Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin tüm cezaevlerine yayıldığına dikkat çekti. Cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevlerine ilişkin de konuşan Koçyiğit, grevin şu an ki aşamasının bir uyarı olduğunu kaydetti.
HDP Milletvekili Koçyiğit, Türkiye'de faşizmin kurumsallaşmasının Türkiye halklarına ve Kürt sorunun demokratik çözümüne ve İmralı Cezaevi’ndeki uygulamalarına çok fazla etkisi olduğunu şu sözlerle anlattı: "Türkiye’de atmosferin değişmesiyle beraber, özellikle de AKP hükümetinin askeri vesayeti gerilettik diyerek devlete tam yerleşmesi ile birlikte yeni bir rejim kurulmaya başlandı.
AKP’nin devletleştiği, dinci bir rejime doğru Türkiye yol aldı. Bütün bu değişiklikler hem İmralı Cezaevinde Sayın Öcalan ile yürütülen görüşmelere, hem Kürt sorunundaki çözüme, hem de Türkiye toplumlarına direk ve dolaylı olarak etkileri oldu. Bu etkinin en görünür, en çarpık, en çarpıcı olduğu yer İmralı Cezaevidir."
İMRALI’DA ÖZEL KONSEPT
Koçyiğit, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın heyetle son görüşmesi olan 5 Nisan 2015’te bir tecrit ve savaş sürecinin başlayacağına dair paylaştığı öngörüyü hatırlatarak, şunları ekledi: "O süreçten sonra aile, heyet ve avukatların İmralı’ya gidemeyişine tanıklık ettik. Gördük ki, AKP rehine pozisyonunu devam ettiriyor. Bir cezaevi ve cezaevinde Türkiye'de Kürt sorunu bağlamında yeri tartışmasız, Kürt halkı açısından irademdir, denilen Sayın Öcalan'a dönük özel bir konsept yürütülüyor. Bugün AKP’nin savaş politikalarının, Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasının, güvenlikçi ekseninin en temel yansıyan yeri İmralı’daki tecrittir."
TECRİT, SAYIN ÖCALAN İLE SINIRLI DEĞİL
Tecridin sadece İmralı ile sınırlı kalmadığının da altını çizen Koçyiğit devamla şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Öcalan'a yönelik tecrit, sadece Sayın Öcalan ile sınırlı değildir. Mesele çok daha kapsamlı, bir rejim değişikliğinden, devletin tüm kodlarının tekçileşmesinden, ittihat-terakki zihniyetinin gittikçe yol almasından, faşizmin kurumsallaşmasından bahsediyoruz. Bunların göstergelerinden biri İmralı Cezaevi ise, diğeri tüm cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, tecrit, yargısız infaz, insanların kurşunlanması, sırf Kürt olduğu için insanların öldürülmesi, kadına şiddetin artması, örgütlenme hakkının elinden alınmasıdır.
Bunların her biri birbirine bağlı. Türkiye’nin gittikçe otoriteleşen, gittikçe demokrasiden uzaklaşan yeni başkanlık rejimi, yeni tek adam rejimi ile bire bir ilgisi vardır. İmralı’daki tecridi çözmek, yaklaşımı değiştirmek Türkiye’de tüm sorunların çözümüne dönük bir aklında açığa çıkması demektir. İmralı deyim yerindeyse, Türkiye’deki sorunların ortasında duruyor, bu ülkede eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış, ekmek kim ne istiyorsa, İmralı sorununu görmeden, tecridi görmeden, Kürt halkına yönelik uygulamaları görmeden hiçbir şeyin gerçekçi olmayacağını, hiçbir adımın kalıcı olmayacağını, insanların yaşam hakkının askıda olduğunu ifade etmek gerekiyor.”
AÇLIK GREVİ UYARIDIR
27 Kasım’da cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerinin mutlak tecridi kırmak ve artan hak ihlalleri sebebiyle başladığını vurgulayan Koçyiğit, her mahpusa tecrit uygulandığını şu sözlerle aktardı:
"Açlık grevinin birçok nedeni var, tecrit bunlardan biri. Pandemi gerekçesiyle görüşlerin yasaklanması, kapalı görüşlere kişilerin sınırlandırılması, en temel en insani haklarına ulaşamamaları da bu açlık grevinin gerekçesidir.
Bu açlık grevi Türkiye kamuoyu açısından bir uyarı olarak ele alınmalıdır. Fakat şunu biliyoruz ki, 5 günlük bir açlık hem mevcut cezaevleri konusunda, hem de mevcut pandemi koşullarında hiç beklemediğiniz oranda büyük riskler içeriyor. 5 gün boyunca beslenememek vücut direncinin düşmesi demek. Bunlarla birlikte cezaevleri koşullarında açlık grevinin başlaması, hijyenden uzak, insani koşullardan uzak, yeterli sağlık ekiplerinin olmadığı bir cezaevi gerçekliğinde çok büyük sorunlar çıkacağını, çok büyük hak kayıpları yaratacağını görmek gerekiyor."
TEDBİR ALINMALI
Hükümetin çok hızlı bir şekilde açlık grevlerine yönelik tedbir alması gerektiğinin altını çizen Koçyiğit, grevin süresize dönüşmeden adım atılması gerektiğini belirtti. HDP’li Koçyiğit bu konuda ise son olarak şu çağrılarda bulundu:
"Mevcut koşullarda açlık grevinin derinleşmesi ve süresize dönüşme riskine karşı çok hızlı bir şekilde tedbir alınması, taleplerin karşılanması gerekiyor. Bu anlamda bir duyarsızlık olduğunu, sağlıklı bir yaklaşım olmuyor. Artık mesele bir infiale dönüştüğünde, artık toplumsal bir infial riski olduğunda bir adım atılıyor.
İnsanların sağlık, yaşam gibi hakları zaten riske girmiş oluyor. Her bir açlık grevcisi açısından geriye döndürülemez sonuçları olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu durum hükümete bazı sorumluluklar yüklüyor, ama asıl sorumlular biziz. Asıl çağrı toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerinedir. Hükümet adım atmıyor gibi bir yerden değil, hükümete adım attıracak bir toplumsal muhalefeti dışarıdan örgütlememiz ve o sesi dışarıya taşırarak, deyim yerindeyse o yükü cezaevindeki arkadaşlardan omzundan alıp bizlerin yüklenmesi gerekiyor.
Bu çağrının bir yönü hükümete olmakla birlikte, daha çok bize dönük çağrı olduğunu söylemek gerek. Kimin elinden ne geliyorsa, henüz grevler dönüşümlüyken, henüz 5 gün ile sınırlıyken diğer açlık grevlerinde yapamadığımızı yapmamız gerekiyor. Her bir gün çok önemli, 5 günlük grev Covid’le birleştiği zaman ölümcül sonuçları olabilir."