Öcalan: Kadının özgürlüğü vatanın özgürlüğünden daha değerli...-Ali Barış Kurt

Kadının 'Xweda'sı gerekir. 'Xweda' kendi kendini doğurmadır. Özgür kadın bir güneş gibi doğar. 'Jin', 'jiyan' kelimeleri çok anlamlıdır. Kadınlar kudretli, özgür ve karar sahibi olmalı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kadın meselesine aidiyet, emek ve umudu; devlet ile halkların liderliği nezdinde bir ilki temsil ediyor. Sadece Ortadoğu'yu baz almakla da sınırlı kalmadan, Öcalan'ın, aynı zamanda dünyada kadının öncü rolüne ilişkin ciddi tezleri ortaya koyan ve koruyan; bunlarla devasa kazanımların önünü açan lider olduğu söylenebilir. 

Öcalan'ın HDP/BDP heyetleriyle İmralı'da yaptığı görüşmeler, Mezopotamya Yayınevi tarafından kitaplaştırıldı. Kitapta, Öcalan'ın kadına dair çözümlemelerini sürdürdüğü ve tüm görüşmelerde kadın meselesine ayrıca değindiği görülüyor.

'AİLE ÖZGÜRLEŞTİRİLMELİ, DEMOKRATİKLEŞTİRİLMELİ'

Öcalan, 23 Şubat 2013'teki toplantıda, Pervin Buldan'a şöyle hitap ediyor:

"Annesin. Acıların var. Fakat anaç olanla aşk yaşanmaz. Kadını özgür olmayan bir halkın özgür olma şansı yoktur. (...) Sen özgürleşmelisin. Siyaset aşkla, halkı severek yapılır. Osman kadın için halkını sattı; ben on yıl savaştım. Şoförüm, Kesire'yi kastederek 'Bunu dört ata bağlayıp dört parçaya ayırmak lazım' dedi. Kesire kaçtığı gün kurtuldum. Yeniden doğdum. Geleneksel Kürt erkeği ne yapardı? Öldürürdü."

Öcalan, aynı günkü toplantıda, Sırrı Süreyya Önder'e dönerek, Önder'in bir röportajdaki "Beni evin malı yapmak istiyordu. Ben mal değilim" sözüne atıfta bulunup, bu tanımı desteklediğini belirtiyor. Parantez açmak gerekirse; Öcalan, başka bir görüşmede Önder'e şu tavsiyeyi de yapıyor: "Senin 'ev malı' analizin benim de analizimdir. Ama aşka da açık olmalısın. Özgürleştirmesi şartıyla. Aile ve evliliğe katı direncin doğru değildir. Demokratikleştirerek bunu aşabilirsin."

Öcalan, toplantıda Sakine Cansız'ın mücadeleci yaşamını da örnek gösteriyor.

Büyük kadın kahramanların olduğunu ve yaşamın kutsallığını önemsediğini söyleyen Öcalan, "Kölelikten vazgeçilmelidir. Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır" diyor.

ÖZGÜR BASINA ELEŞTİRİ

Öcalan, Kürt basınını takip ettiğine de dikkati çekerek, şu eleştiriyi yapıyor: "Özgür Gündem okuyorum. Kadın sayfasını da okuyorum. Ama sürekli katliamlar ve ölümlerden bahsediyorlar. Oysa özgürlükler de işlenebilir."

'HER SÖZÜMÜ TABU OLARAK GÖRMEYİN'

Öcalan, 18 Mart 2013'teki toplantıda da kadınlara şu mesajları veriyor:

"Kadınlar özgürleşmelidir. Köleliğe göz diken kadınları hiç sevmem. Ortadoğu'da kadın yükselmek zorundadır.

Kadın evin içinde olunca köleleşiyor. Kadına biçim vermeyi ahlaksızlık sayıyorum. 

Kadının 'Xweda'sı gerekir. 'Xweda' kendi kendini doğurmadır. Özgür kadın bir güneş gibi doğar. 'Jin', 'jiyan' kelimeleri çok anlamlıdır. Kadınlar kudretli, özgür ve karar sahibi olmalı. 

