Buldan: AKP-MHP'yi kadınlar feshedecek!

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, AKP-MHP'nin savaş politikaları ile ekonomik çöküşe yol açtığını belirtirken, "AKP-MHP'yi kadınlar feshedecek" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Parlamento Kadın Grubu’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Toplantıya şu isim ve kurumlar katıldı: "Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Ayşe Erdem, Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Burcugül Çubuk, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşim, KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Kadın Sekreteri Selma Atabey, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kadın Sekreteri Simge Yardım Dağ, Yeni Yaşam Derneği, Demokrat Kadın Hareketinden Kadınlar, Şişli Etfal İnisiyatifinden Kadınlar, Barış Anneleri ve KHK’li Akademisyen Sevilay Çelenk."
Buldan konuşmasına, 30 yıl önce 5 Temmuz 1991’de kaçırılarak katledilen Halkın Emek Partisi (HEP) Amed İl Başkanı Vedat Aydın’ı anarak başladı. Aydın’ı katleden zihniyetin İzmir’de karşılarına çıktığını söyleyen Buldan, “17 Haziran’da İzmir il binamızda katledilen Denizimizi bir kez daha rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum. Özel olarak eğitilen İzmir tetikçisini hangi nefret siyasetinin yetiştirdiğini gayet iyi biliyoruz, iyi tanıyoruz” dedi.
Buldan, “Deniz’i katleden zihniyet kadını, Kürdü, muhalifi ‘terörist’ diyerek hedef gösteren faşist zihniyettir. Bizler bu zihniyeti ve katliamlarını tarih boyunca yaşadık, tanıdık, bildik. Fakat onlar da bizi çok iyi bilirler. Baskıyla korkmadığımızı, zulüm uygulamaları ile pes etmediğimizi, tükenmediğimizi, vazgeçmediğimizi iyi bilirler. Bir kez daha bu kürsüden yüzlerine haykırıyorum. İzmir katliamı hak mücadelemizi daha çok perçinlemiştir. Deniz’e ve yoldaşlarına, onların kıymetli anılarına olan bağlılığımızla adalet, eşitlik, barış ve kadın mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Ve bizden aldığınız her bir canın adalet önünde hesabını mutlaka soracağız” ifadelerini kullandı.

 'HER TÜRLÜ BASKI VE ZORU KULLANIYORLAR'

AKP-MHP'nin kadınların varlığına, kazanılmış haklarına ve mücadelesine saldırılarda bulunduğunu ifade eden Buldan, devamında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Toplumsal muhalefeti kırmak amacıyla her türlü baskı ve zor yöntemini kullanan erkek iktidar şunu gördü ki; kadınlar bütün bu baskılar karşısında asla yılmamaktadır. Yaşamın her alanında örgütlenen, itirazıyla ve mücadelesiyle dimdik duran, alanları doldurarak haklarını haykıran kadınlar onların en büyük korkusu olmaya devam etmektedir. Kadınlar bugün itibariyle sadece cins mücadelesi yürütmüyor, erkek mafya düzenini gönderme mücadelesine gerçek bir öncülük yapmaktadır. Kadınlar ne onların yalanlarına kanmakta, ne onların baskısıyla sinmekte, ne de onların talan ve sömürü düzenine rıza göstermektedir. Bizler de kadın mücadelesinin birer parçası ve kadın siyasetinin temsilcileri olarak ülkenin dört bir yanından yükselen kadın mücadelesi ile çok daha umutluyuz ve başarmaya her zaman olduğundan çok daha yakınız.

