KJK Koordinasyonu, Anneler Günü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.
KJK açıklamasında şu hususlar belirtildi:
“Analık kültürü emeğin, yaratımın ve üretimin sonucu oluşan bir kültürdür. Ana etrafında oluşan kültür insanlığın aydınlık yüzü, ilk bilincin oluşumu, düşüncenin ve iradenin kolektif gelişimi ve dönüştürücü gücü olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve korumuştur. Ana kadın kolektif bir güç olarak toplumsal şekillenme ve yaşamın örgütlendirilmesinde herkesin yararına olan iyi, güzel ve doğru olan değerlerin bileşkesi olarak varlığını sembolize etmiştir. Bu ana kadın etrafında yaratılan ve üretilen değerlere kutsallık atfedilmesini ve kutsal olanın analık kültürü ile bütünleşmesine yol açmıştır. Bu kültür tüm saldırılara karşın varlığını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Bu demokratik değerlerin ana kadın etrafında şekillenmesi ve ana kadının öncülük misyonu ile bağlantılıdır.
Demokratik değerlerin eşitlik, özgürlük ve kolektif toplum lehine korunmasını sağlayan analık kültürü tüm egemen ve devletçi sistemlerde saldırı hedefi haline gelmiştir. Uygarlık tarihi ve sınıflı toplumun iktidar biriktiren karakteri toplumsallığı parçalama ve toplumsallığı dağıtma üzerine kurulu olduğu için toplumsal değerlerin korucu gücü ve öncüsü olan analık kültürü kadına yapılan saldırılar üzeri hedeflenmiş ve baskı altına alınmıştır. Buna karşın kadın ana etrafında bu değerleri koruma içgüdüsü bir gen olarak ana kadında temel bir karakter haline dönmüştür. Çünkü ana kadın toplumun gözcüsü, korucusu, üreticisi ve toplumun kolektif hafızası olarak varlığını tüm saldırılara karşı korumuş ve savunmuştur.
Günümüz kapitalist sisteminde kadının meta kraliçesi olarak mülkleştirilmesi ve mallaştırılması sürecinde ana kadın kültürü, kadının kutsal doğurganlığı ve toplumsal öncülüğü önemsizleştirilmiş ve silik bir gölgeye dönüştürülmüştür. Analık kadınca işler konumuna çekilerek basit bir doğurganlık aracına dönüştürülmüştür. Kadının kutsallıkları ile alay edilmiş, küçümsenmiş ve atılması gereken eşyalar haline getirilmiştir. Kapitalizmde ana kadın savaş dönemlerinde asker doğuran ve vatanı koruyacak asker yetiştiren biyolojik bir araca dönüştürülmek istenmiştir. Kapitalizmin buhran dönemleri olan faşizmde militarizmin şahlanışı ile ana kadın rolü aniden keşfedilerek kadınların vatan savunmasında ayrılmaz bir parça oldukları dile getirilmiş ve kadınların kutsal aile kurumunda iyi bir eş ve iyi bir anne olarak görevlerini devlet ve iktidar lehine yerine getirmeleri ve toplumda rol model olarak öne çıkmaları sağlanır.
FAŞİST ERDOĞAN ANALARA AZGINCA SALDIRIYOR
Günümüz faşist AKP ve Erdoğan Türkiye’sinde analık kurumu ve analık kültürü devlete hizmet eden devletin bekası için çocuk doğuran ve devletin kutsal elinin toplumun üstünde kalmasını sağlayacak şekilde ele alınmıştır. Faşist Erdoğan rejiminde kadın analar çıkarlarına göre parçalara ayrılmış, kümelenmiş ve iradeleri hiçleştirilmiştir. Özel savaşın şefi konumundaki Erdoğan gerçek yüzünü bu konuda da saklayarak pragmatik yaklaşımını en iyi şekilde göstermiştir. Erdoğan bir taraftan cennet anaların ayağı altındadır anamın ayağının altını öperim derken diğer yandan kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır diyerek ikiyüzlülüğünü ve samimiyetsizliğini göstermiş oldu. Bir taraftan ana kadın kültürünü teşhir ederek erkek güdümünde şekillenen bir ana kadın modelini öne çıkartarak bu anlamda kadın bedenine, düşüncesine ve iradesine müdahale ederek uydu bir ana kadın kişiliği yaratırken diğer yandan ana kadın kültürünün demokratik değerlerine bağlı ve bu kültürün taşıyıcılığını yapan anaları hedefleyerek azgınca saldırmıştır. Taybet ana’nın haftalarca sokakta kalan naaşının kaldırılmasına müsaade edilmemesi, yıllarca kayıp çocuklarını arayan anaların yerlerde sürüklenmesi, 12 yaşında 13 kurşun ile vurulan Uğur Kaymaz’ın şahsında evlatlarının haksız katline isyan eden analara göz dağı vererek, cezalar keserek, 90 yaşındaki anaları adaleti ve gerçeği savundukları için ağır cezalar vererek hapishanelerde tutması sayamayacağımız yüzlerce örnekten bir kaçı olmaktadır.