Kadınlar bana müthiş bağlılar. Bu kadar bağlı olmayın. (...) Benim her söylediğimi bir tabu olarak görmeyin. Öz kararları olan kadınlar yetiştirin. Kadınların özgür yaşam evleri, binaları olmalı. Yaşamı kararlaştıracağınız mekanlar olmalı. Mali fon almanız lazım. Çalışmalarınızın temeline özgür kadın arayışını alın."

Öcalan, İmralı'da 3 Nisan 2013'te yapılan toplantıda da kadın meselesini gündeme getiriyor. 

Öcalan, kadını hedefleyen 'korkunç kültür'ü "Ya benimsin ya kara toprağın", "Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etme" örnekleri üzerinden veriyor ve kadın çalışmalarının önemine işaret ediyor.

'ERKEKLERE GÜVENMEYİN!'

Öcalan'ın kadınlara bu toplantıdaki mesajları da şöyle:

"Erkeklere güvenmeyin. Erkeklerin kadından anladıkları 'al birini kaç'tır.  Aile yok olsun, demiyorum. 'Erkeği Öldürmek' kitabımda iyi anlaşılır. 'Sonsuz boşanma ' lafımı yanlış anlamayın. (...) Hz. Ayşe'nin 'Allah'ım, beni kadın değil, bir taş olarak yaratsaydın' sözü çok önemlidir. Erkek dogmatiğini yıkın. 

İşsiz kadınlara öncülük edin. Kadınlar güzel yaşayacak çocuklar doğursunlar. Mesele çocuk doğurmak değil, o çocuğu yetiştirmektir. Erkekler kendilerini tanrısallaştırıyor. Sizler de kadınlığınıza güvenin. Kadınlar daha çalışkanlar ve daha az yalan söylerler. Kadınların yaşamsal çekici yönleri vardır."

'VAHŞİ ERKEKLERİ DÜZELTECEKSİNİZ'

İmralı'da Öcalan ile BDP/HDP heyetlerinin tüm görüşmelerinde kadın meselesine ayrıca temas ediliyor.

Öcalan, yine bu görüşmelerin birinde, "Kadın için sözümüz bitmedi" diyerek, şunları ifade ediyor: "Kadınsız yaşam olmaz ama mevcut kadınla da yaşanmaz tezimi koruyorum. Kadın kendisini beş bin yıllık kölelikten arındırabilir. Erkek faşizminin kapısını araladım. Gılgameş'i okuyun, güzel şiirler var. Bütün yaşamı sosyal ve estetik olarak siz belirleyeceksiniz. 'Kim beni alacak' diyor, parası olan erkeğe gidiyorsunuz. Bu korkunç ölümcül bir hastalıktır. Ekonomik yaşamı, sosyal yaşamı, estetik yaşamı siz inşa edecek ve böylelikle vahşi erkekleri düzelteceksiniz."

Öcalan, sonraki görüşmelerde de özgürlük ve eşitliğin kadın meselesiyle sağlanacağı tespitini yapıyor. "Bizim devrimimiz aynı zamanda kadın devrimidir" diyen Öcalan, tepkisini de şöyle dile getiriyor: "Kadınlar işsizlik yüzünden başka yerlere gidiyorlar. Kendinizi yeniden yaratacaksınız. Kadın özgür ve cesur olmalı. Kadın yaşamdışı bırakılmış. Kadını ezersen, kuluçka makinasıymış gibi ezersen egemen olursun tabii. Neolitik toplumun bir yansımasıdır. Kadını bu duruma getiren erkek aşağılıktır."

'KADIN TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM ARACIDIR'

Öcalan, 24 Haziran 2013'teki görüşmede de Pervin Buldan'a şunları aktarıyor: "Çok sayıda kadın kadronuz var. Kadın meclisleriniz var. Birçok çalışmaya el atın. Kadınlar erkek egemen zihniyetiyle uzaklaştırıldı. Kadrolarınız yeterli. Birikiminiz de var. Kadın toplumda yerini bulmalı. Kadın bir toplumsal dönüşüm aracıdır."

