Amara’nın ardından

Güney Kürdistan’da 31 Mayıs 2005’te geçirdiği trafik kazası sonrası şehit olan Amara’nın mücadele arkadaşı, “Hoşçakalı eksik bırakıp yürekten bir merhaba” diyerek, eksikliğini ve mücadelesine bağlılıklarını anlattı.

Amara (Ekin Ceren Doğruak), 8 Ocak 1981’de Ankara’da doğdu. Ailesi Egeli olan Amara, Kürt özgürlük mücadelesiyle üniversite yıllarında tanışır. Gençlik ve kadın hareketi başta olmak üzere birçok çalışmada aktif yer alır. Tüm baskılara karşın mücadeleden vazgeçmeyen Amara, Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün son sınıfındayken okulu terk eder. 2001’de kısa bir süreliğine tutuklanan Amara, cezaevinden çıktıktan sonra Avrupa alanına gider.

AVRUPA’DA ÜLKE ÖZLEMİ

Avrupa’dayken ülke özlemini gizleyemeyen Amara, duygularını şu şekilde ifade eder: “Çok özledim her şeyi. Bu havası lanet beton yığını ülkeden nefret ediyorum. Yarı açık cezaevi… Cezaevinde gökyüzü dikdörtgendi. Burada çokgen. Hiçbir şey ama hiçbir şey kokmuyor. Kendini sürekli nezle sanıyorsun. Dilimle satılan karpuzlardan, kolum kadar salatalıktan bile bıktım. Bu ülkeden çok sıkıldım. Gri gökyüzünden, asitli sulardan -gerçi hiç içmiyorum- sıkıldım. Ayağım toprağa hiç değmiyor. Bu yıl hiç deniz görmedim. Yağmurdan sonra deniz kokmuyor. Bırak toprağı, hiçbir şey kokmuyor. Yediğin o kırmızı şeylerin domates olduğunu ispatlamak imkânsız bir şey. Ülkemi çok özledim. Yurtseverliğin ne olduğunu, ülkesinden uzaklaşınca anlıyor insan…”

DAĞLARDA OLMA İSTEDİĞİ

Avrupa’dayken aktif olarak kadın çalışmalarına katılır. Bu süreçte dağ özlemi de yoğun şekilde içinde birikir. Dağlarda olmak, Apo’nun bir militanı olarak dağlarda mücadele etmek en büyük istek ve arzusu olur. Kadın çalışmalarını 2005’e kadar sürdüren Amara, aynı yıl Kürdistan dağlarının yolunu tutar.

SEVGİ DOLU MÜTEVAZI İNSANLAR

Mücadele arkadaşı, Amara’ya ‘PKK’li deyince aklına ne geliyor’ diye sorulduğunda karşıdakini şaşırtacak olan ince ve hesapsız bir cevap verdiğini; ‘Sevgi dolu mütevazı insanlar’ dediğini söylüyor. Bir PKK’liye, özgür yaşam arayışçısı gerillaya getirdiği tanımlamanın, bu derece sade ve anlaşılırlığına dikkat çeken arkadaşı, şöyle devam ediyor: “Hemen hemen herkesin özgür yaşam militanlarına dönük bir tanımlaması olmuştur. Düşman, terörist, çapulcu, bölücü, eşkıya demişti. Buna karşın kimileri melek, bazıları kahraman, kimisi yiğit, birçoğu da özgürlük savaşçısı demişti. Amara’nın tanımlaması da bu olmuştu. Buydu belki de bu derece gerillaya, dağlara, dağlıların yaşamına bağlayan… 

ACISI GÖĞSÜMÜZÜN TAM ÜSTÜNDE

Amaralı bir zaman diliminden geçiyoruz. Gidişinin acısı henüz yüreklerimizde, göğsümüzün tam üstünde. Ne demeli diye sorarken bu ay kokulu geceye, yıldızların deryasına kaybolma istemidir, içimizde uyanan. Uzayın bir deminde, belki ulaşırız diye sana, kayan yıldızların kuyruğuna takılırız. Özlemlerimiz birikmiş halde. Sana hasret, gülüşüne sevdalı şafaklarda dökülür bir bir. Ne yapsak bir yerlerde bir şeyler eksik kalır. Sözler yetersiz, kalemler tükenir, defterler utanır, ses kesilir, suskunluklar kaplar bakışlarımızı. Her şeye rağmen seninle olmanın derin coşkusuyla kucaklarız serin dağ rüzgârlarını.

