Soykırım tehlikesi sürüyor, Êzidîler özerkliği kurumlaştırmalı

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Êzidî halkına yönelik 2014 fermanının yıldönümünde yaptığı açıklamada soykırım tehlikesinin sürdüğünü belirtti ve özerkliği kurumlaştırma çağrısında bulundu.

3 AĞUSTOS'UN YILDÖNÜMÜ

DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e saldırmasının yıldönümünde açıklamalarda bulunan KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, önemli açıklamalarda bulundu.

Barzani ailesinin döneminde Êzidîlerin iki kez fermanla karşı karşıya kaldıklarını belirten Sozdar Avesta, bugün de KDP eliyle bölgeye işgalci Türk ordusu ve DAİŞ çetelerinin sokulduğunu ifade etti. “Başûr şu an Türk devletinin işgali altındadır. Buna karşı büyük bir direniş söz konusu. Soykırım tehlikesi hala devam ediyor. Bu yüzden halkımızı bunu iyi görmeli. Bir taraftan mücadelesini büyütmeli, diğer yandan öz savunmasını güçlendirmeli” diyen Avesta, Êzidîlerin özerkliği kurumlaştırırsa hiçbir gücün onlara saldıramayacağını belirtti.

Fermanın başarıya ulaşmaması için direnişe ve mücadeleye daha fazla sahip çıkılması gerektiğini de vurgulayan Sozdar Avesta, tüm Êzidîlere topraklarına dönme çağrısında da bulundu.

KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Sozdar Avesta’nın Çira TV’de yayınlanan açıklamaları şu şekilde: “3 Ağustos 2014 yılında Şengal’de Êzidî toplumumuza yönelik gerçekleşen 74. Fermanın 10. yıldönümü. Öncelikle bu fermanda yer alan katliamcı güçleri, bu fermanda parmağı olan işbirlikçileri nefretle kınıyorum. 74. fermanda yaşamını yitiren tüm şehitleri saygıyla anıyorum. Saldırıların başladığı ilk gün ferman amacına ulaşmasın diye Êzidî halkının çığlığına koşan direnişçileri, heval Dilşêr Herekol, Egîd Civiyan, Nûjîn Sêrt, heval Nergis, Dilgeş Rojhilat, Evîn Dêrîk, Genco Hewlêr yine Êzidxan’ın Mam’ı Zeki  Şengalî, heval Beşîr, heval Saîd, heval Berxwedan, Zerdeşt, Azad ve Şengal komutanı Dijwar Feqîr şahsında tüm özgürlük ve Êzidxan şehitlerini  minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu vesileyle Rêber Apo’nun direnişini selamlıyorum. Rêber Apo’nun fikirleri temelinde mücadele eden Apocu fedailer 74. Fermanın amacına ulaşmasına engel oldular.

Bu ferman nasıl bir dönemde oldu, hangi güçler bu fermanda yer aldı, hedef ve amaç neydi, bu amaçlarının ne kadarına ulaştılar? Şüphesiz 10 yıldır, birçok açıdan değerlendirildi. Fakat hala karanlıkta kalan şeyler de var. İnanıyoruz ki; halkımızın onurlu direnişi karanlıkta kalan tarafları aydınlığı çıkaracak ve bu katliamcı güçlerden hesap soracaktır. Bu vesile ile tüm imkansızlıklara rağmen kendini yoktan var eden, inancından, direnişinden vazgeçmeyen Êzidî halkımız mücadelesini hala sürdürüyor. Başta şehit annelerini, direnişçi kadınları, her dönemde rolünü oynayan gençleri, YBŞ, YJŞ, Êzidxan asayişini ve tüm halkımızı canı gönülden selamlıyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Mücadelelerini canı gönülden kutluyorum. Bu onurlu direniş fermanın amacına ulaşmasını engelledi.

