Jineoloji Dergisi 8 Mart’tan itibaren raflarda olacak

Ermiş, Jineoloji Dergisinin 8 Mart’tan itibaren raflarda olacağını söyleyerek, “Jineoloji; bölüp parçalayan, karşıtlaştırıp çatıştıran her tür iktidarcı anlayışa karşı bir duruş, bilinç ve aydınlanma projesidir" dedi.

Jineoloji Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nahide Ermiş, derginin 8 Mart’tan itibaren raflarda olacağını söyleyerek, “Jineoloji; bölüp parçalayan, karşıtlaştırıp çatıştıran her tür iktidarcı anlayışa karşı bir duruş, bilinç ve aydınlanma projesi olarak toplumda daha şimdiden karşılığını bulmuştur” dedi.

Mevcut hegemonik ilişkiler ağının dışında kendi geleceğini kurgulayan, tartışan fikir ve düşünce üreten, düşün kadınlarının jineoloji çatısı altında bir araya gelmesinin oldukça heyecan verici olduğunu belirten Ermiş, bu tarz çalışmaların toplumsal aydınlanma ve örgütlenmeye ciddi bir ivme kazandırmasının da kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Jineoloji Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nahide Ermiş, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kürdistanlı kadınlar geliştirdiği yeni bir bilim anlayışıyla son yıllarda kendinden söz ettiriyor. Jineoloji oldukça tartışılan ve ilgi çeken bir konu oldu. Şimdi yeni bir aşama olarak kuramsal bir dergi olma yolunda ilerliyorsunuz. Öncelikle neden böyle bir ihtiyaç?

Evet, jineoloji; hem kadının baş aşağı giden toplumsal tarihine hem de dünyayı ezen ezilen, sömüren sömürülen, egemen köle karşıtlığına dayanarak bölüp parçalayan kapitalist sistem anlayışına köklü bir eleştiri ve müdahale olarak gelişiyor. Kapitalist sistem zihniyetine alternatif olma iddiasıyla yeni bir sistem, yeni bir gelecek kurgusu, yeni bir tarih ve yeni bir toplum anlayışı ile kendi sistemini örüyor.

Kuşkusuz ki, her sistemin, fikir ve düşüncenin gelişim ve olgunluk aşamaları vardır. Jineoloji bu gelişim diyalektiğinin bir sonucudur. Doğa ve insanı, bir bütün olarak evreni anlama çabasıdır. Ancak ilk çağ insanlarında gördüğümüz, tanık olduğumuz doğa ve evreni merak etme, tanıma ve anlama çabası günümüzde özgürlük tutkusunu en üst düzeyde yaşayan Kürt kadınlarında tezahürünü bulmaktadır.

Ancak insanlığın, zaman tünelinden geçerken yaşadığı kırılmalar ve geçirdiği evrimsel dönüşümler sonucunda geldiği nokta, doğaya ve evrene hükmetme noktasıdır. Eril, iktidarcı ve tekelci anlayışın ekolojik denge ve toplumsal doğa üzerinde yarattığı tahribatlar sonucunda tıkanan; siyasi, ekonomik, toplumsal ve sosyal yaşama nefes aldırmak için jineoloji, diyoruz. Kürt kadınları öncülüğünde gelişen Jineoloji; tıkanan ve nefes alamaz hale getirilen yaşamı iktidar merkezli olmaktan çıkarmanın bilimi olarak anlam buluyor. Neden jineoloji sorusunun cevabı aslında buradadır. Bu topraklarda başlayan tanrıçaların yaşam, aşk ve bilgelik mücadelesi jineolojiyle çok daha görkemli ve yaratıcı bir ruhla devam ediyor. Biz bu dergi çalışmasıyla öteki olarak addedilen tüm ezilenlerin sesi ve çığlığı olmak istiyoruz.