Umudunu salmıştın bir zamanlar bu rüzgârlara. Beton yığınlarının arasında nefessiz kalırken, göğsünde anne kokusu tazeliğinde dağ rüzgârlarıydı biriken. Kim ne derse desin sen bu kutsal mekânlara aittin. Bu aidiyetin ürünüydü belki de; sen dağlara yakışırken, dağ çiçekleri sana yakışıyordu.

BU MAHÇUP DUYGULARI KABUL ET

İnancımızın, umudumuzun, sevdamızın besleyeni, güler yüzlü yoldaşım! Şimdi, ayın bakışları altında, kıvrılan derenin titrek akışında sana bir şiir demledik. Bağışla cesaretimizi, bilirim ne yapsak da yetersiz kalacak. Ancak kabul et yoldaşlarının bu mahcup duygularını…

Uzaktın, hep uzaktın

Ne yapsak da

Sen hep en uzaktın

O denizin tadı yok şimdi

Tuzundan arınmış gibi…

Gözyaşlarımın inişine şahitlik eder dolunay

Bilirim randevusuna geç kalmamalı

Verilen söze sadık kalmalı

Ve sessiz gidişlere

Yalnız yolların masumluğuna

Aldırış etmeden, üzülmeden

Gözyaşı akıtmadan

Bir sebebinin olduğuna inandırmalı yüreği

En azından asi gülüşleri…

SENLİ SEVDALARI BÜYÜTÜYORLAR

Şimdi biz gelecekteyiz. Mücadelenin zafer şarkılarını dillendiriyor halklar, biz senin gözlerinle görüyoruz. O sevgi dolu mütevazı insanlar da seni ve senli sevdaları büyütüyorlar koca yüreklerinde. Taşıyıcısı oluyorlar umutlarının. Amaçlarının kutsallığında arındırıyorlar suskunlukları bakışlardan ve gülüşünün güzelliğinde güneşe yazıyorlar aşk tadındaki bakışlarını…

BU BİR TERCİHTİ; SENİN VE BİZİM

Şimdi PKK’liler seni yaşıyor. Tüm karanlık zamanları yırtarak, kirli nefesleri bertaraf ederek ulaştılar güneşli, aydınlık günlere. İnancın ve bağlılığın somut göstergesiydi. En çok da yoldaşa verilen söze sadakatin en güzel örneği… Zorunlu olmadık hiç. Bu bir tercihti, senin tercihin, bizim tercihimiz, özgür yaşam tercihi…

AÇTIĞINIZ YOLDA YÜRÜYORUZ

Bilirsin keşkelere yer yoktur yaşamımızda. Gel gör ki, bugünleri görmeni çok isterdik. Önder Apo’nun büyük uğraşları sonucunda, halkların ortak ve özgür yaşam mücadelesi daha da anlam kazandı. Kimsenin yapamadığını, cesaret edip de yakınlaşamadığını Önder Apo başardı, yaşamsallaştırdı. Bizler de Önder Apo’nun özgürlük militanları ve sizin ardıllarınız olarak, edindiğiniz amaçların başarıya ulaşması yolunda olabildiğine kararlı adımlarla ilerliyoruz. Sizlerin açtığı yolda yürümenin coşkunluğu var yüreklerimizde. Çoğu yoldaşınız görmese de sizi, yaşamasa da sizinle; yaşatıyorlar sizi, özlemlerinize bağlılığın gereği olarak büyütüyorlar hedeflerini.

MERHABA ÖZGÜRLÜK YILDIZI

Geceleri sığınak olmaktan çıkardık. Şimdi gündüzlerle daha barışığız. Güneşin aydınlığının yanı sıra ışınlarını yudumlarız gün doğumlarında. Kendimizden bir şeyler sunarız güneşin gülen gözlerine. Gecede dolunay ve yıldızlarla konuşur, hasretliklerimizi yoldaşa ulaştırmasını isteriz.

Senli bir zaman diliminden geçerken, gökyüzünde gündüzden kalma yorgun bir yıldız deryası ve geç saatlerde çıkan ay var. Asi dağ rüzgârının eşliğinde biriktirdiğimiz nice gülüşü, sevinci, coşku ve özlemi sana, size yolluyoruz. Hoşçakalı eksik bırakıp yürekten bir merhaba diyoruz.

Merhaba sevgi dolu mütevazı insan… Merhaba güler yüzlü güneşin yoldaşı… Merhaba Önder Apo’nun özgürlük yıldızı… Merhaba halkların ortak yaşam gerekçesi…

Selam olsun sana, tüm suskunluklara inat MERHABA…”