Beştaş: Tecritte ısrar, işkencede ısrardır
HDP vekili ve hukukçu Meral Beştaş, iktidarın tecritte ısrarının işkencede ısrar anlamına geldiğini ve işkencenin de zamanaşımı olmayan bir insanlık suçu olduğunu hatırlattı.
HDP vekili ve hukukçu Meral Beştaş, iktidarın tecritte ısrarının işkencede ısrar anlamına geldiğini ve işkencenin de zamanaşımı olmayan bir insanlık suçu olduğunu hatırlattı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in öncülüğünde devam eden açlık grevleri konusunda devlet ve iktidar cenahında süren sessizliğe karşı tepkiler büyüyor. Bu üç maymun halini ANF’ye değerlendiren HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, yaşanan hukuksuzluğu, "Bütün dünyanın duyduğu çığlığı yanı başımızdaki iktidar duymamakta ısrar ediyor" diyerek özetledi.
Tam 161 gündür açlık grevinde olan Güven’in talebine kulak tıkama ısrarının, hukuksuzlukta ısrar anlamına geldiğini vurgulayan Beştaş, "Bu ısrar yasayı tanımamakta ısrardır, bu ısrar işkencede ısrardır ve bunun kabul edilmesi mümkün değildir" dedi.
İmralı tecridinin kaldırılması talebinin meşru, hukuki, vicdani bir talep olduğunu hatırlatan Beştaş, burada hukuksuzluğun, siyasi ahlakla ve vicdanla bağdaşmayan durumun bu talebin kabul edilmemesi olduğunu kaydetti. Cezaevinde 7 bine aşkın tutuklu ve hükümlünün tek bir taleple bedenlerini açlığa yatırdığını belirten Beştaş, iktidarın bu talebi görmemesinin kendi meşruluğunu da bitirmesi anlamına geldiğini vurguladı.
SES ÇIKARTILMAYAN HER HUKUKSUZLUK BİR YENİSİNİ DOĞURUR
Bu yasa tanımazlığın aynı zamanda yurttaşlarla da inatlaşmak olduğunu belirten Beştaş, "Devletler kendi vatandaşıyla inatlaşmaz, hukuksuzluğu dayatmaz. Hükümetler halkın hizmetkarıdır, sandıkla gelirler, sandıkla giderler. Hükümetleri çetelerden ve yasa dışı oluşumlardan ayıran temel özellik de hukuka bağlılığıdır. Varlık sebepleri de hukuki zemindir, siyasi parti kanunudur, anayasal düzendir. Durum böyleyken anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan tecrit işkencedir, işkence de insanlık suçudur ve zamanaşımı da yoktur” diye konuştu.
Ülkede tecrit hukuksuzluğuna karşı yeterince ses çıkartılmamasını da eleştiren Beştaş, ses çıkarılmayan her hukuksuzluğun bir yenisini doğurduğuna işaret etti. “Hukuksuzluğa karşı durmak insan olmanın gereğidir” hatırlatmasında bulunan Beştaş, yerel seçimlerde yaşananları örnek göstererek şöyle konuştu: “Bugün İstanbul’da yapılan hukuksuzluğa ne kadar karşıysak, Van’da seçilen belediye başkanlarının yerine ikinci sıradaki adaylara mazbataların verilmesine de karşı olmalıyız. İşkenceye karşıysak, tecride de karşı olmalıyız. Eğer bu konuda ayrım yapılırsa, son yerel seçimlerde de görüldüğü gibi hukuksuzluk zincirleme bir biçimde büyüyerek her yere yayılır.”
GAYRİ CİDDİ BİR ZİHNİYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Tecridin sona ermesi için defalarca Adalet Bakanlığı’na ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvuran Beştaş, ancak muhatap bulunamadığını aktardı. Bu konuda duyarsızlığın ve ciddiyetsizliğin vardığı boyutu anlatan Beştaş, “Leyla Güven daha tutukluyken Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na bir başvuru yapmıştım. Ancak Leyla Güven tahliye olduktan tam 3 ay sonra başvuruma cevap geldi, orada da dilekçemin alt komisyona havale edildiği söyleniyordu. İşte bu kadar gayri ciddi, bu kadar duyarsız ve kendi işini yapmaktan aciz, işi öteleyen bir zihniyetle karşı karşıyayız” diye tepki gösterdi.
Son olarak, zamanın giderek daraldığını, açlık grevlerinin kritik aşamayı çoktan geçtiğini hatırlatan Beştaş, iktidarın hukuksuzlukta, vicdansızlıkta, işkencede ısrar etmekten vazgeçmesi ve derhal tecridin kaldırılması için gereğini yapması gerektiğinin altını çizdi.