YPJ Komutanı Dilbirîn Kobanê: Kadınlara sözümüz var

YPJ komutanlarından Dilbirîn Kobanê, “Bizim kadınlara sözümüz var, bedeli ne olursa olsun mücadelemizden geri adım atmayacağız” dedi.

Şimdiye kadar toplumu savunma amaçlarından, kadına karşı yürütülen siyasete karşı mücadeleden taviz vermediklerini belirten YPJ komutanlarından Dilbirîn Kobanê, bu duruşun devam edeceğini söyledi.

YPJ komutanlarından Dilbirîn Kobanê, ANF’nin sorularını yanıtladı.


YPJ, hegemon erkek zihniyeti ve sistemine karşı yürüttüğü mücadelesini nasıl ifade ediyor?

Kadının adaletli ve toplumsal sistemine karşı erkek egemenlikli sistemin her zaman saldırıları olmuştur. Kadın iradesinin kırılması, kadın tarafından ortaya çıkarılmış olan kazanımların kendisine mal etmek için birçok farklı şiddet yönetimlerine başvurmuştur. Bu saldırı ve şiddeti, sadece fiziksel olarakta ele alamayız. Aslında kadına karşı ilk saldırı şekli özel savaş tarzında olmuştur. Kadını iradesizleştirmek için şiddetli bir psikolojik savaş yürütmüştür. Elbette bu saldırı ve şiddete karşı kadının da büyük direnişleri ve mücadelesi olmuştur. Hatta büyük bedeller de ödenmiştir. Kadının hegemon ve egemen erkek zihniyetine karşı verdiği mücadele, elbette tek yönlü olmamıştır; fiziksel, ideolojik, zihinsel ve toplumsal olarak verilen büyük bir direniş süreci ve tarihi var. Kadına karşı yürütülen savaşın hiçbir şekilde sınırı ve ölçüsü olmadı. Erkek zihniyeti, akla gelebilecek her türlü savaş yöntemini ve insanlık dışı yaklaşımı kadına karşı uygulamaktan geri durmadı. Erkek egemenlikli sistem, o kadar sistematik bir şekilde kadına karşı saldırılar gerçekleştirdi ki kadın kendi özünden bile uzaklaştı ve kendisine karşı bile yabancılaştı. Aslında egemen erkeğin en temel hedefi, kadını kendi özünden, kimliğinden ve tarihinden uzaklaştırmaktı. Bu çok sistemli, örgütlü ve bilinçli bir şekilde yıllar, hatta yüz yıllar boyunca devam etti. Öyle bir iki günde, ayda ya da bir iki yılda oluşan bir süreç değildi. Elbette kadının da bu zihniyete karşı her zaman bir direnişi oldu.

SİSTEM HER YÖNTEMİ MÜBAH GÖRÜYOR

Sistem bunu bazen din adına yaptı, bazen toplumun farklı farklı inançları ve gelenekleri adına yaptı. Kadını hem fiziksel, hem de psikolojik olarak tümden kendi egemenliği altına alabilmek için her yöntemi kullanmayı mübah gördü. Bu durum günümüze kadar süregelmiştir. Bugün hala birçok yerde kadını her anlamda sömüren, kadının iradesi üzerinde tümden kendisini pay sahibi gören bir anlayış mevcut. Hatta insanlık adına hiçbir ahlaki ölçüye sahip olmayan, içinde tek bir canlıya karşı bile merhamet ve vicdan taşımayan anlayış ve karekterlerle karşı karşıyayız. Bu bazen bir toplumda oluyor, bazen bir devletin sisteminde, kısacası bu gerçekliğin canlı örneklerini her gün yaşıyoruz ve görüyoruz. Namus adı altında ve daha birçok farklı gerekçeyle bedelini kadına ödettirdikleri binlerce örnek var. Erkek eli ve zihniyetiyle oluşturulan bu sistemlerin yaptıkları tek şey, kadını teşhir etmektir. Oysa bu sistemi erkek kendisi oluşturdu ve hala da onun eliyle yürütülüyor.

