GÖRÜNTÜLÜ

Çoban: 8 Mart’ı öz yönetim şehitlerine adadık

KJA Meclis üyesi Ayşegül Çoban “Bu yıl ki 8 Mart etkinliğimizi başta öz yönetim direnişlerinde şehit düşen kadın arkadaşlara arz ettik” dedi.

KJA Meclis üyesi Ayşegül Çoban “Bu yıl ki 8 Mart etkinliğimizi başta öz yönetim direnişlerinde şehit düşen kadın arkadaşlara arz ettik” dedi.

Kongreya Jinen Azad (KJA) Meclis üyesi Ayşegül Çoban Amed’de final yapacak olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ‘Kadınlar Önderliği ve Özgürlüğü için direniyor’ şiarıyla düzenlenecek etkinlik hakkında ANF’nin sorularını yanıtladı.

Öz yönetim direnişleri ile karşılanan bir 8 Mart için ne tür planlarınız var?

Bu yıl ki 8 Mart etkinlikleri bizim açımızdan daha büyük bir önem ve derinleşme arz etmektedir. Çünkü bu yıl ki 8 Mart etkinliklerini her zaman vurgusunu yaptığımız direnen kadın öncülüğünde bir hareketin nüvelerini burada devlet zihniyeti tarafından hunharca katledildiği, bedenlerinin teşhir edildiği aciz bir aklın katliamlarıyla karşı karşıya bırakıldığımız en çok kadın imha ve inkar politikaların vahşice işitildiği bir yıl ile karşı karşıya kaldık. 8 Mart bizim açımızdan direniş çağrısını yükselteceğimiz yücelteceğimiz bir etkinlik kapsamında kutlanacaktır. Bu yıl ki etkinliğimizi başta öz yönetim direnişlerinde şehit düşen bütün kadın arkadaşlara arz ettik.

Başta Kuzey Kürdistan ve Türkiye olmak üzere erkek egemenlik zihniyetinin ilk hedefinde geçtiğimiz yıl boyunca kadınlar vardı. Ekin Wan’ın bedenin teşhir edilmesi üzerine başlayan süreç, en son Cizre’de katledilen kadınların çıplak bir şekilde teşhir edilmesi devam etti. Sizce kadın neden hedef alındı?

Kürdistan’da Temmuz başından beri tekrar bir komplonun şah İslam projesinin bir devamı olan ve kendini yenileyen devlet AKP hükümeti ve DAİŞ zihniyeti ile bütün öz yönetim alanlarını bütün Kürdistan’da Türkiye’de kadınlar hedef alınmaktadır. Çünkü toplumun direniş kültürünü biriktiren kadınlardır. Her zaman bütün öncülükleri yapan kadınların emeği bir bütün sistem tarafından köleleştirilmiş erkeğe teslim edilmek isteniyor. Bugün kadınlara yönelimler, Ekin Wan şahsına öz yönetim alanlarında Sêvê Demir şahsına ve diğer yüzlerce ölümsüzleşen kadın arkadaşlar şahsına olsun bir bütün Kürt iradesi hedef alınmaktadır. Sistem ve devletler insan tarihi boyunca bütün ulusların ortam sömürüsü olan kadının düşürülmesiyle toplumun düşürülmesi eş değer olduğunu bilmektedirler. Neden hep öz yönetim alanlarında Kürdistan’da Türkiye’de bir bütün aslında dünyanın her yerinde kadın emeği, bedeni, ideolojisi ve direnişi hedef alınmakta çünkü kadınlar toplumun öncüleri ve yaratılanlarıdır. Toplumdaki bütün hareketliliği biriktiren kadınlardır. Vahşi kapitalizmin, emperyallerin her türlü algı yönetimi kadınlar üzerinden olmaktadır. Ve bizim açımızdan ise en derinleşmiş konsepti Türkiye Cumhuriyeti ve Kürdistan sınırında AKP hükümetin, DAİŞ zihniyeti ile kadınların erişemeyeceği ideolojiye, bedenleri üzerinden ulaşma oradan teşhir etme zihniyeti ile kendini göstermektedir. Bu da bize gösteriyor ki bizim ideolojilerimiz, ideallerimiz, direniş ruhumuz bedenlerimizde değil beyinlerimizdedir ve alçaklar onlara asla ulaşamazlar. Kadınlar bugün öz yönetim alanlarında mücadelenin saflarını sıklaştıran, direnişin öncüleri her daim zaferin müjdeleri olmuştur.

