MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi için işçilerin birlikte mücadelesi önemli

MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi başlıyor. Birleşik Metal-İş Toplu Sözleşme Uzmanı İrfan Kaygısız, başarılı bir toplu iş sözleşmesi için işçilerin ortak mücadelesine vurgu yaptı.

Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile işçi sendikalarındaki yeni dönem arasındaki grup toplu iş sözleşmesi (TİS) eylül ayı itibarıyla başlıyor. 3 sendikaya bağlı 154 bin işçiyi kapsayacak bu toplu sözleşmede işçilerin enflasyona ezdirilmemesi bekleniyor. Fakat ağustos ayı boyunca yapılan kamudaki toplu iş sözleşmesi ve hükümetin hakem heyeti üzerindeki etkisi ile yaptığı sözleşme farklı kollardaki toplu iş sözleşmelerinin de bir yanıyla zor geçeceğine dair işaretler de veriyor. Şimdiyse emek cephesi, özel sektördeki en büyük TİS olan ve birçok farklı sektördeki benzer süreçleri de etkileyen metaldeki bu süreci yakından izliyor.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal- İş Sendikası Toplu Sözleşme Uzmanı İrfan Kaygısız, hem metaldeki toplu iş sözleşmesinin önemini hem de sendika olarak nasıl bir taslak hazırladıklarını ANF’ye anlattı.

ÖZEL SEKTÖRDEKİ EN BÜYÜK TİS

Kaygısız, öncelikle bu grupta yapılacak sözleşmenin önemine dair şunları aktardı: “MESS ile yapılan grup toplu iş sözleşmesi yaklaşık 154 bin işçiyi kapsıyor. Bu 154 bin işçi üç sendikaya dağılmış durumda. Bizim sendikamız olan Birleşik Metal- İş bu kapsamda 34 işletmede örgütlü ve yaklaşık 12 bin üyesini ilgilendiriyor. Metaldeki TİS’in önemi şuradan geliyor, özel sektördeki en yüksek sayıda işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi. Onun dışında metal sektörü genel olarak işçilerin özel sektör bakımından en yüksek örgütlüğü olduğu sektör. Metal sektörü ekonominin de lokomotifi niteliğinde. Türkiye ekonomisinin üçte birini oluşturuyor. Beyaz eşyadan demir döküme ve elektroniğe kadar geniş bir alanı kapsıyor. Bu bakımdan önemli bir sözleşme hem iktisadi hem siyasi sonuçları bakımından. Metal sektöründeki grup toplu sözleşmesi kendi dışındaki toplu sözleşmeleri de etkiliyor.

Normalde yürürlük tarihi 1 Eylül ancak yasal prosedürlerden dolayı toplu sözleşmenin başlaması biraz geç oluyor, toplu sözleşme yapmak için Çalışma Bakanlığı'ndan yetki belgelerinin alınması gerekiyor. Yetki belgeleri yeni geldi. Dolayısıyla bizim 14- 15 Eylül'e kadar toplu sözleşme teklifini MESS’e vermemiz ve ilk 30 gün içerisinde toplu sözleşmeye başlamamız gerekiyor. Biz hazırlıklarımızı tamamladık. Sanıyorum Ekim başı gibi de görüşmeler başlar. Tabii uzun sürüyor görüşmeler. 60 günlük bir görüşme süreci var, ilk toplantıdan itibaren genellikle o 60 günde anlaşma sağlanamıyor. Daha sonra uyuşmazlık süreci zorunlu bir mekanizma. Yaklaşık bir buçuk iki ay kadar da o sürüyor ve ondan sonra grev sürecine doğru giriliyor. Genel olarak bakıldığında toplu sözleşmelerin imzalanması Ocak ayını buluyor. Aynı zamanda metal işverenleri yılbaşındaki yeni dönem asgari ücreti de görmek istiyor. Bu dönem bunu bekler mi bilmiyoruz ama genel bir eğilim olarak son bir iki dönemdir asgari ücreti bekliyorlar ve son ücret tekliflerini bunu da dikkate alarak yapıyorlar.

