KJK’den 8 Mart bildirgesi

KJK Koordinasyonu bu yıl 8 Mart’ı Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın şahsında Cizre direnişinde yaşamını yitirenlere adadıklarını belirtti.

KJK Koordinasyonu bu yıl 8 Mart’ı Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın şahsında Cizre direnişinde yaşamını yitirenlere adadıklarını belirterek, “8 Mart eylemleri başta olmak üzere yıl boyunca sonuç alıncaya kadar ‘Kadınlar özgürlüğü ve önderliği için eylemde’ şiarıyla alanlarda olacağız. Sokakları, meydanları, tüm mekânları sürekli direniş alanlarına çevirerek ve örgütlenerek başaracağımız kesindir” dedi.

KJK Koordinasyonu 8 Mart bildirgesi yayınladı. Bu yılki 8 Mart’ın “Kadınlar özgürlüğü ve önderliği için” eylemde şiarıyla öz yönetim direnişlerinde yaşamını yitiren direnişçilere adandığını kaydeden KJK Koordinasyonu, “Bu yoldaşlara layık olmanın tutumuyla yılın her gününü 8 Mart’a, 8 Martı isyana, hesap sorma gününe dönüştürerek yılı zaferle taçlandırma kararlılığımızı belirtiyoruz. Bu ruh ve bilinçle tüm kadınları final yılının zafer onurunu paylaşmaya çağırıyor, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü başarı temelinde kutluyoruz” dedi.

“Özgürlüğün şafak vaktinde yeni bir mücadele yılını daha karşılarken dünyanın dört bir tarafında zalim erkek uygarlık güçlerine boyun eğmeyerek özgürlük ateşini hep diri tutan bu uğurda bedel ödeyen kahraman kadın şehitlerimizi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle anıyor, anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Clara Zetkinlerden, Rosa Luksemburglardan, Sara-Sakine Cansızlardan devralınan direniş çizgisini dört parça Kürdistan’da, Ortadoğu’da ve dünyanın her yerinde ilmek ilmek ören tüm mücadeleci kadınlara selam olsun diyoruz” diyen KJK Koordinasyonu, Sara-Sakine Cansız ve ardılı olan Zeynep Kınacı, Gülnaz Karataş, Sema Yüce, Şilan-Meysa Baki, Şirin Elemholi, Arin Mirkan, Seve-Fatma-Pakize ile Cizre şehitleri şahsında devrim şehitlerini saygıyla andı ve devrim sözünü yineledi.

Cizre’de yüzlerce insanı bodrumlarda katleden AKP faşizmini de kınayan KJK Koordinasyonu, “Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak, kadın özgürlük mücadelesine teorik-pratik büyük emek veren, kadınla özgürlük temelinde eşsiz bir yoldaşlığı paylaşan ve 18 yıldır İmralı Tek Kişilik Tutukevinde en ağır tecrit koşullarında tutulan Önder Apo’yu saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz. Esaret ve tecrit koşulları ortadan kaldırılıncaya dek kesintisiz mücadelemiz sürecektir diyoruz” dedi.

‘ORTADOĞU KADINLA ÖZGÜRLEŞECEK-DEMOKRATİKLEŞECEK’

Kapitalist modernite sisteminin içinde olduğu derin bunalım ve krizin Ortadoğu’da en çalkantılı bir savaş olarak sürdüğü de belirtilen KJK Koordinasyonu açıklamasında şunlara yer verildi: “Bunalım ve kriz sistematik olup dünya ölçeğinde yaşanmaktadır. Üçüncü dünya savaşı olarak da nitelendirilebilecek Ortadoğu ve kalbi olan Kürdistan üzerinden verilen yeniden paylaşım savaşında direnen özgürlükçü güçler, kadınların özgürlük çıkışı, Kürt özgürlük hareketi ve Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarının vereceği demokrasi mücadelesi belirleyici olacaktır. Kadın özgürlük mücadelesinin uyuyan bir dev olarak mücadele sahnesinde yerini alması, yine yüzyıllardır çözümsüz bırakılan Kürt sorununun demokratik ulus- ortak vatan anlayışı temelinde demokratik çözümü, Ortadoğu’nun da demokratik kaderini belirleyecek nitelikte olup en büyük şansıdır.

Cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ideolojileriyle beslenen kapitalist modernite sistemi, hakimiyet ve sömürü amaçlı Ortadoğu’yu yeniden dizayn ederken çözümün değil çözümsüzlüğün kaynağıdır. Küresel hegamonik güçlerin kendi aralarında ve statükocu ulus-devletler arasında yaşanan çelişkilerin özü kadınları, halkları, farklı tüm kültürel ve inançsal kimlikleri, etnisiteleri, kesimleri sömürge statüsünde tutma, enerji, petrol başta olmak üzere doğal kaynakları ele geçirmedir, böylelikle geçen yüzyıldan yarım kalan paylaşım savaşını tamamlamadır. Bu amaçla soykırım dahil yıkıcı savaşlar, mezhep çatışmaları, katliamlar, şiddet, ekolojik, ekonomik sorunlar ciddi boyutta yaşanmaktadır. Kadın kırımı, toplum kırımı olarak cereyan eden olaylar en vahşi biçimde Ortadoğu coğrafyasında yaşanmaktadır. Yaşadığımız yıllarda yaratılmış DAİŞ gerçeği, egemen erkek aklının yarattığı iktidarın en uçtan kadına, halklara yöneltilmiş soykırım örgütlenmesidir. DAİŞ’in gerçek yaratıcıları emperyalist güçler ve işbirlikçisi olan gerici ulus-devletleridir. DAİŞ, işgal ettiği her yerde önce kadına yönelik fetvalar çıkararak baskı, zulüm geliştirmiştir. İlk elden kadına karşı, İslam adı altında devreye koyulan bu faşist uygulamalarla kadın iradesi darbelenerek toplum teslim alınmak istenmiştir. Kadın katliamıyla birlikte toplum katledilmiş, insani değerler çiğnenmiş, toplumun toplum olmaktan çıkarılması hedeflenmiştir. Êzîdî kadınların ve toplumunun soykırımdan geçirilmesinden tutalım, köle pazarlarında satılması en vahşi egemen erkek terörü olarak gerçekleşmiştir.”

Bunun sadece DAİŞ ve onun gibi çirkef örgütlenmelerin işi olmadığını, erkek egemen aklının hüküm sürdüğü başta İran, Türkiye, Irak, Suriye ve diğer Arap devletleri olmak üzere, devlet-iktidar gerçeğinin olduğu her yerde yaşandığını da vurgulayan KJK Kooridinasyonu, “Recm, küçük yaşta evlendirme, cinsel istismar, fuhuş, intihar adı altında kadın cinayetleri, aile içi, toplumsal ve devlet şiddeti günlük uygulama olarak artmıştır. Erkek-devlet terörü meşrulaşmış, olağanlaşmış durumdadır. Namus, aşk adı altında işlenen cinayetlerin hepsi devlet yasalarınca en az ceza verilerek katliamlar geçiştirilmektedir. Medya sektörünün kadın bedenini teşhiri, kadını aşağılayan ‘evlilik’, ‘giyim’ vb. çeşitli programlar, diziler ise kültürel yıkım seviyesindedir. Cinsiyetçilikle kadına saldırıyı erkekliğin doğal bir davranışı olarak sürekli empoze eden, böylelikle kadın katliamını normalleştiren iktidarcı zihniyet, vatan-millet-bayrak milliyetçiliğiyle de tüm farklılıkları birbirinin karşısına dikerek ötekileştirerek şiddetle soykırım savaşını yürütmektedir. Savaşın en fazla mağduru, kurbanı kadınlar olmakta, göç ve işsizlik en çok kadınları vurmaktadır. Kayıp hayatlar, kaybolan çocuklar, hiçbir geleceği olmayan kadınlar, denizde son bulan yaşamlar yüzyılımızın önemli bir trajedisidir. Türk devleti de bu göçü Avrupa’ya karşı elinde siyasi malzeme olarak kullanmaktadır” dedi.

Tüm bu sorunlar ortadayken, küresel, hegemonik güçlerin Ortadoğu’da çözümü miadını doldurmuş, ulus-devlet iktidarlarını hizaya getirerek, yeni cilalanmış, ulus-devlet projesinde ararken, bölgesel diktatör ulus-devletlerin ise değişmemekte direttiğini ve El-Nusra, DAİŞ, Boko Haram, Heşdi Şabivbgerici yerel güçlerin ise farklı inanç, kültür, etnisite ve mezhepleri ortadan kaldırmayı hedefleyerek özü ulus-devleti ele geçirip en karanlık, katı kadın ve toplum karşıtı iktidar arayışında olduğuna dikkat çekti.