Bugün kadına yönelen zihniyet şunu bilmelidir ki, toprağa düşen her kadın arkadaşımız bizim için yas değil isyan gerekçesidir. Kürdistan tarihine baktığımızda direnişçi Kürt kadınının zaten 40 yıllık özgürlük mücadelesi birikim tarihi var. AKP devletinin DAİŞ zihniyeti ile kadınlara yönelim sebebi aslında bu yenilmezliği bilmesidir. Yenilgiyi kabul etmeyen Kürt kadınının asla ve asla en son getireceği nokta ölüm ya da işkenceyle başını eğememesi saldırılarını ve yönelimlerini güçlendiriyor ve kadın şahsında Kürdistan halkına işkence ve katliam dayatılıyor. Kürdistan’daki kadınlar yaşamları uğruna yapılan her türlü vahşet, asimilasyon hiçleştirme politikalarını boşa çıkararak son nefeslerine kadar direniş çağrısı yaparak şehit düşmüşlerdir. 20 gün boyunca Cizre’de yapılan vahşet bu anlamda en yakın belgesi olmuştur bu direnişin çünkü 20 gün boyunca bütün arkadaşlar ekranlarda bütün dünyanın gözü önünde direniş çağrısı yaparak teslim olmadıklarını son nefeslerini vererek şehit düşmüşleridir. Orada şehit düşen bütün kadın yoldaşlar bizim mücadelemizi büyütmemiz için birer gerekçedir. Bu yönelim aslında özünde Kürdistan kadınınadır ama Türkiye’de yaşayan kadınların yaşam alanlarını, hareket alanlarını, ideolojik anlamdaki beslenme alanlarını siyasal ve politik olarak kendilerini var etme bütün alanlara şart koymaktır. Bugün karşımızda kadınların kaç çocuk doğurabileceğine karar veren, hangi iş yerlerinde çalışıp ya da çalışamayanlarına karar veren bir yapı var. Evlerinden çıkmadan devletin köle erkeğe bir kez daha mahkum edilerek toplumla olan sözleştirmesinden düşürülen, emeği hiçleştirilen bir kadın yapısına ve dayatmasıyla karşı karşıyayız. Biz buradan Türkiye’deki kadın arkadaşlarımıza yoldaşlarımıza bu sömürüyü, dayatıyı kabul etmemelerini bulundukları yerlerden isyana geçmelerini istiyoruz.

Yine öz yönetim direnişinde kadınlar ver çocuklar en çok devletin hedefindeydi. Sur ve Cizre olmak üzere en çok kadınların hedeflenmesi nedir?

Öz yönetim alanlarında devletin vahşice yönelimleri politikaları arttıkça direnişte yükselmiştir. YPS-JIN öz yönetimlerin olduğu alanlarda öz savunma halkın kendini özellikle kadınların kendine yönetilen tehditlerde kendi öz savunma mekanizmaları devreye girmişti ve bunu bir örgütlemeye dönüştürmüştür. Özelde Kuzey Kürdistan’da tartışılan ve direnişi yükseltilen savaş konsepti kadınlar üzerinden gelişen imha ve inkar politikaları özünde öz yönetim ilanları yatmakta. Sistem ve DAİŞ zihniyetli hükümet, kadın direnişini hedef alarak öz yönetimlerin olduğu alanlarda Kürt halkının iradesini hiçleştirmeye yönelmiştir. YPS-JIN ya da orda bulunan kadınlar, anneler bu direnişi sahiplenmiş ve başarıya ulaşana kadar de bunun mücadelesinin sözünü vermiştir. Bugün öz savunma derken fiziki bir yönelim ya da etki tepkiden bahsetmiyoruz. Öz savunma sadece silahlı mücadeleyle ya da bir saldırıya karşı ele alınmamalı. Öz savunma kültürümüzü, toprağımızı, enerjimizi ve kadın kimliğimizi savunma anlamını taşır. Yaşamın her alanında var olan, üreten kadınların emeği çalınan toplumsal bütün iradenin ve ekonomi sisteminden dış edinmeye çalışan kadınların kendi emeğine dönüştürdüğü atölyeler, kooperatifler ve benzeri yerler oluşmaktadır. Vahşi kapitalizmin insanı yabancılaştırdığı doğasına dönüş çağrısı anlamında, toprakla kadını, doğayla kadını tekrar buluşturan emek eksenli Ekolojik kadın bakış açısında yeni kentlerin nasıl inşa edebileceğimiz tartışmaları yürütülmektedir.

