Tülay Hatimoğulları: Savaşa ayrılan bütçe işçiye, çiftçiye ayrılmalıdır
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP-MHP iktidarının emekçinin, çiftçinin bütçesini savaşa harcadığına dikkat çekti, örgütlü mücadeleyi büyütme mesajı verdi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP-MHP iktidarının emekçinin, çiftçinin bütçesini savaşa harcadığına dikkat çekti, örgütlü mücadeleyi büyütme mesajı verdi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında bugün Adana’daydı. Tülay Hatimoğulları sabah saatlerinde Kabzımallar Esnaf Odasını ziyaret etti, ardından Şakirpaşa Mahallesinde tekstil işçileriyle bir araya geldi. Ceyhan’da tarım işçileri ve çiftçilerin katılımıyla yapılan buluşmada konuşan Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
“Türkiye ve Kürdistan’da en çok ihtiyaç duyduğumuz iki kavram: Ekmek ve Adalet. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, MYK-PM üyelerimiz ve milletvekillerimizle Türkiye ve Kürdistan’ı yaz boyunca dolaştık, buluşmalar gerçekleştirdik. İnşaat ve turizm işçileriyle, ev emekçisi kadınlarla, çiftçilerle, üreticilerle, domates üreticileriyle bir araya geldik. Biber tarlalarına giderek orada çalışanlarla buluştuk. Hayvancılık yapanlarla meralarda buluştuk. Gittiğimiz her yerde konuşulan konular buradakilere o kadar benziyor ki. Ülke aç, insanlar yoksullaştı, yoksulluk daha çok derinleşti. Bugün Türkiye’de bir ara sınıftan bahsediyoruz. Şimdi ondan da bahsetmeye imkan yok. Şimdi işçilerimizin, çiftçilerimizin ve üreticilerimizin yaşadığı sorunlar ortada. Bunun elbette bir nedeni var. Bu sistem yapısal bir kriz içerisindedir. Aynı zamanda iktidar uyguladığı ekonomik politikalarla bu ülkeyi tamamen dışa bağımlı hale getirdi; tarımı bitirdi, ülkeyi dışa bağımlı hale getirdi. Et ithal eden ülke konuma geldik. Buğdayı, hububatı ithal eder bir konuma getirdiler ülkeyi.
Bakın biraz önce hayvancılıktan bahsedildi. Biz Kürdistan’ın meralarına gittik, meraların birçoğu yasaklanmış. O yüzden insanlar orada hayvan yetiştiremiyor. Niye, güvenlikçi politikalarda dolayı. Dört bin köy geçmiş dönemde ya yakıldı ya da zorla boşaltılarak insanlar göç ettirildi. Bugün Ceyhan’da, ‘90’lı yıllarda göç edip gelmiş olan çok sayıda insan var aramızda. Dört bin köyü insansızlaştırmak, boşaltmak demek, dört bin köyde tarım üretimini ortadan kaldırmak demektir. Meraları yasaklamak demek hayvancılığı bitirmek demektir. Biz bu politikaları sadece tarım politikaları bağlamında ele almıyoruz. Kürt’e hakkını vermeyen, dilini konuşmasını yasaklayan; son zamanlarda Kürt’ün şarkı söylemesini, düğünde halay çekmesini bile soruşturma konusu yapan anlayış, ‘90’larda insanların Adana, Mersin, İzmir, Bursa gibi kentlere göçmesini sağlayan anlayışın halen devam ettiğini bize gösteriyor. Bizler Kürt halkının adalet talebinin dün olduğu gibi bugün de yanındayız. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi elzem ve acildir. Bugün Türkiye halkının mutfağındaki tencere ve yemek azalmışsa, ekmek küçülmüşse bunda savaşın ve güvenlikçi politikaların payı büyüktür. Savaşa ayrılan bütçe ekmeğe, işçiye, çiftçiye ayrılmalıdır. Güvenlik politikaları ve mermiye ayrılan bütçe okula giden öğrencilerin servis ücretlerine ayrılmalıdır. Bütçeyi mermiye vereceğimize, sevgili çocukların okullarda gönlünce tost yiyebilmesini sağlayabiliriz. Mermiye o paralar yatırılmasa bunu pekala sağlayabiliriz.
