88 gündür eylemde: Toplumsal direniş dönüştürür

Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 88 gündür açlık grevinde olan Sema Mazlum, “Mücadelemiz toplumsallaşmayı gerekli kılıyor. Mevcut durumu kıracak, başarıya dönüştürecek tek şey, toplumsallaşacak direniştir” dedi.

Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 16 Aralık’tan beri süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Sema Mazlum, 25 Şubat’ta kaleme aldığı mektubunda, neden direnişe katıldığını, beklentilerini, inancının ve kararlılığının dayanaklarını yazdı. AKP-MHP faşizmi ve dış desteklerinin farkında olduklarını belirten Mazlum, Kürt halkının ve kadrolarının fedailiği düzeyin bir toplumsal direnişin olmamasını eleştirdi. Eylemlerinde kararlı olduklarını vurgulayan Mazlum, “Ölmek de yaşamak da bizim elimizde” dedi.

İnsanlığın toplumsal değerlere yabancılaşma, maneviyatsızlık ve tüketim kültürünün baştan çıkarıcılığından çıldırma ve intihar düzeyine geldiği; bölge halklarının, gerici iktidar güçlerinin inşası altında yoksulluk, sömürü, acı ve ölümle boğuştuğu günümüzde “Halkların demokratik, özgür birlikteliği mümkündür! Bunun anahtarı, anahtarın ilmek ilmek dokuyucusu Ada’da tecrit altındadır” diyebilmek, seslerini insanlığa duyurmak için bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdıklarını belirten Mazlum, bunun çığlıkları ve çağrıları olduğunu belirtti.

BİRBİRİMİZE ANLATMAYA İHTİYAÇ VAR

“Gerçekte hikayemiz bu kadar yalın ve açıktır” diyen Mazlum, ancak yaşamı insan olmanın tüm anlamlarını kendi at koşturma sahalarına çeviren egemenlerin, halkları, ezilenleri anlamazlık, duymazlık, görmezlik pozisyonuna sokmak için her türlü kirli oyunu geliştirdiğini vurguladı. Mazlum, “Bu nedenle gerçekleri, doğruları, hakikatleri birbirimize anlatmaya ihtiyacımız var” dedi.

BU SORULARIN MAKUL YANITI OLMALIDIR

“Çocukları, torunları olan Leyla Güven gibi bir kadın, neden bedenini açlığa yatırmış? 22 yılını zindanlarda geçirenler gidip Avrupa’da niye kendini ölüme yatırsın? 27 yıldır zindanda olanlar, 20 yıllık ömrünü henüz adımlayanlar neden bedenini dirhem dirhem erimeye yatırsın?” sorularının makul, anlaşılır, insanca bir yanıtı olması gerektiğini kaydeden Mazlum, şöyle devam etti: “Eğer insanlar, büyük hasret duydukları, inandıkları yaşam umudunu, özgürlük çizgisini bu düşüncede, bu önderlikte görmeselerdi böylesi benzersiz, insanın kanını donduran bir fedailiğe başvurmazdı. ‘Kanını donduran’ diyorum, çünkü bir halkın binlerce evladının, kendini fedailiğe yatırması, insanı zulüm karşısında dehşete düşürmelidir. Eğer zulüm bunca derin olmasa, faşizm halklarımızın iradesini bunca bastırıp sindirmese, böylesi bir eyleme ihtiyaç duyulmayacaktı.”

HİÇBİR ŞEY MÜCADELESİZ KAZANILMAZ

Halen halka layık oldukları özgürlüğü, özgür yaşam imkanlarını yaratamadıkları için üzgün olduklarını kaydeden Mazlum, ancak hiçbir şeyin, hele hiçbir toplumsal değerin, emeksiz, mücadelesiz kazanılamadığını belirtti. Devrimin halklar için ve halklar tarafından gerçekleştiğine işaret eden Mazlum, mektubunu şöyle sürdürdü: “Eğer halklar örgütlü ve eğitimli, yani bilinçli değilse egemenlerin her türlü kirli politikasına, oyununa, çarpıtmasına açık hale gelir. Özelde Kürt halkına, genelde ezilen halklara dönük en büyük özeleştirimiz; bugüne kadar gerektiği gibi örgütlemeyişimizdir. Çünkü bu durum halkımızı sistemin saldırıları karşısında güçsüz, şaşkın ve kaygılı bırakmaktadır. Kendi dostunu, düşmanını, amacını tanımayan, kendini ona göre örgütlemeyen bir halk, her türlü tehlikeye, muğlaklaştırmaya, manipülasyona açık hale gelir. Bunların farkında olmalısınız ki, neyi nasıl yapacağınızı, neye nasıl yaklaşacağınızı bilesiniz. İnsan bir eksiğin farkında olursa onu nasıl gidereceğinin çabasında da olur.”