Musul DAİŞ çetelerinin eline geçmeden önce 1 Haziran 2014 yılında Ürdün’ün başkenti Amman’da DAİŞ’i kuran güçler bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda Suudi, Katar, faşist Türk devleti ve işbirlikçileri olan ihanetçi Barzani ailesi-KDP hazır bulundular. Amman’da alınan kararlarda Şengal-Musul hattı yine Dêrik ve Qamişlo’nun büyük bir bölümü DAİŞ’e teslim edilecekti. Bu kararı resmi olarak aralarında tartıştılar ve karara bağladılar. Tüm kamuoyu bunu biliyor. 2014 yılımım bahar ayında Barzani ailesi, işgalcilerin Kurdistan’da çizdiği sınırda, Rojava ve Başûr arasında hendek kazdı. Bu Amman planının başlangıcıydı. Êzidî toplumunu katliamdan geçirmek istediler. Bir taraftan Êzidî halkını hakimiyetleri altına almayı, inançlarını da ortadan kaldırmayı, diğer taraftan henüz yeni olan Rojava devrimini boğmayı hedeflediler. Bu temel amaçlarıydı. Bu halka ihanet edenler 10 yıldır bu ihanetlerini sürdürüyorlar. Biliyoruz ki henüz 2003 yılında Irak’ta Saddam diktatörlüğün yıkılmasından sonra Êzidî toplumunun özgür olma fırsatı vardı.

ÊZIDÎ HALKI BARZANİ AİLESİ DÖNEMİNDE 2 FERMAN YAŞADI

Êzidî toplumu kendi topraklarında özgür bir şekilde yaşayacakları günü bekliyorlardı. 2004 yılında Rêber Apo’nun fikirlerini ve düşüncesini esas alarak heval Seyîd Hesen öncülüğünde örgütlendiler.  2014 yılına kadar Barzani ailesi Şengal’in sorumluluğunu almıştı, o hatta Êzidî toplumunun kendi iradesiyle örgütlenmesine müsaade etmediler. Êzidî toplumunun son 2 fermanı Barzani ailesinin olduğu dönemde yaşandı. Hem 2007 yılındaki, hem de 2014 yılındaki ferman. Êzidî toplumunun örgütlenmelerine, savunma güçlerini oluşturmalarına ve kendileri gibi yaşamalarına izin vermediler. Bundan dolayı her gün bu hareketin üyelerini tutukladılar, onlara engel çıkardılar, bildiri dağıtmalarına izin vermediler, halkın bilinçlenmesine engel oldular. Yine Şengal’e yönelik tehlike artığında hareketimiz bunun önünü almak ve oraya müdahale etmek istedi. Bunun için bir grup gerilla Dilşêr Herekol öncülüğünde Şengal’e yollandı. Fermandan kısa bir süre önce oldu ve bu arkadaşlardan bazılarını tutuklayıp zindana attılar. 3 Ağustos’ta DAİŞ saldırıları başladığında bilindiği gibi KDP halkı çetelerin eline bırakıp kaçtı. Halkın silahlarını topladılar, halka engel oldular ve halka sırtını dönüp onursuz bir şekilde kaçtılar.

KDP bu siyasetini hala devam ettiriyor. Irak devleti ve Barzani ailesi Êzidî toplumunu savunmadı. Fermanın üzerinden 10 yıl geçti bu 10 yıl içerisinde her gün saldırılarına devam ettiler. Bunlar bilinen şeyler. İlk günden bu yana fermanı sürdürdüler. Ferman hala devam ediyor. Xanesor’a yönelik saldırılarda şehadetler yaşandı, yine her gün Türk devleti uçaklarla, suikastlerle saldırılarda bulundu. Êzidî toplumunu topraklarından göç ettirmek için yapılan saldırılar hala devam ediyor. Bütün bunların önünün alınması için şüphesiz direniş de devam etti. DAİŞ çeteleri karşısında verilen şehitlerden daha fazlası faşist Türk devletinin saldırıları ve Barzani ailesinin ihaneti ile verildi. Êzidxan’ın Seyîd, Dijwar, Zerdeşt, Berxwedan, Azad, Dildar,Hayri, Berivan, Arin gibi kahramanları ihanetin karşısında durdukları için hedef oldular. Çünkü ihanetçiler bu arkadaşların rolünü çok iyi tespit etmişlerdi. Bu vesileyle bu arkadaşların emekleri ve çalışmaları üzerinde biraz durmak istiyorum.

