GÖRÜNTÜLÜ

Efrîn: Kadınlar önce kişiliğindeki zihniyet ile mücadele ediyor

YPJ Kobanê komutanlarından Aryen Efrîn kadının iktidarcı erkek egemen sistemtarafından kendisine dayatılan toplumsal ve dini normlardan sıyrılabildiği zaman özgürleşeceğini söyledi.

YPJ Kobanê komutanlarından Aryen Efrîn kadının iktidarcı erkek egemen sistemtarafından kendisine dayatılan toplumsal ve dini normlardan sıyrılabildiği zaman özgürleşeceğini söyledi.

Bunun yolunun da etkili mücadele yürütmekten geçtiğini söyleyen Efrin, “Mücadele eden kadın daha bilgili ve bilinci olacaktır. İktidarcı erkek egemen sistem bunu bildiği için de bilgi ve birikim sahibi, kendi kendisini yöneten, örgütleyen ve örgütlenen kadını en büyük düşmanı olarak görüyor” dedi.

YPJ Kobanê komutanlarından Aryen Efrîn ANF’nin sorularını yanıtladı…

Kadın neden hedeflenmiştir? Sistemin kadını hedeflemesindeki temel amaç nedir?

Günümüzde kadın konusu değerlendirdiği zaman aslında iki şekilde ele alınmalı diye düşünüyorum. Mücadele öncesi kadın ve mücadele sonrası kadın. Tarihin başlangıcında aslında insanlığın yaratılışı sonrasında kadının durumu biraz daha farklıydı. Toplumun ve sistemin inşasında kadının hemen hemen her dönem büyük emeği olmuştur. Hatta denilebilir ki kadın tarihin her döneminde yaşamın ve toplumun inşasına öncülük etmiştir.

Ancak iktidarcı erkek egemen sistem gelişince kadında olumsuz anlamda bir değişime maruz kalmıştır. Daha önce yaşamın ve toplumun inşasına emek veren ve öncülük eden kadın baskılanmış ve yok edilmek istenmiştir. Ancak kadın yok edilemeyeceği için de zoraki bir değişime ve dönüşüme zorlanmıştır.

Sistemin kadını hedeflemesindeki temel amaç kadının tarihin başlangıcından günümüze dek toplumun, yaşamın inşasına kültür ve ahlakın gelişimine öncülük ettiği için, insanlığı etrafında topladığı, birlik ve beraberliği sağlıdığı içindir.

Kadını özgürleşmesini kendisi için tehlike gören erkek egemen sistem kadını hedeflerken en çok neyi kullandı?

Toplumda kadın esastır. İktidarcı erkek egemen zihniyet kendini devam ettirebilmek için toplumun dini ve ahlaki değerleri kullandı. Çünkü iktidarcı erkek egemen sistem toplumun dini ve ahlaki değer yargılarını toplumun hassasiyetlerini, zaafiyet olarak ele alıyor. Tabi bunu yaparken de aslında dini ve ahlaki değer yargılarını kendisine koruma kalkanı yapmış oluyor.

Tabi hal böyle olunca toplumun kırmızıçizgileri diyebileceğimiz dini değer yargıları karşısında kadının iradesi bir ölçüde kırılmış oluyor. Nasıl ki iktidarcı erkek egemen zihniyet tarafından dini değer yargıları tabu haline getirilmiş ise topluma öncülük eden kadın için daha katı bir tabu yapılmıştır.

İktidarcı erkek egemen sistem kadını kendi çıkarlarına göre değiştirmiş ve kullanmıştır. Bunu da daha çok dini ve ahlaki değerler üzerinden yapmıştır. İktidarcı erkek egemen sistem dini ve ahlaki değerleri kullanarak ve kendi çıkarlarına göre şekillendirerek toplumun ve yaşamın inşasına öncülük eden kadın üzerinde hegemonyasını kurmuştur.

İktidarcı erkek egemen sistem dini ve ahlaki değerleri adeta kendi hizmetine sokmuştur. Tabi toplumu ve yaşamı da bunun üzerine kurmuştur. Erkek egemen sistem bununla da aslında toplum mühendisliğine soyunmuştur. Aslında bununla amaçladığı hegemonyasını her geçen gün kadın ve toplum üzerinde daha da artırmak.

Peki toplumun ve özelde de kadının hassasiyet duyduğu dini normları kendisine kalkan olarak kullanan iktidarcı erkek egemen sistem karşısında kadın nasıl özgürleşecek?