HERKES KENDİN SORMALIDIR

Herkesin “Herkes duyarlı olsun, harekete geçsin” diye çağrı yaptığını, ancak bu çağrıların kime yapıldığı, çağrı yapanların nerede durduğunun önemli olduğunu ifade eden Mazlum, çağrı yapabilecek, çağrı yapan, yani durumun farkında olan herkesin öncelikle kendine “Ben şu an tam nerede duruyorum, bu direniş için ne yapmalıyım, ne yapabilirim” sorularını sormasını istedi.

TRAJEDİMİZ VE TEMEL ZAYIFLIĞIMIZ

Bu kadar büyük fedai bir halk, bu kadar büyük ve fedai bir hareket olup gücünü toplumsal örgütlülüğe, kitleselleşmeye dönüştürerek koordine edememenin, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkının trajedisi ve hızla aşması gereken temel zayıflığı olduğunu savunan Mazlum, şunları yazdı: “Hiç kimse Kürt halkının fedakar, fedai olmadığını söyleyemez. Öyle olsa Leyla Güvenler, Uğur Şakarlar böylesi bir direnişi, iradeyi sergileyebilirler miydi? Hiç kimse bu Hareket’in kadrolarının, militanlarının fedai olmadığını, bu halkın, ezilenlerin özgürlüğüne ölümüne bağlı olmadığını söyleyemez. Öyle olsa bu kadar çok insan açlığa yatabilir miydi? Demek ki, ne yapacağımızı bilmeye, gücümüzü birleştirmeye, örgütlemeye doğru, koordine etmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

DAHA FAZLA TOPLUMSALLAŞMA

Mücadelemizin bugün her zamankinden fazla öz karakteri olan toplumsallaşmayı gerekli kılmaktadır. Başta ailelerimiz olmak üzere, hiçbir insanımız bu direnişin kendisine rağmen başarıyla sonuçlanacağını düşünmemeli. Ben evimde otururum, zaten sokağa çıkanlar zindan kapısına gidecekler, Meclis kapısında oturacaklar, demokratik kurumlarda toplanacaklar vardır. Böylece eylemin sona gider gibi bir yanılgıya düşülmemelidir. Sürecin oldukça ağır olduğunun farkındayız. Kürt halkı üzerindeki mutlak inkar ve imha ‘Çökertme Planı’ yürürlükte, AKP-MHP iktidarı her türlü nefes borusunu tıkamış, toplumu nefessiz bırakmıştır. İyi Parti ve CHP’nin devletin milliyetçi kesimi denetim altına almıştır. Başta CPT ve AİHM olmak üzere uluslararası kurumlar/devletler arası güçler, halkların özgür yaşam alternatifinden duyduğu korkuyla geliştirdiği politikaların yanında durmakta. Bu nedenle 20 yıldır süren tecride sesini çıkarmamakta, on bin insanın bedenini açlığa yatırmasına, açlık grevinin 100 günü aşmasına sessiz kalabilmektedir. Bu durumu kıracak, başarıya dönüştürecek tek şey, toplumsallaşacak direniştir. Direniş turnusol kağıdı rolünü oynamaktadır. Her kesimi ezenlerin de ezilenlerin de özünde yatan gerçekliği, hakikati ortaya çıkarmaktadır.

TUTSAKLAR OLARAK KARARLIYIZ

Sonuç olarak tutsaklar olarak, kararlı olduğumuzu, kendi direnişimizi halkların özgürlük istemine, ezilenlerin iradesine, toplumsal direnişin dönüştürücü gücüne inandığımızı belirtmek istiyoruz. Ölmek de yaşamak da bizim elimizde. Direnen tüm yoldaşlar halklarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”