Türk devleti insanlık suçu işliyor

Kürt Yazar İkram İşler, Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt halkına kimyasal kullanılmasının insanlık suçu olduğunu belirterek, bu anlamda başta Kürt halkı olmak üzere kendine insan diyen herkes, buna karşı ses çıkartmasını istedi.

İşgalci Türk ordusu, Direniş Alanlarındaki Kürt Özgürlük Hareketi Gerillalarına ve Kürt Halkına karşı kullandığı kimyasal silahla insanlık suçu işlemeye devam ediyor. İşgalci Türk ordusunun Kürt Gerillalarına karşı kullandığı kimyasal silah kullanılmasına Kürdistan’ın 4 parçasında, Türkiye ve birçok ülkede gelmeye devam ediyor.

KİMYASAL SİLAH KULLANILMASI BİR İNSANLIK SUÇUDUR

Yazar İkram İşler, Türk Devletinin Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt halkına kimyasal silah kullanılmasının bir insanlık suçu olduğunu söyledi.  Türk devletinin Kürtlere karşı daha önce de olduğu gibi birçok insanlık suçu işlendiğini ifade eden Yazar İşler,  Zilan Katliamı, Dersim Katliamı ve Kürtlerin başına gelen ve Batı’nın görmediği bütün katliamlar birer insanlık suçu olduğunu vurguladı.

Bu soykırım uygulanmasına seyirci kalmak da insanlık suçu olduğunu söyleyen İşler, şöyle konuştu: “Batı gözümüzün önünde çocuklarımızın kimyasallarla öldürülmesini seyretmektedir.  O yüzden de bu suça ortaktır. Kürt Özgürlük Hareketi’ni “terörist” olarak nitelendirmektedir. Bu yüzden Kürtlerin akan kanlarının her damlası için suç ortaklığı yapmaktadır. Batı bir zamanlar barbar dediği Türklerin Kürtlere yaptıklarını onaylamakla kendini o barbarla aynı takım içinde göstermektedir.  İster ümmetçi olsun, ister sosyalist, evrenselci ya da başka bir düşüncede olsun, bunu seyreden bütün Kürtler de bu suça ortaktır. Özellikle kendi topraklarında yaşanan bu zulmü görmeyen Kürt yöneticileri de aynı suçun ortaklarıdırlar. Deyim yerindeyse ağızlarına bir parmak bal çalınan Batı devletleri ne kadar suç işlese de  üç maymunu oynayabilmektedir. Yani Türkiye Kürtlere ne yaparsa yapsın görmemek, Türkiye’yi gücendirmemek için Kürtlerin en insanı taleplerini bile görmezden gelebilme pozisyonunda davranmaktadır.” 

KENDİNE İNSAN DİYEN HERKES, BUNA KARŞI SES ÇIKARTMALI

“Bu anlamda kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır” diyen İşler, “Bu zulmü önleyebilirsek bunun katmerlisini de önleyebileceğimizi unutmamak gerekir. Bu gün bizim canımızı yakan bu barbarlık yarın diğerlerine de dönecek o zaman kendilerine üzülecek kimseyi de bulamayacaklardır. Bu yüzden kendine insan diyen herkes, buna karşı ses çıkartmalıdır. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bir an önce acil toplanmalıdır. Bu suçu işleyen AKP-MHP iktidarı ve Türk ordusu bir an önce yargılanmalı ve gereken ceza verilmelidir” dedi.

BU İNSANLIK SUÇU KAYIT ALTINA ALINACAKTIR

Osman Koşut adlı yurttaş ise, Türk devleti, zehirli ve kimyasal gazları 1938 yılında Dersim de, Zilan’da Kuzey Kürdistan da, Kürt halkına karşı mağaraların girişlerine atılarak yüzlerce ve hatta binlerce insanın bir anda ölümüne sebep olduğunu söyledi.

Koşut, şu ifadelerde bulundu: “1986 ve 1989 yıllarını kapsayan, Enfal Harekatı adıyla başlayan ve katliamın zirveye ulaştığı gün olan 16 Mart 1988 Halepçe Katliamı bütün Kürt toplumunun yüreğindedir. Kürt Halkının zihninde hala taze olan Dersim’in devamı olan Kürdün isyanının yine insanlık dışı gayri ahlaki yöntemlerle bastırılmasının ve sonrasında yine insanlığa karşı işlenmiş savaş suçu olarak BAAS rejiminin yargılandığı ve mahkum edildiği mahkemelerde kayıt altına alınacaktır.”

İNKAR ETMEK TÜRK DEVLETİNİ YENİLGİ VE YARGILANMAKTAN KURTARAMAYACAK

Türk devletinin Kürt Gerillasına karşı kullandığı kimyasal gazlar her ne kadar da devlet envanterinde bir savaş mühimmatı olarak görünmese de bir gayri nizami savaş unsuru olarak sürekli ön planda olduğunu söyleyen Koşut, “Özellikle Kuzey Kürdistan’da 90'li yılların başından itibaren yükselen gerilla hareketliliği ve dinamizmi karşısında çaresiz ve güçsüz kalan Türk ordusu kimyasal silah kullanımına tekrardan yönelmiştir. Bugün de yürütülen imha konsepti çerçevesinde dört parça Kürdistan’ın hemen hemen bütün parçalarında, savaşan ve direnen Kürt Özgürlük Güçlerine karşı savaşta çaresiz kalan Türk devleti kimyasal ve zehirli gazlar kullanarak tüm Kürt halkına karşı, insanlığa karşı suç işlemektedir. Her ne kadar bu suçun işlendiği inkar edilse de, bilimsel veriler ve deliller, bu suçun somut bir şekilde işlendiğini gözler önüne sermektedir. Bunu inkar etmek yenilgiden ve günü geldiğinde yargılanmaktan kurtaramayacaktır.” Diye konuştu.

BİZE KALAN SESSİZLİĞE KARŞI ÇIĞLIK OLABİLMEK

Bütün diktatoryal rejimler kendilerinin ebedi bir iktidara ve sonsuzluğa kadar devam edecek bir rejim olduğunu hep düşündüğünü dile getiren Koşut, “Dünden bugüne nasıl ki Nazi rejimi yargılanıp mahkum edildiyse, Halepçe Katliamının sanıkları nasıl ki son nefeslerini darağaçlarında verip kanlı rejimleri yargılanıp mahkum edildiyse, AKP sistemi ve rejimi bu kaçınılmaz sonu tatmaktan kaçamayacaktır. Ancak bugünden bize kalan sessizliğe karşı çığlık olabilmek, bu yaşanılanları kanıksamadan her yerde dile getirmek, toplum vicdanını bu kirli ve kokuşmuş rejim üzerinde hakim kalabilmeyi sağlamak olacaktır” şeklinde konuştu.