Türkdoğan: Abdullah Öcalan ile hemen görüşülmeli

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "Kürt sorunu Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biridir" dedi. İmralı tecridine tepki gösteren Türkdoğan, "Derhal Abdullah Öcalan ile görüşülmeli" dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 74’üncü yılında 10 Aralık İnsan Hakları Günü ve 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla İHD Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda 2022 yılında Türkiye’de yaşanan insan hakkı ihlallerine dair hazırladıkları bilançoyu paylaştı.

“İfade özgürlüğünü inadına savunuyoruz” ve “Savaşa karşı barışı savunuyoruz” afişlerinin asıldığı toplantıya, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Bulut katıldı.

RAPORDAN VERİLER

Rapordaki veriler, “Verilerle 2022 Yılında Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” raporunda “Yaşam hakkı”, “İşkence ve Diğer Kötü Muamele”, “Cezaevleri”, “Düşünce ve İfade Özgürlüğü”, “Toplanma ve Gösteri Özgürlüğü”, “Örgütlenme Özgürlüğü”, “Kürt Sorunu”, “Kadın ve LGBTİ+ Hakları”, “Çocuk Hakları”, “Mülteciler ve Sığınmacılar”, “Ekonomik ve Sosyal Haklar” başlıkları altında verildi.

Raporda, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 2005 yılında bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 55 bin 870 iken bu sayının 1 Aralık 2022 tarihi itibarıyla 336 bin 315 olduğu kaydedildi. Rapora göre, 17 yıl içinde tutsak sayısı yaklaşık altı kat arttı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona ermesi için gerçekleştirilen “Gemlik Yürüyüşü”ne katılmak isteyenlere 3 kez saldırıldığı, en az 104 kişinin gözaltına alındığının hatırlatıldığı raporda, Newroz kutlamalarına yönelik 14 saldırıda, 97’si çocuk en az 524 kişi gözaltına alındığı, 6 kişinin ise tutuklandığı bilgisi verildi.

İHD Dokümantasyon Biriminin tespitlerinin yer verildiği raporda, 2015 ile 2021 yılları arasını kapsayan 7 yıllık süre içinde silahlı çatışmalar nedeni ile en az 6 bin 19 kişi yaşamını yitirdi, 8 bin 562 kişi yaralandığı aktarıldı. Ayrıca, 2022 yılında Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret içerikli saldırılar sonucu 1 kişi yaşamını yitirdiği, 20 kişinin ise yaralandı.

TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerinin yer aldığı rapora göre 2022 yılının ilk 11 ayında, kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılmak istenen en az 30 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk kuvvetleri saldırırken, 35’i çocuk en az bin 32 kişi işkence ve kötü muamele niteliğinde uygulamalara maruz alarak gözaltına alındı. En az 6 kişi ise yaralandı.

Toplantıda konuşan Türkdoğan, “Kabul edilişinin 74’üncü yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hala kutup yıldızı gibi insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor” dedi ve dünyada güçlü bir insan hakları hareketinin oluştuğuna dikkat çekti. Türkdoğan, “Özellikle İran’da halkın ‘Jin jiyan azadî’ sloganlarıyla haklarını araması son örnek olarak verilebilir” dedi.

'OHAL'İ KALICI YAPTILAR'

Ülkede 2016’dan bu yana kalıcı bir OHAL olduğunu vurgulayan Türkdoğan, “Türkiye tek kişi yönetimine bağlı otoriter başkanlık ile yönetiliyor. Bizler de otoriter bir yönetim altında insan hakları mücadelesi veriyoruz. İşkence suçtur. İşkence sözleşmesinin tanımı çok açıktır. Her türlü onur kırıcı davranışı biz işkence olarak tarif ediyoruz. Bu otoriter yönetim altında yapılan birçok uygulamanın işkence olduğunu söylüyoruz ve insan onurunun işkenceyi yeneceğini söylüyoruz” diye konuştu.