BİLİNÇSİZ BİR NESİL İÇİN SİSTEMATİK ÇALIŞIYOR

Bu sistem, aslında sadece kadına karşı hegemon zihniyetini uygulamıyor. Aynı şeyi bugün erkek kendi cinsine karşı da uyguluyor. Yani iktidarcı ve hegemon zihniyet, sadece kadını değil erkeğide iradesizleştirip köleleştiriyor. Bugün yaşanan savaşların hepsinde bunu görüyoruz. Ahlak, vicdan ve adeletin olmadığı bir sistemde zaten hiç kimse özgür olamaz. Erkek egemenlikli zihniyet tarafından oluşturulan bu sistemler bugün kendi cinsini de ezip iradesizleştirerek yok ediyor. Günümüzde de yine aynı sistem bu sefer toplum ve gençler üzerinde sistematik olarak çalışıyor. Tarihsizleştirilen, kendi özünden uzaklaşan bilinçsiz bir nesil yaratmaya çalışıyorlar. Bunu da özel savaş yöntemleriyle yapıyorlar. Toplumun temelini oluşturan kadın ve gençliği bu şekilde hedef alarak, aslında toplumların geleceğini yok etmeye çalışıyorlar.

SAVUNMASIZ TOPLUM İSTİYORLAR

Hissizleşen, kendi gerçeğinden uzaklaşan bir toplum ise zaten herkes tarafından çok rahat bir şekilde kullanılır ya da her sistem onu istediği gibi yönlendirebilir. Yine savunmasız bir toplum yaratmaya çalışıyorlar. Kendini bile savunamayan ya da savunmasız bir insan nasıl yaşayabilir? Özel savaş siyaseti, sistemi ve politikası bugün toplumlar karşısında kullanılan en büyük silahtır. Buna karşı da en büyük görev gene kadına düşüyor. Bu sisteme karşı amansız bir mücadele yürütülmelidir. YPJ olarak biz bu anlayışa karşı savaşıyoruz. Onların toplumu hedef alan özel savaş politikalarına karşı bir mücadele veriyoruz.

Rojava Devrimi’yle birlikte kendini örgütleyen YPJ, DAİŞ’e karşı savaşta oldukça etkili oldu. YPJ, bu askeri tecrübesini nasıl kazandı ve geliştirdi?

YPJ’yi, sadece Rojava Devrimi’yle birlikte ortaya çıkan ve bu son kaç yıl içinde gelişen bir gerçeklik olarak ele almamak gerekir. YPJ büyük bir tarihe, güçlü bir mirasa sahiptir. YPJ büyük bedeller ve emekler sonucunda oluşan bir tarih üzerinde kendini inşa etmiştir. YPJ’yi sadece bir askeri güç olarak da ele almamak lazım. Elbette askeri bir gücün olması çok önemli. Eğer bir askeri savunma gücün yoksa yaşaman zor. Bu anlamda YPJ bir savunma gücüdür. Yine kadının kendi özü ve tarihi üzerinde kendini yeniden inşa etmesinde, Önder Apo’nun emeği ve mücadelesinin yarattığı değerlerdir. Kadının inkar edilmiş tarihini ve gerçekliğini Önder Apo, kendi felsefesinde ve paradigmasında tekrardan gün yüzüne çıkararak kadının kendisini yaratmasını sağlamıştır. Bu anlamda YPJ de kendini bu esas üzerine inşa etmiş ve bir savunma gücü olarak sadece askeri anlamda değil, toplumlara ve kadınlara karşı gelişen bu saldırılara karşı nasıl bir mücadele geliştirecek; fikir ve zihniyet boyutunda nasıl bir değişim yaratacak, sorularına cevap olmuştur.

KADIN, ÖZÜNE, TOPRAĞINA VE TARİHİNE BAĞLIDIR

DAİŞ dünyaya korku salarken, YPJ büyük bir cesaretle üzerine yürüdü ve savaştı. Kadın kendi toprağına, tarihine ve özüne bağlıdır. Saldırıların şiddeti ne kadar güçlü olursa olsun hiç kimse kadının içindeki özgürlük volkanının karşısında duramaz ve tutsak edemez. Kendi örgütlemesi için en küçük imkanı bile değerlendirmekten geri durmayacaktır. YPJ de kadının bu gerçekliği üzerinde kendini var etmiştir. Bu nedenle birçok büyük devletin bile bir gün karşısında duramadığı, DAİŞ’in karşısında büyük bir cesaretle durdu. Tüm insanlığın savunması için kendisini sorumlu gördü. Bu öyle sıradan bir şey olarak görülmemeli. Yüzyıllar boyunca kadını sadece dört duvar arasında tutan ve kadına hiçbir yaşam alanı bırakmayan zihniyete karşı savaştı, mücadele etti. YPJ, bu fedai ruhla savaştı. Bu anlamda biz YPJ olarak önemli bir sorumluluk aldık üzerimize ve biz buna sahip de çıkacağız. Şimdiye kadar biz toplumu savunma amacımızdan, kadına karşı yürütülen politika ve siyasete karşı mücadeleden taviz vermedik. Biz amacımıza bağlıyız. Bizim kadınlara sözümüz var; bedeli ne olursa olsun mücadelemizden geri adım atmayacağız.