'KADINLAR VAZGEÇMİYOR'

Kadın mücadelesinin bayrağını bulunduğu her noktada taşıyan ve yükselten kadınlar selam olsun sizlere. Cezaevlerinde duruşlarıyla direnen yol arkadaşımız, mücadele ortağımız kadınlar selam olsun sizlere. Kadın mücadelesinin yılmayan adanmışları, ortak kadın mücadelemizin yorulmaz yoldaşları, bütün kadın kurumlarının ve örgütlerinin emekçisi kadınlar selam olsun sizlere. Hakikat ve adalet arayışından bir an olsun vazgeçmeyen cumartesi anneleri, Mısra Öz ve dava arkadaşları, Bedriye Doku, Emine Şenyaşar ve adalet mücadelesinden asla vazgeçmeyen bütün kadınlar selam olsun sizlere. Barış mücadelesinde saçlarını ağartmış, bütün baskılara karşı barışı ve yaşamı savunan MEBYA-DER’li kadınlar, barış anneleri selam olsun sizlere. Onca zor aygıtına ve baskıya rağmen hiç tereddüt etmeden bağını, bahçesini, suyunu, yurdunu yağmacılara karşı savunan kadınlar selam olsun sizlere.
Selam olsun İstanbul Sözleşmesinin fesih edilmesine karşı ülkenin dört bir yanında alanları hınca hınç doldurarak mücadele yürüten cesur ve kararlı kadınlara. Biz fesih ederiz onlar da kabullenir gider sananlar çok fena yanıldılar. Kadınlar ne kabul ettiler, ne biat ettiler. Kadınlar alanlarda tekçiliğe, zorbalığa, kadın düşmanı politikalara ve uygulamalara meydan okudu. AKP-MHP erkek iktidarının inşa ettiği faşizme karşı kadınlar barikatları yıkarak dur dedi. Herkes iyi görmelidir ki; yasaklarınız, fesihleriniz, engelleriniz, şiddet politikalarınız değil kadınların direndiği meydanlar kazanacaktır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

 İstanbul Sözleşmesi kadınların haklarını bir bütün olarak ele alan, kadın haklarını geliştiren ve koruyan, kadınlara yönelik suçları önleyen, kadınlar için anayasal nitelikte bir metindir. Aynı zamanda çocuklara yönelik istismarı önleme ve bu istismarlara karşı etkin mücadeleyi gerektiren bir sözleşmedir. Dolayısıyla kadınlar için gereklidir, elzemdir, vazgeçilmezdir. Fakat tek bir adam, erkek ittifakıyla; emekçisinden, işsizine, evlisinden bekarına, gencinden çocuğuna, yaşlısına, mülteci kadından engelli kadına kadar dini, dili, kimliği fark etmeksizin toplumun tüm kesimlerinden kadınların haklarını teminat altına alan bir sözleşmeyi hedef aldı.
Danıştay, yürütmenin durdurulması için birçok kesimin başvurduğu gibi bizim de yaptığımız başvuruyu reddetti. Böylelikle Danıştay da tek adamın erkek yargısı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ama biz kadınlar bu tek adam dayatmalarına, bir imzalık hukuksuzluklarına, tek imzayla haklarımızı gasp etmelerine izin vermeyeceğiz. Boyun eğmeyeceğiz. 20 Mart’tan bu yana parlamentodan meydanlara kadar her alanda mücadeledeyiz ve olmaya da devam edeceğiz. Bu iktidarı gönderir göndermez İstanbul Sözleşmesini yeniden yürürlüğe koyacağız ve etkin bir biçimde uygulanmasını sağlayacağız.

KADIN KIRIMI

AKP Genel Başkanı kalkmış diyor ki; ‘Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz bu sözleşme ile başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilme ile de bitmeyecek.’ Kendisine önerimizdir; Bu gerçek dışı sözleri biz kadınlara değil sarayındaki yardakçılarına anlatsın. Belki kendisine inanan birilerini bulabilir. AKP-MHP iktidarı kadına yönelik şiddetle değil, kadınlarla mücadele halindedir. Kendisinin iktidarda olduğu süre içerisinde16 bine yakın kadın katledildi. Kadına yönelik şiddet görülmemiş oranlara yükseldi. Sadece Adalet Bakanlığı verilerine göre 145 bin 939 çocuk istismarı davası açıldı. 2 milyona yakın kadın hayatta kalabilmek için devletten koruma talep etti. Kadın işsizlik oranı sadece resmi rakamlara göre yüzde 45’e ulaştı. Pandemi döneminde işbaşında olmayan kadınların sayısı tam 5 kat arttı. Yaşam güvenliğinden ekonomik güvenceye ve siyasi haklara kadar kadınların bütün hakları direkt olarak AKP hükümeti tarafından tehdit edildi, saldırıya uğradı. Şimdi kısaca özetlediğim bu veriler ışığında soruyorum. Bu mudur sizin kadına yönelik şiddetle mücadeleniz?

