UCM, REPAK’ın başvurusunu işleme koydu

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kürt Kadın İlişkiler Merkezi REPAK’ın Kürdistan’da işlenen savaş suçlarına karşı harekete geçmesi için yaptığı başvuruya resmi yanıt verdi. Mahkeme, REPAK’ın başvurusunu işleme koyduğunu bildirdi.

Merkezi Hewlêr’de bulunan Kürt Kadın İlişkiler Merkezi, Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM) Başkanı Silvia Alejandra Fernández de Gurmendi’ye mektup yazarak Türk devleti ve AKP hükümeti tarafından Kürdistan’da işlenen savaş suçlarına karşı harekete geçmelerini istemişti. REPAK, Arjantinli olan UCM Başkanı’na kendi ülkesinde faşist darbeci dikta rejimi tarafından benzer suçlar işlendiğini hatırlatarak, görevini yerine getirmesini talep etmişti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılık Bürosu tarafından gönderilen resmi yazıda, REPAK’ın mektubunun kendilerine ulaştığı bildiriliyor. UCM’nin Roma Statüsü doğrultusunda mektubu dikkate alıp işleme koyacağı kaydedilirken, alınacak kararın gerekçesiyle birlikte REPAK’a iletileceğini ifade edildi. Savcılık Bürosu, bunun bir soruşturmanın açıldığı veya açılacağı anlamına gelmediğini de sözlerine ekledi.

Kürt Kadın İlişkiler Merkezi REPAK, Arjantinli olan UCM Başkanı Silvia Alejandra Fernández de Gurmendi’ye hitaben şu mektubu kaleme almıştı:

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı

Yargıç Silvia Alejandra Fernández de Gurmendi’ye

Sayın Yargıç,

Ülkemiz Kürdistan’ın kuzeyinde fiilen yoğun bir iç savaş yaşanmaktadır. Türk hükümeti bu savaşı ‘terörle mücadele’ olarak isimlendirip meşrulaştırmaya çalışsa da, yaşanan açık bir devlet terörüdür. Türk hükümeti Kürt halkına ve onun özgürlük hareketine karşı resmen savaş ilan etmiştir. Bu çerçevede Temmuz 2015’ten bu yana, öz yönetim ilan eden Kürt ilçelerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarında, aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu - 7 Şubat’ta açıklanan Cizre katliamında katledilenler hariç - toplam 350 kişi katledildi. Abluka altındaki bu şehirler insansızlaştırılıp, halk göçe zorlanırken, yaşam alanları ise tamamen yok edilmiş durumda. Cizre ve Sur gibi ilçeler, Türk devlet güçleri tarafından her türlü savaş aygıtı kullanılarak yerle bir edilmiş, birer hayalet şehir haline getirilmiştir. Kürt direnişinin kalesi konumundaki Diyarbakır merkezinin Sur ilçesindeki devlet ablukası ise bugün itibariyle 77’nci gününde devam etmektedir.

Evinin içinde, kapısının önünde, elinde beyaz bayrakla ekmek almaya giderken katledilen insanlar, aynı devlet terörünü 20 yıl önce de yaşamıştı. Türk devleti 4 bin Kürt köyünü yakıp yıktığında Kürt halkı benzer uygulamalara maruz kalmıştı. 20 yıl önce göç etmek zorunda kaldıkları şehir ve ilçe merkezlerinde bugün bir kez daha bütün dünyanın gözü önünde soykırımcı zihniyete sahip Türk devletinin katliamlarıyla karşı karşıya bulunuyorlar. 40 yıldan beri kesintisiz bir şekilde statü için direnen Kürt halkına karşı Türk devletinin bu kadar vahşi ve hunharca bir katliamı alenen yürütebilmesinde, sessiz kalan uluslararası mekanizmaların da payı büyüktür.