Bu çalışmamız özünde, binlerce yıldır ezilenlerin yüreklerinde biriktirerek büyüttüğü öfke ve isyanı doğru bir mücadele bilincine kavuşturmanın yol ve yöntemidir. Jineoloji; bölüp parçalayan, karşıtlaştırıp çatıştıran her tür iktidarcı anlayışa karşı bir duruş, bilinç ve aydınlanma projesi olarak toplumda daha şimdiden karşılığını bulmuştur. Bu anlamda başta kadınların ama giderek ezilen tüm insanlığın üretici, birleştirici ve iyileştirici özünü açığa çıkarmanın arkeolojisini geliştirmek istiyoruz. Gelinen noktada, vahşi kapitalizmin ‘benden değilsen o zaman yok olmalısın’ anlayışı karşısında toplumsal tarih bilinci ve tüm kültürel değerleri yok edilerek karanlığa mahkum edilen kadının, bir kadın arkeolojine şiddetle ihtiyaç olduğu tespiti, jineolojinin en önemli tespitlerindendir. Karanlığın en koyu biçimde yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında jineolojinin açığa çıkması önemlidir. Ha keza hem tanrıçalık kültürünün ilk geliştiği yer hem kadın düşürülüşünün, köleliğinin en derin yaşandığı coğrafyada bu çıkışın gerçekleşiyor olması doğru ve objektif olması gereken bilime en büyük katkıdır.

Jineoloji Kürt kadınları için bir tercih midir?

Bizce her tür tercih özünde bir zorunluluktur. Bugün kapitalist modernitenin cenderesi altında hakikatini yitirmiş bir kadın ve toplum gerçeğiyle karşı karşıyayız. En dipsiz kuyulara atılarak nefessiz bırakılan kadının, hakikatini bulma arayışı ve mücadelesi kesinlikle zorunluluğun bilincine varmasıyla alakalıdır. Kadının genlerinde bir hakikat olarak taşıdığı özgürlük tohumları, damarlarında dolaşan kan kadar gerçek ve o kan kadar belirleyici bir yaşam fonksiyonuna sahiptir. Kadın toplumsal tarih boyunca özgürlüğünü ve yitirdiği hakikatini kazanma savaşından hiçbir zaman vaz geçmemiştir. Gerek güncel gerekse de karşısına tarihsel doğru, dincilik, cinsiyetçilik ve milliyetçilik olarak çıkan hiçbir engelle boyun eğmeyerek kurtuluş ve özgürlük umudunu hep diri tutmuştur.

Ortadoğu gerçeğinde kadının yeri her zaman koyu karanlık mekanlar olmuştur. Bunu mecazen değil, bin yıllar boyunca yaşanan bir gerçek olarak söylüyoruz. Üzerine atılan ölü toprağı ile her zaman sesi soluğu kesilmiş, konuşmak ve kendini ifade etmek istediğinde ise dili kesilerek en ağır cezalara çarptırılan bir ilahi adaletten söz ediyoruz…. İşte dergimiz jineoloji bu vb. toplumsal cinsiyetçilikle ilgili, toplum hafızasında derin tahribatlar yaratan tüm konuları tartışmayı amaçlıyor.

Bu trajedi sadece kadının trajedisi değildir. Bu aynı zaman da bir toplumsal trajedi ve bir insanlık trajedisidir. Yani kadın şahsında kaybeden tüm insanlık olmuştur. Dolayısıyla kadın mücadelesinin elde ettiği kazanımlarını da sadece kadının kazanımları olarak görmemek gerekir. Kadın direnişi şahsında, tüm insanlığın kaybettiklerini, kaybettiği yerde geri kazandığı değerler silsilesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Sonuç olarak kadın kazandıkça insanlık kazanacak ve özgürleşecektir.

Tam da bu noktada bir kez daha belirtmek gerekirse, jineolojiyi zorunluluğun bilinci ve tercihi olarak değerlendireceğiz. Dolayısıyla, kendini çok cesur bir biçimde ortaya koyan Kürt kadınlarının düşünce ve yaşam deneyimlerinden süzülüp gelen kalıcı ve gerçekleşebilir bir yaşam manifestosudur…