Ortadoğu sorununun kapitalist modernitenin üzerinden sürekliliğini sağladığı üç temel unsur olan ulus devlet, endüstraliyalizm ve kapitalist sermayecilikle çözülemeyeceğinin bir hakikat olduğunu da belirten KJK Koordinasyonu, açıklamasına “Sorunun nedeni Ortadoğu’nun dogmatizme haps olmuş erkek egemen zihniyet yapılanması ve bunun üzerinden şekillenen statükocu, merkezi, tekçi ulus-devlet rejimleridir. Sorunu despotik iktidarların varlığı olarak tanımlayan yaklaşımlar kuşkusuz yeterli değildir. Arzulanan demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış, adalet sorunlarının özünü kadının kölelik sorunu teşkil etmektedir. Başlı başına Ortadoğu coğrafyasında ve yaşanan kapitalist sistem krizinde kadın sorunu tanımlanmadan gerici rejimlerin demokratikleştirme sorunu olarak tanımlamak kapitalist sisteme eklemlenmeye götüreceği açıktır. Toplumsal cinsiyetçilikten ötürü yaratılmış toplumsal sorun olan kadın sorunu ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, ekolojik ve diğer bir dizi sorunların kördüğüm noktasıdır. Çünkü hiçbir ilişki, toplumsal cinsiyetçilik kadar kapitalist modernite sistemini taşıma maharetini gösterememiştir. Sürekli üretilen egemen erkeklik ve cilalanmış köle kadınlık kültürüyle sömürü düzeni ayakta tutulmaktadır. Kapitalist modernite çağı, sömürü düzenin en vahşi biçimi olmasına rağmen liberalizm ve pozitivist bilimciliğin gücüyle demokrasi ve özgürlükler çağı olarak lanse edilmektedir. Tersine kapitalist modernite çağı, özellikle kadın için metalaşmanın, cinsel obje olarak sunumun en sistemli ince kölelik aşamasını ifade eder” diye devam etti.

‘KADIN DEVRİMİ ÇAĞINDAYIZ’

Kadın olmanın Ortadoğu’da en zordaki, kabuslu yaşama eş değer olduğu da ifade edilen açıklamada şunlara yer verildi: “Ortadoğu toplumlarının yaşadığı kaba baskı ve sömürünün en katmerlisi kadın bedeni ve emeği üzerinde gerçekleşmektedir. Birer çocuk doğurma makinasına dönüştürülen günlük tecavüze uğrayan kadına, cinsellik en çarpık bir biçimde dayatılmaktadır. Ortadoğu toplumunda bu katı cinsiyetçi ideolojiye karşı sürekli bir savaşı gerektirir. Bu anlamda zihniyet devrimine, kadın devrimine ihtiyaç vardır ve bunun yol açacağı toplumsal devrime ihtiyaç vardır. Köklü bir kadın devrimi, dolayısıyla erkeğin zihniyet ve yaşam değişikliği yaşanmadan, yaşamın kurtuluşu olanaksızdır. İçinden geçtiğimiz 21. yüzyıl, kadın ve halkların özgürlük yüzyılı olma olasılığının giderek güçlendiği bir yüzyıldır. Özellikle Ortadoğu’da ortaya çıkan gelişmeler, kadınların uyanışı erkek egemen sistemi değişime ciddi anlamda zorlamaktadır. Artık Ortadoğu’nun değişim denkleminde kadın özgürlük mücadelesi güçlü bir aktör olarak öne çıkmaya, yerini almaya başlamıştır.