Kadın iktidarcı erkek egemen sistem tarafından kendisine empoze edilen toplumsal ve dini normlardan sıyrılabildiği zaman özgürleşecektir. Bunun da yolu daha etkili mücadele yürütmekten geçer. Mücadele eden kadın daha bilgili ve bilinci olacaktır. İktidarcı erkek egemen sistem bunu bildiği için de bilgi ve birikim sahibi, kendi kendisini yöneten, örgütleyen ve örgütlenen kadını en büyük düşmanı olarak görüyor.

İktidarcı erkek egemen sistem böylesi bir değişim ve dönüşüm içerisinde olan kadını düşman görüyor. Çünkü artık sistemini devam ettiremeyeceğini görüyor. Bu nedenle kendi sistemine karşı değişim ve dönüşüm içerisinde olan, kendisini dini ve toplumsal normlardan sıyıran kadını yok etmek istiyor.

Örneğin bunu da bugün Rojava’da, Şengal’de ve Suriye’nin diğer alanlarında hatta Ortodoğu’nun tümünde DAİŞ, El Nusra, Ehrar û Şam vb. çete grupları üzerinden yapmaya çalışıyor. Kadının bırakalım bedenini, düşüncesini dahi hapsetmek, iradesini teslim almak sistemin daimi kölesi haline getirmek istiyorlar.

Kadın toplum içerisinde nasıl ele alınıyor?

Toplum içerisinde kadına belli bir rol biçilmiş durumda. Ne deniyor; “Kadın her istediğini yapamaz, toplumun kendisine biçtiği role uygun davranmak zorunda.” Yani düşünün kadın yaptığı en küçük bir konuşma dahi toplum tarafından ayıp ve namus hatta haram ve günah kavramları kullanılarak değerlendiriliyor.

Yani denilebilir ki toplum kendisine öncülük eden kadına kırmızıçizgiler çizmiş bununla da kadını kilitlemiştir. Toplum içinde ayıp, namus, haram ve günah kavramları kalıplaşmış durumda. Tabi bununla esas olarak kadın iradesiz ve güçsüz bırakılmak istenmiştir.

Tarihten günümüze kadar her ne kadar kadın, iktidarcı erkek egemen zihniyetin yarattığı bu kalıplara karşı da bir mücadele vermişse de çok başarılı olamamıştır. Yani kadın tam anlamıyla bu kalıpları kıramamıştır. Ancak kadının yürüttüğü mücadele tarihin her döneminde artarak devam etmiş ve büyük bedeller ödenmiştir.

Devrimci savaş içerisinde kadının değişim ve dönüşümü sağlandı mı?

Kadın mücadelesi ödenen bedeller sayesinde bugün belirli bir noktaya ve aşamaya gelmiştir. Kadın kendisini devrimci savaş ile birlikte yeniden var etmiştir. Devrimci savaş ile kendisini yeniden var eden kadın, devrimci savaş içerisinde değişim ve dönüşüme uğramıştır.

İktidarcı erkek egemen zihniyet tarafından her alanda kuşatılan kadın, güçsüz ve iradesiz bırakılmış olan kadın devrimci savaş içerisinde bilgi ve birikim sahibi olmuş, her alanda örgütlenerek ve örgütleyerek amansız bir mücadele yürütmüştür.

Bu mücadele sonucunda birçok tabu yıkılmıştır. Kadın Devrimci savaşa dahil olmuş ve iktidarcı erkek egemen zihniyete karşı mücadelesini en üst boyuta taşımıştır. 5 bin yıldır toplumu hegemonyasına alan bir sisteme karşı mücadele kolay değil tabi. Ancak imkansız da değil. Kürt kadını bunu gösterdi.

YPJ kendisini toplum içerisindeki kadından soyutluyor mu? YPJ tam olarak kadınlar için ne yapıyor?

Biz YPJ’li kadınlar olarak mücadelemizi her alanda sürdürüyoruz. Ve sonuna kadar sürdüreceğiz.  Ve bunu sadece silahlı mücadele ile de yapmıyoruz. Örneğin bugün karşısında mücadele ettiğimiz DAİŞ çeteleri aslında iktidarcı erkek egemen sistemin yarattığı silahlı bir çete grubudur. Buna karşı silahlı mücadele veriyor olabiliriz ancak bu demek değildir ki kendimizi toplum içerisindeki kadından soyutluyoruz.

YPJ güçlerinin görevi sadece savaşmak değildir. YPJ’li kadınların görevi sadece DAİŞ çetelerini öldürmekte değil. Aksine YPJ güçleri olarak toplumun ve yaşamın inşasına öncülük eden kadına, iktidarcı erkek egemen zihniyet tarafından çalınan tarihsel görevini iade ediyoruz. Kadına toplumun öncüsü olduğunu hatırlatıyoruz. Kadın örgütlenmeli, örgütlemeli, bilgi ve birikim sahibi olmalı diyoruz.