Şimdi öz yönetim denilince, Kuzey Kürdistan’da öne çıkan öz savunma oldu. Ancak öz yönetim diğer ayaklarının oturtulması konusunda kadına büyük sorumluluk ve görevler düşüyor. Bu konuya ilişkin somut projeler ürettiniz mi?

Bugün karşılaştığımız en çok sorunlardan biri de Kürdistan’da böyle bir vahşet gerçekleştirilirken artık insanların bırakın yaşam haklarına özellikle kadınlar nezdinde gömülme haklarına bile saldırıda bulunan böylesine bir yapıyla karşı karşıyayken neden bu sadece direnen Kürt kadının meselesiymiş gibi duyarsızlık oluşmuştur. Bugün Kürdistan’da direnen her kadın aslında devletin arka bellediği konseptinin yansımasıdır. Kürdistan’da verilen mücadele sadece Kuzey Kürdistan için değil, 4 parça Kürdistan’daki kadın devrimin ya da metropollerdeki en yakının tarafından katledilen ya da kendi cinsel kimliğinden dolayı başına gelenlerden çok farklı değil. Aradaki tek fark, oradaki kadınlar bunu henüz bir direniş aşamasına, örgütlü bir direnişe dönüştüremediği için devletin bu kadar vahşice yönelimine maruz kalmadılar. Sistem direnişin olduğu yerde yönelimini yapar. Sistem kendine tehdit oluşturan bir karşı yapıyla, direnişle karşılaştığında işte bunu Kuzey Kürdistan’da Cizre, Silopi Sur’da karşılaştığımız vahşi katliamları bize reva görür. Bizim yürüttüğümüz mücadele özünde Kürt kadın direnişidir ama dünyanın her yerindeki sistem tarafından köle erkeğe emeği hiçleştirerek görülmez kılan kadını bu sisteme hapis eden bir yapı var. Kadınların direnişe geçmemelerinin sebebi, kadının öz gücüyle, kimliğiyle henüz tanışamamasıdır. Biz mücadeleyi ortaklaştıramadığımız sürece erkek egemen toplumu kadın zihniyeti üzerinde tahakkümü kırmakta yetersiz kalacaktır. Bu direniş sadece Kürt kadınlarının değil, direnişi olan bu zulme baş eğmeyen bütün kadınlar için tehdit imha ve inkar politikasıdır. Bilinç açığa çıktığında direniş kaçınılmazdır. Kadının düşürülmesi aslında toplumun düşürülmesini taşıyor.

Kürdistan’da yaşananlara Batı’daki kadınların tepkisi yavaş yavaş çıkmaya başladı. Ama genel olarak şöyle bir durum yok mu, batıdaki kadın, Kürt kadınının maruz kaldığı devlet şiddetine tepkisiz, ya da çok geç tepki veriyor neden?

Kadınların kuşatılmış ve direnişe olan ikna olmasının bir nedeni ise karşılıklı 6 bin yıllık erk ve erkek zihniyeti ile şekillenmiş bir devlet mekanizmadır. Bir sistem düşünelim ki bunu yaşıyoruz, kadınların kaç çocuk yapabileceğine, hamile kadının sokağa çıkamayacağına ya da üzerindeki bir kıyafeti tecavüz gerekçesi sayan ve bunu yasalarıyla teşvik eden bir sistem var. Ben istediğim zaman dışarı çıkabiliyorum demek özgürlük değildir. Eğer bizler öz kimliğimizle, kendi cephemizden emeğimizin ücretlenmesinden tutun da toplum içerisinde statü olarak baktığımızda bile bütün yaşam alanlarında fikir, ideoloji olarak hangi alanlardayız ve ne kadar mesafe kat ettik. Kürt kadın mücadelesi bu algıyı parçalamaktan sorumlu.

Son olarak 2016 yılı için hedefleriniz nelerdir, mesajınızı alabilir miyiz?

Kahramanca direnerek kendilerine özgür yaşam alanlarında feda eden Arinler, Ekinler, Sêvêler Pakize’ler 8 Mart aşkıyla aramızda olacaktır. Bu temelde 8 Mart kongremiz KJA olarak kadınlar önderliği ve özgürlüğü için direniyor şiarıyla 8 Mart etkinliklerinde özgürlükten yana olan tüm kadın arkadaşları öz direniş ruhuyla alanlara doldurmaya çağırıyoruz. Mücadelemizi ortak sahiplenmeye ve direniş alanlarındaki mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Bütün kadın arkadaşlarının yaşamın her alanında olursa olsun, olduğu yerden bu mücadeleyi ortaklaştırmaya bu kavgaya ses vermeye direnişi yükseltmeye davet ediyoruz.