Üçüncü yol olarak tanımlanan demokratik modernite çözümü, ayağa kalkan kadınların, halkların ve toplumsal kesimlerin kendilerini en iyi ifade edebilecekleri, bir arada özgür-eşit yaşayabileceği çözüm seçeneği olarak gelişmeye gebedir. Ortadoğu’dan demokratik ulus, eko-endüstri ve komünalizm unsurları üzerinden gelişmesi ön görülen yeni modernitenin, demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması tek çözüm yoludur. Ortadoğu’da yaşanan kriz ve kaoslu ortamda ortaya çıkan ve başarı şansı en yüksek olan güç, demokratik modernite güçleri olarak demokratik toplum güçleridir. Bunun da başında kadınlar ve tüm ezilen kesimler, halklar gelmektedir. Kadınların topluma eşit-özgür katılım için kadın toplumsal sözleşmesini savunmaya dayalı hayata geçirmesi, Kürtler gibi ezilen halkların, Êzîdî, Alevi, Dürzi, Yarsan gibi farklı inanç toplulukların, Ermeni, Süryani halkların ulus-devlet iktidar kamburundan kurtulup kendi demokratik özyönetimlerine kavuşması, demokratik özerkliğin sağlanması durumunda toplum ahlaki ve politik doğasına kavuşmanın olanağını bulacaktır.

Bu nitelikleri ortaya çıkaracak olan temel dinamik, kuşkusuz biz kadınlarız. Kapitalizm ve onun ulus-devlet rejimleri en çok kadının örgütlenmesinden korkmaktadır. Bunun için Ortadoğu’da en sert karşı yönelim kadın örgütlerine yapılmaktadır. Özgürleşmiş kadın, kapitalist modernite sisteminin ve teokratik, otokratik, militarist, diktatör ulus-devlet rejimlerinin de sonu demektir. Mısır, Tunus, Afganistan, Doğu Kürdistan-İran, Güney Kürdistan-İrak’ta Arap ve farklı inanç ve kültürden olan kadınların, halkların özgürlük arayışı yükselmiştir. Bu temelde ortaya çıkan muazzam bir özgürlük eğilimi bulunmakta ve hızla tüm bölgeye yayılmaktadır. Kuzey Suriye-Rojava Kürdistan’ında ve Kuzey Kürdistan-Türkiye’de bunun şimdiden adımları atılmıştır. Kobanê direnişinin yarattığı toplumsal alt-üst oluş Kuzey Suriye-Rojava Kürdistan’ında toplumsal değişime yol açmış, savunma alanından tutalım her yerde eşitlik ilkesi temelinde kadının toplumsal rol üstlenmesi Ortadoğu’da dikkat çekici yeni bir gelişme olarak göz kamaştırmaktadır. Kuzey Kürdistan’da öz yönetim direnişlerinde, siyasi alanda kadınlar, analar ön cephede öncü düzeyde yerini almakta. Ha keza dünyanın çeşitli yerlerinde kadınlar, erkek egemenliğinin sömürü sisteminde ulaştığı son evre olan kapitalizme ve her türlü iktidara, faşizme karşı mücadele alanlarındadır.

Artık vahşi erkek egemen sistem karşısında sadece çaresiz kadın gerçeği yoktur. İradeli, örgütlü, öz savunmasını bilen demokratik özgür yaşam projesine sahip çözümü dayatan etkili kadın hareketleri vardır. Sömürü tarihini değiştiren, tarih yazan yeni özgür kadın gerçeği oluşum sürecine girmiştir. Bu anlamda tüm kadın örgütleri olarak egemen erkek faşizmine, soykırım uygulamalarına karşı etkili ortak mücadeleyle harekete geçme zamanıdır. Yaşamı kadın renginde, güzelliğinde, zenginliğinde, çokluğunda, çeşitliliğinde yaşamak için birliğimizi, örgütlenmemizi daha da güçlendirme zamanıdır.”

Kürt Kadın Hareketi olarak, erkek-iktidar-devlet sisteminin esir aldığı donmuş yürekleri ısıtarak, kararmış zihinleri aydınlatarak, özgür yaşam yolunda soyluca ilerlemeye devam edileceğini de belirten KJK Koordinasyonu, “Bu toprakların tarihsel-kültürel zenginliğinin toplumsal kimliğini hayata geçirmek için, demokrasi ve özgürlüklerin gerçek devrimci, devinimci gücü olarak yine başkaldırı halinde ayakta, serhıldanlarda, Cizre ve Sur’da, Afrin’de, Kobanê’de, Şengal’de Kerkük’te, Merivan’da ve Zağroslarda olduğu gibi direniş mevzilerinde, Gezi’de, Artvin’de olduğu gibi barikatlarda olacağız. Tekçi, merkeziyetçi, iktidarcı ulus-devlete karşı demokratik ulusun inşaa gücü olarak demokratik sistemi Rojava ve Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi örerek öz yönetimleri kalıcılaştıracağız. Savaşın da, gerçek barışın da kaderini çizebilecek denli gücümüzün farkında olarak farkımızı daha güçlü ve büyük örgütleyerek tüm kadınlarla birlikte mücadelemizi yükselterek özgür yaşamı hep birlikte kurmaya çağırıyoruz” dedi.

