YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, DAİŞ’in elindeki son toprak parçasının da özgürleştirildiğini fakat tehditlerin bitmediğini söyleyerek, hem DAİŞ’e hem de Türk işgalciliğine karşı mücadelenin gerekliliğini vurguladı. YPJ olarak QSD’nin belirlediği strateji doğrultusunda mücadele edeceklerini kaydeden Abdullah, “DAİŞ hücreleri ve zihniyeti karşısında güçlü bir mücadele yürüteceğiz. Bu bizim için temel bir amaç. YPJ olarak Efrîn özgürleştirilinceye kadar durmayacağız. Bu da bizim için stratejik bir amaçtır ve YPJ olarak kendimizi buna hazırladık. Ayrıca YPJ olarak kendimizi daha fazla büyütmek, profesyonelleştirmek hedefindeyiz. Önümüzde konferansımız var. Burada yeni kararlar alınacak. Örgütsel açıdan yeni bir sürece geçeceğiz” şeklinde konuştu.
Bugün YPJ’nin 6. kuruluş yıl dönümü. YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, kuruluş yıl dönümü vesilesiyle YPJ’nin DAİŞ’e karşı yürüttüğü mücadeleyi, bu mücadelenin yarattığı sonuçları, YPJ’nin dünya kadınlarıyla ilişkileri ve 7. mücadele yılındaki planlamasına ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
YPJ SADECE SİLAHLA SAVAŞMADI
DAİŞ’in elindeki son toprak parçası da özgürleştirildi. YPJ DAİŞ’e karşı mücadelede ne zamandan beri yer alıyor, YPJ özgülündeki mücadeleyi anlatır mısınız?
DAİŞ’e karşı 2013’ten beri hem Rojavayê Kurdistan’da hem de Kuzey Suriye’de mücadele ediyoruz. Bu mücadele sonucunda 52 bin kilometrekareden daha fazla ülke toprağı özgürleştirildi. Yine 5 milyondan fazla insan kurtarıldı ve bunların yarısından fazlası kadınlar ve çocuklardır.
Bu mücadelede 600 kadın arkadaş şehit, binlercesi gazi oldu. Bizim için ülke ve kadını özgürleştirmek o kadar kutsal bir amaçtı ki canımızı bile feda etmemiz azdır. Başlangıçtan günümüze kadar bu duyguyla mücadele ediyoruz.
DAİŞ kadın düşmanı ve büyük bir tehditti. Sadece askeri anlamda değil, ideolojik, kültürel bir düşman olarak da görüyorduk. DAİŞ zihniyetinin gereği savaşta da kadın düşmanlığı yaptı. Sadece silahlı bir mücadele vermediğimizi DAİŞ da anladı. Tüm cihatçı çetelere karşı savaştık.
Eğer kadınlar, DAİŞ’e karşı savaşta bu derece yer almasaydı bitirmek zor olacaktı. YPJ, bu savaşta aynı zamanda manevi bir güç de oldu. YPJ’nin savaştaki varlığı bile DAİŞ’te büyük korku yaratmıştı. Çünkü DAİŞ ve diğer çeteler, karşılarında orduları görmüşlerdi ama kadın ordusunu görmemişlerdi. Bu kadar ısrar eden, gerçekten kendini onu bitirmeye kilitlemiş başka bir ordu da görmemişlerdi. Çünkü ona karşı savaşan ordular, kimi zamanlar siyasi strateji için uzlaşabiliyorlardı ama YPJ, kendisi için amaç edindi ve ‘kadın düşmanı bitmelidir’ dedi.