YPJ’nin mücadelesinin, bölge ve dünyadaki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?

YPJ, sadece bölgeye değil, tüm dünyada büyük bir etki yarattı. YPJ, DAİŞ’e sadece karşı savaşa katılmadı, aynı zamanda bu savaşın öncülüğünü yaptı. Bu anlamda YPJ sadece dünya kadınlarına örnek teşkil etmedi, aynı zamanda dünyadaki tüm kadınlar, YPJ gücünü kendisi için bir temel olarak ele alıyor. Ailesi tarafından tek başına bir ihtiyacını karşılamasına bile izin verilmeyen kadın, bugün aileleri tarafından YPJ’ye katılmaları için teşvik ediliyor. Bu kadınlar, bugün insanlığın onuru için savaşıyor. YPJ, sadece bir halktan ya da ulustan oluşmuyor. Bir çok halktan, ülkeden, din ve toplumdan kadınlar YPJ içinde yer alıyor. YPJ, toplumun hakikati üzerinde kendini var etme üzerinde ilerliyor. Bu anlamda kendi özünü korumak isteyen ve kendi varlığını savunmak isteyen her insan, YPJ içinde ifadesini buluyor. YPJ, sadece bir alan ya da bölge için savaşmıyor; din, dil ve ırk ayrımı yapmıyor. Bu şekilde bir zenginliğe ve insanlık sevgisine sahiptir.

YPJ, ÖZ SAVUNMAYI TOPLUMDA GELİŞTİRDİ

Savunmasız olan her toplum yok olmaya mahkumdur. Günümüz koşullarında savunmasız olan toplumlar çok rahat bir şekilde ortadan kaldırılıyor. Hegemon ve iktidarcı güçlerin toplumlar üzerindeki bu saldırıları geçmişte de vardı ve bugün çok daha kapsamlı ve ağır bir şekilde devam ediyor. Bu anlamda savunma gücü çok önemlidir. YPJ bu gün toplumda öyle bir anlayış geliştirmiş ki, bir kadın kendi evinin içinde bile nasıl kendini koruyacak ve haklarını savunacak? YPJ bu sistemi toplumda geliştirdi. Kadın örgülülüğüyle, savunmasıyla ve ideolojik gücüyle hegemon güçlerden intikamını alıyor. Elbette bu büyük emek ve bedel istiyor. Biz bunun farkındayız. Şimdiye kadar büyük bedeller ödedik ve bundan sonra da ne kadar ağır bedeller gerekiyorsa vermeye hazırız.

8 Mart vesilesiyle kadınlara mesajınız nedir?

Nerede olursa olsun her kadın kendi hakikatini YPJ içinde görecektir. Egemen, iktidarcı ve sömürgeci güçlerden ancak YPJ içinde intikamını alabilecektir. Elbette iktidarcı, hegemon ve gerici güçler, bu güce saldıracaktır, çünkü kendilerine karşı alternatif bir güçtür. Bu nedenle bilinçli, iradesini savunan ve sisteme karşı durabilen her kadına karşı saldırıya geçiyor. Bu saldırılara karşı savunma güçleri gerekir. Toplumun zihniyet ve yaklaşımında da bu değişimi görebiliyoruz. Elbette yeterli değil, mücadelemiz devam ediyor. Hatta daha güçlü bir mücadele gerekiyor. Biz bunun için kendimizi hazırlıyoruz ve her yönden bunu görüyoruz. Bu anlamda bunu daha da güçlendirmek ve örgütlenmesini yaygınlaştırmak bizim temel amacımızdır.

KADINLAR YPJ ETRAFINDA KENETLENMELİ

Önümüzde 8 Mart var. Elbette sadece bir kutlama günü olarak görmek ve kutlayıp geçmek yeterli olmayacaktır. 8 Mart, aslında bizim mücadelemizi güçlendirme süzünü verdiğimiz gündür. Bu, tüm kadınlar içinde öyledir. Dünyanın her alanında eğer kadınlar 8 Mart’ı kutluyorsa bunun nedeni kadınların çok ağır bedeller vermesidir. Herkesin böyle yaklaşması gerekir. Bu ruhla  8 Mart kutlanmalıdır. YPJ, tüm kadınların savunma merkezidir ve tüm kadınların bu merkez etrafında kenetlenmesi gerekir. Dediğim gibi YPJ stratejik bir amaca sahiptir. Toplumları ezen, yok eden ve sömüren sisteme karşı mücadele etme sorumluluğunu üstleniyoruz.