Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, şunları dile getirdi. “18 Mayıs’ta 2019’da Urfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Dergili (Derto) köyünde gelişen TC’nin saldırısı insanlık dışı bir uygulama olarak hafızamızda hep canlı olarak kalacaktır. Bunu asla unutmayacağız. Kürt halkı ve Kürt kadınlarına yönelik gelişen saldırıyı; onurlu, özgür kadın kimliğine karşı TC’nin geliştirdiği ve DAİŞ yöntemiyle bir kez daha Kadın düşmanı ve halklar düşmanı AKP Erdoğan gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Erdoğan’ın Kürt halkına karşı geliştirdiği soykırımcı, inkarcı, faşist zihniyet ve uygulamaları her gün kendisini daha da pervasız bir düzeye taşıyarak insanlığın tüm evrensel değerlerini hiçe sayarak ayaklar altına almıştır. Bir kez daha kadın ve Kürt düşmanı Erdoğan gerçeği ve İktidarı, toplum kırımı kadın şahsında uyguladığını ortaya koymuştur. İmha siyasetinin bir sonucu olarak devreye koyduğu kadın ve toplum kırım uygulamalarına karşı toplumsal bir direnişle kadınlar olarak, öz savunma mücadelemizi büyütmeye ve mücadeleyi tüm topluma taşırarak cevap vereceğiz.
KÖYLÜLERE DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE İŞKENCE YAPILDI
En son Urfa’nın Halfeti ilçesindeki Derto köyünde sivil halkın, kadın, çocuk yaşlı demeden kölelik çağların gerçeğini hatırlatan, ellerinin arkadan bağlanarak duvarlara yaslandırılarak dünyanın gözü önünde işkence yapılmıştır.
Derto köyündeki işkence, Erdoğan’ın geliştirdiği ve izlediği siyaset, soykırım rejiminde ısrardır. Erdoğan’ın polisi ve askeri, DAİŞ’in kullandığı yöntemlerle, ikizi olduğunu gözler önüne çıplak bir biçimde sermiştir. AKP, DAİŞ gerçeğinin aynısı olduğunu daha da netleştirmiştir. Yine halkımıza uyguladığı ‘işkence ve tacizle, bir kez daha TC’nin rüştü’ olmuştur.
Erdoğan’ın erkek egemenlikli politikaları, kadını nesnelleştiren, köleleştiren hiçleştiren, cinsiyetçi zihniyetin uygulamasıdır. Gözaltına alınan onlarca Halfeti’nin Derto köyündeki kadının şiddet, işkence ve tacize uğratılması, kafalarına çuvalların geçirilmesi, elektrik vb. işkenceler ve hakarete uğratılmasının hesabını misliyle toplumsal mücadele ve öz savunmamızla karşılık bulacaktır.
Türkiye’deki ve dünyadaki kadın örgütleri, demokratik ve özgürlükçü kurum ve kuruluşlarının reflekslerini en üst düzeyde göstermenin zamanı olduğunu belirtiyoruz. Göstermelik yasal reformlarla toplum kandırılamaz. Bir karşılığı yoktur. Kadın kimliğine yönelen bu erkek ve devlet şiddetine karşı, ayağa kalkmalıyız. Yine mücadeleyi yükseltmenin, soykırımı, kadın kırım ve toplum kırımı durdurmanın hesabını, ‘Toplumsal direnişle’ cevap verelim.
AKP- MHP ittifakının zihniyetinin sonucu uygulanan işkence toplumda özel savaşı kabul ettirmedir. Bu yöntemiyle soykırımcı faşist rejimini kurumsallaştırmadır.
AKP-MHP ittifakı; soykırımcı zihniyet, özünde özgür onurlu, erdemli kendini toplumsal kimliği ile örgütleyen ve demokratik, ekolojik özgür kadın mücadelesine karşı düşman olduğunu bu saldırı ile bir kez daha ortaya koymuştur. AKP’nin soykırımcı iktidarı, kadın mücadelemizin geldiği düzeyini yansıtan analarımıza ve özgür kadın çizgisinin toplumda öncüleri haline gelen bu kutsal analarımıza karşıda şiddetle ve işkenceyle yönelmiştir. Analarımızın bu direniş duruşları ve toplumsallaştırmadaki öncülükleriyle de özgürlük ruhunun toplum bedenin de varlık bulmasıyla boşa çıkarılmıştır. Bu anlamda özellikle Urfa’daki kadınlara karşı gelişen bu pervasız ve insanlık kimliğine sığmayan, vahşi politika ve uygulamaları tesadüfü ve rastgele olmadığı gibi bilinçli bir seçimdir. Önderliğimizin ilk özgürlük tohumlarının atıldığı ve yeşerttiği- filizlendiği, özgür kadın çizgisinin ilk düşünce ve kültürün örgütlülüğe kavuştuğu kutsal topraklara ideolojik bir saldırıdır.
ERDOĞAN ÖRGÜTLÜ KADINDAN KORKUYOR
Kadının öncülük misyonunu oynayan, tarihsel misyonuna karşı da toplum ve kadın kırım uygulamasıdır. Erdoğan’ın iktidarcı, faşizan zihniyetinin bu uygulamalar ile bunun karşısında direnen örgütlü Kürt kadınlarının mücadelesi olduğu da kuşku götürmez bir gerçektir. Dolayısıyla en çok korktuğu gücün örgütlü, iradeli ve kendini toplumun her alanında mücadele öncüsü kılan kadın olduğu da bir hakikat olmaktadır.
Çünkü özgürlük bilinci ve ruhun, kadın öncülüğünde toplumsallaşması ve örgütlü güç haline gelmesi, soykırımcı ve iktidarcı siyasetin iflasıdır. Bitişidir. İttihat etmeyeceğiz kültürüne, kadının başkaldırısıdır. Bir kadının yüzüne vuran ışık her kadına ilham olur, bir kadının yüzüne vurulan tokat ise, her kadının yüreğin de bir isyana dönüşür.
Özgür kadın hareketi olarak Halfeti’de Derto köyünde, kadınlara karşı gelişen taciz, işkence ve hakaretlerin tüm kadınlara ve insanlık değerlerine karşı geliştirilen bir saldırıdır.
Bu soykırımcı ve erkek egemenlikli köhnemiş zihniyete karşı bu uygulamaların hesabını, özgür kadının örgütlü kimliği ile her alanda mücadeleyi yükselterek vereceğiz. Bu saldırıların başta Kürdistan’ın her kentinde olmak üzere Türkiye’nin demokratik, özgürlükçü ve evrensel değerlerin sahibi olan her kadın örgüt ve kurumlarınca güçlü kadının dayanışmacı kimliği ve diliyle, birleştirici kolektif gücü ile alanlara çıkarak, kadın düşmanı AKP ve Erdoğan iktidarından hesap sormaya çağırıyoruz. Kadınların örgütlü mücadelesiyle, faşist Erdoğan devletinin ve cinsiyetçi politikalarına karşı, demokrasi cephesini büyüterek AKP’nin cinsiyetçi ve zorba politikalarına karşı mücadeleyi yükseltelim.”