DAİŞ’E KANUNLARINI DEĞİŞTİRTTİK
Cezaa’nın Huseniye köyünde ilk kez savaş başlamıştı. Ben ikinci Til Hemis hamlesinde burada cephe komutanıydım. Şahit oldum. DAİŞ, insanlara büyük korku salmıştı. İnsanların kellelerini koparmış, diri diri yakmış, insanları patlatan ve dünyaya bu anlamda korku salan bir güçtü. DAİŞ, kadınların bu derece onlar karşısında savaşabileceğini düşünememişti. DAİŞ kanun değiştirdi. Kadın eliyle öldürülen DAİŞ’linin cennete gidemeyeceği, şeklindeki bir düzenlemeydi. Bu, DAİŞ’in kendi içinde de bir etki yarattı. Hem feodal mantık hem de cennette yerim olmayacak, korkusu. Bu da fayda etmedi ve DAİŞ, daha katı bir düzenlemeyi duyurdu. Buna göre; eğer bir DAİŞ’li kadın eliyle ölüyorsa cesedi mundar/haram oluyor, toprak altına girmemeli ve yakılmalıydı. Öldürülen DAİŞ’lilerin cesetleri artık alınmıyordu. Bu aslında DAİŞ için zihinsel, ruhsal olarak bir yıkımdı. DAİŞ, artık coğrafya olarak genişleyemeyeceğini de gördü.
DAİŞ KARŞISINDAKİ İDEOLOJİYİ GÖRDÜ
Bunu ideolojik bir tehdit olarak da gördü. Bizlerin özgürleştirdiği alanlarda hem kadın hem de toplum üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. Girê Spî’ye (Til-Abyad) ulaştığımız zamana kadar da artık kadınlar YPJ’yi özgürleştirici bir güç olarak görüyordu. Artık kadınlar bizlere “Ey YPJ gelin ve bizi bu zulümden kurtarın” diye sesleniyordu. Bizim için büyük bir başarı ve gururdu.
YPJ olarak büyük bir şey başardık; kadın, kadının gücüne güveniyordu. Stratejik bir başarıydı. Çünkü kadın kadına güvenmezse hiçbir zaman kendi gücünün farkına varamazdı.
DAİŞ’TEKİ KADINLAR TRAJEDİYDİ
DAİŞ’in kaçırdığı ve köleleştirdiği kadınlar gibi etkileyen bir başka nokta daha vardı. Özellikle yabancılar benimseyerek ama Suriye topraklarında yaşayan birçok kadın eşleri ve aileleri yüzünden DAİŞ’e katıldı ya da o sistem içinde yaşamaya mecbur kaldı. DAİŞ, kadını sadece cariyesi, beslemesi olarak görüyordu. Kadınlar kendi rızalarıyla evlenmedi. Korku ve mecburiyet vardı. Elbette Suriye’den de kendi istemiyle katılmış olanlar var ama yoğun değildi. Sonuç itibariyle DAİŞ’in hizmetine girmiş. DAİŞ, kadını terörizm hattına çekti. Hatta artık cariyesi, beslemesi gibi görmek yerine savaştırmaya bile başladı. Birçok kadın bu şekilde gelip bizlerin arasında kendini patlattı. Bu da büyük trajediydi.
YPJ DÜNYA KADINLARI İÇİN KİMLİK OLDU
YPJ’nin DAİŞ çetesine karşı yürüttüğü mücadele dünya kadınlarının da dikkatini çekti ve YPJ’ye katılımlar oldu. Kadınları buraya çeken neydi?
Gerçekten de hem Ortadoğu hem de bütün dünyadan katılımlar gerçekleşti. Bu arkadaşlarımızdan bazıları şehit düştü; İvana, Legerin, Helin, Toprak gibi. Kobanê’den sonra YPJ artık enternasyonal bir güç haline geldi. YPJ artık tüm dünya kadınlarına bir kimlik oldu. Bu da YPJ’nin başarılarından biriydi.
Rojava Devrimi, Suriye, oradan da dünya devrimine döndü. Bu yüzdendir ki yüzlerce Kürt olmayan kadın YPJ’ye katıldı. Dünya kadınlarına da böylesi bir güç gereklidir. Bu dünyada bir barış gelişecekse, adalet olacaksa, iki cins arasında bir eşitlik sağlanacaksa kadın eliyle olacaktır. Bir müdahale gücü olarak YPJ böylesi bir döneme geçme gereği duydu.