Ayrıca kadına aslında şunu hatırlatıyoruz: Kadınlar göreviniz çalışmak, ev temizlemek, çocuk yapmak, kocalarınıza hizmet etmek değildir.

Kadın mücadele içerisinde kendi inisiyatifini oluşturabildi mi? Kadın devrimci mücadele ile birlikte nasıl bir özgüven kazandı?

Evet, bugün YPJ olarak barbar DAİŞ çetelerine karşı silahlı bir mücadele veriyoruz. Esas olarak mücadelemiz aslında bugün DAİŞ ile kendisine dışa vuran 5 bin yıllık iktidarcı erkek egemen zihniyete karşıdır. Tabi devrimci savaş ile birlikte kadın mücadelesi bir üst aşamaya taşındı.

Kadın artık insiyatif alabiliyor, kendisini örgütleyebiliyor. Kadın özgüven sahibi olmuş durumda. Kadın edindiği bu özgüven sayesinde her alanda görev alabileceğini ve etkin bir mücadele yüretebileceğini söyleyebiliyor. Hatta bu durum sadece söylemde de kalmıyor pratiğe de dökülmüş durumdadır. YPJ bunun en büyük örneğidir.

Yani diyebiliriz ki devrimci savaş ile birlikte kendisini yeniden var eden kadın askeri, siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanda aktif görevler üstlenmiştir. Tabi daha önce de söylediğim gibi bu mücadele büyük bedeller ödenerek bu aşamaya getirildi.

ARTIK SAVAŞAN KADIN GERÇEĞİ VAR

Kendini örgütlemeyen ve kendisini savunmayan, gücünden habersiz olan, kendisini eğitmeyen ve geliştirmeyen kadın yeni Şengal’ler yaşamaya açıktır. Şengalli kadınlar hiç hak etmediği halde onca kötülüğe maruz kaldı. Ancak bunun başlıca nedeni de örgütsüzlük, savunmasızlık, eğitimsizlikti.

Gerek Şengalli kadınların kendisini örgütlemesinden sonraki duruma bakılırsa gerekse de Kürdistan’ın bütünündeki kadın örgütlenmesine bakılırsa yeni Şengal’lerin yaşanmayacağı açıktır. Bütün dünyanın bitirmek için uğraştığı DAİŞ çeteleri karşısında savaşan Şengalli kadın gerçeği var. DAİŞ çeteleri karşısında savaşan Kürdistan kadını gerçeği var.

DAİŞ çeteleri karşısında korkusuzca duran, vahşet karşısında sonuna kadar savaşan Kürt kadını kendisine olan özgüvenini artırdı. Askeri, siyasal, sosyal ve kültürel alanda kadın daha fazla kendisini örgütlemeye başladı. Bununla birlikte tabi belli bir bilinç düzeyine de ulaştı.

YPJ olarak kadın mücadelesini nasıl ele alıyorsunuz? Kadını nasıl tanımlıyorsunuz?

YPJ olarak tarihsel gerçekliği kopuk olarak ele alamayız. Eğer böyle birşey yapacak olursak bizden önce mücadele yürüten hareketlerin düştüğü hataya düşmüş oluruz. Çünkü önceki süreçlere baktığımızda kimi hareketler tarihsel gerçekliği kopuk ele almış ve bu nedenle de yok olmuş ya da başarısızlığa uğramıştır.

Tarihsel gerçekliği kopuk ele almak, tarihi kavrayamamak hatta kimi hareketler gibi ele almak ve sanki bütün tarih bizden başlıyormuş gibi ele alırsak yenilgiye mahkum oluruz. Biz tarihsel gerçekliği doğru bir şekilde ele alarak toplumu değiştirmek ve dönüştürmek istiyoruz.

Kadın toplumun dinamosu, değişim ve dönüşüm gücüdür. Biz kadını böyle tanımlıyoruz. Kadının toplumun dinamosu, değişim ve dönüşüm gücü olduğuna inanıyoruz. Zaten tarihsel gerçeklikte bizim bu görüşümüzü doğruluyor.

Kürt kadın mücadelesinin ulaştığı düzey tam olarak nedir? YPJ özelinde değerlendirecek olursanız neler söylemek istersiniz?

Kadın konusunu YPJ özelinde değerlendirecek olursak aslında devrim süreci ile birlikte oluşan YPJ güçleri, 5 bin yıllık iktidarcı erkek egemen zihniyetin kadına biçtiği rolü yerle yeksan eylemiştir.  YPJ’ye katılımlar toplum üzerinde özelde de kadın üzerinde hegemonya kuran 5 bin yıllık iktidarcı erkek egemen zihniyeti baskı, sömürü, talan politikalarını boşa çıkarmıştır.