İMRALI TECRİDİ

Türkdoğan, İmralı tecridine dikkat çekerek, “Hükümet yaz aylarında hasta tutsaklarla ilgili hamle yapacaktı. Söz vermişti ama bir şey yapmadı. Tecrit insanlık onuruna aykırıdır. İmralı’daki tecridin bir an önce son bulması ve Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla bir an önce görüşmesi gerekiyor. İfade özgürlüğü hepimiz için vazgeçilmez bir özgürlüktür. Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir” dedi.

FİNCANCI'NIN TUTUKLANMASI

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasının hukuksuz olduğunu belirten Türkdoğan, “İnsan hakları savunuculuğunu tanımlayan evrensel ilkelere göre hak savunucuları, sadece insan hakları ilke ve değerlerinden yana taraftır ve kimden gelirse gelsin hak ihlali iddialarını eşit önemde bir titizlik ve gayretle incelemekle yükümlüdürler. Korur Fincancı’nın gördüğü kişilere dair tıbbi yorumuna karşılık tutuklanması kabul edilemez. Yapılması gereken Şebnem’in tutuklanması değil, gerekli araştırma ve incelemelerin yapılmasıydı. 23 Aralık’ta İstanbul’a gideceğiz ve Şebnem arkadaşımızı özgürlüğüne kavuşturacağız” diye ifade etti.

TOPLANMA VE GÖSTERİ HAKKI

2022 yılında toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerinin mülki amirlerin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda engellendiğini dile getiren Türkdoğan, “Cumartesi Annelerinin, Galatasaray Meydanı’nda oturmalarının yasaklanması devam etmiştir. Anayasa tarafından da teminat altına alınmış olan toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini çeşitli vesilelerle kullanmak isteyen kadınlar, LGBTİ+’lar, Cumartesi Anneleri, barış ve insan hakları savunucuları, öğrenciler, çevreciler, işçi ve emekçiler, HDP’liler kolluk güçlerinin zalimane ve utanç verici şiddetine mazur kalmışlardır” hatırlatması yaptı.

KÜRT SORUNU

“Ülkemizin en önemli sorunu Kürt sorunudur” vurgusu yapan Türkdoğan, şöyle devam etti: “Siyasi partiler üzerindeki baskılar devam ediyor. HDP’nin kapatma davası devam ediyor. Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olarak varlığını korumaktadır. Hak savunucuları olarak bizler, Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduk. Bunda ısrarlıyız. O nedenle, çatışmaların hemen şimdi durmasını istiyoruz. Çatışmasızlık ortamının tesisi ile birlikte, çatışmasızlık halinin yaşanan olumsuzluklardan da hareketle tahkim edilmiş bir hale getirilerek güçlendirilmesi, izlenmesi ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların içtenlikli, etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir. Bu topraklara barışın gelmesiyle demokrasi ve insan haklarının korunabileceğini söylüyoruz.”

Uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikaları ve savaş ve çatışma harcamalarının ekonomik krize neden olduğunu ifade eden Türkdoğan, “Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları, mülteci ve sığınmacıları vurmaktadır. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli, kıdem tazminatı hakkına dokunulmamalı ve iş cinayetleri önlenmelidir” şeklinde konuştu.

GAZETECİLERİN REHİN ALINMASI

Türkiye’nin basın özgürlüğünde dünya geneline göre gerilerde olduğuna değinen Türkdoğan, geçtiğimiz aylarda 9 gazetecinin tutuklanmasını kabul etmediklerini ifade ederken, “Gazetecilerin yeri hapishane değildir” dedi. Türkdoğan, “Biz insan hakları savunucuları insan hakları mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz. Demokrasi değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki seçimlerde insan haklarında yana bir seçenek yaratmak istiyorsak tüm toplumsal muhalefetin iş birliği yapmasının gerekli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu gerçekleşirse Türkiye halkları demokrasiden yana bir geleceğe kavuşacaktır” diye aktardı.

Türkdoğan, “Türkiye hukukun endeksinde en gerilerde. Adalet ya da ifade özgürlüğü başlığında söylenebilecek bir şey yok. Kara paranın çok fazla dolaştığı bir ülke. Böyle olan ülkelerde ekonomik ve sosyal haklar da çok sorunlar yaşanır. Bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz” sözlerini kullandı.