KJK Koordinasyonu 8 Mart bildirgesinde şu maddeleri de sıraladı:

1-Faşist egemen erkek devlet yapılanmalarının tüm şiddetiyle halklara, kadınlara katliam, teslim alma, yeniden sömürgeleştirme amacıyla gerçekleştirdiği saldırılar karşısında 2016 yılını “topyekün faşist saldırılar karşısında topyekün direniş” yılı misyonuyla ele alıyoruz. Bu temelde kadın özgürlük hareketi olarak demokratik

kesimleri, kadın özgürlüğü adına örgütlendirilmiş tüm yapıları, devrimci güçleri, anti kapitalist yapıları, ekolojistleri, halkları ortak devrimci cephe etrafında örgütlenmeye ve en üst seviyede direnmeye çağırıyoruz.

2-Reber Apo’nun Kürt sorununun demokratik çözümü için sarf ettiği bütün barışçıl çabalara rağmen devletin faşist-çete tutumu diyaloğu bir çözüm seçeneği olmaktan çıkarmış, tecrit, izolasyon, baskı ve işkence politikasını yoğunlaştırmıştır. Kürt Kadın Özgürlük Hareketi olarak Reber Apo’nun özgürlüğü mücadelemizin esasıdır. Dört parça Kürdistan ve yurtdışında yaşayan herkesi barışın mimarı olan Önderliğimiz üzerinde tercrite derhal son verilmesi için eylemselliklerini yoğunlaştırmaya ve sorumluluğu olan CPT’yi derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.

3-Ortadoğu da yaşanan savaşın özgürlük lehine sonlandırılması ve savaşın en çok vurduğu kadınlar olarak kendi çözümümüzü dayatmamız, irade ve varlığımızı ortaya koymamız tarihsel an itibariyle önemlidir. Yaşanan “an”da geleceğimizi kazanma kararlılığıyla Ortadoğulu kadınlar olarak acilen Ortadoğu kadın konferansının toplanmasına, kararlaşmasına, an’a müdahale etmesine ihtiyaç vardır. Bu temelde tüm Ortadoğulu kadınları çözümümüzü üretmeye ve bölgeyi kadın eli ile biçimlendirmeye çağırıyoruz.

4-Savaşın en ağır bedelini ödemek zorunda kalan kadınların, barınma, beslenme, korunma başta olmak üzere çeşitli ihtiyaçların karşılanması için kadın örgütlülüklerinin bulunduğu her yerde sahip çıkması, organizasyonlar kurarak destek ve dayanışmanın güçlendirilmesi, alınacak tedbirlerle birlikte göçün önünün alınması önümüzde duran temel bir görev olmaktadır.

5-“Erkek faşizmi geleceğimizi öldürüyor” gerçeğine dayalı tüm dünya ve bölge kadınları olarak bir arada faşizmle mücadelenin ortak örgütlülüğü ve eylemini geliştirmek her zamankinden daha önemlidir. Faşist-tekçi erkek egemen zihniyet yaşamı öldürüyor. Yaşamın savunulması, kadınların ve halkların özgürce yaşatılmasıyla mümkündür. Bu temelde Türk, Arap, Asuri, Fars, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni ve Avrupalı kadınlar olarak ortak örgütlenmenin, mücadele etmenin, sonuç almanın zamanıdır diyor, kadınları “yaşamı yaşatmaya”, bunun için eyleme geçmeye çağırıyoruz.

6-‘Kendini savunmak en kutsal evrensel bir haktır’ temelinde faşizme, erkek ve devlet terörüne karşı öz savunma örgütlülüğünü geliştirmeye, büyütmeye, erkekliğin dışa vurumu olan faşizmle mücadeleye çağırıyoruz.