YPJ’ye katılan ya da katılma aşamasında olan savaşçılarda ve ailelerinde dahi ilk zamanlarda şöyle bir düşünce vardı: Olmaz ki toplumun örf ve adetleri var! Acaba kolu-komşu ne der? Halk mahallede arkamızdan konuşur mu? Tabi şimdilerde bu tür düşüncelerden eser kalmadı diyebiliriz. Halkımız dahi artık gerçeği gördü, gerçeğe dokundu ve fark etti. Halkımız artık kadın istediği her şeyi yapabilir. Yeter ki yapmak istesin diye yanıtlıyor.

YPJ’nin verdiği destansı mücadele topluma bu bilinci aşıladı. Bu büyük bedeller sonucunda oldu tabi. Özellikle de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yoğun çabaları ve verdiği emek sayesinde oldu. Kürt Halk Önderi ‘Benim birinci çalışmam kadın çalışmasıdır.  Rojava devrimi kadın devrimidir’ diyor.

Yani diyebiliriz ki Kürt kadın mücadelesi zirveleşmeyi yaşıyor. Kürt kadını şahsında aslında tüm dünya kadınları zirveleşmeyi yaşıyor denilebilir. Çünkü Kürt kadını sadece Kürdistan ile sınırlı kalan bir mücadele yürütmüyor. Aynı zamanda Ortadoğu ve dünyayı kapsayan güçlü, iradeli, kararlı ve cesaretli bir mücadele yürütmeye devam ediyor.

Kobanê’de, Şengal’de zirveleşen Kürt kadın mücadelesi toplumun ve esas itibariyle de 5 bin yıllık iktidarcı erkek egemen zihniyetin kadına biçtiği rol ve kalıpları yerle yeksan etmiştir. Ve bu mücade sonuna dek daha da yükseltilerek sürecektir.

YPJ en çok neye karşı mücadele ediyor? Ve YPJ bu mücadele de neyi esas alıyor?

YPJ olarak iktidarcı erkek egemen zihniyete karşı mücadele yürütürken, kendimizle de mücadele ediyoruz. Çünkü aynı toplum dinamikleri üzerinde doğduk, büyüdük ve yaşıyoruz. Bu nedenle iktidarcı erkek egemen zihniyetin dayattığı ve kadına empoze ettiği düşüncelerden bizde nasibimizi aldık.

Bu nedenle en büyük mücadeleyi kendimize karşı veriyoruz. Bu zehirli düşüncelerden tamamen kendimizi ardındırmak için ilk olarak kendimizle mücadele ediyoruz. Ve bu mücadele yoğunlaşarak devam edecek.

Önder Apo’nun “Savaşan özgürleşir. Özgürleşen güzelleşir” sözlerinden yola çıkarak, savaşan kadınlar olarak bunu esas alıyoruz kendimize. Ve bunun için yaşıyoruz. Kadınlar olarak kendimizi özgürleştirmek, kendimizle birlikte toplumu özgürleştirmek istiyoruz. Bu nedenle diyoruz ki; özgürleşmenin yolu mücadele etmekten, kendini geliştirmekten geçer.

Mücadele içinde yer alan kadın ile mücadeleden ayrılan ya da kendisini iktidarcı erkek egemen sisteme mahkum etmiş kadın arasındaki fark nedir? Bunun sebebi nedir?

Bir dönem mücadele içerisinde yer almış anacak çeşitli nedenlerden dolayı mücadeleden ayrılmış olan kadın yine eski gibi normal hayatına dönüyor. Yani bir dönem karşısında mücadele verdiği iktidarcı erkek egemen zihniyetin şemsiyesi altında yaşamaya devam ediyor.

Kapitalist sistem kadına özgürlük adı altında aslında daha fazla iktidarcı erkek egemen sisteme yedekliyor. Kapitalist sistemin özgürlük dediği kadının makyaj yapması, moda elbiseler giymesi, erkek arkadaşı ile gezmesi, barlarda eğlenmesidir. Yani şekli bir güzellik söz konusu. Bu kimi kadınlara daha cazip gelebiliyor.

Ancak kapitalist sistemin kadınlara sunduğu bu faktörler ile özgür olunamaz. Bu köleliğin ta kendisidir aslında. Mücadele etmeyen kadın özgür değildir ve olamaz da. İstediği kadar makyaj yapsın, moda elbiseler giysin, barlarda eğlenmeye gitsin özgür olamaz.

