Kürtlere karşı ‘Özel Ekonomik Terör’

Kürtlere, ‘Ya kimliğiniz ya biyolojik varlığınız! İkisinden birini mutlaka tercih etmek zorundasınız’ dayatması, korkunç bir özel savaş yöntemidir; ‘Özel Ekonomik Terör’dür.

İnsanları can evinde vurmanın en etkili silahı ‘özel savaş’tır. Özel savaşın ise en etkili silahı psikolojik savaştır. Özel savaş, topluma karşı egemenlerin sömürü düzenlerini sürdürebilmeleri için oluşturdukları savaş biçimidir.

Devletin gasp üzerine kurulduğu, toplumun ellindeki değerleri çalarak kendisini var ettiği gerçeği, toplumun tümüne kendisini dayatmadan, kendisini var edemez, daimi kılamaz. Daha somut olarak: Özel savaşla devlet, birey ve toplum haline geliyor. Birey devletleşip insan olmaktan çıkıyor. Toplum, toplum olmaktan çıkıyor, yok oluyor. Geriye sadece devlet kalıyor.

Devlet, toplumu devlet haline getirmişse, toplumu tümden bitirip kendine benzetmişse artık sömürü düzeni tümden hakimiyetini sağlamıştır; devlet, topluma yedirilmiştir. Devlet topluma yedirilmiş ise özel savaş artık başarı sağlamış demektir.

Psikolojik savaş ise ruhlara işlenmiş olan bu durumu ifade ediyor. İnsanların ruh dünyasına girip manipülasyonla bireyi bireyden çalarak, devletin kullanacak ham maddesi haline getirmeyi sağlıyor. Bu bağlamda özel savaşı, ‘saldırgan bir savaş’ olarak tanımlamak yerinde olacaktır. En kirli olanı da insanları boğazları üzerinden teslim alma yöntemidir. Başka bir tabirle açlık ile toplumu tüm değerlerinden uzaklaştırarak teslim alma yoludur.

ÖCALAN’IN ÖZEL EKONOMİK SAVAŞ TANIMI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, özel olarak Kürdistan’da Kürt toplumuna karşı kullanılan savaş biçimini, ‘Özel Ekonomik Savaş’ olarak tanımlıyor. Kürt Halk Önderi, şöyle izah ediyor: ”Kürt toplumu, Kürt insanları ekonomik olarak biyolojik varlığını sürdüremez duruma getirilmek istenmektedir. İnsanlar yaşamlarını idame edemez hale getirilerek bunun yarattığı, yaratacağı ortamı, koşulları kullanarak insanlara tüm ulusal, toplumsal, insani değerlerine ihanet ettirilerek kendi varoluşlarına, varlıklarına ihanet ettirilerek; insani, toplumsal, ulusal kimliğinden tümden boşaltarak insan olmaktan çıkartmak istemektedirler. Bu duruma düşürülmüş bir varlığı istedikleri gibi kullanma imkanına kavuşmuş olacaklardır… Kürdistan’da ulusal, toplumsal büyük bir halk hareketi karakterini kazanmış bir hareketin imhasını, tasfiyesinin ve bunun sonucunda da Kürtleri soykırıma uğratmanın imkanı, koşulları bu nedenle kalmamış olmaktadır. Bu gerçekliği gördüklerinden dolayı da inkarcı, soykırımcı, sömürgeci Türk devleti 2000’den sonra AKP adı altında Kürt soykırım savaşını yürütebilmek, sonuç alabilmek için bunun esas boyutunun Kürt halkının, toplumunun, insanlarının ulusal, toplumsal varlığından, gerçekliğinden ve özgürlük mücadelesinden düşürülmesi gerekmekteydi. Bu kadar halklaşan, toplumsallaşan bir hareketin ne yapılırsa yapılsın imhasının, tasfiyesinin başarılması mümkün olmayacaktır.

DİNİ DE İSTİSMAR ETTİLER

Bu nedenle de 2000 sonrasında AKP adı altında dini de tümden özel savaşın, psikolojik savaşın, topyekun Kürt soykırım savaşının bir parçası haline getirdiler. Kürt halkına, toplumuna, insanına karşı sınırsız bir biçimde özel savaşı tüm boyutlarıyla geliştirerek derinleştirerek, yoğunlaştırarak uygulamaya koydular. Halkı, toplumu, insanları doğrudan hedefleyerek her türlü yöntemi kullanarak yozlaştırmaya, çürütmeye, çökertmeye çalıştılar. Kürtleri tüm ulusal, toplumsal, insani değerlerinden, özünden boşaltarak manevi, moral, ahlaki olarak bitirmeyi esas aldılar. Böylece toplumu, insanları kendi öz varlıklarından düşürerek bitirmek istediler.

