Bir Novella’sında ‘Yedi Esin Arabası’nı var ettiler ve esinler mutlu bir itaatkârlıkla, tüm yerkürenin gezgini olmak için yüce makamlarından aşaðıya indiler. Bu ilahi varlıklar öyle herhangi birini deðil kanatlı göksel pegasa ve uras verdiler. Arbakeş, gözle fark edilmeyen çalgılarla çalıp söylediði her yerde yeryüzü müziðini yaşamaktır’’ diye yazmış.
Moskova’nın ilkbahar havasında olgun ama genç giyimli bir kaşkol takıp bir de el kol hareketiyle konuşan entel bir adam. Kendini bazen derviş bazen de mitolojik bir yaratık olarak deðerlendiriyor (zaten hepsi öyle) demeyin, bu üstüne üstlük Arbakeş.
Pırıl-pırıl kuşe kâðıda basılı “Yerevan” dergisinde siyah beyaz ve sürrealist pozlar eşliðinde ‘Kürt Bisikleti’ adıyla bir yazı yayınlandı. ‘Kürt Bisikletinin Yaratıcısı’ başlıðıyla çıkan yazıda, “Ben bu “Goka ve Kürt bisikleti” kitabımda hiçbir tanıða yer vermedim, benim kitabım bir nevi otobiyografidir ve benim hayatımı anlatır. O gerçekçilikten daha gerçekçidir. Sanırım benim çevrem bile onu okumamıştır okuyanlar ise birçok şeyi yalanlayıp bu burada deðil burada olmuş diyor. Kendimi daha çok Karaçeyeva’lı ninemin anlattıklarından bilirim, onun oðlunun suda boðulduðu gün doðmuşum. Ninem bir nevi ölen son oðlunun ruhunu taşıdıðımı söylerdi. Bu mitolojik bir bakıştır, ama gerçeðini bilmem aslında gerçeðin ne olduðu da beni ilgilendirmiyor, o tarih yazarlarının işidir. Ben müziði hiç bilmeden ama çocukluðumdan beri bana sen müzikle ilgileneceksin gibi bir ilham gelir. Benim gibi müziði bilmeyen birinin bir ülkenin müzik çalışmalarında bunca belirleyici olması ilginçtir. Ama ben hayatın önüme koyduðu yolda yürüyorum’’ diye anlatmış.
Nazım Nadirov, O 1961’de Kazakistan’ın Çimkent şehrinde Kürdistan ve Karaçeyeva –Çerkezya’ dan sürgün edilen bir ailede doðdu. Yani babası Kürt, annesi Karaçay-Çerkez. 1983 arası MGU filoloji fakültesini bitirdi. 1987’deki asistanlıðında Komparativistika Karşılaştırmalı-tarihsel dilbilim (dilerin akrabalıðı, ortak kökenden gelmeleri), Kurdovedenie tezini savundu. SSCB Bilimler Akademisi’nin dil bilimi enstitüsü ve SSCB Devlet Konser Merkezinde çevirmen olarak çalıştı. Konser organizatörlüðü ile ilgilenen Avrupa Ajansının başkanlıðını yürüttü. 1992’den bu yana baðımsız prodüksiyon, gazetecilik ve yayıncılık yapıyor. 1995’de Manas Galerisini (Kırgız eposudur ) oluşturdu. Almanya’nın Kassel kentinde Manas Records’u kurdu. Ayrıca 1999’dan nisan ayından bu yana World Müzik Charts Europe jüri üyeliðini sürdürüyor.
Onunla sohbet ederken “bana Arbakeş diyorlar” diyor. 23 yıldır etnik müzik yapımcısı olarak çalışan Arbakeş bize mesleði olan etnik müziði şöyle anlatıyor: “Daha çok radyo programlarında gündeme geldiði 2000 yıllarında çoðunlukla dünya müziði olarak deðerlendiriyorlardı. Yani dünyanın çok farklı yerlerinden olan müzik… Bu aynı zamanda iyi ve kaliteli müzik oluyordu. Tabi o daha kapsamlı bir kavramdır ki bazen klasik tarzdan tutalım opera, Paradina’nın, Polavetski pleski yâda Türk, Pers ve Kürt müziklerini kullanan DJ Nurçan kadar bu müziðin kapsamına giriyor.
BU MAO’DA HÝÇ OTURMAZMIYMIŞ
Sovyetlerde etnik müzik denildiðinde folklor müzik anlaşılıyordu; bu çarpıtmadır. Folklor etnik müziðin tahrip edilmesidir. Bilmem kaçıncı folklor festivali diyorlardı, orijinalitesini kaybeden müzikler birbirinden ayırt edilmiyordu. Geçmişte Çin’den, Ýsviçre’den, Kazakistan’dan müzisyenleri getiriyordum bir ara Ozan Saadet’i getirdim. Kazakistan’dan gelen sanatçıları dinlediði zaman bunun orijinal Kazak müziði olmadıðını. “bu Sovyet Kazak müziðidir” sözüyle ifade etmişti. Etnik müzik dediðimiz zaman orijinal halini korumuş müziktir. Ukrayna’nın Ýgor Moiseyev grubuna bakarsınız tek düze hale gelmiştir. Don müziði ile Çin veya Gürcü müziði arasında hiçbir fark yokmuş gibi gelir. Buna etnik müzik denemez.
