KKÖ: 8 Mart'ta greve, sokağa, isyana
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne ilişkin açıklama yayınlayan Komünist Kadın Örgütü (KKÖ), "8 Mart'ta greve, sokağa, isyana" dedi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne ilişkin açıklama yayınlayan Komünist Kadın Örgütü (KKÖ), "8 Mart'ta greve, sokağa, isyana" dedi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin yazılı bir açıklama yapan Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) "İşçi, emekçi, ezilen dünya kadınlarının uluslararası mücadele günü 8 Mart yaklaşıyor. Biz kadınlar, hayatı durdurarak, evde, sokakta, atölyede, fabrikada, yaşamın, aşkın, sevginin, insanlığın üretildiği her yerde 'vardık, varız, varolacağız' demeye hazırlanıyoruz" dedi.
KKÖ açıklamasında şunları belirtti:
"Yalnız değiliz, kimsesiz değiliz. Dünyayı saran kadın grevi yangını, kadın isyanı, kadın dayanışması, umudumuzu ve mücadelemizi güçlendiriyor. İşçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların mücadelelerinin içinde ve önünde dövüşüyoruz, onlarla büyüyoruz. Dünyanın bütün sokaklarında, bütün evlerinde, milyonlarca atölye, fabrika ve işletmede üretmeye devam ediyoruz. Yaşamı emeğimizle, bedenimizle, aklımızla ve duygularımızla çoğaltıyor ve güzelleştiriyoruz.
Büyüyüp serpilen çocuklarda, toprağa ekilen tohumda, makinede, petrolde, kumaşta, ekmekte bizim alınterimiz var. Sakınmasız fedakarlıkta, sınırsız sevgide, yürekle birleşen akılda, çocukça merakta, nakış nakış güzellikte, bütün insanlık değerlerinin büyütülüp yüceltilmesinde, bizim emeğimiz var. Dünyanın bütün özgürlük mücadelelerinde kanımızı döküyor, canımızı veriyoruz.
Vardık, varız, var olacağız! Hem de yaşamın her alanında, her zerresinde, görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen payımız, katılımımızla varız. İşte bu yüzden, biz durursak hayat da durur. Bu 8 Mart'ta, kadınların yaşamdaki varlığını göstermek, haklarına ve hayatlarına, emeğine ve bedenine, ürettiklerine ve yarattıklarına sahip çıkmak için, kadın grevine yürüyoruz.
Mücadelemiz 8 Mart'ta başlamayacak, 8 Mart'ta da bitmeyecek. Erkek egemenliğine ve onun en azılı sözcüsü faşist şeflik rejimine karşı savaşmayı büyük bir cesaretle ve ısrarla sürdüreceğiz.
Biz kadınlar, Flormar işçileri olup, ekonomik krizin faturasını işçilere, emekçilere ödetmeye, kaymağını patronlara, sömürücülere yedirmeye çalışanlara meydan okuyor, krizin ağır sonuçlarına karşı mücadelenin en önünde yürüyoruz.
Leyla Güven olup, erkek egemen faşist şeflik rejiminin büyütmeye çalıştığı korku ve boyun eğme ortamına meydan okuyor, tecridin kaldırılması mücadelesinin en önünde yürüyoruz.
Kadriye Moroğlu Lisesi öğrencileri olup, tacizcileri liselerden kovmak için isyanı büyütüyor, cinsiyetçi eğitime karşı sokaklara çıkıyor, gençlik mücadelesinin öncüleri oluyoruz.
Mahallelerde ekmeğin, domatesin, sütün ve yoksul evlerimizin bütün ihtiyaçlarının tırmanan fiyatlarına karşı, kadın sesi ve rengiyle, oy istemeye gelmiş AKP'li faşistleri kovalıyoruz.
Belediye seçimlerinde, kayyumları Kürdistan'dan defetmeye hazırlanıyoruz.
Cinsel istismar yasasına, tecavüzün meşrulaştırılmasına, özsavunma eylemlerimizin ağır hapisle yanıtlanmasına, kadın katillerinin aklanmasına, kadın siyasi önderlerin tutsak edilmesine, devrimci kadınların katledilmesine karşı, dört bir yanda kadınların birleşik mücadelesini yükseltiyoruz.
Erkek egemen faşist şeflik rejimi, kadınların mücadelesinden, gücünden, birliğinden korkuyor. Arzuladığı, sinmiş, boyun eğmiş toplumu, kadının köleliği üzerine kurmak, biat eden nesilleri bu köle kadınlara yetiştirtmek istiyor. 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' sözünü her yerden silmeye, kazımaya çalışıyor. Kadını, erkekten farklı olduğuna, okullarda, sinemalarda, dansta, fabrikada, hayatta yerinin olmadığına ikna etmeye çalışıyor. 'Eşitlik' değil 'adalet' diye demagoji yapıyor. Erkek adaletini, tecavüzcülere ve kadın katillerine verdikleri ödül gibi cezalardan tanıyoruz. Bunlar, Özgecan'ın katillerinin temsilcileri. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi'nden başlayarak Özgecan isyanının bütün kazanımlarını kadınların ve tüm işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin bilincinden ve yüreğinden silmeye çalışmaları bundandır. Kadınlar Özgecan'ı, onlarsa katillerini yaşatmaya çalışıyorlar. Varsın, 'itaat et, rahat et' sözleriyle, köleliği yüceltsinler, kadını insan saymayan tutumlarıyla, insanlıktan çıkmışlıklarını gözler önüne sersinler.
Daha bir kaç hafta önce, Merve Demiral'ı taciz eden polisleri 'kahraman', tacize uğrayan Demiral'ı 'taciz edilmesi vacip' kadın ilan eden, tecavüzcü polisleri serbest bırakan burjuva zihniyete ve erkek yargıya; evde, sokakta, atölyede, fabrikada, kadına yönelik şiddeti, cinayeti, tacizi, tecavüzü tırmandırmaya devam eden erkek egemenliğine, ekonomik ve mali krizin en ağır yükünün çifte sömürü altındaki emekçi kadınlara ödetilmeye çalışılmasına, topuklu ayakkabı giyilmesini yasaklayan okul müdürlerine; Ayasofya'da dans edilmesini yasaklayan mahkemelere, yüksek sesle gülmeyi, bağıra bağıra ağlamayı edepsizlik sayan cahil, çapsız, cinsiyetçi profesörlere, atölyede tacize uğrayan işçi kadınlara 'böyle şeyler her yerde oluyor, boşverin', eşinden şiddet gören kadına 'eşler arasında olur böyle şeyler' diyen, gözaltına aldığı kadınlara 'böyle şeyler' yapan polislere, erkek egemen rejimin bu insanlıktan çıkmış güçlerine karşı Evlerde, sokaklarda, okullarda, fabrikalarda ve atölyelerde grev ve isyan bayrağını dalgalandıracağız. Sınıfsız, sınırsız, cinsiyetsiz toplum için, sosyalizm için, kadın devrimi ve kadın özgürlüğü için savaşımımızı, bu 8 Mart'ta daha da yükselteceğiz.
Biz kadınlar vardık, varız, var olacağız. Hayatın her alanında varlığımız, emeğimiz, aklımız, isteklerimiz, özlemlerimiz, renklerimiz ve güzelliğimizle varız. Biz durursak yaşam durur. Her gün yaşamak ve yaşatmak için, 8 Mart'ta yaşamı durduracağız!
8 Mart Kadın Grevine Katılalım! Bu onuru kuşanalım. Özgür bir dünya mücadelesinde kadın öncülüğünü güçlendirelim."