Yine görüşmelerin birinde Öcalan, kadın sorununun sınıfsal, kültürel ve ekonomik olduğuna vurgu yaparken, kadınların ekonomik komünler oluşturmasını öneriyor.

Öcalan, Pervin Buldan'a Nefertiti'nin yaşam öyküsünü okumasını salık verirken, kadına bakış açısını şu sözlerle de özetliyor: "Ben kadına incik boncuk dağıtamam. Kadına 'cadı' olarak da bakamam. Türban takmakla, modaya bakmakla da 'iyi kadın' olunmaz. Çalışarak, gelişerek ve özgürleşerek olur."

'VATANIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN DAHA DEĞERLİ'

Kadın özgürlüğüne bağlılığını Öcalan, "Benim için bir kadının özgürlüğü, vatanın özgürlüğünden daha değerlidir" diye açıklarken, eşbaşkanlık modelinin önemine ise şöyle atıfta bulunuyor: "Kadın kotası yanlış kavranıyor. Burjuva kapitalistleri gibi ifade ediliyor. Biz eşbaşkanlık sistemini getiriyoruz. Artık kota anlamsızdır. Çünkü tam eşitliği sağlamış oluyoruz. Eşbaşkanlık hızlaya hayata geçirilmeli. Eşbaşkanlık kadın ve erkek özgürlüğünü muazzam çözen bir şey. Başbakan bile bunu yasallaştırdı. (Sırrı Süreyya Önder'e dönüp gülerek) Sayın Süreyya, siz bunu televizyonda çok iyi anlattınız. Onlar 'eşbaşkan' deyince başka bir erkek aramaya başlıyorlar!"

'KÖLE OLARAK BAKILAMAZ'

Öcalan, kendi yaşamından da anekdotlar anlattığı sırada, kadını yok ederek erkeğin varlığını korumayacağına işaret ediyor: "Ben kadını öldürerek erkekliğimi kazanacağıma inanmadım. Kadına, kadın ilişkisine köle olarak baktın mı, bitersin..."

Ulusal Kongre meselesinin gündeme geldiği 11 Ocak 2014'teki toplantıda ise, Pervin Buldan bazı aktarımlarda bulunuyor. Mesut Barzani'nin eşbaşkanlığı kabul etmediği, kendisinin iki yıl kongreye başkanlık yapması gerektiği yönündeki eğilimi aktarıldığında ise Öcalan "Kadın özgürlüğü bizim için ilkeseldir" karşılığını veriyor. 

'KAPİTALİZMLE YAPAMAZSIN...'

Öcalan, 8 Şubat 2014'teki toplantıda ise yine heyetin tek kadın üyesi Pervin Buldan üzerinden şu önerilerde bulunuyor:

"Aşiret kadını olmayın. O kişiliği, kültürü dönüştürün. İlk kadın şekillenmesini inceleyebilirsin. Dokuz bin yılda dokuz katmanlı kadın incelemesi ile kendi kişisel tarihini karşılaştırmalı olarak ele alabilirsin. Moderniteye geçiş böyle olur. Kapitalizmle yapamazsın."

Öcalan, 8 Şubat 2014 ve sonraki bir toplantıda da sözü kadın cinayetleri ve çocuk evliliklerine getiriyor:

"Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Bu ölümler savaştan daha beterdir. Babam, 'Beni bu kadının elinden kurtar', anam da 'Beni bu adamın elinden kurtar' diyordu. Hayret ediyordum. Bu aile çökmüş, diyordum. Ben de 'Apo, kaç kendini kurtar' dedim.

Çocuk gelinler meselesi çok acı bir şey. (...) Kandil'deki kızları eğitiyoruz; hem ayaklarını hem de beyinlerini güçlendiriyoruz. İradelerini açıyoruz. Kadını özgürleştirmeyen devrim, devrim değildir. Kadını örgütlemeyen örgüt, örgüt değildir.

(...)

Her gün kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz. Kadın bu kadar alçakça öldürülmez, bu ülkenin vatandaşı bunu kabul edemez. Kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız."