AKP’yi yürürlükten kaldıracağız. Bırakın kadına yönelik şiddetle mücadeleyi, yargısından medyasına ve bütün kurumlarına kadar el birliği ile kadını her türlü şiddete mahkum etmek için elinizden geleni yaptınız. Meclis'te yine bizim ısrarlı mücadelemiz sonucu ‘Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’ kuruldu. Ancak bu komisyon bırakın kadına yönelik şiddetle mücadelenin yol ve yöntemlerini tartışmayı, erkek şiddetini ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını meşrulaştırmak üzere çalıştırıldı. Onların bu kirli zihniyetine ortak olmamak adına, iktidarı içine düştüğü bataktan kurtarma amacı taşıyan bu düzmece komisyondan çekildik.Çok açık ve net söylüyorum. AKP bu ülkede kadınların başına gelmiş en büyük felakettir. Kimsenin şüphesi olmasın ki kadınlar bu felaketi yürürlükten kaldıracak, AKP-MHP iktidarını ilk seçimlerde feshedecektir.

 MÜCADELE PLANI

 AKP Genel Başkanı çıkmış ‘Kadına Yönelik Şiddet Eylem Planı’ açıklıyor. Bizler bu eylem planı adı altında aslında kadına yönelik şiddeti destekleyen, meşrulaştıran ve örgütleyen kirli planların devreye sokulmak istendiğini çok iyi biliyoruz. Onlara buradan hatırlatmak isterim. Biz sizin eylem planınızı belediyelerimize atanan, Boğaziçi’ne atanan kayyım zorbalığından biliriz. Deniz Poyraz’ın, Taybet Ananın ve binlerce kadının katledilmesinden biliriz. Kadınlara karşı polis şiddetinizden, çıplak aramadan, köpekli işkencenizden biliriz. Kod 29’la, KHK’lerle kadınları işsiz ve yoksul bırakmanızdan biliriz. Kadın siyasetçileri tutuklamalarınızdan biliriz. Şiddetin olduğu her yerde iktidarınız, iktidarınızın olduğu her yerde şiddetiniz var. Ancak şunu da çok iyi bilin ki şiddet politikanızla mücadele için kadınların da en güçlü eylem ve mücadele planı var.
Kadınlara dayattığınız yaşam tarzına karşı korkusuzca ‘sana ne’ diyen kadınlar var. Sesini de, sözünü de, itirazını da, rengini de, dilini de, mücadelesini de birleştiren milyonlarca kadın var. Erkek iktidarınıza karşı kadınların meydanı var, sokakları var. Kadınlar bitti demeden bitmeyecek olan İstanbul Sözleşmemiz var. Sömürünüze karşı milyonlarca emekçi kadının alın teri mücadelesi var. Darbeci, kayyumcı, kadın düşmanı erkek siyasetinize karşı kadınların demokratik siyaseti var. Mafya-çete örgütlenmenize karşı kadın örgütlülüğümüz var. Tekçiliğinize karşı eş başkanlığımız var. Savaş ve yıkım politikanıza karşı kadınların tertemiz barış mücadelesi var. Kölelik düzenine karşı kadınların öncülük ettiği yeni yaşam var.

'YARGI İKTİDARIN HUKUK BÜROSU OLDU!'

