Cumartesi Anneleri Aydınlar'ın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 569'uncu haftasında Sur'da büyüyen ve İstanbul'da gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar'ın akıbetini sordu.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 569'uncu haftasında yine Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelerek, oturma eylemi düzenledi.
Eylemde, "Failler belli, kayıplar nerede" pankartının açıldığı eylemde, kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ve kırmızı karanfiller taşındı. Eyleme CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve dün tahliye olan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün de katıldığı eylemde, 28 Şubat 1994 tarihinde kaybedilen Cüneyt Aydınlar'ın akıbeti soruldu. 

'EN KANLI BAŞBAKAN!'

Eylemde konuşan Tanrıkulu, kuşatma ve saldırı altındaki Sur'a dikkati çekerek başladığı konuşmasında, "5 bin yıllık tarihi kentte çok faili meçhul yaşandı. Fakat tarihin hiçbir döneminde göz göre göre ölüm yaşanmadı. 200'e yakın sivil ve çocuk şu an Sur'da" dedi. Aynı durumun Cizre'de yaşandığını vurgulayan Tanrıkulu, "Türkiye'nin en kanlı dönemini yaşıyoruz" diyerek, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na, "Kısa Başbakanlık tarihinin, en kanlı başbakanlığı oldu. Eğer biraz vicdan taşıyorsa ölümlere engel olması lazım" sözleriyle seslendi. 
Eylemde, gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in ablası İkbal Eren de konuştu. Cumartesi Anneleri'nin kayıp fotoğraflarına her gün bir yenisini eklediğini hatırlatan Eren, "Hukuksuzluk işlemeye devam ediyor. Ölü bedenler üzerinden topluma ayar çekilmeye çalışılıyor. Sesimizi çıkartmazsak burada fotoğraflar çoğalacak" diyerek, katliamlara karşı ses çıkarma çağrısı yaptı. 

'RAHAT BIRAKIN!'

34 yıl önce gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır ise devletin asıl görevinin yaşam hakkını tesis etmek olduğunu vurguladı. Kırbayır, "22 yıldır feryat ediyoruz. Başkalarına emsal olabilir miyiz derken, şimdi insanların kendi evlerinde, hem malları hem de canları yok ediliyor. Bizzat devletin kendisi bunu yapıyor. Benim evimi benim başıma yıkmaya hakkın yoktur. Otur kafanı iki elinin arasına al ve düşün. Senin evimi yıkmaya ne hakkın var? İnsanları yaşadıkları evde ve topraklarda rahat bırakın" diye konuştu. 

'DİRENİŞ HİKAYESİDİR...'

"Burası mağduriyet değil, direniş hikâyesidir" diyerek konuşmasına başlayan HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, "Tarihte çok hükümet geldi geçti. Tarihe yazılı kalan Cumartesi Anneleri olacak" dedi. Cumartesi Annelerine yenilerin eklenmemesi için duyarlılık çağrısında bulunan Kerestecioğlu, Sur ve Sur'da kuşatma altında kalan bütün yurttaşların kurtulması için insanların ellerinden geleni yapmasını istedi.
Gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar'ın amcası Recep Aydınlar ise, "Siyaset bu kadar genci kaybediyorsa, bu siyaset değildir. Siyaset denen zümre sınıfta kaldı. Bu ülke bu kadar gencine düşman, gencini öldürüyor. Siyasetin utanması lazım, Bu siyaset iflas etmiştir" dedi. 

AYDINLAR'IN AKIBETİ SORULDU

Aydınlar'ın ardından haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Meryem Göktepe okudu. Göktepe, devlet tarafından öldürülen sivillerin, morglarda üst üste atılan cenazelerinin vicdanları daha da kanattığını belirterek, Kürdistan'da yaşanan vahşeti hatırlattı. Kuşatmaların devam ettiği Sur'un Alipaşa Mahallesi'nde büyüyen Cüneyt Aydınlar için bir araya geldiklerini belirten Göktepe, Aydınlar'ın 10 Şubat 1994'de İstanbul'da kaybedildiğini söyledi. Göktepe, Aydınlar'ın İstanbul İncirli Ömür durağından TEM polisleri tarafından gözaltına alındığını, Gayrettepe'deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü ve gözaltına alınmış bir kişi olarak kayıtlara geçtiğini ifade etti. 

'DEVLET SORUMLU'

Göktepe, Aydınlar'ın kaybedilmesinden dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 'in sorumlu olduklarını söyledi. Aydınlar'ın akıbetinin açıklanmasını isteyen Göktepe, faillerinin yargılanmasını istedi.