Dergimiz ise bu manifestonun toplumla buluşmasını sağlayacak olan köprünün en güçlü ayaklarından biridir. Biz dergimize böyle bir anlam yüklüyoruz. Zaten Kürt kadın hareketi bugüne kadar yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle kabul ve ret ölçülerini çok güçlü ve sağlam bir biçimde ortaya koymuştur. Bu mücadelenin neresinde olursak olalım tercihlerimizi belirleyen bu özgürlük ölçülerimiz olacaktır. Bu ölçülerin oluşmasında, belirlenmesinde tarihe mal olmuş çok sayıda kadın kahraman şehitlerimizin emeği vardır. Biz emeğin özgürleştirici, geliştirici ve birleştirici olduğuna her zaman inandık. Bütün dünya kadınlarının da bu noktadaki emeğini, birikim ve deneyimini her zaman önemsedik, araştırdık görünür kılmak için ciddi bir emek ve çabanın sahibi olduk. Bu noktada diyebiliriz ki, bu kırk yıllık mücadele sürecinde her biri ayrı bir aşk ve heyecanla gelişen sayısız kurumsal çalışma deneyimimiz vardır.

Jineoloji dergi çalışmasını bu anlamda önemli bir kurumlaşma ve gelişme olarak görüyoruz. Örgütlülük düzeyimiz açısından muazzam bir güç çıkaracağına inanıyoruz. Yeter ki var olan potansiyele ulaşabilelim.

Komünal değeri olan bir ilişki ve örgütlülük düzeyini açığa çıkartmak da, kadının kendi düşünsel emeğiyle gelişen ve yeni bir kurumlaşma olan jineoloji dergisinin önemli gelişmelere yol açacağına inanıyoruz.

Mevcut hegemonik ilişkiler ağının dışında kendi geleceğini kurgulayan, tartışan fikir ve düşünce üreten düşün kadınlarının jineoloji çatısı altında bir araya gelmesi oldukça heyecan vericidir. Bu tarz çalışmaların toplumsal aydınlanma ve örgütlenmeye ciddi bir ivme kazandırması kaçınılmazdır.

Jineoloji hem kavram hem de kadınların yaşadığı sorunların çözümünde bir sosyal bilim çalışması iddiasıyla yeniden örgütleniyor. Kadınların hem tarihsel hem de güncel olarak yaşadığı sorunların aşılmasında bu yeni ‘lojinin’nasıl bir katkısı olacak?

Jineoloji, tam da belirttiğiniz sorunların çözüm anahtarı olarak gelişiyor. Siz güncel ve tarihsel sorunlar olarak ifade ettiniz. Evet, insanlık tarihinin çok uzun bir döneminde eşitlik ve adaletin hüküm sürdüğü bir dönemde yaşanmıştır. Bu dönemde kadın sorunu diye bir sorun yoktur aslında. Kadın sorunu kavramı daha çok kapitalist uygarlık tarihinin kadına bir armağanıdır. Cinsiyetçi uygarlığın, kadını bir sorun olarak görme anlayışının tezahürüdür. Kadın kendi özgür bakış açısıyla tarihte ikinci kez kendi toplumsallığını kurma mücadelesi veriyor.

Birçok ilkin yaşandığı, keşif ve buluşun gerçekleştiği neolitik toplum kadın eksenli bir toplumdur. Bu dönem zorun, baskının, sömürü, inkar ve yok etme kültürünün olmadığı ana soylu bir dönemdir. Komünal toplum değerlerinin, örgütlü ve birlikte hareket etme bilincinin en yüksek ve yaygın biçimde yaşandığı doğal toplum kadın merkezli bir toplumdur. Bu güçlü deneyimin jineolojiye katkısı paha biçilmez değerdedir. Tüm referanslarını doğal toplumdan, ninelerimizin ilmek ilmek geliştirerek biriktirdiği toplumsal hafızanın gücünden alan bir mücadele gerçekliği, geleneği var. Kadın, yaşam ve toplum bilimi olarak gelişen jineoloji, büyük bir zihniyet devrimini gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Kadın açısından toplumsal farkındalığın ve aydınlanmanın gerçekleştirmesi aynı zamanda öz savunma bilincinin gelişmesidir.