Yargıyı kendi iktidarının hukuk bürosu haline getirenler yeni bir yargı paketi ile yine kadınları ve çocukları hedef almaktadır. Yeni yargı paketinde çocuk istismarında ve kadına yönelik suçlarda suçluya ceza vermek için şart getiriliyor. Suçluyu cezalandırmamak için bin dereden su getirenler, yasama eliyle de faillere yol açmaya çalışmaktadırlar. Bakınız Elmalı davası önümüzde duruyor, çocuklar vahşeti yaşamışlar fakat failler serbesttir. Bitlis’te istismarı haberleştiren basın emekçisi tutuklanıyor fakat failler serbesttir. Diğer taraftan AKP-MHP’ye yakın kişiler ve suça karışan kolluk güçleri yargı eliyle korunmaktadır. Nadira Kadirova cinayetinin dosyasının Yargıtay tarafından sessizliğe terk edilmesi gibi, Yeldana Kaharman,  İpek Er cinayetinde, Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde şüphelilerin delillere ve itiraflara rağmen tutuklanmaması, korunması gibi.
En son Hakkari Yüksekova’da Surmi İnce’yi katleden uzman çavuşa iyi hal indirimi uygulanması gibi. Daha nice cinayet, şiddet ve suç yargının cezasızlık politikası sonucu temize çekiliyor. İşte bu nedenle mevcut iktidarın reform adı altında yaptıkları sadece malumun ilanıdır diyoruz. Olacaksa gerçek bir reform; bu ancak ve ancak AKP-MHP iktidarının gitmesi ile olur. Bu da olacaktır. Toplum ancak böyle nefes alır, refaha, huzura, hukuka kavuşur. İşte bu reformun mimarı da kadınlar olacaktır.

MAFYA DÜZENİ

 Ağır bir ekonomik çöküş var. Bu çöküşün sonuçları olan yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği ülke olarak, kadınlar olarak çok ağır bir biçimde yaşıyoruz. Toplumun yüzde 80’i açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Halk artık yoksullukla değil, açlıkla mücadele eder hale gelmiştir. Özellikle kadınlar bu ekonomik buhranın en çok etkilenen kesimi olmuştur. Artan ekonomik adaletsizlik yüzbinlerce kadının işsiz kalmasına, milyonlarcasının kayıt dışı, sigortasız, sosyal güvencesiz çalışarak yoksullaşmasına sebep olmuştur. Erkek iktidar hane içi yoksulluğu kadınların sırtına yüklemiştir. Bugün binlerce kadın yoksulluk ve işsizlikten kaynaklı olarak evlerini, yaşam alanlarını terk ederek başka illere tarım işçiliği yapmak üzere göç etmektedir.