7-“Katiller yargılansın” talebiyle kadını, halkımızı katleden Erdoğan çete güruhunun mutlaka savaş suçlusu olarak yargılanmasını sağlamak için uluslar arası kurumları harekete geçirmek tüm kadın örgütlerinin, STÖ’lerin öncelikli bir görevi olmaktadır. Cizre katliamına sessiz kalan AİHM gibi uluslar arası kurum ve kuruluşları derhal yanlıştan vazgeçmeye, Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçuna ortak olmamaya görevinin gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz.

8-Kadın cinayetleri, katliamları devlet politikalarına paralel olarak, faşizmin teşvik ediciliğiyle istatistiklerde de ortaya konduğu gibi vahim bir düzeye ulaşmıştır. Kadına karşı bu kadar şiddetin artması toplumun-sistemin krizini ortaya koymaktadır. Sistemin krizini çözerek şiddeti aşmak kadar, kendimizi, bedenimizi, haklarımızı savunmak, şiddet karşısında örgütlenmek ve mücadele etmek gerekir. Bu temelde tüm kadınların kadın cinayetleri ve katliamlarından hesap sorması, kendini savunmayı öğrenmesi ve örgütlülük ve eylemle şiddeti engellemesi sorumluluğu vardır.

9-Doğal kaynaklar, emeğin gaspı kapitalist sistemi en derininden büyük bir krizle karşı karşıya getirmiş, bu krizin esas sarsılanı toplumlar, kadınlar olmuştur. Talan edilen doğal kaynaklar, tekel düzeni, emeğin sömürülmesi, işsizlik vb. sorunlar kadını, yaşamı, toplumu çökertmektedir. Çevre, ekonomik krizler sosyal krizlere yol açmakta, mutsuz ve mahkum insanlar yaşam gücünü yitirmekte, tüm iktidarcı politikalara teslim olmaktadır. Emeğin, üretimin, yaşamın paylaşımı özgür ve eşit kılınmalıdır. Bu nedenle ekolojik ve ekonomik alanda yaşanan dengesizliğe karşı komünal ekonomiyle ve ekolojik bilinçle sömürü düzeniyle mücadele etmek temel görevimizdir. Her zamankinden daha fazla bu alanda örgütleneceğimiz, harekete geçeceğimiz bir mücadele yılı olacaktır.

10-Özgür kadın, özgür birey olmak bilinçlenmekle mümkündür. Erkek egemenlikli iktidar kadına dayalı hakikati ters yüz ederek onun yerine egemen erkek aklını ve yaratımlarını değer olarak geçirerek bilgi-iktidar gücüyle bilincin körelmesine, doğruların çarpıtılmasına,toplumun düşünemez hale gelmesine yol açmıştır. Bunun karşısında jineoloji kadın bilimiyle, bakışıyla öz eğitim çalışmalarımızı yoğunlaştırmak, her yeri akademilere dönüştürmek, erkek aklına ve şekillendirdiği zihniyete müdahale etmek özgür bilincin gereğidir.

11- “Gücümüz örgütlülüğümüzdür” bilinciyle yaygın örgütlülüğü bir var olma biçimi olarak geliştirerek örgütlü gücümüzle faşizme, zorba erkeğe, çete devlete karşı direniş cephesini büyütmek için, tüm kadınları acilen ortak örgütlenmeye ve eyleme çağırıyoruz.

12-Demokratik ulusa dayalı öz yönetim modelini temel idari sistem olarak ele alıyoruz. Rojava’da somutlaşan, Kuzey Kürdistan’da inşa edilen öz yönetimleri sahipleniyor, dört parça Kürdistan ve Ortadoğu genelinde bu modeli yaşamsallaştırmanın mücadelesini en üst seviyede yürüteceğimizi belirtiyor, kadınları, halkları, inançları ulus devlet karşısında öz yönetimler etrafında örgütlenmeye çağırıyor, iktidarcı devletleri işlemez, yürümez hale getirmenin zamanıdır diyoruz. AKP-çete devletinin katliamcı saldırılarına karşı öz yönetim direnişini büyüterek demokratik sistemi inşaa etmek bu temelde pratikleşmek sürece temel katılım tutumuzdur.