Türk devletinin vahşette sınır tanımazlığının en büyük örneği; geçtiğimiz günlerde Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşandı. 14 Aralık 2015’te sokağa çıkma yasağının ilan edildiği Cizre’de, Türk Özel Harekat polislerinin bombalı saldırılarında üç ayrı binanın bodrum katına sığınan 116 insan yakılarak katledildi. Cizre’de ayrıca son sokağa çıkma yasağı boyunca 80 sivil insan, devletin silahlı güçleri tarafından hedef gözetilerek katledildi. Böylece son 2 ay içinde Cizre’de devlet güçlerince katledilen insanların sayısı en az 196.

HDP milletvekillerinin, STK temsilcilerinin ve Barış Annelerinin, defalarca içinde çok sayıda yaralının bulunduğu 3 binanın bodrum katına ulaşma girişimleri devlet güçleri tarafından engellendi. Saldırı altındakiler silahsız sivil ve yaralı insanlar olmasına rağmen devlet güçleri bombardımanı sürdürerek çatışma mizanseni yarattı. Türk devleti günlerce hem ambulansların buradaki yaralıları almasını engelledi hem de ellerinde beyaz bayraklar taşıyan anneleri gözaltına aldı. Amnesty International ve Human Rights Watch gibi uluslararası insan hakları kuruluşlarının acil eylem çağrılarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tedbir kararlarına rağmen Türk devleti, günlerce aç-susuz ve yaralı şekilde bodrumlarda yaşam mücadelesi veren 116 insanı diri diri yakarak katletti. Cesetlerin çoğu tanınmayacak durumda.

Türk hükümeti tarafından planlı bir şekilde gerçekleştirilen Cizre Katliamı’nın talimatının bizzat Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından verildiği, yapılan resmi devlet açıklamalarından anlaşılmaktadır. Uluslararası mekanizmalar tarafından önlenmeyen Cizre Katliamı, ağır bir savaş ve insanlık suçu anlamına gelmektedir.

Sayın Silvia Alejandra Fernández de Gurmendi,

Ülkeniz Arjantin acı bir darbe, katliam ve buna karşı onurlu bir direniş tarihine sahiptir. Faşist darbeci rejimler ülkenizde sadece 1976-1983 yılları arasında 30 bin insanı katletti. Devlet tarafından ‘kaybedilen’ binlerce insanın bir mezarı dahi yok. Siz bu süreci bizzat yaşamış, hem darbe rejimlerinin vahşetine hem de her türlü baskı ve zulme karşı onurlu ve özgür bir yaşam uğruna direnenlerin mücadelesine tanıklık etmiş bir kadınsınız. Aynı acıları yaşamış bir insan olarak en çok da sizin bugün Kürt halkının haklı ve meşru direnişini destekleyip Arjantin’deki faşist dikta rejimlerinden farksız olan Türk hükümetinin işlediği savaş suçlarına karşı durmanızı bekliyoruz.

Birleşmiş Milletler’de yıllarca uluslararası savaş hukuku üzerine çalışmalar yürütmüş, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşunda önemli rol oynamış bir hukukçusunuz. Bugün de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Başkanlığını yapmaktasınız. Türk devleti ve onun siyasi sorumluları er ya da geç işlediği bütün savaş suçlarından ötürü yargılanacaktır. Ancak bugün elzem olan; yeni katliamların önüne geçmektir. Hesap sorulmadığı müddetçe katliamlar çoğalacak, Türk devletinin katlettiği insan sayısı her geçen gün artacaktır. Kuşkusuz sizin ülkenizde de uluslararası topluluk faşist dikta rejimlerine karşı, savunma iddiasında olduğu değerler uğruna müdahale etseydi çok daha az acı yaşanmış olacaktı. Bugün Kürdistan’da devlet terörünü durdurmak ve yeni katliamların önüne geçmenin yolu, Türk devletinden hesap sormaktan geçmektedir. Bu konuda sorumluluk üstlenmiş bir kurumun başkanı olarak sizden göverinizi yerine getirmenizi talep ediyoruz.

Saygılarımızla,

17 Şubat 2016

Kürt Kadın İlişkiler Merkezi (REPAK) adına

Meral Çiçek

Yönetim Kurulu Başkanı