SAVAŞ POLİTİKALARI VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Geçenlerde Bursa’da fasulye tarlasındaydık. Burada çalışan mevsimlik tarım işçisi kadınların ‘Memleketimde iş olsaydı ben niye aylarca burada evimden yurdumdan uzak bir yerde çalışayım ki’ sözleri kadınlara dayatılan yoksulluğun en açık göstergesidir. Yine ev içi emeği yok sayılan kadınların ev içi yükü 4 katından fazla artarken, kadınlar pandemi sürecinde savunmasız bırakılmıştır. Bütün bunlara karşı AKP-MHP iktidarı bütün devlet olanaklarını ve gücünü bir avuç yandaşını zenginleştirmek, çete ve mafya düzenini koruyup güçlendirmek üzere kullanmıştır. Kadınlar çalışmış, kadınlar alın teri dökmüş fakat AKP-MHP mafya düzeni zenginleşmiştir. Çünkü bunların düzeni yolsuzluk düzenidir, soygun, yağma ve talan düzenidir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri talan düzeni 3’üncü yılındadır. ‘Türkiye’yi uçuracağız’ dediler. 3 yılda ekonomiyi çökerttiler. Halkı, üreticiyi, çiftçiyi, esnafı, emekçiyi çökerttiler. Dün Ekonomi Komisyonumuz 3 yılın karnesini açıkladı. Hükümetin karnesi sıfır. Yandaşın ekonomisini büyüttüler. Yolsuzlukla, talanla, israfla, zam furyasıyla halkın ekonomisini çökerttiler.  İşsizlik artı, enflasyon arttı, yoksulluk arttı, yurttaşın borcu arttı. Bu sistem değişmeden, çöküş de sona ermeyecektir. Bakınız, AKP-MHP iktidarı, halkın nerede bir geçim kaynağı varsa ona gözünü dikmiş durumdadır. Şimdiki hedefleri de biliyorsunuz tütün üreticileri. Üreticiyi dinlemeden yasal statüye kavuşturma adı altında tütün satışına yetki belgesi zorunluluğu getirdiler. ÖTV, stopaj, KDV dahil üreticilere toplam yüzde 70’lere varan vergi yükü getirdiler. Yandaş şirketlerine peş peşe vergi affı getiren bu vicdansız iktidar, vergi yüküyle tütün üreticilerinin emeğini gasp etmektedir. Amaç üretimi durdurmak, tütünü ekilemez hale getirmektir.
Tütün üreticisi bu kadar vergiyi nasıl ödeyecek? Tütün satışını yasakladılar. Kim alacak belli değil. Ortada çözüm de yok. Adıyaman’dan Lice’ye bir çok yerde tütün üreticileri haklı olarak günlerdir ayaktadır, yollardadır, isyan etmektedir. Bu yasa sonucu üreteci tütün ekemeyecek, özellikle geçimini tütünden sağlayan dağ köylüleri göç etmek zorunda kalacaktır. Adıyaman’ın yüzde 70’i tütün üreticisidir. Tütün satış yasağı devam ederse yaşam duracaktır. Yine tütün toplayıcılarının yüzde 80’i kadın emekçilerdir. Kadın yoksulluğu, kadın işsizliği halkın yoksulluğu daha da artacaktır. Vicdansız iktidara soruyorum. Halk geçimini nasıl sağlayacak? Ne yiyecek? Ne içecek? Bu soruna derhal bir çözüm bulunmalıdır. Hükümet, tütün üreticileriyle derhal bir araya gelmeli ve onları dinlemeli, ortak bir çözüm bulmalıdır. Günlerdir seslerini duyurmaya çalışan tütün üreticileri bilmelidir ki, yalnız değilsiniz, sahipsiz değilsiniz. HDP olarak haklı taleplerinizin her zaman yanındayız takipçisiyiz. Bu sorunun çözülmesi için elimizden gelen çabayı sergileyeceğimizi de belirtmek isterim.
Tek adam kendi sarayını ve saltanatını muaf tutarak tasarruf tedbirleri açıkladı. 1 yıllık harcaması 2.8 milyar dolar olan saray ailesinin ferdi ise halka kemerleri sıkalım, porsiyonları küçültelim telkinleri veriyor. Fakat halkın kemerinde ne sıkacak delik, ne de tabağında küçültecek porsiyonu kalmıştır.İnsanların çöplerden, pazar artıklarından topladıkları ile karnını doyurmaya çalıştığı şu ülke ortamında bu açıklamalar utanmazlıktan başka hiçbir şey ile açıklanamaz. Sarayın saltanatından hiçbir tasarruf yok, her ay üç beş maaş alanların huzur hakkından hiçbir tasarruf yok, Beş’li çetelerin devletin sırtından yediği milyar dolarlardan hiçbir tasarruf yok, yandaşların vergi affından hiçbir tasarruf yok, ÖSO ve çetelerine ödenen maaşlardan, savaşa akıtılan devasa bütçeden hiçbir tasarruf yok, patronlara halkın cebinden peşkeş çekilen vergi aflarından hiçbir tasarruf yok, halkın bankasında çöktükleri milyar dolarlardan hiçbir tasarruf yok. Ülke ekonomisini halkın yediği lokmadan kısarak kurtaracaklar. Halka yükledikleri orantısız vergiler ile kurtaracaklar. Yaptıkları fahiş zamlarla halkın parasına çökerek kurtaracaklar.
Halkın mutfağı bu hükümetin vergi yeri olmuştur. Halkın mutfağına, boğazına giren lokmaya kadar çöküyorlar. Maaşlara zam yok, gelire zam yok, ama doğal gaza, elektriğe yapılan zam ile bir çorba kaynatacak imkânı bırakmadılar insanlarda. Enflasyon oranına yansımasın diye 1 Temmuz gününden itibaren sinsice yapılan zamlar, doymak bilmeyenlerin halkın ekmeğine çökmesidir! Saray rejimi doymadığı için bugün bu ülkede ekonomik kriz var, yoksulluk var, işsizlik var açlık var. Zira onların halktan çaldıkları değil bir ülkeyi 5 ülkeyi doyuracak kadar kâfi miktardadır. Halkımız ve biz kadınlar bütün bunları iyi görüyoruz. Tek adam da gidici olduğunu biliyor. Son bir ümit; yalanlara sarılıyorlar, halkı kandırmaya çalışıyorlar. Güya, ‘Avrupa’da aşılar ücretliymiş. 100 dolara 50 Euro’ya aşı yapılıyormuş.’ Yalanın biri bin Euro. Aşı Avrupa’da ücretli olsaydı iktidarınız o aşıyı buradaki yurttaşa en az 150 Euro’ya satmaz mıydı? Aşının parasını zaten zamlarla, vergi artışlarıyla fazlasıyla halkın cebinden çıkartıyorsunuz. Doğrudan aşıyı satamıyorlar ya, yerine yalan satmaya çalışıyorlar. Ama kusura bakmasın bu yalanların alıcısı yok.