YÜZDE 140.5’LİK BİR ÜCRETİ ARTIŞ TALEBİMİZ VAR

Kaygısız, hem ekonomik koşullardan dolayı hem de TİS’in Ocak ayına kadar devam etmesinin de etkisiyle sendika olarak öncelikli talebin bir ön zam olduğunu şu ifadelerle değerlendirdi: “İçinde bulunduğumuz iktisadi durumda sürekli yoksullaşması ve reel ücret kayıplarını yaşadığı bir dönemdeyiz. Kışın yaklaşması, okulların açılması, işçilerin vergi dilimlerinin yükselmesi gelirlerinin azalması anlamına geliyor. Bu nedenle işçilerin Ocak ayına kadar bekleyecek bir hal ve tahammülleri de kalmadı. O yüzden bir ön zam yapılması talebimiz var. Bu konuda resmi başvurumuzu da yapmış durumdayız ama bu aynı zamanda toplu sözleşme sürecinin bir parçası olduğu için toplu sözleşme teklifimizde de buna yer vereceğiz. Elbette metal iş kolu ağır çalışma koşullarının olduğu bir alan. Fiziken ağır işlerin yapıldığı ve aynı zamanda sömürünün de yoğun olduğu bir iş kolu. Toplu sözleşmelerdeki esas ücret pazarlığı ilk altı ay için oluyor. Diğer dönemler yani diğer üç altı aylık dönemdeki ücret artışı çoğunlukla enflasyona bağlı ve TÜİK’in enflasyonu da gerçeği yansıtmadığı için işçilerin ücretleri reel olarak sürekli geriliyor. Örneğin 2010 yılında ortalama bir metal işçisinin ücreti asgari ücretin yüzde 91 üzerindeyken bugün yüzde 13’lere düşmüş durumda. Genel olarak sektörde de asgari ücretin biraz üzerinde ücretlerle çalışıyor işçiler. Oysaki metal sektörü eskiden ücretlerin diğer sektöre göre daha iyi olduğu bir sektördü. Ama burada bile giderek olumsuz bir durumla karşı karşıyayız.

Öte yandan Borsa'da yer alan patronların bilançolarına baktığımızda kârlar artıyor, yükseliyor, verimlilik yine keza öyle. Bu da işçilerin daha yoğun ve daha fazla sömürüsü anlamına geliyor, bir yandan da reel ücret kaybı yaşanıyor. Bu durumun tersine çevrilmesi kaçınılmaz gözüküyor. İçinde bulunduğunuz dönem gerçekten işçilerin artık mevcut ücretlerle yaşayabilmesine gerçek anlamda olanak vermiyor. Bu dönemde 40 fabrikayı dolaştım, işçilere toplantılar yaptım. Gündelik yaşamlarına dair çok deneyim dinledik. Sonuçta bizler de ücretli çalışanlarız, benzer süreçleri deneyimliyoruz. 15-16 bin lira alan Hatay, Dörtyol'daki bir işçi, ‘çocuğumu üniversiteye göndermek için kursa kaydettirdim, 5 bini ona veriyorum, 8 bin de lira ev kirasına gerisiyle nasıl geçineceğim?’ diye soruyor. Örnekler daha da çoğaltılabilir. Gündelik hayat gerçekten hepimizi zorlanmış durumda, kira artışları zaten son bir, iki yılın temel meselesi. İşçiler ücretlerinin önemli bir kısmını harcama kalemi olarak kiraya veriyor.

sahibinden.com sitesinin verilerine baktım ve şununla karşılaştım; son iki yıllık dönemde İstanbul'da kira artışı yüzde 471! Ama hiçbir işçinin ücreti iki yılda yüzde 471 artmadı. Yoksullaşmaya dair çok sayıda böyle veri var elimizde. Yeni dönemde bunun giderilmesine dair güçlü bir beklenti var. Bu nedenle bunu ve 40 fabrikadaki işçilerin eğimlerini dikkate alan bir taslak belirledik. Birinci altı ay için taleplerimiz birkaç farklı bölümden oluşuyor ama ortalamada yüzde 140.5’lik bir ücreti artış talebimiz var. Diğer dönemler için enflasyon artı yüzde 8 ama asgari ücret eğer daha yüksek oranda artarsa, o asgari ücret artış oranının uygulanmasına dair bir talebimiz var.

Diğer bir sorun sosyal haklar, sosyal hakların ücret içindeki payı alabildiğine azalmış durumda. Örneğin çocuk parası metal sektöründe gruplara göre veriliyor ve 43 lirayla 39 lira arasında değişiyor. Komiğin komiği bir rakam! Yol parası olarak versen 39 liraya bir çocuk sabah okula gidip gelemez. Bırakın ayı, günlük olarak bile yol parasını karşılayacak bir para değil. Marmaray bugün 33 lira olmuş durumda. Bu nedenle sosyal haklarda daha gerçekçi olunması bakımından çeşitli kalemlerde yüzde 450 oranında ilk altışar aylık dönem için artış talebimiz var. Diğer dönemlerde ücretler ne kadar artarsa sosyal haklar da o kadar artsın diyoruz. Sosyal haklar eskiden yıllık artardı. Yıllık değil altışar aylık şeklinde arttırılmasını talep ediyoruz.”

