YJK-E Sözcüsü: Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamadan durmayacağız

15 Nisan’da Strasbourg’da yapılacak eylemin kadınlar öncülüğünde yapılacağını hatırlatan YJK-E Sözcüsü Kezban Doğan, “Bu tecrit sistemini parçalamadan, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamadan durmayacağız” dedi.

15 NİSAN'DA STRASBOURG'A ÇAĞRI

10 Ekim 2023’te küresel çapta başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm” hamlesi kapsamında 15 Nisan’da Fransa’nın Strasbourg kentinde Avrupa Konseyi ve ona bağlı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) önünde oturma eylemi düzenlenecek. Eylem organizasyonu içinde yer alan Almanya Kürt Kadınlar Birliği (YJK-E) Sözcüsü Kezban Doğan, eylemin amaçlarını ve eyleme yönelik yürütülen çalışmaları ANF’ye değerlendirdi.

OTURMA EYLEMİNE KADINLAR ÖNCÜLÜK EDİYOR

YJK-E Dönem Sözcüsü Kezban Doğan, Strasbourg kentinde AK ve CPT önünde 15 Nisan’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik kesintisiz tecride dikkat çekmek ve fiziki özgürlüğünün talebi ile yapılacak eyleme kadınların öncülük pozisyonunda yer aldığını söyledi.

Kezban Doğan, “15 Nisan’da Strasbourg’da yapılacak oturma eylemi aynı zamanda kadınların öncülüğünde yapılıyor. YJK-E’nin kökleri 1987’de Almanya’da kurulan YJWK’ye dayanıyor. Bu vesileyle YJWK’nin kurulmasında büyük emekleri olan ve aynı zamanda kurucusu olan Delal Nurhak arkadaşı da saygıyla anmadan geçmek istemiyorum. Avrupa’daki en eski kadın örgütlenmesi olarak geçmişte, günümüzde ve gelecekte öncülük yapmayı esas aldığımız için 10 Ekim’de “Rêber Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesi kapsamında gelişen bir eylem olduğu için öncülük etmek YJK-E olarak görev ve sorumluluklarımızdan bir tanesidir. Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün sağlanması için gerçekleştirilen eylemlere daha önce de kadınlar olarak öncülük ettik; bu eylemde de öncülük edeceğiz” dedi.

ALMANYA’NIN HER YERİNDE ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLDÜ

Eyleme güçlü katılımın olması için Almanya’nın birçok eyalet ve kentinde farklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Kezban Doğan, “YJK-E olarak Almanya’da komün, inisiyatif ve meclisler şeklinde örgütlüyüz. 15 Nisan’da yapılacak eyleme katılımın güçlü ve koparıcı olması için uzun süredir diğer çalışmalarımızla paralel yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Ev ziyaretleri, esnaf ziyaretleri ve toplantılar şeklinde çalışmalar alanlarımızda yürütüldü. Önünde eylemi gerçekleştireceğimiz kurumların bu mutlak tecritte roller var. Hem Avrupa Konseyi’nin hem de İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’nin kirli politikalarını teşhir edeceğiz. Onlara kendi yasa ve kanunlarını çiğnediklerini, Halklar Önderi Rêber Apo’ya değil başta biz kadınlar olmak üzere insanlığa uygulanan tecride dur demeleri için görev ve sorumluluklarını hatırlatmak için orada olacağız” diye konuştu.

ULUSLARARASI KURULUŞLARA KOMPLODAKİ ROLLERİNİ HATIRLATACAĞIZ

Strasbourg’daki eylemin amacı ve hedeflerinin Kürt kadınları açısından önemine atıfta bulunan YJK-E Dönem Sözcüsü Kezban Doğan, Uluslararası Komplo’ya karşı Kürt kadınların yürüttüğü mücadelenin yeni yöntemlerle devam ettiğini belirterek, şunları ekledi: “9 Ekim 1998’de Halklar Önderi Rêber Apo’ya karşı başlatılan komplo süreci, 15 Şubat 1999 yılında fiziki esareti ile sonuçlandı. Devam eden Uluslararası Komplo sürecinde Önderliğimizin ve halkımızın ortaya koyduğu mücadele ile komplo boşa çıkarıldı. Hegemon güçlerin bu komplodaki rollerinin teşhir edilmesi, yine Önderliğimizin Üçüncü Doğuş olarak adlandırdığımız paradigmasının halklara ulaşması ve onlara umut olması süreci yaşandı. Bunlara karşı egemen güçler, komplo sürecini sürdürmek uğruna kendi yasa ve kanunlarını, Önderliğimizi halktan koparma, yalnızlaştırma, fiziki ve psikolojik işkenceye tabi tutma temelinde işlettiler. Önderliğimizin 25 yıllık sürecinin 22 yılı ‘gemi bozuk’, ‘hava kötü’ gibi bahanelerle avukat ve aile görüşmeleri engellendi. Bu son 3 yılda ise görüşmeler tümden kesildi. Ne ailesi ne de avukatlarıyla görüştürülüyor. Tecrit içinde tecrit uygulanıyor. Disiplin cezaları adı altında değişik kılıflar uyduruluyor. Bu sistemi yaratan egemen güçler, 3 yıldır başta Kürt kadınları ve Kürt halkının yanı sıra dünyada farklı uluslararası kurum ve kuruluşların çağrılarına sessiz kalarak, bu ağır işkence halini, faşizmi ve mutlak tecrit sistemini onaylıyor ve bu sistemin işlenmesinde büyük rol oynuyorlar. Bizler diasporada yaşayan Kürt kadınları olarak 25 yıldır tek bir sloganımız var. Rêber Apo’nun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür, diyoruz. Bu tecrit Rêber Apo’ya değil bize uygulanıyor’ diyoruz. 25 yıldır tek talebimiz var: Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü ve Kürt halkına statü tanınmasını sağlamak. Bu eylemde de bu talebimizi dile getireceğiz. Bu kurumları kendi kuruluş amaçlarına sahip çıkmaya çağıracağız. İnsan Hakları Beyannamesi başta olmak üzere diğer bütün karar ve imza altına aldıkları yasa ve kanunlarını uygulamaya çağıracağız. İnsanlığa karşı Rêber Apo şahsında uygulanan tecride son verip insanlık nezdinde kendilerini temize çıkarmaya davet edeceğiz. Ve bu tecrit sistemini parçalamadan, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmadan durmayacağımızı, Rêber Apo’nun irademiz olduğunun beyanını bu eylemle tekrar yapacağız.”