CUMARTESİ ANNELERİNİN MEŞALELEŞEN YÜRÜYÜŞLERİNN TAKİPÇİSİYİZ
Analar gününün sembolleri olan Cumartesi Anneleri kesintisiz bir mücadele ve eylem ile unutturulmak istenen faşizmi ve onun sonucu ortaya çıkan vahşeti ve dehşeti gösteren bir ayna olarak iktidara ve devlete kirli yüzünü gösteriyor ve adalet arayışını tüm baskılara rağmen sürdürmektedir. Cumartesi Anneleri Arjantin’de faşizme ve diktatörlüğe karşı direnen Plaza De Mayo anneleri gibi bir sürecin aydınlatılması ve sorumlularından hesap sorulması için inadına sürdürülen bir mücadeledir. Bu mücadele sürecinde yer alan tüm analarımızı saygıyla selamlıyor ve aydınlık yüzleri ile meşaleleşen yürüyüşlerinin takipçisi olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
BEYAZ TÜLBENTLİLER FAŞİZMİ KORKUTUYOR
Bugün toplumun ak ve aydınlık yüzü olarak ‘’ beyaz tülbentli entellektüeller’’ olarak 6 aydır süren açlık grevlerini dünyaya duyurmak ve çocukları ölmeden yaşamı savunmak için gösterdikleri fedakarlık yine aynı faşist AKP ve onun şefi Erdoğan tarafından hedeflenmekte ve saldırılmaktadır. Anaların toplumun vicdanı, ahlakı, hafızası ve yaşayan demokratik değer taşıyıcıları- yaratıcıları olarak toplumsal öncülüklerini engellemek ve dağıtmak için analarımızın yapmış oldukları eylemler ve çıkardıkları ses ve gösterdikleri aydınlık yol faşizmi korkutmaktadır. Çünkü faşizm sesten, ışıktan korkan bir yarasa gibi koyu karanlığı toplumun başına attığı perde ile kapatabileceğini sanmaktadır. Analar bu faşizmi deşifre eden öncüler olarak yerlerde sürüklenmekte, işkence edilmekte, onurları ve iradeleri kırılmak istenmektedir. Anaların tanrıça kültürünün öncüleri olarak onur ve irade için mücadele ettikleri unutulurcasına bu saldırılar sürdürülmektedir. Anaların inadına ve kararlılıkla özgür yaşama duydukları özlem ve gelecek umutları onları şimdiyi kazanmaya, şimdiyi örgütlemeye ve şimdide adaleti sağlamaya götüren önemli bir amaçtır. Bu nedenle analar salt çocukları için direnmiyor toplumsallığın özgür ve eşitlik hafızası olarak toplumun şimdi ve gelecek anlarını kurtarmaya ve özgürlüğü anda başarmanın umudu ve meşalesi olarak rollerini oynamaktadırlar.
ANALAR HİÇBİR ZAMAN YALNIZ BIRAKILMAMALI
Analarımızın fedakarlığı ve emekleri asla boşa gitmeyecektir. Demokratik uygarlık yolunda değerlere değer katan duruşları onları zaferin öncüsü kılmıştır. Anaların başı dik, onurlu direnişleri yalnız değildir. Ardından milyonların inancını, iradesini ve umudunu taşımaktadır. Toplumun öncüleri olarak analar toplumsal rollerini oynamaktadırlar. Toplumsal hafıza diridir ve canlıdır. Bu toplumsal hafıza bir çınar gibi toplum içinde kök salmış ve herkesi bu çınarın etrafında toplanmaya ve ayağa kalmaya çağırmaktadır. Analarımızın bu büyük direnişlerinden büyük güç alan kızları ve oğulları onları hiçbir zaman yalnız bırakmamalı ve toplumun kadim çınarlarına katılarak toplumsal direnişi geliştirmeli ve yaymalıdır.
Bu temelde anneler gününe verebileceğimiz en büyük yanıt direnişi büyütmek ve özgür bir yaşamı birlikte örme ve örgütleme gücünü açığa çıkartmaktır. Analık kültürünü toplumsal bir değer olarak kutsamak ve ana kadın etrafında oluşan değerleri eşitlik ve özgürlük temelinde yeniden inşa etmek ve yaşatmaktır. Bu temelde direnişte öncülük yapan ve direnerek yaşamı savunan tüm anaların kutsal ellerinde öpüyor ve kutsallığın abideleri olarak yollarında olduğumuzu ve onların yolunda mücadelenin neferleri olarak sonuna kadar mücadele edeceğimizi ve mücadeleyi büyüteceğimizi belirtiyoruz.”