Doğal toplum dediğimiz ahlaki ve politik toplum, farkındalığı ve öz savunma bilincinin en gelişkin olduğu toplumdur. Dolaysıyla kadının öz savunma bilinci beraberinde savunmanın araç ve yöntemlerini icat etmesini de getirmiştir. İnsanlığın yaşadığı tüm sorunların, krizlerin ve iflasların çözümü, aslında yok edilen, kırımdan geçirilen doğal toplum kültürünün yeniden canlandırılmasıyla mümkündür. Bu açıdan tarih ve günceli iç içe ciddi bir sorunsallık durumu olarak yaşıyoruz. Bu gerçekliği çözümlemek önemlidir.

Sonuç olarak, bir kendi öz icadı olan ‘ME’lerinin (yasalarının) kendisinden çalınmasıyla birlikte tarihsel ve güncel olarak yaşadığı tüm sorunların çözüm anahtarı da kendisinden alınmıştır. Kadın kurnaz erkek aklının komplocu ve hiçbir değer tanımayan iktidar hırsıyla kendisinden çalıp iktidarının temeli yaptığı bilgelik ME’lerini kaybedince öz savunmasını da yitirmiştir.

Kadının uygarlık tarihi boyunca maruz kaldığı şiddet, zor ve baskı hızından hiçbir şey kaybetmeden çok yönlü olarak sürmektedir. Çok sistematik olarak bilinci karartılan, her tür bilgi ve tartışmanın dışında tutularak ötekileştirilen kadın, yaşamın en etkisiz parçası haline getirilmiştir. Erkeğin bu bilinç çarpıtma oyunu ve kadını manipüle etme operasyonu ne yazık ki ciddi başarılar elde etmiştir. Bundandır ki kadın cahil, erkek ise akıl ve bilgi olarak görülmüştür.

Egemen sistem çok bilinçli bir şekilde kadını sürekli olarak intiharın kıyısında tutmuştur. Çaresizlik ve kadın isminin birlikte anılması bu intihar siyasetini geliştiren eril zihniyetin bir ürünüdür. Oysa ki, jineoloji kadın ve yaşamı birbirinin tamamlayanı olarak görür. Kadını yaşamın enerji potansiyeli en güçlü parçası olarak kabul eder. Bu özgürlük potansiyelinin toplumsal dönüşümde oynayacağı rolün bilincindedir. Jineoloji doğru teşhisin kendisidir ve doğru teşhisin paradigmasıdır. İşte bu noktada tüm kadınların erkek aklının damgasını taşıyan tüm ‘loji’ ve izimlerin köklü eleştirisi üzerine gelişen toplum ve kadın bilimi olarak jineoloji diyoruz. Çünkü bir sorunun kaynağında, gelişmesinde rolü olan bir zihniyetin ve düşünce sisteminin sorunun çözümünde rol sahibi kılınması düşünülemez. Dolayısıyla eskinin köklü eleştirisi üzerine gelişecek olan jineolojiyi yeni bir düşünce, çözüm ve alternatif bir yaşam projesi olarak görmek gerekir.

O zaman derginizi zihniyet çalışmasının ana bir unsuru olarak değerlendirmek mümkün mü?

Evet, elbette ki öyle değerlendirmek gerekir.21. yüzyılda kadın aydınlanması ve kadın bilinci, ruhu, duygusu ve sezgisiyle oluşturulacak bir gelecek inşasına ihtiyaç vardır. Kadın artık, bin yıllardır üzerinde taşıdığı o lanetli karanlığın inşa edildiğinin, kendisi için bir kader olmadığının farkındadır. Artık bilincini de, inancını da tazeleyerek yeni yaşamı ve kadın baharını karşılamanın eşiğindedir…

