Keskin: Nimet Tanrıkulu da Remzi Çalışan gibi tahliye edilmeli!

İnsan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun tahliyesi için başvuran İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Sendikacı Remzi Çalışkan gibi Nimet de ‘Örgüt üyeliği’ iddiası üzerine verilmiş kovuşturmaya yer yok kararı dikkate alınarak tahliye edilmeli” dedi.

EREN KESKİN

26 Kasım 2024 tarihinde Ankara merkezli 19 ilde yapılan siyasi soykırım operasyonunun hedefi olan insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun keyfi ve hukuksuz tutukluluğu sürüyor. Özgürlüğünden mahrum bırakılan mücadele arkadaşı Tanrıkulu için tutukluluk durumuna ilişkin tahliye talebinde bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ANF’ye konuştu. Nimet Tanrıkulu’nun tutuklanmasının akıldışı olduğunu vurgulayan Keskin, aynı dosya kapsamında tutuklanan Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın daha önce hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan soruşturmaya verilen takipsizlik kararına istinaden tahliye edildiğini, o halde aynı iddiayla hakkında takipsizlik kararı verilen Tanrıkulu’nun da tahliye edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

‘POLİS, TANRIKULU’NUN HASTA ANNESİ İÇİN YAPTIĞI UYARIYI DAHİ DİKKATE ALMADI’

Eren Keskin, 65 yaşında Nimet Tanrıkulu’nun bizzat İHD’nin kuruluşunda yer almış bir insan hakları savunucusu olmasının yanı sıra Alevi olmasından dolayı da birçok Alevi kurumunda yönetici olarak çalıştığını anımsattı. Tanrıkulu’nun hem ulusal hem de uluslararası düzeyde tanınan, yaptığı çalışmalar bilinen bir insan hakları savunucusu olduğunu belirten Keskin, ama ifadeye çağrılmak yerine 26 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’daki evine yapılan bir polis baskınıyla gözaltına alındığını hatırlattı. Mücadele arkadaşı Tanrıkulu’nun gözaltına alındığını eşi olan 78’liler Girişimi Türkiye Temsilcisi Celalettin Can’ın aramasıyla öğrendiğini aktaran Keskin, Nimet’in evde demans hastası olan annesinin olduğunu ve onu korkutmamak adına uzun namlulu polislere yavaş olmaları yönünde uyarıda bulunmasına rağmen dinlemediklerini ve evi darmadağın ettiklerini belirtti. Nimet Tanrıkulu’nun evde kelepçelenerek gözaltına alındığını ve apar topar Ataköy Polis Merkezi’ne götürüldüğünü anlatan Keskin, “Ben de hemen polis merkezine gittim. Ankara Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma olduğu için karakolda polisler ne olduğunu bilmiyordu. Ama biz oraya gittikten sonra karakola bir telefon gelmesiyle polislerin bize karşı tavırları değişti. Bu defa bilgi almaya çalışan biz avukatlara, ‘Gizlilik kararı var’ denilerek başka bir muameleyle karşı karşıya kaldık” dedi.

‘SAVCILIK SÜRECİ DE İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜ’

Nimet Tanrıkulu’nun 5-6 saat Ataköy Polis Merkezi’nde tutulduktan sonra bir otobüsle Ankara’ya götürüldüğünü belirten Keskin, Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’nde tutulduktan sonra savcılığa çıkarıldığını dile getirdi. Tanrıkulu’nun alındığı operasyonda çok sayıda sendikacı ve DEM Partili siyasetçinin farklı şehirlerde gözaltına alınıp Ankara’ya getirildiğini anlatan Keskin, gözaltına alınanların TEM Şubesi’nde 3 gün boyunca psikolojik şiddete, tehditlere maruz kaldıklarına dikkat çekti. Savcılık ve sulh ceza aşamasının tam bir işkenceye dönüştüğünü belirten Keskin, gözaltıların tam 18 saat gereksiz biçimde adliyede bekletildiğine işaret etti.

‘DOSYADA BİR İTİRAFÇININ BEYANLARI DIŞINDA BİR ŞEY YOK!’