TC’NİN KÜRDİSTAN’DAKİ KOD ADI AKP’DİR

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürdistan’daki kod adı AKP olmaktadır. Çünkü doğrudan, açıktan Türkiye Cumhuriyeti olarak Kürtlere neler yapmış olduklarını bilmekteler. Bu nedenle de Kürtleri aldatmalarının, kandırmalarının koşulları, imkanları kalmamış olduğundan AKP adı altında Kürt soykırım savaşını yürütmektedir. AKP’nin varlığı, gerçekliği, hakikati Kürtleri halk ve ülke olarak soykırıma uğratma gücü olmaktadır. Bunu yapabilmesi ve sonuç alabilmesi için Kürtleri kendi varlık ve özgürlük mücadelesinden düşürmesi gerekmektedir. Bunu yapabildiği, başarabildiği oranda Kürt Özgürlük Hareketi’nin imhasını, tasfiyesini ve Kürtlerin soykırımını başarabilir…”

AÇLIK TERBİYE ETME

Dikkat edersek; TC adındaki sömürgeci faşist yapı, Kürtlere karşı onca baskı ve zulüm uygulamasına rağmen Özgürlük Hareketi’nin gelişimiyle birlikte Kürt halkı yeniden dirildi, yeniden kendisini var etti, adeta ölü hücrelerden canlı hücrelere yaratarak ayağa kalktı. Öyle ki, üstünü betonladık dedikleri gerçeği, betonları parçalayarak yeniden var etti. Bu öyle bir var oluştur ki; onca zulme ve baskıya, işkenceye rağmen gün yüzüne çıkartılabildi. Bir kere böyle görkemli bir şekilde gün yüzüne çıkartılan bir gerçeği, tersine çevirmek neredeyse imkansız olduğunu gören bu faşist rejim, özelde de 2000’lerden sonra yeni savaş yöntemlerine baş vurdu. Yeni savaş yöntemini/ismini açıktan ifade etmese bile ‘Özel Ekonomik Savaş’tır, yani ‘açlıkla terbiye etme’dir. Bio iktidar olarak tanımlanan bu teslim alma yöntemiyle toplumun tüm manevi ve maddi değerlerine saldırılarak, toplum teslim alınmaya çalışılmaktadır.

Hiç şüphe yok ki TC, kuruluşuyla birlikte Kürt halkına karşı her türlü özel savaş yöntemini kullandı. Hatta Özel Ekonomik Savaş yöntemini de az kullanmadı. Belirtildiği gibi 2000’lerden sonra bu savaş yöntemi inanılmaz düzeye çıkartılarak, toplumun tüm yapı taşlarına karşı bir saldırı başlatıldı.

Hatırlayalım, birkaç yıl önce Siirt YİBO’larında onlarca genç kıza tecavüz edilmişti. İnsanlık onuruna karşı suç işlenmesine rağmen zamanının Siirt Valisi, “Taş atacağına fuhuş yapsınlar” gibi, normalinde insan aklının alamayacağı sözler sarf etmişti.

TOPLUMUN DÜŞÜRÜLMESİ VE İMHA

Öcalan, “Bir toplumun içerisinde böylesine saldırıların gelişmesi ve bunların sürmesi halinde buna karşı gerçek anlamda tutum, tavır alamayan, almayan bir toplumun, insanların zaman içerisinde nasıl yozlaşacağını, çürüyeceğini ve tükenerek çökeceğinin bilincinde olmak gerekmektedir. Kürdistan’da tümden toplum yozlaştırılmak, çürütülmek ve çökertilmek istenmektedir. Kendi insani, ahlaki, manevi, moral değerlerine, toplumsallığına sahip çıkmayan bir duruma düşürülmek istenmektedir. Bu yapılabildiği, başarılabildiği oranda Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin toplumsal, halk gücü zayıflatılacak, daraltılacaktır. Ondan sonra da askeri olarak imha ve tasfiye etme imkanını, koşullarını bunun sonucunda kavuşacaklarını hesaplamakta, buna inanmaktalar” diyor.

Özcesi, Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni yenilgiye uğratmak için Kürt halkını, Kürt toplumunu, insanlarını siyasal, ulusal, toplumsal mücadelenin etkisinden çıkartılarak Kürt halkını varlık ve özgürlük mücadelesine sahip çıkamaz duruma düşürebilmek gerektiğine inanılmaktadır.

KÜRTLERİ DİZE GETİREMEDİLER

1990’larda, binlerce köy yakıp yıktılar, milyonlarcasını yurtlarından koparttılar, binlercesini failleri belli olduğu halde faili meçhul adı altında katlettiler, aç bıraktılar, işkencelerden geçirdiler, ancak yine de Kürt halkını dize getiremediler. Kürt halkı özgürlük mücadelesinden, kendi onurlu duruşundan bir milim geri atmadı, tam tersine daha da özgürlüğe ve özgürlük değerlerine asıldı, onuruna daha fazla bağlı kalarak Özgürlük Hareketi etrafında bir çember oluşturdu. Yediden yetmişe herkesi bu özgürlük ruhu sardı.