13-Bölge düzleminde yaşanan 3. dünya savaşı, dünya sisteminin yeniden belirlenme mücadelesidir. Stratejik olarak Reber Apo’nun üçüncü yol olarak belirttiği halkların ve kadınların demokratik duruşu ve mücadele çizgisi özgürlük hareketimizin öncülüğünde ciddi kazanımlar sağlamıştır. Kadın özgürlük mücadelesi ve Kürt halkı bölgesel bir güç olarak sistemin inşasında belirleyici bir aktör halini almıştır. Demokratik yaşam modelini özerklik ve konfederalizm temelinde örgütleyerek kalıcı hale getirmek mücadele stratejimizdir.

14-Rojava ve Kuzey Kürdistan parçalarında yaşanan öz yönetim inşaası ve direniş sürecine her parçanın aktif katılımı ve bu örgütlülüğü diğer parçalarda uygulama, hayata geçirme çabası kadın özgürlük hareketinin öncelikli görevidir. Bu temelde tüm örgütlü yapımızın seferberlik düzeyinde sürece katılımı Önderlik çizgisinin yaşamsallaştırılma teminatı olacaktır. Bu sorumlulukla seferberlik ruhuyla dönemi kazanmanın iddiasını pratikleştireceğiz.

15-Rojhılat Kürdistan’da İran’ın demokratikleştirilmesi, kadın özgürlük çizgisi temelinde toplumun dönüştürülmesi, ulusal ve kadın özgürlük mücadelesine daha aktif ve sonuç alıcı bir katılımın gelişmesi şarttır. Bu temelde Rojhılat Kürdistanı’nda özgürlük mücadelesinin ruhuyla yaygın örgütlenme ve eyleme geçme esastır.

16-Güney Kürdistan parçamızda yaşanan yönetimsel-toplumsal-ekonomik kriz, kadının sistemin yedeğinde ezilmesi daha güçlü bir demokratik mücadele ihtiyacını ve yaygın örgütlenmeyi gerekli kılmaktadır. Ulusal birliğe ve kadın özgürlükçü demokratik gelişmeye hizmet etmeyen yaklaşımlara karşı etkili bir kadın örgütlülüğü açığa çıkarmak ve mücadele etmek acil görevimiz olmaktadır. Aynı zamanda siyasal anlamda “Kuzey ve Rojava Kürdistan’ına düşman, Güney Kürdistan’a dost olamaz” gerçeğiyle işbirlikçi yapılarla daha aktif ve etkili mücadele yürüteceğiz.

17-Tarihsel zenginliğin bir parçası olan Êzîdî kültürünün hem fiziksel, hem kültürel olarak uğradığı katliam karşısında direnerek topraklarını özgürleştiren Şengal’in bir kültür ve yaşam alanı olmaktan çıkarılmak istenmesi karşısında Şengal’in kadınlar öncülünde özgür yaşamın merkezi haline dönüştürülmesi tarihsel bir kazanım olacaktır. DAİŞ çetelerinin pazarlarda sattığı, katlettiği kadınların intikamı almak Şengal’de yaşamı yeşertmekle mümkündür. Şengal’in özerkliği, Ezidi kültürünün ve halkımızın korunması ve kadının özgürlük sisteminin inşası yıl itibariyle temel perspektifimizdir.

18-Kürt halkının kazanımlarını dar çıkarları için peşkeş çekmek isteyen, özgürlük çizgisi karşısında sömürgeci ulus-devletlerin eliyle yeşertilmeye çalışılan yapılarla mücadele etme gereği vardır. Halklarımızın demokratik kazanımlarının kalıcılaşması için demokratik ulus kongre-konferansının toplanmasını ilgili tüm kesim ve taraflardan acilen talep ediyoruz. Bu kapsamda kadınlar olarak daha önce karar altına alınan 3. Kürt Ulusal Kadın Konferansını acilen toplanmaya çağırıyoruz.

Devlet ve iktidar olarak kurumsallaşmış erkek egemen sisteme karşı 8 Mart eylemlerinin başta olmak üzere her yıl boyunca sonuç alıncaya kadar ‘Kadınlar özgürlüğü ve önderliği için eylemde’ şiarıyla alanlarda olacaklarını da kaydeden KJK Koordinasyonu, “