Keskin: Dünyayı direnenler değiştirir

Açlık grevi direnişinin sonuç alacağına dair umutlu olduğunu söyleyen İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, "Dünyayı direnenler değiştirir. Bu direniş de mutlaka bu coğrafyada bir değişikliğe neden olacak" dedi.

İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Eren Keskin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridi ve açlık grevi direnişlerini ANF'ye değerlendirdi. AKP'nin derin devlet ile yaptığı uzlaşmanın ardından Kürt sorununda çözümsüzlük politikasını yeniden gündeme soktuğunu hatırlatan Keskin, "Biz aslında böyle bir şey bekliyorduk. Devlet şiddetin devam etmesini istiyor bu son derece açık. Sayın Öcalan'a yönelik tecrit, açlık grevlerine dönük duyarsızlık, bütün bunların sebebi şiddetin devam etmesini istemeleridir.

Tüm Kürdistan parçalarında bir hareketlilik var, özellikle Suriye'de. Kürt hareketinin uluslararası düzeyde meşruiyet kazanması bence Türkiye'yi rahatsız ediyor bu çok önemli bir neden. Bütün bu nedenlerin toplamı ile hem tecrit devam ediyor, hem de açlık grevlerine yönelik duyarsızlık. İmralı sürecinin başından beri Öcalan'ın avukatlarından biriydim. Tecrit o zaman da vardı ve İmralı Cezaevi o dönemde yasa dışı bir yere bağlıydı. Biz o dönemde Mudanya Savcılığı'na başvurduğumuzda, savcı bize açıkça yetkili ben değilim diyordu. Yani en başından beri orada bir hukuksuzluk vardı" diye konuştu.

AVRUPA DEVLETLERİ GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİYOR

Öcalan'a sıradan bir tutsak olarak bakılamayacağını vurgulayan Keskin devamla şunları belirtti: "O'na yönelik tecrit bütün halka bir tehdit anlamına geliyor. Biz insan hakları savunucuları olarak çok uzun yıllardır bunu dile getiriyoruz. Çünkü TC devleti İmralı'da kendi yazılı hukukuna aykırı davranıyor. Ve ne yazık ki onun uyguladığı hukuku denetleme makamı olan Avrupa devletleri de bu görevini yerine getirmiyor. Türkiye'ye neden bunu yapıyorsun diye sormuyorlar.

Ben 90'lar çok yakından yaşamış bir insan hakları savunucusuyum. Şiddetin çok yoğun olduğu, öldürmelerin kaybetmelerin, köy yakmaların, kontra gerilla cinayetlerin yaşandığı 90'larda bile devlet şiddeti bu kadar fütursuzca savunamıyordu. Biz yaptıklarını bilsek de yapmadık diyorlardı. Ama şimdi açıkça yaptık diyorlar. Jandarma istihbaratın çeşitli rumuzlarla kullandıkları sosyal medya hesaplarına baktığınızda yaralı yakalanan gerillalara uygulanan şiddeti gözlerimizle görüyoruz. Şiddet meşrulaştırılmış durumda."

Toplumun son derece ırkçılaştırıldığını ve ırkçılık sıradan hale geldiğinin altını çizen Keskin, "Geçen hafta Sakarya'da ırkçı cinayetinin işlendiği bir duruşmaya katılmıştık. Bu örgütlü ırkçı cinayeti değildi ama ırkçılığın sıradanlaştığını orada gördük. Ve ben bunun çok daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Yani herkes ırkçı bir cinayetin faili olabilecek bir noktada. O nedenle çok zor bir süreç.

DİRENİŞ BU COĞRAFYADA MUTLAKA BİR DEĞİŞİKLİĞE NEDEN OLACAK

Geçtiğimiz günlerde Leyla Güven ile görüşme yaptıklarını söyleyen Keskin, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Leyla Güven ‘ben kesinlikle yaşamak istiyorum’ dedi. Yaşamak adına yapılan bir eylem. Çünkü o sadece İmralı'daki tecridi değil, Kürt sorununu çözecek açıklamalar da yapıyor. Dilerim ki herkes bunu anlıyordur. İHD Genel Merkezi gerçekten çok fazla uğraşıyor ama resmi makamlara, bakanlara en zor ulaştığımız süreci yaşıyoruz.

Biz 90'lar da bile bakanlarla görüşebiliyorduk. Yani tamamen sivil topluma kendilerini kapatmış durumdalar. O nedenle yapılan başvurular şuana kadar sonuçsuz kaldı. Yine de bir sonuç alınacak umudu içerisindeyim. Hep söylüyorum dünyayı direnenler değiştirir. Bu direniş de mutlaka bu coğrafyada bir değişikliğe neden olacak.

Tüm sivil örgütlerinin üzerindeki korku perdesini yırtması lazım. Çünkü son derece halkı bir talep. Türk devletine sadece yasaları uygula diyorsun. Yazılı hukukunu uygula diyorsun. Böyle olmayacak bir talep değil bu. Sadece müebbet ceza almış hükümlü mahpusların hakları nedir onları uygula. Ailesi ile avukatıyla görüşme hakkını sağla. Bu haklı ve yasal bir talep."