METAL İŞÇİSİ GREV KONUSUNDA HAZIRLIKLI

Özellikle kamudaki TİS sürecinde hakem heyeti tarafından hükümetin zam oranını olduğu gibi kabul edilmesini ve benzeri süreçlerin burada da yaşanıp yaşanamayacağını sorduğumuz İrfan Kaygısız şu  cevabı verdi: “Kamudaki memurların toplu sözleşme süreçlerinin gerçek bir toplu sözleşme süreci olmadığı birkaç nedenle bir kez daha açık olarak görülmüş oldu. Bir tanesi kamuda grev hakkı yok. Grev hakkı olmayan bir yerde toplu sözleşme sürecinden bahsedilemez. Biz sendikal hakların bölünmezliği ilkesinden söz ediyoruz. Ne demek bu? Örgütlenme hakkı, toplu sözleşme ve grev hakkı bunlar bölünemez. Bunlardan biri eksikse gerçek bir sendikal haklardan söz edilmesi mümkün değil. Dolayısıyla kamuda grev hakkı yok, bu nedenle de işlevsel bir toplu sözleşmeden söz edilemez. Bunun yanında kamudaki en fazla üyeye sahip konfederasyon Memur-Sen bir sendika olmaktan çıkmış durumda. Gerçek anlamda devlet güdümlü sendika. Bunun da etkisi ve son olarak da anlaşmazlık durumunda orada kamu görevlileri hakem heyeti var ve oraya gidiliyor. Oradaki 11 kişiden 7 tanesini cumhurbaşkanı atıyor. Ağırlıklı sayının Cumhurbaşkanı ve iktidar tarafından belirlendiği bir yerde hükümet ne derse o olur açıkçası. Daha önceki yıllarda hükümetin önerdiğinden daha geride bir rakamı belirlediğini bile biliyoruz.

Bizde de grevlerin yasaklanması meselesi var. Kamu görevlileri hakem kurulunun özel sektörde ya da işçiler açısından karşılığı Yüksek Hakem Kurulu. İşveren ile anlaşma sağlayamadığınız, arabulucuyla anlaşma da aynı şekilde anlaşma olmaz ise sonrasında grev kararı alıyorsunuz. Grev kararı aldığımızda işveren grev oylaması isteyebiliyor. Grev oylamasında ‘greve hayır’ çıkarsa Yüksek Hakem Kurulu’na gidiyorsunuz. Ama greve çıkıldığında da hükümet grevleri yasaklıyor. O zaman da Yüksek Hakem Kurulu’na gitmeniz gerekiyor. Metal sektöründe de grev yasaklaması yaygın bir uygulama. Son dönemlerde sürekli grevlerimiz yasaklandı. Açıkçası bu nedenle grev yasağı olasılığı elbette var.

Ama biz diğer sendikalardan farklı olarak daha önce yasaklanan 2015’teki grevimiz için Anayasa Mahkemesi'ne gitmiştik. Anayasa Mahkemesi bunun yasalara uygun olmadığını söylemişti. Hükümeti de 50 bin lira para cezasına çarptırmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı bundan sonrakiler için de geçerli olmuyor hukuken. Her dönem için ilk önce yeniden yasaklıyor ve karar için yeniden Anayasa Mahkemesine gitmek zorunda kalıyorsunuz. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararından sonra Birleşik Metal-İş Sendikası yönetimi bundan sonra grev yasakları kararını tanımayacağını ifade etti. Dolayısıyla hükümet cephesinden olası bir grev yasağı gelirse fiili grevler yapılacak. Biz geçtiğimiz yılda iki iş yerinde fiilen grev hakkımızı kullandık. Bekaert’te fiil grev hakkımızı kullandık. Yeni dönemde bu tecrübelerin metal işçileri açısından yol gösterici olacağına inanıyoruz, ne hükümet grev yasağına sığınsın ne de patronlar bunun arkasına saklansın. Her halükarda metal işçilerinin grev haklarını sonuna kadar kullanacaklarına inanıyorum. Grev yasağı açısından metal işçiler hazırlıklı. Elbette metalde başarılı bir sözleşme olması için 154 bin işçinin birlikte mücadelesi önemli. Taleplerin ve mücadelenin ortaklaşması önemli.”