. Sorular sormaya başlıyorsun. Bir insan neden kendini feda eder? Ne uğruna? Büyümeye başlıyorsun ve anlam veriyorsun bazı şeylere. 2008 yılına kadar mezarının yapılmasına bile izin vermediler. Devlet bu kadar korkuyor Kemal Pir’in isminden. Sadece ismini ve doğum tarihini yazmamıza izin verildi. Onun sözlerini yazdırmak istiyorduk ancak izin vermediler. İlerde o da olur.”
‘KEMAL PİR’İN ARKADAŞLARI 1982’DE İLK DEFA EVİMİZE GELDİ’
Kemal Pir’in şehadet haberinin Almanya’ya geç geldiğini, bundan dolayı babası ile amcasının cenazeye gidemediğini söyleyen Pir, şöyle devam etti: “Kemal Pir’in yoldaşları-arkadaşları, 1982 yılında ilk defa bizim eve geldiler. Babamla görüştüler. Bir toplantı vardı, oraya gittiler. Aileden Kemal Pir ile ilgili fotoğraf ve özel eşyaları varsa; yani onu hatırlatacak özel eşyaları varsa istemişlerdi. Şu an herkesin bildiği fotoğraf, o zaman gitti. Babam arkadaşlarına teslim etti. Kemal Pir’in politik yönü ile tanışmamız o zaman başladı. Ölümünden sonra... Ölümünden önce amca olarak tanıdık. Siyasi kimliğinin daha sonra Türkiye’de ve Kurdistan da nasıl bir iz bıraktığını çok daha sonra öğrendik biz. Bu, süreç ile alakalı. Türkiye’deki haksızlıkları gördükçe daha da büyüyor Kemal Pir gözümüzde. O bu haksızları o zamandan görmüş. Buna karşı kısıtlı imkanlarla arkadaşlarıyla nasıl bir mücadele vermiş. Bütün imkanları bitince en son verebileceği en değerlisi canını vermeyi başarmış. O cesareti göstermiş bu insanlar. Bu tabii Kemal Pir’i feci şekilde büyütüyor.
Yeğeni olarak, insan hakları savunucusuyum. Azınlık hakları savunucusuyum. Milletvekilliği etiketini bir yana bırakın, haksızlıklara karşıyım derken, yanınızda, her tarafta onun gölgesi var. Hiçbir zaman o gölgeden çıkamazsınız. Mümkün değil. Gerek de yok. Onun büyüklüğü her zaman karşınızda duruyor. Amed’de vekil seçilirken kişisel olarak hiç sevinmemiştim. Herkes biraziyê (yeğen) Kemal Pir, diyor. Herkesin farklı bir Kemal Pir’i var. Bazıları mücadeleci Kemal Pir, bazıları komutan Kemal Pir tarafını seviyor. Bazıları da insanı öne çıkarıyor. Siz herkesin bir yönüyle sevdiği Kemal Pir’in yeğenisiniz. Öyle bir beklenti var. Elbette Kemal Pir’in gölgesinden çıkamazsınız. O farklı bir dünya. Kemal Pir, Hayri Durmuş, Mazlum Doğan gibi arkadaşlarla kendinizi ölçmeyi aklınızdan bile geçiremezsiniz."
Kemal Pir’in ideolojik ve politik mücadelesinin küçük yaşlarda kendisini etkilediğini söyleyen Ziya Pir, “İnsan hakları ve Kürt sorunu konusunda bilinçlenmem 14 yaşında başladı. Tercümanlık yaparken, devletlerin vatandaşlarına zulüm yaptığını ve bunun Türkiye’de yoğun olduğunu anladım. Bende bir duyarlılık oluşmuştu. Kemal Pir’in düşünceleri ve mücadelesi ile bir yerde kesişti ve birleşti. Fikirleri belki öncülük etti. Daha sonra onun mücadelesi ile harmanlaştı. Fikirleri çalışmalarıma öncülük etti. Bir Türk olarak neden Kürtlerin davası ile ilgilisiniz, mücadele ediyorsunuz, bedel ödüyorsunuz; cevabı burada yatıyor. Kendimden yol çıkacak olursam, köyde ailesi tarafından anlatılanları düşününce benim gibi benzer bir gelişme içinde olduğunu düşünüyorum" dedi.
KURDISTANİ BİR MÜCADELEYİ ESAS ALMASI ABDULLAH ÖCALAN İLE TANIŞMASINDANDIR
Kemal Pir’in Kurdistani bir mücadelede yer almasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanışmasının etkili olduğunu savunan Pir, “Çünkü babamın anlattıkları, onun Türkiye’de eşitsizlik, yoksulluğun ortadan kalkması gibi düşüncelere sahip olması yönündeydi. Bir de 72’den sonra Abdullah Öcalan ve Haki ile tanışması onu tarafa çekmiştir diye düşünüyorum. Kemal Pir’in davası o tanışmayla alakalıdır. Yoksa belki de yolunu farklı seçecekti. Yine sosyalist bir çizgide ama Kürtler üzerinden değil de belki köylü mücadelesi ya da başka bir şey olabilirdi. Sanırım o zamanlar o da bir köylü çocuğu olarak ilk defa Kürtlerle tanışmıştır. Ondan etkilendiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de en çok zulme uğrayan ve acılar çeken Kürtlerdir.”