'MÜCADELEDE KARARLIYIZ'

Bu yalan, talan, soygun düzenine karşı bizler kararlı mücadelemizi büyütme ve kadınların birlikteliğini güçlendirme yolundayız. Kadınların demokratik muhalefetini iktidara taşıma arifesindeyiz. Bu nedenle örgütlüğümüzü büyütüyoruz, safları sıklaştırıyoruz. ‘Kadınlar İçin Adalet’ kampanyamız kapsamında ‘Kadın Yoksulluğuna Hayır’ buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Doğu’dan, Güney’e, Ege Bölgesi’nden İç Anadolu’ya, Çukurova’dan Marmara’ya olmak üzere birçok alanda birçok kadınla bir araya geldik. Fabrikalarda, atölyelerde, mahallelerde, tarlalarda, yaylalarda kadınlarla buluştuk. Birbirimizin elini tuttuk, yüreğine dokunduk. Yaşam güçlüklerini, taleplerimizi, neler yapmamız gerektiğini paylaştık. Parası olmadığı için ilaç alamayan, sağlığa erişemeyen MS hastası yakınları çocukları olan kadınlarla buluştuk. Tableti interneti olmadığı için çocuklarının eğitime ulaşamadığını söyleyen kadınlarla konuştuk. Sanat düşmanı bu iktidara karşı isyanını da geçimini de icra ettiği sanatla sürdüren kadınlarla bir araya geldik.
Gördüğümüz, kucaklaştığımız bütün kadınlarla gerçekleştirdiğimiz bu buluşmalardan ortak bir düşünce ile ayrıldık. ‘Bu erkeklik düzeni gitmeli, bu devran değişmeli’ dedik. Değişim bizim kendi öz gücümüzde, bizim ortak mücadelemizde, birlikteliğimizdedir. Bu nedenle ortak kadın mücadelemiz ne kadar önemli ise kadın siyasetini de sahiplenmemiz ve kadın kazanımlarını korumamız da bir o kadar önemlidir.