Heval Seyîd fermanda Şengal dağlarını bırakmadı. Ailesiyle, aşiretiyle, çevresiyle birlikte Şengal dağlarına geçti, herkes burayı terk etse bile, “Rêber Apo’dan aldığım güçle direneceğim ama gitmeyeceğim” dedi. Özellikle o zamanki aşiretlerin birçok üyesi, heval Dijwar Feqîr’in ailesinin geneli KDP Pêşmergesiydi. Heval Dijwar’ın Şengal’den çıkmasını istiyorlardı ama heval Dijwar son nefesime kadar özgürlük savaşçılarının yanında yer alacağım dedi. Şengal dağında kalan aşiretlerin hepsi ve  halkımız tarihi bir rol oynadılar. Özgürlük hareketi olarak bunu çok iyi biliyorduk eğer Şengal’den ayrılırlarsa bir daha dönemezlerdi. Barzani ailesi Şengal’in boşaltılması için her şeyi yaptı. Özellikle ilk aylarda açılması için onlarca kişinin şehit düştüğü Rojava Şengal arasındaki koridor KDP tarafından kapatıldı, halkın topraklarını terk etmesi için Şengal’i ablukaya aldılar.

O dönem Şengal’de kalanlar, kararlı bir şekilde Seyîd, Dijwarlar öncülüğünde, “gerekirse toprak yeriz, aç susuz kalırız yine de Şengal’i bırakmayız” dediler. O kararın ne kadar yerinde olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Tüm dünya bunu gördü, Êzidî halkı bunu gördü. Öyle bir dönemde bu kararın alınması birçok şeyin temelini oluşturdu. Halkımız bunu çok iyi anlamalı ve kimsenin oyununa gelmemeli. Bugüne kadar verilen mücadelenin hangi temelde gerçekleştiğini görmelidir. Mesela bu arkadaşlar Barzani ailesine boyun eğmediği için, net bir duruş sergiledikleri için hedef oldular. Bunlardan biri heval Seyîd. Barzani ailesi fermanın üzerinden daha 2 ay geçmeden özgürlük hareketinin açtığı kapattı, 12. ayda konvoyu ile şov yaparak yönünü Şengal dağlarına verdi. Heval Seyîd karşısına çıktı ve “sen hangi yüzle buraya geliyorsun, hala şerefimiz, onurumuz, haysiyetimiz ayaklar altındadır, sen buna sebep oldun. Hangi yüzle buraya geldin” dedi. Herkes biliyordu ki heval Seyîd bu onurlu duruşundan dolayı onların hedefi olacaktı. Seval Seyîd’i katledene kadar onlarca plan yaptılar. Çünkü bu arkadaşlar fermana engel olmuşlardı.

IRAK TÜRK DEVLETİNİN OYUNLARINA ASLA GELMEMELİDİR

10 yıl içerisinde verilen direniş ve mücadele ile hem Şengal, hem de etrafı özgürleştirildi, halk savunma güçlerini kurdu. Bu YBŞ-YJŞ ve Êzidxan asayiş güçleri bu 10 yıl içinde büyük bir irade ile direndiler. Elbette onları bu iradeye, bu güce, örgütlülüğe getiren de Dilşêr, Egidler gibi Kurdistan’da dağlarından gelen özgürlük savaşçılarıdır. YJA Star, HPG, YPG ve YPJ fedaileri sayesinde bu düzeye gelindi. O dönem 4 koldan müdahale ettiler. Uluslararası devletler çıkarlarından dolayı belki bunları çok dile getirmiyorlar ama herkes gördü. Dönemin Irak Başbakanı Haydar Abadi özgürlük hareketini tebrik etti. Değerli ve onurlu halkımız; aradan 10 yıl geçmesine rağmen Şengal’in yaraları hala tam sarılmış değil, başta kadınlar, çocuklar ve gençler olmak üzere hala binlerce kişinin akıbeti belli değil. Bu insanların intikamının alınması için elbette toplumun tüm kesimlerine büyük bir görev düşüyor. Özerk yönetim demokratik ulus perspektifi ile 10 yıldır tüm imkansızlıklarına rağmen Şengal’de toplumu yönetiyor. Şengal’i koruyor, siyaset yapıyor, ihtiyaçları karşılıyor, mücadele yürütüyor.