DÜNYA ÇAPINDA KADIN SAVUNMASI
Bu şekilde katılımlar olurken diplomasi çalışmanızı nasıl ve hangi hedeflerle yürüttünüz?
Diplomasi alanında da rol oynamak istedik. Sadece ilişkiler geliştirmek ya da bazı resmi yerlerden Rojava ve Kuzey Suriye’nin savunulmasında destek almak amacıyla değil. Dünya kadınlarına da ulaşabilmek ve aramızda bir birlik oluşturabilmek için diplomatik çalışmalarımız oldu. Dünya çapında bir kadın birliği oluşturulmasını istiyoruz, hedefliyoruz.
Kobanê ve sonrasında birçok ülkeye gidiş-gelişlerimiz; birçok kadın örgütüyle görüşmelerimiz oldu. Bildiğiniz gibi kadınlar olarak 2017’de bir askeri çalıştay gerçekleştirdik. Bu çalıştay, stratejik proje çerçevesinde yapıldı. Biz kadınlar, ortak projelerle bir araya gelelim; ortak çalışma ve amaç çerçevesinde harekete edelim, diye.
Bir egemen örgütü değil, toplumsal bir kadın savunma gücüyüz. Şu anda da YPJ olarak ikinci bir adım atarak dünya çapında bir kadın savunma örgütü kurulmasına ulaşmaya ihtiyaç duyuyoruz. Birçok ülkeye gidip diplomatik görüşmeler yaptık. Burada hem çeşitli bağımsız kadın şahsiyetler hem de çeşitli kadın örgütlerinin temsilcileriyle görüştük. Hepsinin böyle dünya çapında bir kadın savunma örgütü kurulmasına ihtiyaç duyduklarını ve buna hazır olduklarını gördük.
YPJ OLARAK SAVUNMA SINIRI KOYMADIK
YPJ Genel Komutanı Newroz Ehmed, “Dünya kadınlarının ihtiyaç duymaları durumunda tecrübe ve imkanlarımızı onlarla paylaşabiliriz” demişti. Farklı ülkelerden kadınların sizden böyle talepleri oluyor mu?
YPJ olarak başlangıç ilkelerimiz temelinde yürüyoruz ve mevcut imkanlarımızın tümünü de kadınların hizmetine sunmaya hazırız. Örneğin Şengal üzerine DAİŞ’in saldırısı gelişmişti biz hemen Şengal’i korumak üzere harekete geçtik. Yine Suriye’deki savaşımızda da temel bir amacımız DAİŞ’in elindeki Êzîdî insanlarımızı, kadın ve çocukları kurtarmaktı. Bunun için çalıştık ve sonuç olarak 600 üzerinde kadın ve çocuğu DAİŞ çetelerinin elinden kurtardık.
YPJ olarak hiçbir zaman ‘YPJ Kürt kadınları tarafından kuruldu, biz sadece Kürt kadınlarını savunalım’ deyip kendimize sınır koymadık. Kuzey Suriye’de özgürleştirdiğimiz alanlarda da bütün imkanlarımızı Arap kadınlarının hizmetine koyduk ki onlar da kendi savunma örgütlerini kursunlar. Minbic’de kadınlar kadın askeri meclisini kurdu. Biz de tüm imkanlarımızı onların hizmetine koyduk. Aynı şey YJŞ için de geçerli. Hem lojistik imkanlarımızı hem de tecrübelerimizi onların hizmetine koyduk. Yine Süryani kadınlar için de aynı şey geçerli. Tecrübe ve imkanlarımızı onlarla da paylaştık. Onlar da kendi savunma örgütlerini kurdu ve bugün koordine içinde çalışıyoruz.
Dünya kadınları için de bu geçerli. Sayın Newroz Ehmed’in de belirttiği gibi biz YPJ olarak dünyanın neresinde de olursa olsun kendi kadın savunma örgütünü kurmak isteyen kadınlarla hem tecrübelerimizi hem imkânlarımızı meşru savunma, kadın ve toplum savunması temelinde paylaşmaya hazırız.