KOBANÊ KUMPAS DAVASI


Bildiğiniz üzere bir kadın partisi olan HDP’yi kapatarak kadın gücünü siyasetten tasfiye etmek, kadın mücadelesini susturmak ve bastırmak istiyorlar. Bu amaçla Kobanê kumpas davasını HDP’yi kapatmak için hukuki bir kılıf olarak açtılar. İddianamede yer alan bütün suçlar parti etkinliklerimiz ve çalışmalarımıza yöneliktir. Kobanê davasıyla kadın siyasetini yargılamaya çalışıyorlar. Fakat aslında bu dava sürecinde kadınlar erkek zihniyeti ve erkek yargıyı yargılıyor, yargılamaya devam edecektir! Sebahat Tuncel diyor ki; ‘Türkiye’de kadınlar siyasete giremezken siz HDP’li kadınları siyaset dışı bırakmak, siyaset yasağı getirmek istiyorsunuz.’ Ayla Akat Ata diyor ki; ‘Dünyanın hiçbir yerinde kadın mücadelesi kriminalize edilmemiş, ‘terör’ kavramı kullanılmamıştır. Eşit temsiliyetteki ısrarımız cezaeviyle son buluyor.’ Gültan Kışanak diyor ki; ‘Kadın erkek eşitliğine karşı açılmış bir davadır bu. Bu dava faşizmin önündeki engelleri kaldırma davasıdır.’ Sevgili Figen Yüksekdağ’ın söylediği gibi ‘tarih bizi de yazacak, onları da.’
Kobanê Davası ile amaçladıkları demokratik siyaseti, kadın mücadelesini ve demokratik muhalefeti tasfiye etmektir. Çünkü HDP; ayrımcılığa uğrayan herkes için eşitliği isteyen, tekçiliğe karşı çoğulculuğu esas alan, bu topraklarda varlık bulmuş her kesimin hakkını hukukunu savunan bir halklar partisidir. Çünkü HDP; emeğin, emekçinin, yoksulun partisidir. Ezilenlerin sözüdür, gücüdür, emeğidir, kazanımıdır.  Çünkü HDP; ne kirli rant ilişkilerinde ne de mafya düzeninde yer almayacak kadar temiz değerlere ve ilkelere sahiptir. Çünkü HDP; hakikatlerin ve adaletin mücadelesini verendir. Çözümsüzlüğe karşı çözümün, hukuksuzluklara karşın adaletin, savaşın her türlü yıkımına karşı barışın yanında saf tutandır. Çünkü HDP inkâra ve asimilasyona karşın her rengin, her dilin, her inancın, her kimliğin yaşamasına ve yaşatılmasına adanmış bir fikriyattır. Çünkü HDP kadınların özgürlük mücadelesi, kadınların kısılmak istenen sesi, kadınların kesilmek istenen nefesidir! Bu sesi ve nefesi kesemeyecekler! HDP’nin yeni yaşam fikriyatını durduramayacaklar.
Buradan hükümete son olarak şunları söylemek istiyorum. Biliyoruz itiraz etmeyen, biat eden bir halk istiyorsunuz. Korkmuş ve sinmiş bir toplum istiyorsunuz. Biliyoruz çaresiz, güvencesiz; şiddete razı, ölüme razı, sömürülmeye razı kadınlar istiyorsunuz. Biliyoruz savaş rantınızı, ölüm siyasetinizi, alkışlayacak şakşakçılar istiyorsunuz. “Beka” deyince arkasına sakladığınız rant ve talanı görmeyen, savaşa akıttığınız milyar dolarları dile getirmeyen bir muhalefet istiyorsunuz. Biliyoruz HDP’siz bir ülke istiyorsunuz. HDP’yi kapatarak kadın siyasetini, demokratik muhalefeti, barış ve çözüm imkânını betona gömmek istiyorsunuz. Aslına bakarsanız bizler ne istediğinizi çok iyi biliyoruz. Fakat biz kadınlar da diyoruz ki tüm bunları ancak rüyanızda görürsünüz.
Kadınlar olarak ne zulme eğecek boynumuz, ne de zalime minnetimiz var. Reislerin yönettiği bir suç mahallesine çevirdiğiniz şu karanlık ülke ortamında kadınlar; hakikatin, cesaretin ve eşit bir yaşamın meşalesidir. Bu meşalenin ateşi milyonlarca kadının inançlı mücadelesi ile yanıyor ve zifiri karanlığınıza ışık tutuyor. İşte milyonlarca kadının kararlı bir yürüyüşle taşıdığı bu ışık, karanlığınıza son verecek. Aydınlık günleri inşa edecek.