Şöyle bir anekdottan söz ederler. Mao Zedung Moskova’yı ziyaret ederken bir grup Çin müzik ve danslarını sergilemiş bunun üzerine Mao grubun sırası geçinceye dek salonu terk etmiş daha sonra “Çin kültürüne duyduðum saygıdan dolayı böyle bir şeyi izleyemem” demiş. Çin danslarını öðrenmek için çok uzun zamana ihtiyaç var. Ama bazı gruplar onu birkaç günde sahneliyorlar. Bu yüzden etnik müzik “korunan kaynaðından alınıp bozulmadan yorumlanan müziktir” demek gerekir. Şıvan, Aynur, Sebahat Akkiraz gibi sanatçıları iyi yorumcular olarak deðerlendirebiliriz. Kürtçe şarkı söylemek yâda Kürtçe bilmek Kürt etnik müziðini söylemek anlamına gelmez. Kürt müziðinin özünü yansıtabilmeli. Çalgılar ulusal olmalı, o ulusun yaşamını, gururunu, ruhunu taşımalı. Kürt müziðindeki modern arayışlar daha çok pop tarzına kayıyor. “
“Müzik tek bir olgudur ki güzeli yansıtır, kalpten gelir; özel eðitim görmemiş olabilirsin ama ona raðmen en iyisini yaratabilirsin” diyen Nadirov şöyle diyor: “Eðer yürek varsa konservatuar okumaya bile gerek olmayabilir bazen bu kurumlar insanın orijinalitesini boşaltıp çöple dolduruyorlar. Bazı kalıplar uyduruluyor. Ama gerçeðinde Talant olan biraz doðrultu biraz yardımcı olunduðunda mükemmel bir sonuç alınıyor. Yulduz Osmanova ile çalıştım, tanıtımını yaptım biraz yönlendirdiðiniz iyi sonuçlar alıyor. Kürt sanatçı Dlovan’ı getirdim. O zamanlar öyle şeyler mümkün deðildi. Ama radyoda bir saat Kürtçe müzik programı yaptık.’’
BÝZE DE YETER HIRSIZLARA DA
Kürt müziði konusunda tüm Kürtlerde görülen o kendini beðenmiş kaygısızlıðı o da gösteriyor ve Kürt müziði bize de yeter hırsızlara da demeye getiriyor: ‘’Kürtlerde özgürlük tutkusu var. Ama birde olumsuz yönü kimse kimseyi dinlemiyor herkes kendisinin kralıdır. Milyonlarca insan birbirini dinlemese ne olur; artık bir ulus olarak birbirimizi dinlemeliyiz. Özgürlüðümüz için sadece silahlı yollar deðil barışçıl ve kültürel yolarlı da kullanmalıyız. Dünyayı Kürtler konusunda ikna etmeliyiz Basklar kendi mücadelelerinde bunu iyi yapıyorlar edebiyatlarını tanıtmak için sanatları büyük uluslararası kampanyalardan kaçınmıyorlar.
Kürt müziði güzel ve tükenmez bir kaynaktır. Nesiller boyu dinlenebilir, binlerce araştırmacı ve müzisyen bunu araştırabilir; yinede hepsini toplayamazlar. Bir okyanus gibi herkese yeter bize de diðerlerine de. “
Ve devam ediyor: “Tanıtımımızı doðru yapmalıyız Sıfır Kilometre niye Canes’e gitti anlamadım. Bir zamanlar Anadolu filminde fazla ilaç verilen adamın ölmesi gibi, çocukların kuş yavrularını avucunda sevgiden öldürmesi gibi Kürtler Kürdistan’ı avuçlarında öldürmemeli.
Kürt Bisikleti’nin tanıtımını da yaptık. Kitapta, biz uzaydan düşmedik demeye getiriyorum. Bir nevi dünya ile bir paralellik saðladıðımızda bunları daha iyi anlayabiliriz. Bu kitap sadece Kürtlere ilişkin deðil ama biz bu dünyalıyız. Niye Kürt bisikleti dedim çünkü Kürtler her zaman yeni bir bisiklet yaratmak istiyorlar. Bilirsiniz kapıdan çıkmak yerine kafamızı duvara vurma meselesi.
Hala müziðin Kazanovasıyım bir de her şeyin ilki olmaya çalışıyorum. Ýlk çalışmam Türkmen müziðiydi hala da klasik olarak deðeri artan Aşkabats grubunu Londra’da Piter Gabriel ile birlikte çıkardık. Bu birçok çevrede etnik müziðin klasiði olarak tanımlanıyor. Tacik Badaxşan, ilk Tatar klasik müziði yine, Manas Efsanesinin CD’ni Hollanda’da çıkardı. Ýlk Buriyat konserleri ve 1999 da Gasparyan’ı Moskova programını yarattık. Kimse bu çalgıyı bilmiyordu. Bir Ermeni konyak üreticisini arayıp finansör olmasını önerdim o da düdüðün taşraya ait bir çoban çalgısı olduðunu söyleyip itiraz etti. Sonraları konserine gelmek için bilet istedi. Etnik müzik benim ilgimi çekiyor. Bu çalışmada tanıtım önemli, herkes tanıyınca gerisi kendiliðinden geliyor.”
ANF NEWS AGENCY