TJK-E: Dünyanın kadın kalbi Kürdistan'da atıyor!

TJK-E, kadınların bir yıl boyunca susmadığını ve dünyanın her yerinde başkaldırdığını vurgulayarak, "Bugün kadınların kalbi Kürdistan'da atıyor" dedi, açlık grevlerini sahiplenmeye çağırdı.

TJK-E Koordinasyonu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.

"Kadınların 2018 yılı boyunca devam eden ve 2019 yılına devrettiği isyan dalgası devam ediyor. Biz kadınlar hayatlarımıza sahip çıkmaktan, dünyayı ve içinde bulunduğumuz haksız ve cinsiyetçi sistemi değiştirme kararlılığımızdan asla vazgeçmediğimizi bir kez daha gösterdik" diye başlayan açıklamada, bu yıl da 8 Mart'ın 'Kadın direnişi özgürleştirir' şiarıyla karşılanacağına dikkat çekildi. 

"Özgürleşmek isteyen kadınlar olarak her zamankinden daha fazla tecrübeye, birikime, mücadele araçlarına ve ortaklaşma zeminine sahibiz" denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

'KADINLAR DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE SUSMADI'

"Dünyanın her tarafında biz kadınlar eşitsizliğe, haksızlığa, adaletsizliğe, milliyetçiliğe, ırkçılığa ve her türlü şiddete karşı öfkemizi sokaklara taşıdık. Erkek egemenliğine ve bu egemenliğin doğurduğu her türlü kırıma ve çöküşe karşı 'biz de varız ve bu dünyayı değiştirecek güçteyiz' diyerek başkaldırımızı direniş ve mücadele ile örgütledik. Sesimize ses kattık, susmadık, susmuyoruz. Kapitalist sistemin biz kadınların yüzyıllardır çok ağır bedellerle elde ettiğimiz haklarımıza yeniden saldırması ve pazarlık konusu yapılması karşısında 'bu daha başlangıç, son sözü biz söyleyeceğiz' diyerek sokakları doldurduk, erkek egemen sisteme bir kez daha öfkemizi haykırdık.  

Bu isyanımız yeri geldi Hindistan’da kadınların tapınaklara girişini yasaklayan gerici, dinci uygulamalara karşı 620 kilometre boyunca dünyanın en uzun kadın zincirini oluşturan Hindistanlı kadınların direnişine dönüştü. Bu başkaldırı Bangladeş'te kadın sömürüsüne karşı hayatı felç etmeye çağıran milyonlarca kadının duruşu oldu. Fransa’dan Sarı Yelekli kadınlar her türlü cinsiyetçi politikaya, eşitsizliğe karşı sokaklara döküldü, her türlü ötekileştirici politikaya 'hayır' diye haykırdılar. Norveç ve İspanya’da kadın haklarına dönük saldırılar karşısında 'Eşitlikte bir adım bile geriye gidilemez' diğerek sokakalara dökülen on binlerce kadın, İskoçya’da 'eşit ücret' mücadelesini veren binlerce kadın belediye çalışanı, Donald Trump’ın cinsiyetçi politikalarına karşı sokaklara dökülen milyonların kadın yürüyüşüne tanıklık ettik. Ekvador’da, Meksika'da ve Latin Amerika ülkelerinin birçoğunda 'bir kadın daha eksilmeyeceğiz, hayatı istiyoruz' diyerek sokaklara dökülen milyonlarca kadın. Belçika, İsviçre, Almanya, İtalya, Şili, Peru, Portekiz, Myanmar, Arjantin ve başka ülkelerden 8 Mart için yapılan kitlesel feminist grev çağrıları. 

Ortadoğu’da da kadınlar susmadı. İran’da yüz binlerce kadın başörtülerini atarak 'bedenimiz ve hayatımız bizimdir, biz karar alırız' diyerek İran cinsiyetçi rejimine karşı başkaldırdı. Suudi Arabistan dini gericiliğine karşı kadınlar tüm işkencelere rağmen geri adım atmadı ve mücadele etti. Afganistan susmadı. Türkiye’de binlerce kadın tüm faşizan uygulamalara karşı durmadı. Türkiye'deki temel muhalif güç oldu, eylemleriyle sokakları mora boyadı. Dünyanın her tarafında biz kadınlar olarak birbirimizden güç aldık. Adım adım hayatlarımızı değiştirirken yine her zamanki gibi kendimize özgü var olma biçimlerimizle, birbirimize selam gönderdik. Renkliydik, farklıydık. Ama hissedişlerimiz, bu hayattan beklentilerimiz aynıydı. Ve bütün bunlar bir kez daha tüm dünyaya gösterdi ki 21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak!

'KADIN KALBİ BUGÜN KÜRDİSTAN'DA ATIYOR!'

Dünyanın kadın kalbi bugün Kürdistan’da atmakta. Yıllara varan mücadele deneyimiyle Kürdistan kadın hareketi, kadın ve toplum özgürlüğü adına ilham verici bir deneyimin sahibi oldu. Küresel kadın mücadelesine Ortadoğu’dan güçlü bir direniş gücü açığa çıkardı. Kürt kadınları bu direniş geleneği ile dünyayı değiştirme gücünde ve kararlılığında olduğunu bir kez daha gösterdi. Rojava deneyimi tüm dünya için kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir yaşam için umut oldu.  'Kadınlar örgütlenirse dünya değişir' söylemini bir ütopya olmaktan çıkararak,  gerçekleşebilir bir özgürlük projesi olduğunu gösterdi. Çünkü özgürlük dokunabileceğimiz kadar hayatın içindeydi. Ve Kürt kadınları bu gerçeğe dokunarak kalmadı, onu yaşamın merkezine oturttular. 