 GERGERLİOĞLU'NUN REHİNELİĞİ

Yine cezaevlerinde tecride ve baskı uygulamalarına karşı açlık grevinde olan yoldaşlarımız, arkadaşlarımız var.  Onların bu mücadelesi toplumun tamamı içindir. Çünkü tecridi kırmak demek çözümsüzlük siyasetini, adaletsiz düzeni kırmaktır, savaş ve ölüm politikalarını kırmaktır. Bu nedenle tecride karşı hep birlikte mücadele yürütmeliyiz. Tecridi kıracak olan en büyük güç kadınların içerde ve dışarda verdiği barış mücadelesidir. Cezaevlerinde çıplak aramayı ortaya çıkartan, bunun için mücadele veren, hakikati ortaya çıkarttığı için vekilliği düşürülerek hukuksuzca tutuklanan Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu için AYM ihlal kararı verdi. Ancak, mahkeme günlerdir AYM’nin kararını uygulamıyor, tahliye etmiyor. Buradan sesleniyorum. Bu hukuksuzluğa son verilmeli, Gergerlioğlu derhal tahliye edilmeli ve vekilliğinin iadesi biran önce sağlanmalıdır.
Şimdi her zaman olduğundan çok daha fazla kadın kazanımlarımızı sahiplenme ve savunma zamanıdır. Eşit temsiliyet ilkesi ile, eş başkanlık sistemi ile, kadın meclisleri ile, parlamento kadın grubu ile, ülkedeki en yüksek kadın temsiliyeti oranı, ile belediyelerimiz bünyesinde açtığımız nice kadın kurum ve kuruluşları ile yürüttüğü etkin kadın mücadelesi ve siyaseti ile HDP de bir kadın kazanımıdır. O nedenle şimdi çok daha güçlü bir şekilde HDP ile mücadelede ortaklaşma, birlikte yürüme zamandır. Şimdi ortak kadın mücadelesinin hattını güçlendirme, dayanışma ve kadın ittifakı zamanıdır. Bu suç ittifakının biz kadınlara, halka ve HDP’ye yönelik saldırılarına karşı her zaman olduğundan daha büyük bir dirençle karşı duralım, ortak mücadeleyi yükseltelim, kadın örgütlülüğümüzün ağlarını sıkı örelim.
Erkeklik düzenine son verecek güç kadın gücüdür. Ülkeyi faşizmden kurtaracak güç kadın gücüdür. Çete-mafya-siyaset-medya ortaklığındaki çeteler ittifakının karşısında duracak güç kadın ittifakıdır. Özgürlük bizim, eşitlik bizimdir. İstanbul sözleşmesi bizim, eş başkanlık bizimdir. Haklarımız bizim, dilimiz bizim, kimliğimiz bizimdir.  Bu topraklar bizim, bu yurt bizim,  bahçe bizimdir. Bin bir renkli çiçek, gül bizdedir. Yoktur talancıya verecek selamımız, içirecek suyumuz, yedirecek ekmeğimiz. Kadınız biz yaşamı var edeniz. Barışı, eşitliği, adaleti, sevgiyi sonuna kadar savunacak ve mutlaka bu topraklara hakim kılacağız. Bu şiarla, hep birlikte büyük mücadele edeceğiz, büyük kazanacağız. Ben bu duygu ve düşüncelerimle tekrardan hepinizi selamlıyorum.”