Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi ‘zulüm evi’ne dönüştü
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan tutsaklar, ihlallerin geldiği boyutu, “Aldığımız nefes dahi Covid-19 tedbirleri bahanesiyle bürokratik engellere tabi tutulmakta” diye özetledi.
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan tutsaklar, ihlallerin geldiği boyutu, “Aldığımız nefes dahi Covid-19 tedbirleri bahanesiyle bürokratik engellere tabi tutulmakta” diye özetledi.
Salgın döneminde hak ihlallerinin arttığı Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde elektrik faturaları da siyasi tutsaklara kesiliyor. Yaşadıkları sorunları İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin’e gönderdikleri mektupla duyuran kadın tutsaklar, kaldıkları A-12 koğuşuna Kasım ayında 313.74 TL miktarında elektrik faturası gönderildiğini belirttiler. 11 kadın tutsağın ismi ve imzası bulunan mektupta, özellikle salgın ile birlikte 12 Eylül dönemini aratmayan uygulamaların devreye sokulduğuna işaret edildi.
‘ALDIĞIMIZ NEFES DAHİ SALGIN BAHANESİYLE ENGELLENİYOR’
Tedbir adı altında onur kırıcı yaklaşımlar, insan sağlığını ve haklarını hiçe sayan uygulamalara maruz kaldıklarını yazan tutsaklar, hak ihlallerinin vardığı noktayı ise, “Aldığımız nefes dahi Covid-19 tedbirleri bahanesiyle bürokratik engellere tabi tutulmakta” diye özetlediler. Ortak kullanım alanlarının ve sosyal etkinliklerin aylardır yasak olduğunun; kapalı görüşlerin ise 1 kişiyle sınırlandırıldığının belirtildiği mektupta, avukatlarla kapalı ortamda yapılan görüşmelerin ise dinlendiği aktarıldı.
SALGINDA HAKLARIN YOK EDİLDİĞİ CEZAEVİNE HAFTADA 1 GÜN DOKTOR GELİYOR
Tutsaklar gönderdikleri mektupta yaşanan hak ihlallerini şöyle sıraladılar: “Salgın gerekçe gösterilerek yasal ve insani haklarımız teker teker gasp edilirken, çok sayıda kronik hasta arkadaşımız olmasına rağmen haftanın bir günü kurum revirinde doktor bulunmaktadır. Acil durumlarda çağırdığımız 112 Acil Servis, cezaevinden 5 dakika ötedeki hastanede bulunmasına rağmen 30-40 dakikada geliyor.
ÇİFT KELEPÇE İŞKENCESİ
Mahkeme ve hastanelere sevk edilirken çift kelepçe uygulanıyor. İki eli birbirine kelepçelenen bir insan başka bir insana ikinci bir kelepçe ile kelepçeleniyor. Bu uygulama onur kırıcı olduğu kadar, salgın sürecinde de sıfır mesafe ile sağlığımızı çok açık bir şekilde tehlikeye atıyor. Bu uygulama nedeniyle 1 yıla yakındır hastanelere ve mahkemelere gitmiyoruz. Bu şekilde yüz yüze savunma yapma hakkımız elimizden alınıyor. Ayrıca çift kelepçeye rağmen mahkeme veya hastaneye giden kimi arkadaşımız da tek kişilik, tabut gibi küçük ve havasız ringler nedeniyle fenalaşıp, yarı yoldan geri getirildiler.
‘KOĞUŞLAR 7/24 KAMERA İLE İZLENİYOR’
7/24 tüm yaşam alanlarımız kamera ile izleniyor. Havalandırmadaki kamera yatakhane ve tuvalet bölümünü görecek şekilde ayarlanmış. Ayrıca gün boyu kullandığımız yaşam alanımız ayrı bir kamera ile izlenmekte. Biz kadın tutsaklar olarak 7/24 kamera ile izlenmeyi bir taciz ve özel hayata saldırı olarak değerlendiriyoruz. Bununla birlikte her hafta belirsiz zaman ve saatlerde koğuşlara girilerek aramalar yapılmakta.
‘KADIN PEDİ VERİLMEDİĞİ İÇİN ÇARŞAF VE KIYAFETLER KULLANIYORUZ’
Tutuklanan arkadaşlarımıza cezaevi girişinde çıplak arama dayatılmaktadır. İlk karantina dönemlerinde pek çok insani ihtiyaçları karşılanmamakta. Hatta bir grup arkadaşımıza kadın pedi verilmediği için kendi çarşaf ve kıyafetlerini yırtarak adet kanamalarında kullanmaktadır.
Yine tutuklanan bebekli anneler iki küçük çocukla tek başına yaklaşık 15 gün hücrede tutulmakta.
“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLKELER VE TÜRKİYE” KİTABI KURUM GÜVENLİĞİNE TEHDİT SAYILDI
Sosyal aktivitemizin olmadığı bu dönemde bize verilen kitap sayısı, 2 ayda kişi başı 10 adet ile sınırlandırıldı. Bazı kitaplar ise sakıncalı denilerek el konulmakta. Yakın zamanda, ‘İfade Özgürlüğü. İlkeler ve Türkiye’ kitabı, ‘PKK’ye sempatizan kazandırma, propagandasını yapma ve kurum güvenliğini tehlikeye atmaktadır’ gerekçesiyle tarafımıza verilmedi. Bu konuda İnfaz Hakimliği’ne yaptığımız itiraz kabul edilmesine rağmen, kitap hâlâ tarafımıza verilmemiştir. Bahse konu kitapta Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bir makalesi de bulunmasına rağmen, ‘Kurum güvenliğine tehdit’ sayılması Türkiye cezaevlerinde yaşadığımız hukuksuzluğun, keyfi uygulamaların kısa özetidir. Yine yandaş medya yayınları dışında gazete, dergi, bulmaca, kitapçıkların bize verilmesi kesinlikle yasak. Çocuklara kırtasiye malzemesi, boyama, kağıt, kalem ve özellikle de küt uçlu kalem delici alet sayıldığından kesinlikle yasak.
‘ÖDEYEMEYECEĞİMİZ ELEKTRİK FATURALARI KESİLMEKTE’
Sınırlı sayıdaki kıyafetler dışında hiçbir ihtiyacımızın dışardan karşılanmasına izin verilmiyor. İnsani ve yaşamsal tüm ihtiyaçlarımızın cezaevi kantininden paramızla alınması zorunlu kılınmış durumda. İhtiyacımız olan pek çok ürün zaten kantinde bulunmamakta; var olan ürünler ise çok kalitesiz ve aşırı pahalı. Yine çok kabarık elektrik faturaları ödemek zorunda bırakılıyoruz. Bazı, aylarca ödeyemeyeceğimiz rakamlarda faturalar kesilmekte.
‘ANNELER AYLARDIR ÇOCUKLARINI GÖREMİYOR’
Annelerin yerinin çocuklarının yanında olması gerekirken, cezaevinde aylardır çocuklar annelerine verilmemekte; görüşe gelme olanağından mahrum bırakılmaktadır. Bu durum hem anneleri hem de çocukları olumsuz etkilemektedir. Yine kurumlar arasında tutukluların yaptığı 10 dakikalık telefon görüşmeleri en az 8-9 kez kesintiye uğramaktadır.”