Geçtiğimiz günlerde çok değerli çalışmalar yürüttüler. Bağdat’ta Irak Kadın Konferansı’nın üçüncüsünü gerçekleştirdiler. Aynı zamanda Şengal’de özgürlük ve adalet atölye çalışmasını yürüttüler. Halkımız artık mağduriyet dönemini atlattı. Artık kendini yönetebiliyor, hesap sorabiliyor. Bir dönem işgalci güçler tarafından büyük acılara maruz bırakıldılar ama artık hesap sorma zamanı. Yani bu süreçte fermana verilecek en değerli cevap, şehitlerin intikamını alacak ve soykırımı sonuna kadar Êzidî toplumunun tarihinden çıkaracak olan özerk yönetimini kaçınılmaz kılmaktır. Toplumumuz artık bunu çok iyi görüyor, eğer kendilerini yönetmezlerse, savunamazlarsa kimse onlara destek olmayacak. Bu yüzden özerk yönetime sahip çıkılması ve tüm alanlarda mücadele edilmesi çok önemlidir. Bu Êzidî toplumunun bir daha fermanlarla yüz yüze kalmaması içindir.

Bu vesile ile bir kez daha Irak devletine çağrıda bulunuyoruz; Irak zengin bir ülkedir. Tüm toplumlar, inançlar, kültürler içinde yer alıyor. Bundan dolayı Êzidî halkını savunmasız, iradesiz, kimliksiz bırakmak Irak için bir başarı değil tam tersi gururunu kıracak bir şeydir. Türk devleti ve Barzani ailesinin şantajları sonucu aldıkları bazı kararlar Irak’ın çıkarlarına değil. Êzidî toplumunun Irak devletine zararı olmamıştır, olmaz da. Tüm saldırılara rağmen topraklarında kaldılar, kimseye hiçbir şekilde saldırmadılar, saldırmazlar da. Irak Barzani ailesinin şantajlarına boyun eğmemeli, hele Türk devletinin oyunlarına hiçbir zaman gelmemeli. Irak topraklarında bu kadar fermandan geçen bir toplumun her gün katledilmesi Irak devleti için çok ayıp ve onursuz bir durumdur. Yapılması gereken şey; Irak devletinin Şengal’in statüsünü tanıması lazım. Anayasal olarak bunu yapabilirler. Bunun örneği de Başûrê Kurdistan’dır.

ÊZİDÎLER IRAK VE BARZANİ ARASINDA PAZARLIK KONUSU YAPILMAMALI

Êzidî toplumu Irak ve Barzani ailesi arasında pazarlık konusu yapılmamalı. Son süreçte yeni oyunlar da oynanıyor. Bu oyunlara yabancı değiliz. Bir dönem Ermenistan’da, Almanya’da, on yıllarca yıl Êzidîler Kürt mü değil mi tartışmaları yürüttüler. Aynı şeyleri Irak’ta da geliştirmek istiyorlar. Êzidî toplumunun gündemi bu değil. Irak hükümetinin 9 Ekim Antlaşmasını yok etmeli, yürürlüğe koymamalı ve bunu reddederek Şengal’deki Êzidî yetkililer ile ortak bir antlaşma yapmalılar. Böyle bir yaklaşım olduğu takdirde fermandaki görevlerini yerine getirmemelerinin özrü olur. Şengal’e borçlarını ödemenin yolu Şenagl’in statüsünü tanımak ve bu toplumla demokratik bir barışın sağlanması. Hem Şengal’deki, hem de yurtdışındaki halkımızın bir gündemi var. Başta Êzidî halkımız olmak üzere kimse kendisini kandırmasın; ferman sonra erdi, üzerinden 1 yıl geçti demesin. Şuan oynanan oyunları görüyoruz.