Özgürlük örgütlülükten ve mücadeleden geçiyordu. Kürt kadın hareketi bunu toplumsallaştırarak toplumsal cinsiyet eşitliğini dokunur, yaşanır, gerçekleşebilir hale getirdi. Dünya emperyalizminin ve bölgesel gericiliğinin bileşkesi olan DAİŞ’e karşı başarının sırrı buradaydı. Özgürlük bizdeydi ve mücadeleyle, örgütlenerek başarılabilirdi. Erkek egemenliği baki değil, yıkılabilirdi. Binlerce kadın kendi öncülleri gibi hayatlarını ortaya koyarak yeni yaşamı inşa ettiler. İlk kadın analarımızdan, cadılara kadar, Hipatya gibi adı bilinmeyen binlerce kadın filozoftan, Rosa Lüksemburglara kadar, Emma Goldman'lardan Sakine Cansız'lara, Zilanlar'dan, Beritanlar'dan, İvana Hoffman'lara kadar milyonlarca kadının direniş çizgisiyle bugünlere geldik. Ve bu tarihsel özgürlük serüveni hızından bir şey kaybetmeden şimdilerde milyonlarca kadının yüreğine yol göstermeye devam ediyor.  

'LEYLA GÜVEN BEDENİNDE BİR YAŞAM KURUYOR!'

Ve bir kadın daha... Leyla Güven... Bedenini daha özgür bir yaşam için ortaya koyan direnişin sembolü olan, kendi beninde yeni yaşamı kuran bir kadın... Leyla Güven faşizme karşı, halkların ve tüm kadınların, toplumların hayatının tecride alınmasına dur diyor. Cezaaevine dönüşen bir ülkenin karanlığına karşı sesini yükseltiyor. Kürt kadınlarının ve halkların Önderi olan Önder APO'nun üzerindeki mutlak tecride karşı, kadınların direniş ve mücadelesini büyüyor. Yani kadınlar Önder APO'nun özgür koşullarda siyaset yapabilmesi için kadınca bir müdahaleyle kendi eylemsel, özgürleştirici iradesini ortaya koydu.  

Leyla Güven ve açlık grevinde olan tüm yoldaşlar bize özgürlüğü haykırıyorlar. 'Kadın direnişi özgürleştirir' diyorlar. Bu haykırış egemen sisteme karşı bir başkaldırıdır. Bu bir direniş, bir özgürlük çağrısıdır. Bugün Türkiye’de zindanlarda binlerce tutsak tekçi, ırkçı ve faşist Türk devletine, AKP-MHP faşizmine karşı bedenlerini açlık grevine yatırdılar. Kadınlar öncülüğünde gelişen bu direniş, egemenleri sarsmaya başladı. Çünkü bu yürüyüş özgürlüğe kilitlenen kadınların yürüyüşü… Bu kıvılcımın alevleri her gün biraz daha yükseliyor. Yaşamın her alanını mücadeleye ve direnişe çeviren biz kadınların egemen sisteme karşı başkaldırıları daha da radikal bir düzey alıyor.  Bizler yaşamı yeniden örüyoruz, tarihi yeniden yazıyoruz.  Adımız Sakine, Beritan, Taybet Ana, Cumartesi Anneleri… Adımız bugün direnişleriyle özgür bir yaşama öncülük eden Leyla Güven, Gülistan Çiya İke, Nurgül Başaran, Dilek Öcalan, Hacer Yusuf, Nesrin Akgül, Kibriye Evren, Sebahat Tuncel, Fadime Tok, Selma Irmak ve açlık grevlerinde yer alan yüzlerce direnişçi.

Kürt kadınları olarak diyoruz ki direniş ve mücadeleyi Leyla Güven şahsında hep birlikte büyütelim. Sesimize, seslerimize, ses katalım. Deneyimlerimizi dünya kadınları ile birlikte daha iradeli, kararlı kılalım. Dayanışma içerisinde özgürlük ve mücadele saflarımızı daha da sıklaştıralım.  Ve diyoruz ki kadın konfederalizmini, kadın enternasyonalizmini yaratmak imkansız değildir. Bilakis dünyanın her tarafında ayaklanan kadın gerçekliği fili olarak kadın konfederalizminin gerçekleştiğini göstermektedir. Bu enerji örgütlülükle buluştuğunda hiçbir ataerkil güç kadın örgütlülüğü karşısında duramayacaktır. Bu yıl dünya kadın hareketinin emek sömürüsüne karşı aldığı grev kararı emek sömürüsüne en büyük cevap olacaktır. Biz Avrupa Kürt kadın Hareketi olarak Avrupa’nın birçok merkezinde gerçekleşecek olan kadın grevlerini selamlıyor ve en üst düzeyde bu grevlere katılacağımızı belirtiyoruz. 

Yine 19 Kasım 2018’de başlatmış olduğumuz 'Kadına Karşı şiddet politiktir! O sen de olabilirdin!' Kampanyası kapsamında şiddete, baskıya, tacize, tecavüze, istismara ve kadına dönük her türlü şiddete karşı mücadeleyi bilinçlenme, örgütlenme ve öz savunma temelinde yürüttüğümüz çalışmaları büyüterek, demokratik ve özgür bir yaşamın inşasını gerçekleştireceğiz. 

'AÇLIK GREVİNDEKİLERİN SESİ OLALIM'

Tüm kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde açlık grevleri direnişi etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz. 8 Mart’ta sokaklar bizim. Meydanları kadın rengiyle donatalım… Açlık grevindeki yoldaşlarımızın sesi olalım. Bu temelde herkesi bu onurlu mücadelede yer almaya çağırırken, mücadele kadınları birleştirir, özgürleştirir ve kadınların direnişi dünyayı özgürleştirir diyoruz. "