KAYSERİ'DEKİ BİR CİNAYETİ ÖRNEK VERİYOR

Öcalan, Kayseri'de işlenen bir cinayet haberini izlediğini vurguladığında ise öfke ve hüznünü masanın etrafındakilerle şöyle paylaşıyor: "Kayseri'de bir cinayet işlendi. Bir adam ailesini katletti. En son yedi yaşındaki çocuğunu balkondan atacağı zaman çocuk, 'Baba, beni atmazsın değil mi' diye korkuyla babasına yalvarmış. Bunu dinlediğim zaman o kadar ürperdim ki... Hayatımda, diyebilirim ki hiçbir şey beni bu kadar etkilemedi. Hayatım boyunca o çocuğun sözünü unutmayacağım. Bunun romanı yazılmadan, filmi çekilmeden Türkiye'ye dair hiçbir şey yapılamaz. Bu, o kadar önemli ve bütün sorunları kendinde barındıran bir olaydır. Türkiye bu çocuğun sözüyle bir deprem gibi sarsılmalıydı ve o çocuğun sözü çözümlenmelidir. İşte kadın katliamları da aynıdır..."

'KIYAFET DAYATMASI YANLIŞ'

Demokratik İslam Kongresi'nin konuşulduğu 26 Nisan 2014'teki toplantıda da Öcalan, "Kıyafet özgürlüğü esas alınmalıdır. Devletin de, erkeğin de kıyafet dayatması yanlıştır. Bunun İslam ile alakası yoktur" eleştirisini yöneltiyor. 

Öcalan, kadın meselesi için "Kürt sorunu ve bütün toplumsal sorunların kökeni" derken, sistemin kadına magazinel yaklaştığına dikkati çekiyor: 

"Süper güzeller, sarışınlar gibi magazinel yaklaşımı görünce dehşete düşüyorum!

Cinsiyetçilik kavramı korkunçtur. Cinsiyetçilik mülkiyete, iktidara giden yolu açar."

Erkeğin kadına yaklaşımını ele almayı sürdüren Öcalan, şu mesajı veriyor: 

"Bir erkeğin gücü bir kadın karşısında gösterdiği duyarlılığın etik ve estetik çözümlemesi ile ilgilidir. Sen bir kadınla yaşamayı bilmezsen devrim yapamazsın, belediyecilik bile yapamazsın. (...) Çözüm vardır. Nietzsche ve Goethe'nin kadın aşkını okuyabilirsiniz.

(...)

Enginleri, karanlıkları aydınlatmak, uçurumları aşmak için aşk olmalı. Kültürel emperyalizm de bunu yapıyor. İşte o filmlerde, sinemada hep aynı şey var. Ben 'ajan sinema' diyorum. Bireyi komünaliteye, toplumculuğa düşman hale getirme durumu var. Kültürel imha en az askeri gladio kadar tehlikelidir."

'MEVCUT DÜZEN KIZ ÇOCUĞUNU BİTİRİR'

Kadın meselesi, 26 Haziran 2014'teki toplantıda, Sırrı Süreyya Önder'in kızının nişanlanması vesilesiyle bir daha konu oluyor. "Her evlilik köleliği de getirebilir" uyarısında bulunan Öcalan, Önder'e hitaben şunları belirtiyor: 

"Önemli olan özgür yaşamdır. Erkeğin köleliğine girmek tehlikelidir. Kızınızın erkeği çözümleyerek özgür bir yaşama girmesi önemlidir. Mevcut düzen kız çocuğunu bitirir, öldürür. Çünkü piyasa erkeği kadınla yaşamayı bilmez; hem çaresizdir hem de erkek erkten gelir, güç dayatmasına gidebilir. Sizin bu konuda sağlam bir düşünce sistematiğiniz var, yardımcı olmanız gerekir.

(...) 

Hegel'in meşhur bir çözümlemesi var. Hegel, doğanın bir oyunundan bahseder. 'Canlılar bir yavruları olduğunda ölüme karşı kendini koruma yoluna gidiyor, canlıların üremesi ölüme bir meydan okumadır' diyor. Yani üreme ölüm korkusuna karşı bir tepkidir. Bu doğa kanununu evrenin oluşumunda da görebilirsiniz. Büyük soğuk karanlığa karşı galaksilerin, güneşin, yıldızların oluşumu, ışınların saçımı vb. bana göre karanlığa bir yanıttır. İnsanda bu farklı bir şeye bürünür. İnsanlar çoğalarak kendilerini güvenceye aldıklarını sanırlar. Bu bir savunma reaksiyonudur, fakat en geri biyolojik cevaptır.