Kürdistan’da bu tarzdaki çocuk tecavüzleri, fuhuş, uyuşturucu nasıl geliştirildi? Bunları öyle kendiliğinden olan, gelişen durumlar olmamaktadır. Bu öyle sapıklık, kişilik bağlamında gelişen bir durum da olmamaktadır. Bunlar özel savaş planlaması, saldırıları olmaktadır. Eğer bu yapılanlar özel savaş hükümetinin, özel savaş güçlerinin yürütmüş olduğu özel savaş saldırıları, bunların sonucunda nelerin yapılmak istendiği Kürt halkının, toplumunun, insanlarının nasıl bir duruma düşürülmek istendiği anlaşılmazsa o zaman bu özel savaş saldırılarına karşı gerçek anlamda mücadele yürütülemez.

Bu bağlamda yeniden, “Taş atacağına fuhuş yapsınlar” sözlerine geri döndüğümüzde göreceğiz ki; bu sözleri ile bu Vali, özel savaş rejiminin, özel savaş hükümetinin Kürdistan’daki tecavüzün, fuhuşun gerçek sorumlusu, yürütücüsü olduğunu hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde her insanın anlayabileceği açıklıkta, netlikte, somutlukta ortaya koymuştu.

Siirt Valisi’nin, “Taş atmasınlar fuhuş yapsınlar” demesinin hakiki anlamda Kürdistan’daki tecavüzleri, fuhuşu, uyuşturucuyu ve diğer toplumu, insanları düşürecek tüm uygulamaların özel savaş rejiminin/hükümetinin, özel savaş konsepti ve politikaları temelinde geliştirilen, yürütülen durumlar olduğunun anlaşılması gerekiyor.

EKONOMİK TERÖR DE DİYEBİLİRİZ

Kürdistan’da Kürt halkına uygulanan özel ekonomik savaş öylesine bir düzeyde yürütülmektedir ki ‘ekonomik terör’ olarak nitelendirmek gerekmektedir. Kürtlerin insani olarak varlıklarını koruyarak sürdürmesine imkan verilmek istenmemektedir. Ekonomik uygulamalar, Kürt halkını soykırıma uğratmak temelinde planlanarak yürütülmektedir. Kürt halkına biyolojik varlığını sürdürmek istiyorsanız ‘insani, ulusal, toplumsal kimliğinizden vazgeçeceksiniz, eğer bunu kabul ederseniz ve yaparsanız, ondan sonrasında biyolojik varlığınızı sürdürmeniz için ekonomik imkanlar, koşullar sunarız. Ama bunu yapmanız için ilk önce kendi insani, ulusal, toplumsal kimliğinizden, bu temeldeki varlığınızdan vazgeçmeniz gerekmektedir. Aynı zamanda kendi insani, ulusal, toplumsal kimliğinize de bu amaçla varlık ve özgürlük mücadelesi yürütenlere karşı düşmanlık yaparak savaşacaksınız. Kendinizi bu temelde de kanıtlamanız gerekmektedir. Bunu yaparsanız o zaman biyolojik varlığınızı sürdürmenize imkan sunarız’ deniliyor.

YA KİMLİĞİNİZ YA DA VARLIĞINIZ

Kürtlere, ‘Ya kimliğiniz ya biyolojik varlığınız! İkisinden birini mutlaka tercih etmek zorundasınız’ dayatması korkunç bir özel savaş yöntemidir. Özel Ekonomik Terör’ün kendisi budur.

Bir yandan özgürlük değerlerine bağlı yaşamak isteyen Kürt insanına, Kürt toplumuna bu dayatılırken, diğer yandan ise Kürdistan’da insani, ulusal, toplumsal kimliklerini inkar ederek, varlık ve özgürlük mücadelesine karşı sömürgeci, soykırımcı devletin ajanlığını, kontralığını yaparak hareket eden kişilere, kesimlere belirli düzeyde ekonomik imkanlar ve yaşam ayrıcalıkları sunarak, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütmekte olduğu topyekun soykırım savaşında ihanetçi, ajan, kontra olarak her boyutta sonuna dek kullanmaktadır. Bu kişiler üzerinden halkı, toplumu, insanları etkileyerek varlık ve özgürlük mücadelesinden uzaklaştırarak, kendi saflarına çekerek kontrol altına alarak sahte umutlar yaratarak sömürgeci soykırımcı egemenlik sistemini kabul ederek hareket etmeleri sağlanmak istenmektedir. Bu minvalde, bugün Kürdistan’da etrafımıza baktığımızda böyle düşmanın özel yetiştirmeleri olarak ortada dolaşan, halkın üzerine salınanları çok rahat bir şekilde görmek mümkündür.

Bugünlerde Kürt halkına karşı sürdürülen her türlü kirli özel ekonomik savaş politikalarını doğru bir şekilde okuma temelinde, yine tohumluklar olarak kendini kullandırtan ve bu temelde de soykırımcı sömürgecilik tarafından kullanılan bu kesimleri görüp, nasıl bir rol ile görevlendirildiklerini de anlama temelinde, hem bu kirli özel ekonomik terör rejimine karşı durmak, hem de bu iflah olmaz kişilikleri kendi içimizden çıkarıp atma temel bir insanlık görevi olmalıdır.