MÜCADELEDEN VAZGEÇEN KADIN, KÖLELİĞİ ESAS ALMIŞTIR

Özgürlüğün kolay elde edilemediğini görüyorlar. Özgürlük kazanmak bedel ödemeyi gerektiriyor. Özgürlük emek istiyor. Bunun için daha fazla mücadele edilmesi gerek. Özgürleşme mücadelesinin bütün zor ve zahmetlerini göz önüne almak gerek.

İşte mücadele eden kadın tüm bunları omuzlamıştır. Mücadele içerisinde bir süre yer almış ve mücadeleden ayrılmış kadın ise tüm bu zorlukları omuzlamak yerine kaçmayı, köleliği tercih etmiştir.

Kapitalist sistem kadına şekli bir güzellik katarken, devrimci mücadele kadına doğal bir güzellik katıyor. İşte mücadele eden kadın ile mücadele etmeyen kadın arasındaki temel fark da aslında burada. Kadın önce kendisini düşünce ve ruh olarak güzelleştirmeli.

Mücadeleden ayrılan kadın düşünce olarak, ruh olarak kendisini iktidarcı erkek egemen sisteme mahkum ve köle etmiştir. Mücadeleyi esas almaktansa köleliği esas almıştır.

Bu nedenle her zaman diyoruz ki; YPJ’li kadınlar olarak ilk önce kişiliğimizin inşası sürecinde etkilendiğimiz ve boyundurluğu altına girdiğimiz iktidarcı erkek egemen zihniyet ile mücadele ediyoruz.

8 Mart vesilesiyle bir çağrınız ve mesajınız var mı?

Öncelik şunu belirtmek istiyorum Ortadoğu ve Kürdistan özelinde esas amacımız kadın emeği ile bu topraklarda üretilen, geliştirilen ve yaşanan tarihi tekrar açığa çıkarmak ve tarihsel gerçekliğin ve toplum üzerine örtülen perdeyi kaldırıp atmaktır. Ortadoğu toplumunu geri bırakan dar ve sakat anlayış ve de düşüncelerden sıyırmak temel hedefimiz.

Bu 8 Mart’ın Önder Apo’nun özgürleştirilmesine vesile olmasını istiyoruz. Esas hedefimiz de bu. Bu yılı Önder Apo’nun özgürleştirildiği yıl yapmak istiyoruz. Önder Apo sadece Kürt kadını için değil tüm dünya kadını için mücadele etti. Önder Apo sadece mücadele de etmedi kadın ile yoldaşlık yaptı. Kadını en aşağıdan alarak en üste çıkardı.

8 Mart vesilesiyle başta mücadele alanlarındaki kadınlar olmak üzere tüm kadınlara kutluyorum. Tüm kadınlara daha fazla örgütlenme, bulundukları her alanda mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyorum. Mücadele içinde olmaya kadınlara ise devrimci mücadeleye katılmaları çağrısında bulunuyorum.

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri – Halk Ordusu FARC-EP’den özelde de FARC-EP’nin kadın gerillalarından kalpleri ve gözleri sizinle olan birçok kadının size, YPJ'li kadın yoldaşlarına devrimci selamları var. FARC-EP’ye özelde de FARC-EP’nin kadın gerillalarına bir mesajınız ya da çağrınız var mı?

Bizde YPJ’li kadınlar olarak FARC-EP’ye özelde de FARC-EP’nin kadın gerillalarına devrimci selamlarımızı gönderiyoruz.

İktidarcı sisteme karşı örgütlenen FARC-EP’li kadın gerillalar da bizim için moral kaynağıdır. Sistem karşısında on yıllardır mücadele veren FARC-EP’nin kadın gerillaları bizim için güç kaynağıdır. Biz de onların verdiği mücadeleyi izliyoruz.

İktidarcı erkek egemen sisteme karşı mücadele eden FARC-EP’li kadın gerillalar için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Hangi konuda yardıma ihtiyaçları olursa onlara yardımcı olmak için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Dünyanın neresinde olursa olsun bütün kadınlar olarak biraraya gelerek kendimizi daha fazla örgütlemeliyiz. Kadını yok sayan iktidarcı sisteme karşı bütün kadınlar olarak ortak mücadele saflarında ve mücadele bayrağı altında birleşelim.

Kadını inkar, imha ve yoksayan iktidarcı sisteme ve dayattığı köleliğe karşı mücadeleyi yükseltelim. Bir kez daha mücadele eden başta FARC-EP’li kadın gerillalar olmak üzere tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutluyorum.

Mücadele etmeyen kadınların da mücadele etmesi gerektiğini hatırlatıyor ve kendilerini mücadele saflarına davet ediyorum.