'Onların yerine de yazacağız'

Gazeteci arkadaşlarının AKP-MHP’nin politikalarını teşhir ettikleri için tutuklandıklarını belirten Gülşen Koçuk, “Hem onlar için mücadele vereceğiz hem de onların sürdürdüğü hakikati açığa çıkarma mücadelesi için” dedi.

Kürt basınına yönelik AKP-MHP faşizminin saldırıları devam ediyor. Sansür Yasası ile birlikte bu saldırılar daha da yoğunlaşıyor. Haziran ayında 16 özgür basın emekçisinin tutuklanmasının ardından geçtiğimiz hafta da 12 gazeteci daha gözaltına alındı. Ankara merkezli yapılan bu gözaltılarda gazeteciler işkenceye ve tehdide maruz kaldı. Ankara polisinin servis ettiği görüntülerde uygulanan işkencenin boyutları ortaya çıkmıştı.

Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) üyesi ve Jinnews editörlerinden Gülşen Koçuk, Kürt basınına yönelik baskıları ve işkence görüntülerini değerlendirdi.

Koçuk, Kürt basını denince herkesin ilk aklına gelenin hakikat mücadelesi olduğunu belirtti. Kürt basınının 90’lı yıllardan bu yana özellikle hakikat mücadelesi veren bir geleneği temsil ettiğini söyleyen Koçuk, bu geleneğin devlet temelli şiddeti teşhir eden bir yerde durduğunu kaydetti.

KİMYASAL SALDIRILARI İŞLENDİĞİ İÇİN…

Söz konusu geleneğin iktidar ve onun yargısının eliyle organize edilen saldırıların hedefinde olduğunu ifade eden Koçuk, şöyle devam etti: "Tabii bunu aslında birçok meslektaşımız da ifade ediyordu. Şöyle ki; iktidar ne zaman Kürt basınına, özgür basına, muhalif basına saldırırsa hemen ardından farklı bir süreç başlıyor. Yani topluma saldırı süreci başlıyor. Biz bugünkü operasyonda da bunu okuyabiliriz.

Bundan kısa bir süre önce Haziran ayında 16 arkadaşımızın tutuklanmasıyla sonuçlanan operasyon için de aynısını söyleyebiliriz. Bu süreçte ne oldu? Aslında iktidarın topluma karşı saldırılarının daha fazla arttığını gördük. Mesela son dönemde konuştuğumuz kimyasal saldırıları gündemi vardı. Şimdi uzun zamandır bu gündemdeydi esasında ama özgür basının bunu son dönemlerde işlemesiyle birlikte, iktidarın hedefi oldu."

İNTİKAMLARINI ÖZGÜR BASINDAN ALIYORLAR

Özgür basın emekçileri olarak böyle bir gözaltı ve tutuklama yönelimini beklediklerini vurgulayan Koçuk, “Neden bekliyorduk? Buna alışkın olduğumuz için değil elbette. Türkiye koşullarında AKP iktidarının durduğu yeri bildiğimizden kaynaklı bunu bekliyorduk. Öyle de oldu. Yani bugün gözaltına alınıp tutuklanan arkadaşlarımız bir şekilde bu politikaları teşhir eden haberler yaptıkları için bu yönelimlere maruz kaldılar. Bunu açık açık gerekçe haline getiremedikleri için arkadaşlarımızın eski haberlerine geri dönüş yapıldı ve onlar üzerinden hedef yapıldığı algısı yaratıldı.

Şimdi emniyetin açıklaması da zaten bunu doğrular niteliktedir. Haziran'da nasıl ki arkadaşlarımızın kameraları, fotoğraf makineleri ve bilgisayarları, suç delili olarak sunulduysa, son yapılan açıklama da adeta onun aynısıydı. Şimdi iktidar bu gerçeklerin açığa çıkması üzerinden aslında intikamını özgür basından alıyor. Çünkü bugün özgür basının dışında bunu gerçekten yazan bir basın kurumunun olmadığını görüyoruz. Bu tür gazetecilerin olmadığını görüyoruz” diye konuştu.

TOPLUMA HABER ULAŞTIRANLAR SUSTURULUYOR

Gazeteci Berivan Altan ve Deniz Nazlım’a yapılan işkencenin polis kanallarıyla servis edilmesine de değinen Koçuk, şu değerlendirmelerde bulundu: “Mesela Berivan ve Deniz'e dönük polis şiddetinin olduğu görüntülerin dijital medyadan servis edildiğini gördük. Bunlar da aynı korku iklimini yaratan, sindirme amacı güden, bize ve topluma mesaj vermek isteyen bir içeriğe sahiptir. Buna rağmen gazeteci arkadaşlarımız çıkarak ‘Şu an gözaltında olan arkadaşlarımız için de yazacağız’ dediler.

Yani bundan öncesinde de şu an gözaltında olan arkadaşlarımız aynı sözü verdi. Şimdi onların ardından gelenler de aynı sözü veriyor. O yüzden belki şunu yeniden tekrar etmek gerekir; şimdi iktidar bir seçim sürecine de hazırlanıyor. İktidarın şu an bulunduğu zayıf konumdan kendisini güçlü çıkarabilmek adına öncelikle basını susturması gerekiyordu. Topluma haber ulaştıranları susturması gerekiyor.”

SANSÜR YASASI’NDAN SONRA HEDEF ALINDIK

Sansür Yasası’nın gazetecileri baskılamanın bir ayağı olarak ortaya çıktığını dile getiren Koçuk, “Şimdi Sansür Yasası’na karşı da tüm muhalif medya ile birlikte bizim mücadelemiz vardı. Bunun yanında bir de politik ayağını yürüten gazeteciler olarak hedef alınmamızı çok böyle şaşırtıcı bulmuyoruz. Bugün arkadaşlarımızın haberleri üzerinden hedef alınmış olmaları, sadece Kürt basınıyla sınırlı kalmayacağının bir göstergesidir. Biz Sansür Yasası tartışılmaya başladığı günden beri hep şunu söyledik; bu sadece muhalif medyanın sorunu değil, aynı zamanda toplumun sorunudur.

Toplumda şiddete uğrayan ya da hak ihlali yaşayan birinin sesini duyurmasının önünde bir engeldir. Çünkü adalete güven kalmadı. Onu görebiliyoruz. Adaleti artık dijital medyadan arıyorsunuz. Yasa da, bunun önünü kapatan bir yerde duruyor. Aslında emniyet tarafından yapılan açıklama da arkadaşlarımızın gazeteci oldukları için gözaltına alındığının itirafıydı” şeklinde konuştu.

ONLARIN YERİNE DE YAZACAĞIZ

Nasıl ki tutuklanan arkadaşlarının geri adım atmayarak gazeteciliğe devam ettilerse, kendilerinin de aynı şekilde devam edeceklerini vurgulayan Koçuk konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bugüne kadar kadın gazeteciler, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu üyeleri ve özgür basın emekçileri olarak nasıl devam ettiysek, bundan sonra da öyle devam edeceğiz. Hem onlar için mücadele vereceğiz hem de onların sürdürdüğü hakikati açığa çıkarma mücadelesi için."