‘Bütün dünyanın gücü bizim de olsa kimseye saldırmayacağız. Eğer tüm dünya da bize saldırsa kendi savunmamızı yapacağız’ ilkesi temelinde hareket ediyoruz. Eğer bizden talep edilen destek de bu ilke temelindeyse bütün imkânlarımızı dünya kadınlarına sunmaya hazırız.
Kobanê’den bu yana birçok enternasyonal kadın, YPJ’ye katıldı ve YPJ’yi gördü. YPJ, salt bir askeri örgüt değil, kültürel bir örgüt; aslında yeni bir model olarak kendini ortaya koydu. Bu nedenle birçok kadın örgütü kendi savunma örgütlerini kurabilmek için tecrübelerimizden yararlanmak üzere başvurdu. Özellikle de savaş olan, istikrar olmayan ülkelerden kadınlar bu talepte bulundu.
YPJ TÜM KARAR MEKANİZMALARINDA ORTAKTIR
YPJ ve YPG arasında nasıl bir örgütsel bağ var, bileşeni olduğunuz QSD’nin karar mekanizmasında yer alıyor musunuz?
YPG’nin askeri sistemi içinde tim komutanından genel komutanlığa kadar YPJ yerini alıyor. QSD için de aynı durum geçerli. YPG ve QSD komutanlıklarında YPJ yerini alıyor. Yani YPJ, YPG kimliğini de QSD kimliğini de alıyor. YPG ve QSD komutanlığında YPJ komutanlığı da yerini alıyor. YPJ, tüm karar mekanizmalarında ortaktır.
Yine de kendi özgünlüğü içinde çalışmalarını yürütüyor, kendini örgütlüyor. YPJ ve YPG içindeki kadın savaşçıların düzenlemeleri YPJ’nin özgünlüğüne göre yapılıyor. Kadınlarla ilgili bütün kararları kadın komuta alıyor.
QSD’NİN DAİŞ PLANLAMASINA ORTAĞIZ
Suriye’de DAİŞ’in elindeki son toprak parçası da özgürleştirildi fakat bir örgüt/zihniyet olarak bitmediği ifade ediliyor. Bundan sonra DAİŞ’e karşı mücadeleniz nasıl devam edecek?
Mücadelemiz yeni bir aşamaya girdi. DAİŞ’in elindeki son toprak parçası da özgürleştirildi fakat halen birçok tehdit var. Toplum içinde birçok uyuyan hücrenin yanı sıra zihniyet olarak da topluma etkide bulunmuşlar. Özellikle de çok uzun süre kaldıkları alanlarda. Yine toplumda farklı bir psikoloji oluşturdular. Bu nedenle toplumu toparlamak bile zorlu bir iş. Biz de YPJ olarak QSD’nin belirlediği strateji doğrultusunda mücadelemizi yürüteceğiz. Alanlarımızda ve bölgede istikrar ve huzurun gelişimi için bu uyuyan hücreler karşısında güçlü bir mücadele yürüteceğiz. Bu bizim için temel bir amaç.
TÜRK DEVLETİNİN İŞGALİ VE TEHDİDİ SÜRÜYOR
YPJ olarak 7. mücadele yılınıza girerken diğer hedefleriniz ve planlamalarınız nelerdir?
YPJ olarak Efrîn özgürleştirilinceye kadar durmayacağız. Bu bizim için stratejik bir amaçtır ve YPJ olarak kendimizi buna hazırladık. YPJ olarak kendimizi daha fazla büyütmek, profesyonelleştirmek hedefindeyiz. Önümüzde konferansımız var. Burada yeni kararlar alınacak. Örgütsel açıdan yeni bir sürece geçmeye hazırlanıyoruz.