'BİYOLOJİK ÜREME ÖNEMSİZ'

(...) 

Almanlar sosyal, siyasal, ekonomik güçlenmeyle biyolojik zayıflığı kapatırlar. Alman erkeği ve kadını çok güçlüdür. Ama onlardaki çocuk sayısı öyle bizdeki gibi kontrolsüz değildir. Kürtler için de kaba bir biyolojik üreme değil; ideolojik, siyasal, toplumsal üreme önemlidir. PKK'de yaptığımız da budur. Kandil ideolojik, siyasal, örgütsel üreme merkezidir. Kürtlerin de bu temelde yaşamı esas almaları önemlidir. Bizim dışımızdaki Kürtlerde bu durum yoktur. Barzani ve Talabani ise biyolojik üremeyi esas alır. Bizim farkımız buradadır. (...) Kontrolsüz çoğalma doğayı ve evreni bitirir. Erkek ve kadın sosyal, ekonomik ve kültürel olarak kendini çoğaltarak yaşamalıdır. Kürtlerde bu bakışı oturtmayı önemsiyorum. Mühim olan yaşamı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak büyütme olmalıdır. İşte bunu yapmayan ırgatların, tarım işçilerinin durumunu görüyorsunuz; çocuklarının durumu hazindir."

'KADINI ÖLDÜRME VE ONA KÜFRETME HAKKIMIZ YOK'

Öcalan, kadın örgütlenmesine dair bir diyalog sırasında ise kadınlara, "Kendi kendinizin olacaksınız. Kültürümüzde kadına 'mutlak mülk' anlayışıyla yaklaşılıyor. Bu tutumdan nefret ediyorum. PAJK bütün bu sorunlara cevap olmak zorunda" diye sesleniyor.

"Hiçbir kadını öldürme ve kadınlara küfretme hakkımız yoktur" diyerek erkekleri uyarmaya devam eden Öcalan, bir kez daha kadınlar üzerinde vuku bulan cinayet ve teslimiyet hamlesine öfkeleniyor:

"Eline bıçağı alıp istemediği ya da beğenmediği kadını öldürüyor ya da tecavüz ediyorlar. Kapitalist sistemde her erkek, her koca tecavüzcüdür! Kadın kocasının eşi, babasının kızı değil; kendisinin olacak. 'Kadını alma', 'kızını verme' vb. terminolojisini asla kabul edemeyiz. 'Kadın etiği' dediğim şey işte kadının karar verme gücüdür.

(...)

21. yüzyılın ideolojisi kadın özgürlüğüdür. Tek kurtuluş özgürlüktür. Urfa'da köy savaşçılığını, namus savaşçılığını çocukluğumda yırtıp attım. O dönem birbirimizi öldürmemiz gereken ailenin çocuklarıyla ilişki kurdum."

'CESUR OLUN!'

Kadın sorunu ve çözümünü tüm toplumsal meselelerin kökeni sayan Öcalan, 2015'in ikinci toplantısında da bu yönlü uyarılarını sürdürdü:

"Tüm müzakerele çalışmamızın özü, çiçeği kadın çalışmasıdır. Kültürel, sosyolojik bir meseledir. (...) Kadın konusunda korkunç şeyler oluyor. Altmış yaşında adam utanmadan beşinci kızı kuma alıyor. Çıldırıyorum! Ben sizin düşünmediğiniz kadar sizi seviyorum. Ama siz de cesur olun, gelişin. Akademiniz var. İyi çalışıyorlar, memnunum. Umutluyum."

Öcalan, görüşmelerin hepsinde selam yolladığı kadın gerillaların ayrı alanları olmasından memnuniyet duyarak, "Çok iyi, çok iyi" tepkisini veriyor.