Savcılıkta ise Tanrıkulu’na istinat edilen iddiaların içinin boş olduğunu vurgulayan Keskin, şöyle konuştu: “Nimet’in evde bulunan ama kendisinin olmayan bir telefonda yer alan bir çatışma görüntüsü. Bu görüntüler de internette herkesin ulaşabileceği görüntüler. Nimet zaten telefonun kendisinin olmadığını ve bu görüntüleri hiç görmediğini, eşi aynı zamanda gazeteci olduğu için onunla ilgili olabileceğini söyledi. Birinci suçlama bu telefondaki görüntülerdi. Kerem Gökalp isimli açık bir itirafçının yalan beyanları soruldu. Kerem isimli itirafçı, Güney Kürdistan’da dergi adına Nurettin Demirtaş ile bir görüşme yaptığını söylüyor. Buna dönük de ortada ne bir ses kaydı ne resim, hiçbir delil yok. Sadece kendini kurtarmak için insanların üstüne iftira atan bir itirafçının beyanları dışında. Nimet bu iftirayı kabul etmedi, barış sürecinde Kuzey Irak’a 3-4 defa gittiğini, bir iş kadınının verdiği yemeğe davet edildiğini, 2 kere de o süreçte Süleymaniye’de beraber kitapevi açmak istedikleri gazeteci Celal Başlangıç ile beraber gittiğini, ama daha sonra ekonomik durumlarının buna olanak vermediğini beyan etti.

‘SEYİT RIZA’NIN RESMİNİ PAYLAŞMAK DA SUÇ SAYILDI’

O kadar trajik-komik suçlamalar var ki, bu akıldışılık karşısında insan şaşırıyor. Mesela Nimet’in Facebook’unda yaptığı Seyit Rıza paylaşımları, yine hazırlayacağı belgesel için Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde yatmış olan ve haklarında soruşturma olan insanlarla yaptığı sözlü tarih çalışması da suçlamaların içinde yer almış. Bir de kadın konferansına katıldığı iddiası; başka da elle tutulur hiçbir şey yok. Ama işte Nimet’i tutukladılar.”

‘HİÇBİR DELİL ÖRGÜT ÜYELİĞİ KRİTERİNE UYMUYOR’

Nimet Tanrıkulu hakkında daha önce “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan soruşturmaya takipsizlik kararı verildiğini belirten Keskin, bunların hepsini sulh ceza hakimliğine sunduklarını, ancak sulh ceza hakimliğinin zaten Nimet’i tutuklamaya endekslendiği için hiçbirini dikkate almadığını söyledi. Daha sonraki süreçte Nimet’in dosyasının diğer sendikacılardan ayrıldığını dile getiren Keskin, iddianameyi hızlı hazırlayan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı verdiğini ve dosyayı İstanbul’a gönderdiğini ifade etti. Bunca zamanı bu bürokratik işlemlerle geçirmek zorunda kaldıklarını belirten Keskin, bundan dolayı tekrar tahliye talebinde bulunmak zorunda kaldıklarını aktardı. Aynı dosya kapsamında tutuklanan DİSK’e bağlı Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın daha önce hakkında “Örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan soruşturmaya verilen kovuşturmaya yer yok kararına istinaden tahliye edildiğini hatırlatan Keskin, “Mahkeme çok iyi bir tespit yaparak Çalışkan’ı daha önce aynı suçlamadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği için tahliye etti. Ama Nimet hakkında da daha önce “Örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan soruşturmada kovuşturmaya yer yok kararı verildi. O zaman onun da Çalışkan gibi tahliye edilmesi gerekir” dedi. Tanrıkulu’nun tutukluluğuna itiraz eden ve tahliye talebinde bulunan Keskin, Nimet hakkında öne sürülen hiçbir delilin “Örgüt üyeliği” kriterine uymadığını, dosyada sadece Kerem isimli bir itirafçının kendini kurtarmak için somut hiçbir delile dayanmayan ve muhtemelen kendisine polis tarafından verdirtilen yalan beyanlar olduğunu kaydetti.

‘NİMET DURUŞMA ÖNCESİ SERBEST BIRAKILMALI!’

Nimet’in tutuklanmasının akıldışı bir durum olduğunun altını çizen Keskin, “Nimet 30 yıldan fazladır insan hakları hareketinin içinde yer alıyor ve bugüne kadar örgüt üyesi olduğu fark edilmemiş. Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Kaldı ki çözüm sürecinden söz ediliyor. Aradan 11 yıl geçmiş. 11 yıl sonra mı bu insan tutuklanıyor? Geçmişteki çözüm sürecinde görev alan devlet yetkililerine hiçbir şey olmazken, o dönem çalışma yürüten dönemin HDP milletvekilleri bu çalışmalar gerekçe gösterilerek hukuksuz bir biçimde tutuklandı. Kobanê bu davalardan bir tanesi. Bugün de öyle bir süreçten bahsediliyor, o zaman sormak lazım yarın da mı aynı hukuksuzluk işletilecek? O nedenle biz 4 Mart 2025 tarihinde 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ilk duruşması öncesi Nimet’in daha fazla özgürlüğünden alıkonulmadan tahliye edilmesini bekliyoruz. Nimet’in yaşlı hasta annesi ve babası var. İkisi de bakıma muhtaç insanlar ve ikisine de Nimet bakıyordu. Biz tahliye talebinde bulunduk, bu hafta umarım hakim doğru değerlendirir ve Nimet’i serbest bırakır” dedi.