Ülkemiz büyük tehlike altındadır. Türk devleti, işgalini genişletme hazırlıkları yapıyor. Çok açıktır ki tüm ülkede egemen olmak istiyor. Nasıl ki Ezaz, Cerablus, Bab, Efrîn’i işgal ettiyse şimdi de alanlarımızı işgal etmek istiyor. “Kürtler benim düşmanlarımdır” diyerek kendine gerekçe yaratıyor. Bunun karşısında Kürt halkı, güçlerimiz, tüm QSD güçleri ve bölge halkları olarak bir hazırlık sürecindeyiz. Tek bir kişi kalana kadar halkımızı ve coğrafyamızı savunacağız.
DEMOKRATİK ÇÖZÜM İÇİN HAZIRIZ
Umarım kendilerini Suriye sorununun çözüm güçleri olarak görenler bir kez daha yeni bir savaş sürecine yol vermez. Biz demokratik bir çözüm için hazırız. Demokratik özerk yönetim de onlarca kez “Biz Suriye sorununun demokratik temelde çözülmesi sürecine hazırız” diye bu konuda yaklaşımını ortaya koydu.
YPJ olarak yeni mücadele yılına hangi duygularla giriyorsunuz?
Dolu ve şiddetli bir süreç geçirdik. 4 Nisan, YPJ’nin 6. kuruluş yıl dönümünün geniş ülke topraklarının ve milyonlarca insanımızın DAİŞ’ten tümden özgürleştirildiği ve zafer ilan ettiğimiz günlere denk gelmesi bizim için çok anlamlıdır. Öncelikle şehitlerimizin 4 Nisan’ı kutlu olsun. Birbirimize özgürlük sözü vermiştik, onlar canlarını bu söze kurban etti. Şehitlerimizin ailelerinin 4 Nisan’ını kutluyor ve analarımızın ellerinden öpüyoruz. Onlara, “Çocuklarınızla birlikte başladık, Onlarla birbirimize bir söz verdik ve bu sözün gereklerini bir düzeyde gerçekleştirdik. Sözümün gereklerini yerine getirmeye devam edeceğiz” diyoruz. DAİŞ’ten kurtarılan kadınların ve çocuklarının 4 Nisan’ını kutluyoruz. İlk günden bu güne tüm zorlu koşullara rağmen bir adım geri adım atmadan cephede mücadelesini sürdüren tüm YPJ savaşçılarının ve komutanlarının 4 Nisan’ını kutluyoruz.
YALNIZ OLMADIĞIMIZI GÖRDÜK
4 Nisan YPJ’nin kuruluş yıl dönümü, tüm dünya kadınları ve halklarına kutlu olsun. Onları her zaman yanımızda gördük ve yanımızda hissettik. En zorlu dönemlerde arkamıza baktığımızda onların desteklerinden dolayı yalnız olmadığımızı gördük. Kendilerine teşekkür ediyorum.
İstihbarat ve askeri alanda Uluslararası Koalisyon güçleri içinde yer alıp topraklarımızda DAİŞ’e karşı bizimle birlikte mücadele eden kadınlara da teşekkür ediyorum. Onlar da birlikte yürüttüğümüz mücadelede stratejik rol oynadı ve bir süreci beraber geçirdik. 4 Nisan vesilesiyle bunları belirtmek istiyorum.
Onlarla başladığımız mücadele amaçlarımız her zaman esas olacaktır. Biz hem kadınların hem de toplumun savunma gücü olarak başladık, böyle başardık ve böyle devam edeceğiz. Bütün adımlarımızı başarı için atacağız.
DÜNYA KADINLARININ ÖRGÜTÜ
Bütün dünya kadınlarına sesleniyorum; kadınların kendi savunma güçlerini yaratmaları gerekir. Sadece askeri açıdan demiyorum. Düşünsel, siyasal, fiziksel her açıdan kendilerini savunabilecek mekanizmaları olmalıdır. Dünya kadınlarının ortak örgütünü kurmaya ihtiyacımız var. Hep birlikte omuz omuza bu örgütlülüğümüzü kurmalıyız. Ancak bu örgüt yoluyla barışçıl ve adaletli bir dünya yaratabilir, savaşların sonunu getirebilir ve huzurlu yaşayıp, insanlığı huzurlu yaşatabiliriz.