Bu anlamda, jineoloji yaptığı doğru ve objektif tarih çözümlemesiyle kadının tarihsel arkeolojisini açığa çıkarmış, zihniyet alanında adeta köklü bir devrim gerçekleştirmiştir. Jineolojiyi doğru teşhisin paradigması olarak değerlendirmemiz bu nedenledir. Kadın, jineolojiyle inanç, yurtseverlik ve fedakarlık duygularının nasıl sömürüldüğünü, devlet ve iktidarın kendi bedeni, emeği üzerine vahşice nasıl kurulduğunun artık farkındadır. Jineoloji bu korkunç yıkımın günlük olarak nasıl gerçekleştiğinin tarihsel öyküsünü tüm kadınlara anlatma görev ve sorumluluğu taşımaktadır. Kadınlar bunun farkına vardıkça, bu karanlıklar dağılacak ve evrenin en harika oluşumu olan kadın, bilgi, bilim ve bilgelikle yeniden buluşacaktır. İsmi bilgelikle özdeşlik kazanacaktır. Bu açıdan diyoruz ki ‘binlerce yıl boyunca katledilen tüm bilge (cadı) kadınların ruhu şad olsun’. Hakim erkeklik ve egemen tarih anlayışı karşısında mücadele ederek şehit düşen tüm kahraman kadınların ruhu şad olsun. Çünkü yirmi birinci yüzyıl onların emek ve mücadelelerini, direnişlerini kendine temel çıkış noktası yaparak gelişen jineoloji ile kadın aydınlanmasının yüzyılı olacaktır.

Yayıncılığınız açısında toplumun bütün kesimleriyle dinamik bir ilişki içinde olmayı düşünüyor musunuz? Yoksa başlangıç açısından belirli bir hedef kitleniz var mı?

Başlangıçta önceliğimiz elbette ki kadından yana olacaktır. Ancak, bu demek değildir ki hedef kitlemiz sadece kadınlardan oluşuyor. Tam tersine toplumu oluşturan tüm kesimlerle dinamik, canlı ve akışkan bir ilişki tutturmak temel hedefimizdir. Dediğimiz gibi, biz kadınlar jineolojiyi sadece kadın bilimi, kadınlar için bir şeyler yapma hedefi olan bir sosyal bilim olarak değerlendirmiyoruz. Jinolojiyi kadın, yaşam ve toplum bilimi olarak değerlendiriyoruz. Toplum ve yaşam sadece kadınlardan oluşmadığına göre, toplumu oluşturan tüm kesimler bizim okuyucu hedef kitlemizdir.

Bu kuramsal dergi çalışmasını aynı zamanda kadın bilimine dair fikirlerin yoğunlaştığı ortaklaştığı, tartışıldığı bir platform olarak değerlendirmek mümkün mü?

Gayet tabi. Güzel formüle ettiniz. Evet biz aynen sizin çerçevesini çizdiğiniz gibi bu çalışmayı, fikirlerin tartışıldığı, ortaklaştığı ve yeni düşünce ve projelerin üretildiği bir platform olarak görüyoruz. Bu temelde bilim, siyaset, ekonomi, etnografya, etik ve estetik başta olmak üzere yaşamın tüm alanlarına dönük güçlü akademik tartışma ve çalışma hedefliyoruz. Her bir alan üzerinde yürütülecek tartışmaların derinleşerek hayata nüfuz edeceğine inanıyoruz. Öyle ki her birimizin gündelik hayatında tanıklık edeceği güçlü değişim ve dönüşümlerin sağlanması jineoloji tartışmalarının toplum yaşamına inmesiyle başlayacaktır.

Biz sadece kavram ve kuram koyucu değil, biz aynı zamanda yaşamın inşa gücüyüz. Bizde hiçbir zaman düşünce ayrı uygulama ayrı olarak gelişmedi. Bu temelde kadınlar beş bin yıl sonrada olsa tartışıyor, örgütleniyor ve kendilerinden çalınan hakikatleri ile yeniden buluşmak istiyor. Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan ‘hakikat aşktır aşk özgür yaşamdır, der. Demek ki özgürleşmek için önce kendi hakikatimizle buluşmamız gerek, İşte bu tartışma platformunun böyle derin bir anlamı ve arayışı vardır.

Ne zaman raflarda olacaksınız?

8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde okuyucularımızla buluşmayı hedefliyoruz. Böyle anlamlı bir güne denk gelmesi, bizler için ayrıca çok duygulu anlamlı oldu. Bu vesileyle Tüm dünya emekçi kadınlar gününü kutluyorum.

Yayın periyotlarınız ne olacak?

Üç aylık bilim kuram dergisi olacak. Mart 2016 itibari ile yayın hayatımıza başlıyoruz. Yani dergimizin ilk sayısını okuyucuyla buluşturacağız. Sanırım bir bilim-kuram dergisi açısından üç aydan daha kısa periyotlar oldukça zor.

 

...