Hatırlayın, bir kadın soğan çok pahalı diye isyan ettiğinde Erdoğan, ‘Siz bir merminin fiyatını biliyor musunuz’ demişti. Biz mermi fiyatını bilmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz. Ama biz ekmeğin fiyatını biliyoruz. Elektrik faturalarını, su faturalarını biliyoruz. Kira fiyatlarının ne kadar yükseldiğini biliyoruz. Peynirin, etin, sütün ne kadar pahalandığını biliyoruz. Ama Saray’da oturanlar bunu bilmiyor. Bu ülkede uygulanan tarım politikaları tarımı tamamen bitirdi. Esnaf odalarıyla sabah oldukça güzel ve verimli bir toplantı yaptık. Orada pazarcıların yaşadığı sorunları, üreticilerin yaşadığı sorunları, hal esnafının yaşadığı sorunları dinledik. Bunlar münferit değil. Adana gibi bir yerde, dört mevsim meyvenin ve sebzenin yetiştiği bir yerde, toprağı bereketli olan Çukurova’da insanlar aç kalıyorsa varın siz Türkiye’nin halini düşünün.
Ben Adana pazarlarına çok sık giden bir arkadaşınızım. İlk kez şunu gördüm. Biberin yarım kilosunun fiyatını yazmışlar etikete. Siz hiç meyvenin, sebzenin yarım kilosunun fiyatının yazıldığını gördünüz mü? İşte tarımı bitirdiler, hayvancılığı bitirdiler. Bizleri dışardan gelen Angus etlerine mahkum ettiler. Oysa Türkiye’nin meraları, Kürdistan’ın meraları bütün Türkiye’ye yetecek kadar hayvan yetiştiriciliği yapabilir. Hatta ihracat yapabilir bir ülke. Aynı şekilde pamuk, buğday, yaş sebze ve meyvede Türkiye geçmiş dönemde ihracatçı bir ülke pozisyonundayken, şimdi ithalatçı bir pozisyona geldi. Bizi Rusya’da savaş acaba ne zaman biter de buğday buraya ne zaman gelir diye düşünür hale getirdiler. Tarım üreticilerinin yaşadığı zorlukların farkındayız. Elektriğin, mazotun, tohumun ne kadar pahalı olduğunu çok iyi biliyoruz. Bundan dolayı küçük üreticinin mağduriyetini de çok iyi biliyoruz. Ama biraz önce elçiler derneği başkanımızın -bir kadın olmasına da çok sevindiğimi burada belirtmek istiyorum- ifade ettiğinin çok daha fazlasını işittik. Bugün gittiğimiz her yerde tarım işçileriyle de buluştuk. Tarım işçileri tarlalarda su ve lavabo ihtiyacını, başka birçok şeyi karşılayamaz bir halde. Temiz su olanağı dahi yaratılmamış. Biraz önce sevgili kardeşimiz çok güzel ifade etti. “Biz tarım emekçileri olarak sigorta istiyoruz” dedi. Evet tarım emekçilerinin hakkıdır sigorta. Çünkü o kadar zor koşullarda çalışıyorlar ki. Çünkü tarım emekçileri yağmur çamur demeden tarlada, bahçede, çamur ve suyun içinde emek veriyor. En büyük talepleri budur, sigortalı olmak istiyorlar.
‘ÖRGÜTLÜ MÜCADELE KAZANDIRIR’
Tarım politikalarında radikal, devrimsel nitelikte bir dönüşüme ihtiyaç var.
Umudumuz yüksek, enseyi karartmıyoruz. İki sene önce itiraz eden domates üreticilerini, fıstık ve çay üreticilerini bu kadar görmüyorduk. Ama şimdi herkes bir itirazda, isyanda; ekmek diyor, iş, aş diyor. Herkes bu talebini artık daha gür bir sesle dile getiriyor. Derneklerin, sendikaların burada önemi çok büyüktür. Biz örgütlenerek bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Bizlerin çözüm reçetesi var. Bu çözüm reçetelerini hayata geçirmek için DEM Parti olarak hazırız. Siz değerli işçilerin, çiftçilerin, kadınların, her kesimin örgütlendiği, örgütlü mücadeleyi ön plana çıkardığı bir dönemi büyütebiliriz. Birlikte başarıp birlikte kazanabiliriz. Hem ekmek mücadelemizde hem de adalet mücadelemizde sonuç alacağımıza olan inancımla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”