Başûr’a DAİŞ çetelerini yerleştiriyorlar. DAİŞ çeteleri Barzani ailesi öncülüğünde Berwarî Bara’ya sokulmuş, Başûr şu an Türk devletinin işgali altındadır. Buna karşı büyük bir direniş söz konusu. Soykırım tehlikesi hala devam ediyor. Bu yüzden halkımızı bunu iyi görmeli. Bir taraftan mücadelesini büyütmeli, diğer yandan öz savunmasını güçlendirmeli. Kadınlar 10 yıldır sokaklardadır. Hem büyük direnişe öncülük ediyorlar, Berivanların, Nazêlerin izinde mücadele ediyorlar, hem de bu kadar fermandan geçmelerine rağmen zulme boyun eğmiyorlar. Aynı zamanda tüm ezilen halklara da umut oldular. Artık kendilerini yokluktan var edebilirler. Anneler, kadınlar burada öncülük etti. Rêber Apo’nun fikirleri doğrultusunda örgütlendiler, özgürlüğün tadına vardılar. Eğer geçmişte bu düşüncelere sahip olsaydık bunlar yaşanmazdı diyorlar. Rêber Apo’nun felsefesi ve düşüncesi temelinde çok önemli çalışmalar yapılıyor.

Toplumun arasına nifak tohumları ekmişlerdi, insanlar birbirinin elinden yemek bile yemiyorlardı. Ama şuan Êzidî, Arap, Türkmen, Süryani ve Iraklı kadınlar omuz omuza mücadele ediyorlar. Bu Rêber Apo’nun kadın özgürlük çizgisini geliştiren fikirleri sayesindedir. Bugün de Şengalli kadınlar bu mücadeleye öncülük ediyor, direnişi büyütüyor. Bu çok önemlidir. Rêber Apo’nun fikirlerine sahip olan, Berivanların, Nazêlerin çizgisinde mücadeleyi büyüten Ezidxan gençlerinin bu sürece de öncülük edeceklerine inanıyorum. Şengal’deki şehitlikte birçok inançtan şehitler var. Alevi halkımızdan, Arap halkından, Enternasyonal kişiler ve Kürtlüğün özünü savunanlar, yaşamını Şengal’de görenlerin şehadeti demokratik özerk Şengal’in temelini oluşturdu. Bu vesile ile yurtdışında olan Êzidî toplumumuza sesleniyorum; halkımız Avrupa’ya, Amerika’ya dağılmış durumda, bu toplum üzerinde bir tehlike gördüğünüzde her anlamda örgütlenmelisiniz. Birlik olmalısınız. İhanet çizgisinde olanlar dışında Şengal halkının birliği kurulmalı. Birlik olmalı, kendi güçleriyle özerkliğine ve varlığına sahip çıkmalıdır.

Şengal halkımız artık birkaç yıl önceki gibi değil. Artık güçleri var, bilinçliler, umutları var, mücadelenin yol ve yöntemlerini biliyorlar, kimin dost, kimin düşman olduğunu ayırt edebiliyorlar. Bu çok önemlidir. Her zaman söylüyoruz; büyük acılar büyük çıkışları beraberinde getirir. Herkes bilsin ki bu ferman son fermandır. Bir kez daha söylüyoruz; halkımız direnişiyle, mücadelesiyle, Rêber Apo’nun fikirleriyle birliğini kurarlarsa, özerkliğini kurumlaştırsa artık hiçbir güç onlara saldıramaz. Ya da kimse kendisini kandırmasın; 73 ferman yaşadık 74.ferman ile yok olmayız demesin. Bu da bir hakikattır; 3. Dünya savaşının yaşandığı bu süreçte kapitalist modernite, hegemonik güçler ülkeleri yutuyorlar. Bir avuç Şengalliyi de çıkarları için kurban ederler. Nasıl ki 10 yıl önce kurban ettilerse şimdi de ederler. Öyle bir süreçte yaşıyoruz ki; dil, kültür, kişilik suda eriyen kar gibi eriyor. Kökünden koparılan biri artık erimeye başlamıştır. Fermanın başarıya ulaşmaması için direnişe ve mücadeleye daha fazla sahip çıkılması gerekir. Bir kez daha söylüyorum; bizler şehitlere, Rêber Apo’ya, direnişte yer alan ve topraklarına tekrar dönen halkımıza minnettarız. Êzidî halkına yönelik fermanlardan sonra ilk defa Êzidîler topraklarına geri dönüyorlar. Bu vesileyle tüm onurlu, haysiyetli, topraklarına gönülden bağlı herkese Êzidxan’a dönme çağrısında bulunuyorum."